Popüler Sporlar
TÜM SPORLAR
Tümünü göster

Beklenen ve Beklenmeyen Günler

Eurosport Türkiye

Yayınlandı 16/09/2021 - 14:00 GMT+3

Son olarak Lopez’in Vuelta’dan ayrılmasıyla konuşulan Movistar, krizlerle dolu bir akıntıda sürükleniyor. Peki bu akıntı onları nereye götürüyor, aksi yönde kürek çekmek mümkün mü?

Team Movistar's riders lead the pack during the sixth stage of the 73rd edition of the Criterium du Dauphine cycling race, a 167km between Loriol-sur-Drome and Le Sappey-en-Chartreuse on June 4, 2021.

Görsel kaynağı: AFP

Movistar takımını büyük turlar ekseninde konu alan El Dia Menos Pensado (En Beklenmeyen Gün) belgeselinin ilk sezonu, zafer ve yenilginin dengeli bir karışımından oluşuyordu. Henüz Unzue-Acquadro tartışması gerçekleşmemişti, Giro’yu kazanan Carapaz’a takımın yeni yıldızı gözüyle bakılıyordu ve ekim ayı gelip sezon kapandığında Movistar yönetimi, başarılı bir sezon geçirdiklerini söyleyebilirdi.
2020 ise felaketti. Marc Soler dışında kimse yarış kazanamamıştı ve takımdaki herkesin sinirleri gerilmişti. Sportif direktörler ile sporcular anlaşamıyor, bisikletçiler birbirlerini suçluyor ve kaotik, yarışması imkânsız bir baskı ortamı oluşuyordu. 40 yıldır başında olduğu takıma evladıymış gibi yaklaşan Unzue hariç, herkes başkalarını suçlayarak üste çıkma peşindeydi. Hatalar düzeltilmek yerine ya başkasına yıkılıyor ya da yanlış argümanlarla doğru gösterilmeye çalışılıyordu.
Team Movistar rider Spain's Marc Soler
Aradan geçen bir yıl Movistar’da hiçbir şeyi değiştirmedi. Öyle ki, Miguel Angel Lopez’in üçüncü götürdüğü yarışı 20. etapta sinirlenip bir anda bırakması, yaklaşmasını adım adım izlediğimiz bir krizdi. Yüzeyde görünen, iyi götürdüğü turu kaybetmenin hayal kırıklığıyla yarıştan çekilen bir bisikletçiydi. İşin aslı ise çok daha uzun zamana yayılan bir süreçti ve Miguel Angel’in öfke patlaması belki de bardaktaki son damlaydı.
“Movistar’ın yaptığı büyük bir saygısızlık. Yaklaşık 20 kişi kazaya karıştık ve onlar bunu fırsata çevirmeye çalıştı. Onların aptalca şeyler yaptığı ilk yarış bu değil ve ne zaman aptalca bir şey olsa arkasından hep onlar çıkıyor.”
Miguel Ángel López
La Vuelta 2019’un 19. etabında, kazaya karışan kırmızı mayo Roglič dâhil birçok bisikletçiyi 65 kilometre kala yaptıkları tempoyla pelotona döndürmemeye çalışan Movistar’a birçok isim tepki göstermişti fakat en serti Miguel Angel Lopez’inkiydi. Elbette o zamanlar iki yıl içerisinde Movistar’da yarışacağını, bu sözlerin de ona sık sık hatırlatılacağını bilmiyordu.
İmkânsız gözüken bu transferin ilk fısıltıları, Ekim 2020’de La Gazzetta’da duyulmaya başlandı. Gazeteci Daniel Friebe, Eusebio Unzue’ye böyle bir hamlenin mümkün olup olmadığını sorduğunda aldığı cevap gerçekten de ‘el dia menos pensado’nun yaklaştığını belirtiyordu. Unzue, birçok farklı transfer dedikodusu duyduğunu söylerken Lopez’i de affetmiş gözüküyordu: “Hayat işte, her şey gelip geçer.”
Eusebio Unzué
Tabii takımdaki herkes Unzue’nin merhametine sahip değildi ve Erviti, Valverde, Rojas gibi isimler Kolombiyalıdan makul bir açıklama ve özür bekliyordu. Beklediklerini alıp alamadıklarını bilmiyoruz ama ilk antrenman kamplarının dostça geçmemiş olduğunu tahmin edebiliriz. Kariyerleri boyunca aynı takım adına yarışmış üç tecrübeli bisikletçi ve iki sene önce takımlarına hakaret eden, buna rağmen onların lideri olan Miguel Angel Lopez.
Sezonun ilk bölümü iyi geçmese de Lopez’in Vuelta performansı oldukça iyiydi ve Alto de Gamuniteiru’da yarışın kraliçe etabını kazanarak son iki güne podyumda girdi. Geriye, geçmesi gereken tek bir tırmanış etabı kalmıştı.
Team Movistar's Spanish rider Enric Mas
20. etapta ilk atak Bernal’den geldi ve onu takip edenler Haig ile Lopez’di. Fakat bu üçlü uzaklaşamayınca atak sırası Yates’e geçti ve bu kez Movistar’dan Lopez yerine Mas atağı takip etti. Lopez’in antrenörü Rafael Acevedo’ya göre Kolombiyalının yarışı bırakmasına sebep olan olay burada gerçekleşti: “Miguel, Bernal’i takip ediyordu ve Bernal yavaşladığında o da yavaşlamak zorunda kaldı. Yeniden hızlanıp grubu yakalamaya çalıştığında Unzue takım arabasıyla yanına geldi ve ona durmasını söyledi. Bardağı taşıran damla buydu. Bunun üzerine Miguel, ‘Eğer podyumda olmamı istemiyorlarsa yarışta olmamın da bir anlamı yok’. diye düşündü.”
Fakat yarışta olmasının aslında hâlâ bir anlamı vardı. Takım arkadaşları üç hafta boyunca ona yardım etmişler, birçok fedakârlık yapılmış ve son günkü kayba rağmen ilk 10 garantilenmişti. Bunun yanı sıra, etaptaki taktiksel durum da Lopez’in isyanını haksız çıkarıyordu. Lopez’in diğer bisikletçileri getirmeden ön grubu yakalamasında bir zarar olmasa da Bernal dâhil birçok bisikletçiyi kendi başına çalışarak ön tarafa yetiştirmesi hem kendisini yorar hem de Mas’ın avantajını kaybetmesine sebep olurdu. Hal böyle olunca, Unzue’nin isteğinin mantıksız olduğu söylenemezdi.
The Spanish Movistar
Önümüzdeki günlerde Movistar’ın cevaplaması gereken birçok soru var. La Vuelta başlamadan hemen önce Lopez ile iki yıllık kontrat imzaladılar ve henüz bir ay bile geçmeden bu kontratın bir hata olduğu ortaya çıktı. Lopez ile devam mı edecekler, yoksa kontratı sonlandıracaklar mı? Eğer devam edeceklerse Lopez’in takım arkadaşlarıyla olan tartışmalı ilişkisi nasıl etkilenecek, bir daha Lopez için yarışmak isteyecekler mi? En önemlisi de; başlarına sık gelen bu tür sorunların sebebi ne, takımın bitmeyen krizlerini çözmek mümkün mü?
İlk soruların cevabını kısa süre içerisinde alacağımızı biliyoruz. Doğru veya yanlış, yönetim bir karar verecek ve kısa vadede sorun çözülmüş olacak. Son soruya cevap üretmek ise kolay değil. Şimdilik yapabileceğimiz tek şey, takımın bize gösterdiklerinden yola çıkarak durumdan bahsetmek.
Pablo Lastras - Movistar - ES
Movistar planlı bir organizasyona sahip değil. Marc Soler’in de söylediği gibi, her sabah uzun uzun taktik konuşuyorlar ama zaman geldiğinde planlar çöpe atılıyor ve herkesin kendi başına yarıştığı doğaçlama bir yarış koşuluyor. İşin kötüsü, bu durum takımın üyeleri tarafından kanıksanmış durumda. Otobüsteki toplantılar sırasında liderler aralarında uzlaşmayı denerken diğerleri onlara pek kulak vermiyor, kendi işleriyle ilgileniyorlar. Ne de olsa biliyorlar ki planı uygulamayacaklar.
Bu noktada, devreye sportif direktörler giriyor. Uzun yıllar Movistar’da yarışmış Arrieta ve Lastras, belgeselde en çok rastladığımız sportif direktör ikilisi. Takımı tanımaları sayesinde kriz anlarında bazen doğru kararlar verebilseler bile bisikletçilerle iyi anlaştıkları söylenemez. İkisi de otoriter karakterler ve en ufak bir aksaklıkta, bisikletçileri ağır bir dille suçlamaktan imtina etmiyorlar. Böyle bir ortamda yarışmak, beraberinde ciddi bir psikolojik yük getiriyor olsa gerek. Her zaman daha fazlasını bekleyen, sporcular üzerinde baskı kuran yöneticilerden bahsediyoruz. Movistar, ‘soyunma odasını kaybedeli’ uzun zaman oldu ve yakın zamanda düzeltebilecek gibi de gözükmüyorlar.
Enric Mas (Movistar Team)
Kökleri 80’lere uzanan Movistar’ın neredeyse tamamen İspanyol ve Kolombiyalılardan oluşması, bir zamanlar takım atmosferine olumlu etki yapıyordu. Bisiklet coğrafyası çok daha dardı ve İspanya, sporun merkezî ülkelerindendi. Fakat artık farklı bir dünya var ve Movistar’ın bu geleneksel yapısı çalışmıyor. Diğer takımlar uçsuz bucaksız bir yetenek havuzundan seçim yaparken Movistar, İspanya ve Güney Amerika’daki dar havuza sıkışmış durumda. Son yıllarda farklı ülkelerden yaptıkları birkaç transfer gelecek adına olumlu sinyaller verse de bu hamlelerden şimdilik kayda değer bir sonuç alamadılar.
Movistar, İspanya milli takımının profesyonel hali gibi yarışmaktan vazgeçmeli. Yeni yöneticiler, yeni sportif direktörler, yeni antrenörlerle çalışıp yeni bir zihniyetle yarışmalılar. En geleneksel sporlardan bisikletin bile modernleştiğini fark etmeliler. Valverde’nin son metrelerde yaptığı ataklar artık işe yaramıyor, en güçlü bisikletçilere sahip değiller. Yedi liderli taktikler de kazanma şansınızı yediye katlamıyor. Er ya da geç bu değişim gerçekleşmek zorunda ve ne kadar erken, o kadar iyi.
Yazan: Emre Köseoğlu
Uygulamada 3M+ kullanıcı'a katılın
En son haberler, sonuçlar ve canlı spor yayınları ile güncel kalın
İndir
Bu yazıyı paylaş
Reklam
Reklam