Popüler Sporlar
TÜM SPORLAR
Tümünü göster

Golden State Warriors süpürge modunda

Eurosport Türkiye

Güncellendi 21/05/2019 - 13:25 GMT+3

Golden State Warriors ile Portland Trail Blazers'ı karşı karşıya getiren ve sahadaki oyun seviyesi farkının skor kağıdına da yansıması sonucu 4-0 Warriors üstünlüğüyle tamamlanan Batı Konferansı final serisini Kuzey Kılıç değerlendirdi.

FEBRUARY 13: Stephen Curry #30 of the Golden State Warriors goes to the basket against the Portland Trail Blazers on February 13, 2019 at the Moda Center in Portland, Oregon

Görsel kaynağı: Getty Images

MVP: Stephen Curry. Seri boyunca sırasıyla 37, 36, 37 ve 36 sayı üreten yıldız oyun kurucu, takımın bir diğer süperstarı Kevin Durant’in yokluğunda kontrolü tamamen ele aldı. Her maça ağırlığını koyan Curry, kritik anlarda da sorumluluk alarak 4-0’lık seri galibiyetinin mimarı oldu.
En İyi Yardımcı: Draymond Green. Tek kelimeyle ‘’muazzam’’. Kariyeri boyunca savunma performansı ile yıldızlaşan Draymond Green, bu seride hücum performansıyla da kendisine hayran bıraktı. Geçiş hücumlarındaki pas yönlendiriciliğinden son maçtaki fişi çeken üçlüğüne kadar takımın ana yardımcı oyuncusu oldu.
Hayal Kırıklığı: Al-Farouq Aminu ve Maurice Harkless ikilisi. Portland kadrosunun derinleştirici faktörleri olan Aminu ve Harkless, serinin ilk maçı dışında berbat bir hücum performansı ortaya koydu. Elbette Portland cephesinde başta Lillard olmak üzere performansı düşen bazı isimler vardı ancak bu ikilinin çift yönlü getirdiği dezavantaj ve genel felsefe aykırılığı biraz daha ön plana çıktı.
Bir önceki turda Houston Rockets’ı 4-2 ile eleyen GSW, konferansının en iddialı rakibini saf dışı bırakmış gibiydi. Zira karşı eşleşmeden Portland-Denver galibi gelecekti ve Warriors normal sezondaki maçlarda her iki takıma da üstünlük sağlamıştı. Denver’ı yedi maçlık seri sonunda 4-3 ile geçen Portland ise adeta bir Golden State klonu gibi. Damian Lillard & CJ McCollum merkezli şuta ve şut kanallarına dayanan oyun, savunmadaki switch temeli gibi birçok alanda GSW ile benzeşen Portland, kadro kalitesi olarak ligdeki diğer 28 takım gibi son şampiyonun altında bir ekip. Bu farkın ne denli büyük olduğunu aslında her maç gördük.
Serinin ilk maçında rakibine karşı tamamen geride kalan, ikinci ve üçüncü maçta farkı 17’lere kadar çıkaran, dördüncü maçta ise yine farkı 16’ya kadar çıkaran ancak uzatma sonucu rakibine mağlup olan ve seriden elenen Portland, yukarıda bahsedilen kalite/felsefe durumunun azizliğini yaşadı. Bütün bu maçlar boyunca Portland’ın temel felsefesi şuydu: Damian Lillard ve CJ McCollum ikilisinin hücumda ana rol alarak birebir skor opsiyonu yaratması veya boyalı alandaki uzun o anda kimse (Enes Kanter, Meyers Leonard, Zach Collins) pota altında penetre edip pas dağıtımı yapmak.
Formundan bir hayli düşmüş olan Lillard’ın, özellikle birebir skor opsiyonu yaratmakta zorluk çekmesi göze çarparken; serinin ilerleyen maçlarında ise yıldız oyuncunun daha önceden sakatlık yaşadığı öğrenildi. McCollum ise işin skor üretme tarafında fena bir performans sergilemiyordu ancak yaptığı top kayıpları ve pozisyon yaratmaktan ziyade forvetlere yönlendirdiği orta dereceli pas düzeni, takımın ana hücum planında aksamalara neden oldu.
Portland’ın ikinci skor opsiyonları ise forvetleri. Seth Curry, Rodney Hood, Aminu, Harkless ve Evan Turner beşlisini değişmeli olarak kullanan koç Terry Stotts; forvet bölgesinden ters dip bölgesine yapılan katlarla boyalı alanda alan açmak veya dipte şut imkanı yaratmak için uğraştı.
Son opsiyon ise 4/5 oyunları ve uzun devrilmesi. Takımın pivotları Zach Collins, Meyers Leonard ve Enes Kanter belli işlerde size büyük katkı verebilecek ama modern oyunda büyük zaaflar yaratabilecek bir rotasyon. Her ne kadar serinin son iki maçında Meyers Leonard’ın perde sonrası tepede kalıp şut atarak kariyerinin en iyi gecelerini yaşaması bir umut olsa da, seri genelinde bir düzensizlik göze çarpıyordu. Kanter’in savunmada yarattığı zaaflar ve Collins’in hücum opsiyonlarının kısıtlı olması bu düzensizliğin en önemli nedeni oldu.
Portland Trail Blazers cephesinin genel oyun şeması bu şekildeydi. Golden State Warriors ise buna benzer bir plana sahipti ancak arada büyük bir farklılık var. Sakat ve formsuz bir Lillard yerine muazzam seviyelere çıkan Steph Curry, McCollum’ın pas sorunları yerine takımın top döndürme istasyonu olan ve savunmasıyla rakibine zorluk yaşatan Klay Thompson, Kanter-Leonard-Collins üçlüsünün kısıtlı yaratıclığı karşısında ise sahanın her yerinde fırtınalar estiren ve Portland’ın pas kanallarını darmaduman eden Draymond Green, Portland’ın orta seviye forvet rotasyonuna karşı büyük katkılar veren Andre Igoudala, Jonas Jerebko, Jordan Bell ve Shaun Livingston, bench’ten inanılmaz enerji getiren Kevon Looney ve son maçlarda biraz daha sahne alan Alfonzo McKinnie.
Çoğu kişinin normal sezonda biraz fazla küçümsediği ve özellikle de takımın yıldızlarından Jusuf Nurkic’in sezonu kapatmasıyla play-off şansının iyice düştüğü söylenen Portland konferans finaline çıkarak bile büyük bir iş yaptı. Tabii karşılarındaki rakip son beş yılın son model basketbol takımı olduğu için şansları iyiden iyiye azaldı.
Dört maçta sona eren ancak oyun planları anlamında fena şeyler izlemediğimiz bir seri oldu. Tabii yayıncı kuruluş ESPN, iki kardeşin (Seth Curry-Steph Curry) farklı takımlarda konferans finalinde karşılaşmalarının öneminden dolayı Curry ailesini sürekli ekrana getirerek biraz farklı bir hikâye peşinden gitmese sanki daha iyi olacaktı...
Uygulamada 3M+ kullanıcı'a katılın
En son haberler, sonuçlar ve canlı spor yayınları ile güncel kalın
İndir
Bu yazıyı paylaş
Reklam
Reklam