Popüler Sporlar
TÜM SPORLAR
Tümünü göster

Euroleague: Haftanın bilançosu #6

Eurosport Türkiye

Güncellendi 08/11/2020 - 00:46 GMT+3

Euroleague’de bir haftayı daha geride bıraktık. Kerim Kılıç, haftanın bilançosunu çıkardı.

Lorenzo Brown, Fenerbahce-Khimki

Görsel kaynağı: Getty Images

Haftanın oyuncusu: Rodrigue Beaubois
Haftanın takımı: Barcelona
Haftanın koçu: Igor Kokoskov
Haftanın hayal kırıklığı: Kızılyıldız
Zenit-Olympiakos
Lige Anadolu Efes ve Barcelona karşısında aldığı galibiyetlerle sıradışı bir giriş yapan Zenit, daha sonrasında takımda çıkan koronavirüs vakaları sebebiyle maçlarını oynayamadı. 26 gündür Euroleague’de maça çıkamayan Rus ekibi, bu hafta evinde Olympiakos’u ağırladı. Karşılaşmaya tempoyu kontrol eden bir oyun anlayışıyla giren Zenit, Austin Hollins’in ilk çeyrekte kaydettiği dört üçlükle ilk çeyreği 20-19 önde geçti. Tıpkı ilk iki haftadaki gibi tempoyu arttıran, geçiş hücumunu zorlayan, sete kaldığında ise hızlı bir top trafiğiyle sonuca gitmeye çalışan Zenit’te ikinci çeyrekte işler yolunda gitmedi. Topu dolaştırıp savunmanın dengesini bozarak doğru atışları bulma anlayışı, Olympiakos kısalarının agresif savunmasına takıldı. İkinci çeyrekte yalnızca yedi sayı bulabilmişlerdi ve çeyrek sonunda 27-41’lik skorla önde giden Olympiakos oldu. İlk yarıda rotasyonu geniş tutan koç Georgios Bartzokas, sahaya sürdüğü neredeyse her oyuncusundan katkı aldı. Aaron Harrison hariç bench’ten gelen herkesin skora katkıda bulunduğu ilk yarıda Olympiakos, bu alanda fark yarattı.
Üçüncü çeyrekte de benzer sıkıntıları yaşamaya devam etti Zenit. Topu pota altına indirme ve uzunları devreye sokma konusunda sıkıntı yaşayınca kısaların üstüne haddinden fazla bir yük bindi. Son çeyrekte Billy Baron, bu yükü tek başına kaldırmaya çalışsa da yeterli olmadı. İlk çeyrekte yay gerisinden 4/7’le oynayan Hollins de maçın geri kalanında suskun kalınca Olympiakos, Zenit deplasmanından galibiyetle döndü. Xavi Pascual, Rus ekibinde düşük bir bütçe ve haliyle nispeten düşük beklentilerle sezona Kevin Pangos, KC Rivers, Billy Baron ve Mateusz Ponitka gibi kendilerini özgürlük tanındığında iyi performans vermeleri muhtemel isimlerle girmişti. Ancak Alex Poythress bekleneni veremediğinde ayakları yavaş ve savunmada zaaf hâline gelen bir uzun rotasyonuyla işler göründüğünden daha zora girebilir, Hassan Martin gibi ikili oyunu oynama konusunda mahir isimler pota altınızı domine edebilir, tıpkı Perşembe akşamı olduğu gibi.
Anadolu Efes-Maccabi Tel Aviv
Sezona Shane Larkin’den yoksun başlayan Anadolu Efes, bu hafta Maccabi Tel Aviv karşısında Larkin’in yanı sıra Bryant Dunston ve Sertaç Şanlı’dan yoksun sahaya çıkmak zorunda kaldı. Kendi oyununu oynamanın ve bunu maç içerisinde sürekli hâle getirmenin dışında Maccabi’yi de raydan çıkarma odaklı bir oyunla sahaya çıkan bir Efes vardı sahada. Scottie Wilbekin’in savunmasına yerleşen Erten Gazi, Maccabi’nin Scottie merkezli oyununu ilk çeyrekte bir hayli zorladı. Aldığı hücum fauller ve perdelerde rakip uzunları mütemadiyen rahatsız eden savunması, Wilbekin’in istediği oyunu sahaya yansıtamamasının sebeplerinden biri oldu. Ancak Scottie’ye gelen agresif savunmayı bir fırsata çeviren Elijah Bryant attığı üçlüklerle Maccabi’nin bir adım önde kalmasını sağladı. İkinci çeyrekte de Krunoslav Simon’un ortaya koyduğu oyun aklı ve yönlendiriciliği, Tibor Pleiss’ın potanın yakınlarındaki bitirme kabiliyeti ve Rodrigue Beaubois’nın hücumda bir aktör hâline gelmesi; Efes’in daha rahat bir basketbol oynayabilmesinin önünü açtı.
İkinci yarıda Maccabi cephesinde öne çıkan ise kısa oyuncu çeşitliliği oldu. Scottie’nin üç sayı çizgisinin gerisinden 5/13’le oynadığı akşamda Elijah Bryant, Tyler Dorsey ve Oz Blayzer’ın hücumda birer opsiyon hâline gelmesi, Efes’in savunmada en zorlandığı konu oldu. Hücumda rol dağılımını doğru yapsa da skor dağılımı konusunda sıkıntı yaşayan Efes, son çeyreğe 67-72 geride girdi. Son çeyrekle birlikte takımda hem skor hem de organizasyon anlamında liderliği alan Rodrigue Beaubois kendinden söz ettirdi. Maç içerisinde top yönlendirici rolünü de oynayabileceğini gösteren Rodrigue Beaubois, galibiyetin mimarlarından biri oldu. Sezonun büyük bölümünde savunmada bir zaaf olarak kabul gören, perdeden çıkarak attığı şutlarla yetinen Beaubois, bu maçla birlikte tepede topla buluşabilme ve kafasını kaldırdığında oyunu yönlendirme konusunda ikinci top yönlendirici rolüne bürünebileceğini gösterdi. Hücumda istediği ve arzuladığı oyunu oynayabildiğinde savunmada daha istekli duran, daha agresif kalabilen Beaubois, maç sonunda yaptığı blokla da âdeta galibiyet pozu verdi.
Alba Berlin-Barcelona
Dördüncü haftada gittikleri Moskova deplasmanından bu yana maça çıkamayan Alba Berlin, bu hafta evinde Barcelona’yı ağırladı. Maça Maodo Lo, Louis Olinde ve Peyton Siva’dan yoksun çıkmak zorunda kalan Alman ekibi, geniş bir rotasyona sahip güçlü rakibi karşısında bir mucizeye ihtiyaç duyacağını maç öncesinde biliyordu. Gününde olduğunda ve üç sayı çizgisinin gerisinden yüzdeli attığında sahada daha özgüvenli gözüken Alba Berlin, ilk çeyrekte pek varlık gösteremeyince maçın gidişatı biraz olsun belli oldu. Alba Berlin’in pota altındaki zaaflarını kullanmak isteyen Barcelona, içeriye indirdiği her topta Berlin için bir tehdit hâlini aldı. İlk yarıda saha içinden oldukça yüzdeli atan Barcelona, ilk yarıda farkı 20’ye çıkarmayı başardı. Üçüncü çeyrekte belki de bu kadronun oynayabileceği maksimum seviyeyi ortaya koyan Barcelona için istatistik kağıdında saha içi hanesinde 30/41 yazıyordu. Son çeyreği formaliteye dönen maçta rakibini sindiren Sarunas Jasikevicius’un ekibi karşılaşmadan 67-1003 galip ayrıldı.
Baskonia-Asvel
Geçen hafta oldukça kötü bir maç sonu performansıyla galibiyeti Barcelona’ya altın tepside sunan Baskonia, bu hafta evinde son 26 günlük periyotta yalnızca bir maça çıkan Asvel’i ağırladı. İlk çeyrekte Baskonia uzunlarının ayaklarına hücum eden Asvel kısaları fark yarattı. Tonye Jekiri ve Youssoupha Fall savunmada alanı kapatan uzun rolünü layığıyla yerine getiriyor olsalar da basketbolun gittiği yön artık biraz farklı. Mobilitesi düşük, savunmada ayağını sürüyerek oynayan uzunlara karşı yapılan penetreler ve onlara karşı oynanan ikili oyunlar, basketbolun kilit noktası hâline gelmiş durumda. Asvel ikinci çeyrekte farkı çift hanelere kadar çekip rahat bir oyun sergilese de hücumda yayın gerisinden ritim yakalayan Luca Vildoza-Pierria Henry ikilisi sayesinde soyunma odasına 43-43 eşitlikle gitti.
Üçüncü çeyrekte Charles Kahudi’nin penetreleri ve Moustapha Fall’ın çembere yakın aldığı toplarda çıkardığı yüzdeli atışlarla maçı bir adım önde götüren Asvel, son çeyrekte de ısrarcı oyununu sürdürerek İspanya’dan galibiyetle ayrıldı ve Euroleague’deki ilk galibiyetini almış oldu. Genel resime baktığımızda da maç öncesinde top çalma departmanında ligin zirvesinde olan Baskonia, bu maç özelinde bu üstünlüğü Asvel’e kaptırmış gibi gözüktü.
Fenerbahçe Beko-Khimki
Sakatlıklar ve koronavirüs pozitif testleri sonucunda lige oldukça talihsiz bir giriş yapan Khimki, son haftalarda yavaş yavaş tam kadro olmaya başladı. Geçen hafta Kızılyıldız’a karşı ilk galibiyetini alan Rimas Kurtinaitis’in ekibi, bu hafta İstanbul’daydı. Fenerbahçe Beko ise Tel Aviv deplasmanında alınan galibiyetten sonra kendi evinde bir seri ve hava yakalama amacıyla Khimki karşısında galibiyeti aradı. Nando de Colo’nun henüz üçüncü dakikasında sakatlandığı maçta Alexey Shved-Greg Monroe ikilisini karşısına alarak ikili oyun oynayan Fenerbahçe, ilk çeyreği 23-20 önde geçti. İlk yarıda Shved’i soluna yönlendiren savunma anlayışı, Bobby-Eddie-Melih’li beş ve yarattığı alan imkanı, Jan Vesely’nin sahanın her yanında aktif olarak alan kapattığı savunması; Fenerbahçe’nin ilk yarıyı 42-35 önde geçerken sırtını yasladığı detaylardı.
Üçüncü çeyrekte temponun düştüğü dakikalarda oyunun kontrolünü kaybetmeyen ve top kayıplarını sınırlayan Fenerbahçe, son çeyreğe önde girmeyi başardı. Üçüncü çeyrek sonunda sekiz top kaybı yapmış bir Fenerbahçe Beko’nun karşısında 16 top kaybı yapmış bir Khimki vardı. Son çeyrekte Jarell Eddie’nin oyunda ağırlığını iyiden iyiye hissettirir olmasıyla Fenerbahçe, Khimki engelini aşarak yedinci haftayı galibiyetle kapattı. Lorenzo Brown’ın de Colo’suz denklemde savunmadaki istekli ve hırslı görüntüsü, Vesely’nin kısa takibi ve Bobby-Melih-Eddie’li beşin hücumdaki aktif rolü, galibiyeti getirmiş oldu. Savunma anlayışını Errick McCollum ve Alexey Shved’i maça dahil etmeme üzerine kuran Igor Kokoskov da maçtan istediğini aldı.
Zalgiris Kaunas-Real Madrid
Sezona alışılagelen Real Madrid görüntüsünden bir hayli uzak girerek beş maç sonunda bir galibiyet alan Pablo Laso’nun ekibi, ligin alt sıralarındaydı. Geçen hafta Bayern Münih’i konuk ettikleri maçta attıkları 100 sayıyla işleri, en azından hücumda yoluna koyduklarını gösterdiler ve bu hafta lige oldukça iyi bir başlangıç yapan Zalgiris Kaunas’a konuk oldular. Ligin ilk haftalarının aksine hücumda çok daha hızlı ve dinamik bir top trafiği yakalayan Real Madrid, ilk çeyrekte net atışlar bularak hücum opsiyonlarını çeşitlendirdi ve saha içinden 12/17’yle attığı çeyreği 24-32 önde geçti. Öte yandan, Zalgiris’in hücumunda sorun çıkaran bir personel veya anlayış yoktu. Aksine, sorun savunmadaydı çünkü maçta Real Madrid’in fazlasıyla yüzdeli oynadığı bir ilk çeyreği geride bırakmıştık. İkinci çeyrekte savunmada vidaları sıkan ve Madrid’in hücumdaki dinamik top trafiğine izin vermeyen Zalgiris Kaunas, yakaladığı 12-2’lik seriyle maçta rüzgarın tersine döneceğinin haberini verdi. Çeyreğin ilk altı buçuk dakikasında yalnızca iki sayı atabilen Real Madrid, ilk yarıyı 54-48 geride kapattı. Rokas Jokubaitis’in yokluğunda Thomas Walkup’ın ilk yarıda kaydettiği 14 sayı bu süreçte kritik rol oynadı.
Campazzo, en una jugada del Real Madrid
İkinci çeyrekte hücumda işleri yoluna koyan ve oldukça iyi bir ritim yakalayarak öne geçen Zalgiris Kaunas, ikinci yarıya da savunmada gerekli önlemleri alarak başladı. Facundo Campazzo’nun ilk çeyrekteki özgürlüğü kısıtlanacak, Jaycee Carroll perde çıkışlarında iyi takip edilecek ve top kısaların elinden alınacak. Ancak içeri inen her topu bitiren ve hücum ribaundlarını toplayan Walter Tavares bu bölümde skor yükünü çekerek takımını sırtladı ve son çeyreğe takımının skora tutunarak girmesini sağladı. Tavares’in faul problemine girdiği bölümde pota altını Anthony Randolph-Trey Thompkins ikilisiyle geçiren Real Madrid, maçın son beş dakikasında yine Tavares’in boyalı alandaki dominant oyunu sayesinde karşılaşmadan 90-93 galip ayrıldı. Altı maç sonunda dokuz sayı, 4,5 ribaund ortalamaları yakalayan Tavares’in faul problemine girip 21 dakika sahada kaldığı maçta 22 sayı 12 ribaundla maçı tamamlaması, Real Madrid’in ona ne kadar ihtiyaç duyduğunu da göstermiş oldu. Öte yandan, Zalgiris’in oyunu ilk haftalardan farksız. Martin Schiller’in ekibi, hücumda kendi ortalamasının oldukça üstüne çıktı ancak işin savunma kısmında Real Madrid’i yoldan çıkaracak detayı bulmakta zorluk çektiler.
Bayern Münih-Kızılyıldız
Lige ilk altı haftada aldığı dört galibiyetle iyi bir giriş yapan Alman ekibi, bu hafta evinde Kızılyıldız’ı ağırladı. Oldukça düşük bir tempoda geçen karşılaşmada ilk çeyrekte savunmalar ön plandaydı. Jordan Loyd-Corey Walden-Langston Hall üçlüsüyle iyi bir damar yakalayan Kızılyıldız’ı savunurken önemli olanın bu üç oyuncunun hareket alanlarını, gidecekleri noktaları kapatmaktan geçtiğini anlayan Andrea Trinchieri, maça imzasını attı. Hücumda iki takımın da üreticilikten oldukça uzak olduğu akşamda 10 farklı oyuncusundan katkı alan Bayern Münih, Kızılyıldız karşısında 74-59 galip geldi.
Kızılyıldız, Loyd-Walden-Hall üçlüsünden en az ikisinin skor ve organizasyon anlamında söz sahibi olabildiği akşamlarda maça ortak olsa da bu üç oyuncunun devreye giremediği akşamlarda zaten yenilgi kaçınılmaz olacak. Bu üç oyuncu sırasıyla 30, 30, 25 dakika sahada kalırken 22 dakika sahada kalan Dejan Davidovac’ın sadece iki şut kullanması; Ognjen Kuzmic, Duop Reath, Taylor Rochestie, Branko Lazic, Ognjen Dobric’in sahada yokmuş gibi bir görüntü çizmesi ise oldukça ilginç gözüktü.
Panathinaikos-CSKA Moskova
Geçtiğimiz haftayı Zenit’teki koronavirüs vakaları yüzünden maç yapmadan geçiren Panathinaikos, bu hafta evinde CSKA Moskova’yı ağırladı. Maça, tıpkı ilk haftalardaki gibi pota altındaki fiziksel üstünlüğünü kullanarak girmek isteyen CSKA, bu yolla hem rakibe bir mesaj verecek hem de kısalara perimetrede rahat hareket imkanı sunacaktı. Yay gerisinden atılan şutlarda iyi bir ritim yakalayan Rus ekibi, ilk çeyrekte 5-18’i bulsa da televizyon molasından sonra set hücumunda daha iyi şut seçen Panathinaikos hem skoru hem de oyunu dengeye getirdi. İkinci çeyrekte Mike James’in skor ve organizasyon anlamında söz sahibi olduğu oyunla fark yaratan CSKA, yay gerisinden attığı 9/13 üçlük isabetiyle ilk yarıyı 42-51 önde geçti. Darrun Hilliard’ın da 14 sayıyla ilk haftaların aksine hücumda aktif rol aldığı bir akşamda Dimitris Itoudis’in eli de rahatlamış oldu.
Düşük tempolu geçen üçüncü çeyrekte set temposunu kaybeden CSKA, tamamen birebirlere dayalı bir oyuna dönünce işler yolunda gitmedi ancak hiç yoktan Itoudis’in ekibi dördüncü çeyreğe farkı koruyarak girmeyi başardı. Dördüncü çeyreğin başında yakaladıkları 8-0’lık seriyle de farklı çift hanelere çektiler ve Panathinaikos’un yaklaşmasına izin vermeyerek karşılaşmadan galip ayrıldılar.
Valencia-Olimpia Milano
Sahaya çıktığı beş maç sonunda asist/top kaybı istatistiğinde ligin zirvesinde olan Valencia, bu hafta evinde Ettore Messina’nın Milano’sunu ağırladı. Topu dolaştırarak boş atışları bulmaya çalışan Valencia, yüzdeli oynadığı ilk çeyrek sonunda 24-18 öndeydi. Çizginin gerisinde, tepede veya dip çizgilerde topu aldığında ve içeri kat ederek oynadığında hem hücumda hem de oradan devşirdiği enerjiyle savunmada iyi iş çıkaran Derrick Williams da maç fotoğrafının içine girmiş oldu. Ancak maç içinde geçirdiği sakatlık sonrasında sahaya dönemeyince takımını yalnız bıraktı. İkinci çeyrekte potaya giderek farkı eriten Milano önce maça, daha sonrasında da skora ortak oldu ve birçok oyuncusunu maça dahil etti. Sergio Rodriguez’in ikili oyunlarda yarattığı pas opsiyonları, Vladimir Micov’un orta mesafeleri ve Kyle Hines’ın hücumda ve savunmada parkenin her yerine yetişebildiği oyunu sayesinde Valencia’ya işlerin kolay olmayacağını gösterdi.
Üçüncü çeyreğe de birebirler üzerinden başlayan Olimpia Milano, umduğunu bulamayınca Valencia’nın oyunu baskın hâle geldi. Asist üzerinden bulduğu sayılarla kendi oyununu oynamaya devam eden ve set temposunu kaybetmeyen Valencia, üçüncü çeyrekte fark yarattı ve son çeyreğe 66-61 önde girdi. Klemen Prepelic’in skor yükünü çekerek başladığı Valencia’da maç boyunca iyi bir grafik yakalayan Sam Van Rossom, galibiyetin mimarlarından biri oldu ve Valencia dördüncü galibiyetini aldı.
Uygulamada 3M+ kullanıcı'a katılın
En son haberler, sonuçlar ve canlı spor yayınları ile güncel kalın
İndir
Benzer Konular
Bu yazıyı paylaş
Reklam
Reklam