Popüler Sporlar
TÜM SPORLAR
Tümünü göster

Geleceğin yıldızları #10 | Doruk Dora – Özel röportaj

Eurosport Türkiye

Yayınlandı 01/05/2020 - 12:58 GMT+3

Yüzmeyle başlayan ve evdeki bir potayla değişen hikâyesi, eğitim disiplini, Selçuk Ernak’ın basketbol felsefesi, şut stili, Christopher Nolan’ın Batman üçlemesi… Darüşşafaka Tekfen’in genç yıldızı Doruk Dora, Kuzey Kılıç’ın sorularını yanıtladı.

Doruk Dora

Görsel kaynağı: Eurosport

Basketbol tarihi boyunca şutör oyuncuları üç türle tanımlamak mümkün. Ray Allen ve Steph Curry gibi oyuncular, hem nokta hem de kreatif şut üretimi sınıfındalar. Bu sınıftaki oyuncular, yeri geldiğinde bir bölgeye geçip topun kendilerine gelmesini bekliyorlar yeri geldiğinde ise oyunu kendileri kurup üçlüğü gönderiyorlar.
JJ Redick ve Kyle Korver gibi oyuncular, şut konusunda sadece nokta şutörlükleriyle öne çıkıyorlar fakat bunu olağanüstü seviyelerde yapıyorlar. Bu tarz şutörler, özellikleri süper yıldızı forvet olan bir takım için hayati önem taşıyorlar. Çünkü bu sınıftaki şutörler, o süper yıldızın ihtiyaç duyduğu alanı rahatlıkla açabiliyorlar.
Tabii bir de Kyrie Irving ve Kevin Durant gibi asıl özelliği şut atmak olmayan fakat bunu da iyi seviyelerde yapabilen oyuncu türleri var. Bu tarz şutör olan isimler, birebir hücumda penetre açısı bulamazlarsa el üstü veya uzun menzilli üçlükleri gönderiyorlar.
Bu tanımlamaların hepsi NBA’den fakat temel olarak Avrupa’da da işler aynı. Arvydas Macijauskas’ından Jaycee Carroll’ına kadar yıldız şutörler, bu özelliklere göre ayrılıyorlar.
Türkiye’de ise son sınıflandırmadaki oyuncuların olduğunu söylemek güç. Özellikle de son 10 yıllık dönemde. Ayrıca ilk tarzda, “kreatif ve nokta” şutör tarzında da oyuncuların olduğu da söylenemez. İkinci tarz olan nokta şutörlükte ise az da olsa kaliteli oyuncu var. Ve bu isimler arasında Darüşşafaka Tekfen’in genç yıldızı Doruk Dora, yıldızı en çok parlayan isimlerden biri. Zira kendisi pure (pürüssüz, sade, saf) şut tekniğiyle büyülüyor. Ayrıca yüzmeyle başlayıp evdeki bir potayla şekillenen hikâyesi bir hayli ilgi çekici.
İlk olarak, nasılsınız?
Bu dönemde her ne kadar iyiyim diyebilsem de açıkçası moral ve motivasyon olarak bazen kötü hissediyorum. Maalesef zor bir dönemden geçiyoruz. Ailemle birlikte sağlıklı kalabildiğim için iyi hissediyorum. Umarım her şey en kısa sürede düzelir.
Koronavirüs dönemi boyunca evde kaldığınız şu günlerde formunuzu nasıl koruyorsunuz?
Takımımızın kondisyoneri Ertan Bedir’in gönderdiği programları uyguluyorum. Maç ve antrenman ritmi olmadığından dolayı fiziksel olarak formdan düşmemem gerek. İşin beslenme kısmında ise harika bir anne mutfağına sahibim. Kafamı dağıtmak için kitap okuyup film veya dizi izliyorum. Tabii bazı maç kasetlerimi izleyip hatalarımı not ediyorum ve böylece daha formda, güçlü bir şekilde dönebilirim.
Doruk Dora
Basketbola yönelme hikâyenizden bahseder misiniz? Bu sporla nasıl tanıştınız ve sonrasında bunu bir meslek hâline getirmeye nasıl karar verdiniz?
Biraz klasik olacak ama çoğu oyuncu gibi benim de ilk denediğim spor basketbol değildi. Altı yaşımdayken yüzüyordum, fena da değildim. Babam, hem fiziksel gelişimim hem de eğlenmem için eve küçük bir basketbol potası almıştı. İlk günlerde çok fazla oynamıyordum. Birkaç şut atıp bırakıyordum. Ama günler geçtikçe şut sayım arttı. Biraz daha biraz daha derken bütün günümü basketbolla geçirmeye başlamıştım. Ailemin yönlendirmesi ve sahip olduğum tutkuyla basketbola yönelmeye karar verdim. Darüşşafaka’nın spor okullarında başladım ve şu an aynı kulübün A takımındayım.
Eğitim ve basketbol arasında nasıl bir denge kuruyorsunuz? İkisini bir arada götürme konusunda özellikle.
Açıkçası eğitime çok önem veren birisiyim. İlkokul, lise, üniversite ayırt etmeksizin bütün eğitim dönemlerinin bir basketbol oyuncusuna değerli şeyler kattığını düşünüyorum. Çünkü orada sahip olduğunuz disiplin ve çalışma, elbette basketbolunuza da yansıyacak. İşler böyle olduğunda hem kültürlü bir insan hem de iyi bir basketbol oyuncusu kimliklerine sahip olabilirsiniz.
Lise eğitimimi İTÜ Ekrem Elginkan’da aldım. Şu an Bahçeşehir Üniversitesi’nde İngilizce İşletme okuyorum. Antrenman ve maç programı derken eğitim hayatımı istediğim gibi sürdürmekte zorlanıyorum ama dediğim gibi orada belirli bir disipline sahibim.
Semih Uslu, Yakup Sekizkök ve daha birçok değerli antrenörün ardından Selçuk Ernak gibi bir isimle çalışma şansına sahipsiniz. 20-21 yaşında biri olarak Selçuk Hoca’nın tedrisatında olmak nasıl hissettiriyor? Sizin oyun tarzınıza dair püf noktalar üzerine ne gibi yorumlar yapıyor?
Bu konuda gerçekten de şanslı olduğumu düşünüyorum. Altyapılarda Tufan Sabah, Levent Topsakal, Fikret Doğan, Semih Turan, Selçuk Abi’nin kardeşi Erhan Ernak ve dediğin gibi Semih Uslu ile Yakup Sekizkök ile çalıştım. Benim yaşımdaki bir oyuncu için bunlar inanılmaz şeyler.
Basketbol Gelişim Ligi’ndeyken Yakup Abi’den sonra Semih Abi’yle (Uslu) çalıştım. Ona ayrı bir parantez açmam gerekiyor. O takımdaki her oyuncunun üzerinde büyük emeği var. Her gün okuldan önce bize antrenman ayarlıyordu. O antrenmanlarda oyun disiplini kazandım. Oyunumu geliştirdim. Ve hepimize abi gibi davranıp bize saha dışında da yardımcı oluyordu. Semih Turan ise fiziksel gelişimimde büyük pay sahibi.
Yıldız takımdayken Tufan Abi’nin tedrisatında çok büyük bir sıçrama yapmıştım. Sahada daha özgüvenli durup oyun repertuvarıma akıcılık ve zekâ katmama yardımcı olmuştu. Keza yine diğer antrenörlerimin de emeğini es geçmemem gerekiyor. Bazısından ribaund almaya bazısından saha dışı düzenime kısacası basketbol saha içi ve dışı bütün unsurlarına dair önemli şeyler öğrendim.
Selçuk Ernak | Darüşşafaka Basket
Tabii bu sene biraz daha farklı. Çünkü Selçuk Ernak gibi değerli bir basketbol insanıyla çalışıyorum. Oyunu onun kadar iyi okuyup realist yorumlar yapabilen biriyle çalışmak 15’inden 35’ine kadar herkes için değerli. Çünkü size karşı artı ve eksilerinizi direk söylüyor. İyi yaptığınız şeyleri övüyor ve kötü yaptığınız şeylerin nasıl iyi olacağını belirtiyor. Mesela sezon başından beri bana topu yere vurmamı söylüyordu. Biraz daha topla oynamamı istiyordu. Her antrenmanda bunun üzerine çalıştık ve bu konuda sezon içinde gelişim gösterdim. Ayrıca bizlere büyük sorumluluklar vermek istiyor. Tabii bunun için %100 performansımızla oynayıp o sorumluluğun altından kalkabileceğimizi göstermemizi istiyor. Gerçekten de her şeyimizi verdiğimiz takdirde sahada bunun sonuçlarını alacağımızı söylüyor. Açıkçası, takımdaki herkes onun bu felsefesi sayesinde seviye atladı.
Yardımcı antrenörlerimiz Rüçhan Tamsöz, Ümit Temoçin ve Ali Ruhi Balkanlı’nın da katkılarını es geçmemem gerekiyor. Tabii bir küçükken bir söyleşide imzasını aldığım Sinan Abi (Güler) ve ben daha okuldayken Milli Takım’da oynayan Erkan Abi (Veyseloğlu) gibi iki tecrübeli figürle çalışmak da muazzam bir tecrübe. Kısacası, disiplinli çalışarak ve bu isimlerden öğütler alarak kendimi geliştiriyorum.
Basketbol Gelişim Ligi’nde son yıllarda yetişen en değerli isimlerden birisiniz. O lig, size neler kattı?
Bence ligin en büyük artısı deplasmanlı sisteme sahip olması. Deplasmanlara gidip maç hazırlığı yaparak bir üst seviyeye hazırlanıyorsunuz. Oyunu her anlamda hissediyorsunuz. Fiziksel olarak hangi seviyelerde olduğunuzu ölçüyorsunuz. Hem kuvvet kazanıyorsunuz hem de oyun bilginizi arttırıyorsunuz. Bence bütün bunlar çok değerli şeyler.
Tabii şu an BSL’desiniz. Buradaki ortam, takımın Avrupa macerası… Sezonda neler deneyimliyorsunuz?
Basketbol Süper Ligi, dönemimizin en iyi ligi. Play-off koltukları için 10-12 takım kıyasıya mücadele veriyor. Avrupa’da ise bambaşka bir hava var. Seyahatler, o seyahat için hazırlık, maç günü idmanı, kamp, rakip analizleri… Avrupa’daki maç haftalarında oyunun teknik detaylardan çok daha fazlası olduğunu görüyorsunuz. Daha önceden bu yollardan geçen Doğuş Özdemiroğlu, Kartal Özmızrak, Emircan Koşut ve Berk Demir bana yardımcı oluyorlar.
Milli Takım’ın genç gruplarında forma giydiniz. Oradaki atmosfer nasıl peki?
1999-2000 jenerasyonu olarak gayet iyi işlere imza atıyorduk. Kaliteli bir oyuncu grubuyduk. Saha dışındaki arkadaşlığımız çok iyiydi. Ve saha dışında yarattığımız samimi ortam, maçlara da yansıyordu. Maçlardan önce İstiklal Marşı’nı söyleyip o atmosferde maça çıkmak paha biçilemez bir duygu. Çünkü sonuç olarak en iyilerle birlikte en iyilere karşı ülkeniz adına maça çıkıyorsunuz. Onur verici.
Doruk Dora
Amerikan tabiriyle şut stiliniz, “pure” tarzını andırıyor. Yani biraz JJ Redick, Kyle Korver, JR Smith gibi. Siz kendi şut mekanizmanızı nasıl yarattınız/hazırladınız?
11-12 yaşımdayken Anıl Öztan şut stilimin oluşmasını sağlamıştı. Sürekli olarak, “Sahada daha özgüvenli dur. Bu şutu sokabilecek yeteneğin var. Güvenli dur, cesur ol ve böylece isabeti bulacaksın.” diyordu. Onun sayesinde temel adımları atmıştım. Sonrasında Tufan Abi ile de buna benzer konuşmalar yapıyorduk. Stilimin iyi olduğunu ama biraz daha güvenli olmamı söylüyordu.
Split runner, chin base gibi detay setler de dâhil olmak üzere en sevdiğiniz hücum seti ne?
Bol bol pas yapılan ve temponun yüksek olduğu setleri seviyorum. Mesela stagger bunun için güzel bir örnek.
NBA’i takip edebiliyor musunuz? Oradaki oyunda önemli olan şeyler neler sizce? Ayrıca favori takım ve oyuncu/oyuncularınız…
Bence birden fazla pozisyonu savunmanız en önemli kriterlerden birisi. Çünkü bütün takımların hücum stratejileri perde oyununa dayanıyor. Perdeden sonra adam değişimi yapıldığı için kısanın karşısında uzun, uzunun karşısında kısa kalıyor. Bu ters eşleşmelerde rakibinize avantaj vermemeniz gerekiyor. Bu nedenle elleriniz hızlı olmalı, pozisyonu doğru analiz edebilmelisiniz ve topu alır almak hücuma çıkmalısınız. Çünkü diğer önemli kriter temponun artması. Pas sayısının çok olduğu hücumlarda bile tempo yüksek. Topu alıp rakip sahaya dripling edip penetre kanallarını pasla veya drive’la kullanmanız gerekiyor. Ayrıca üç sayılık atışlarda da belirli bir isabet oranı yakalamanız lazım.
Kobe Bryant’tan dolayı büyük bir Los Angeles Lakers taraftarıyım. Şu an en sevdiğim oyuncular ise Steph Curry ve LeBron James. Tabii “en iyisi” Michael Jordan’ı da unutmamak lazım.
NBA demişken “small ball” başta olmak üzere onlarca sistem modern oyun çatısı altında hayatımıza giriyor. Sizce ilerleyen yıllarda daha ne olabilir? Biraz ütopik bakacak olursak mesela.
Bence oyun git gide hızlanacak. Hem de çok daha hızlanacak. Atletizm ve tam saha baskı biraz daha önem kazanacak. Ütopik olarak ise dörtlükler gelebilir.
Saha dışında neler yapmaktan hoşlanıyorsunuz?
Arkadaşlarımla ve ailemle zaman geçirmeyi seviyorum. İstanbul’da gezmekten özellikle sahile inmekten keyif alıyorum. Oyun konsolumda zaman geçirmekten, dizi ve film izlemekten de öyle. Tabii bunları okulu aksatmadan yapıyorum.
picture

Doruk Dora

Görsel kaynağı: Eurosport

Peki, en sevdiğiniz yemek, film, dizi ve kitap desem?
Yemek olarak çok iyi yapılmış bir hamburger diyeceğim. Filmde ise aklıma onlarca şey geliyor ama Christopher Nolan’ın Batman üçlemesini tepeye yazabilirim. Dizilerde How I Met Your Mother ve Game of Thrones. Kitap olarak macera türlerini seviyorum, orada tepeye Da Vinci’nin Şifresi’ni yazabilirim.
Hayatınızın belirli bir döneminde sizi etkileyen, bir kararı almanıza yardımcı olan söz/kişilik/olay oldu mu?
Genelde bu tarz bir durumla karşı karşıya kaldığımda ailemin fikrine başvuruyorum. Onlarla birlikte hareket edip son kararı kendim alıyorum. Bu sene Sinan Abi’den meditasyon tavsiyesi almıştım. Meditasyon yaparak zihnimi boşaltırsam hem alacağım kararların hem de genel hayat düzenimin daha iyi olacağını söylemişti. Ve evet, işe yarıyor.
Son olarak; Avrupa ve NBA’den gelmiş geçmiş hangi dört oyuncuyla sahada yer almak isterdiniz? Yani hem Avrupa hem de NBA’den dörder oyuncuyla aynı takımda oynayacaksınız.
NBA: Steph Curry, ben, Michael Jordan, LeBron James ve Shaq O’Neal.
Avrupa: Dimitris Diamantidis, ben, Juan Carlos Navarro, Dejan Bodiroga ve Luis Scola.
Uygulamada 3M+ kullanıcı'a katılın
En son haberler, sonuçlar ve canlı spor yayınları ile güncel kalın
İndir
Benzer Konular
Bu yazıyı paylaş
Reklam
Reklam