Popüler Sporlar
TÜM SPORLAR
Tümünü göster

Kalbi Kırık Şampiyon: Franco Bitossi

Eurosport Türkiye

Yayınlandı 09/12/2020 - 17:08 GMT+3

Kalbindeki ritim bozukluğuna rağmen yıllarca yarışan ‘deli yürek’ Bitossi, kendi efsanesini yarattı. Yarışlarda sık sık verdiği nabız molaları, son metrelerde tükenerek kaybettiği dramatik Dünya Şampiyonası ve 21 Giro etabı da bu efsanenin parçaları arasında.

Franco Bitossi - Re-Cycle

Görsel kaynağı: Eurosport

Hazırlayan: Emre Köseoğlu
Deli Yürek
Tarihe bir göz attığımızda, sporun psikolojik gerekliliklerini yerine getiremeyerek depresyona sürüklenen birçok bisikletçiye rastlarız. En büyük şampiyonlardan gölgede kalan domestiklere kadar, kalbi hayatını sele üzerinde geçirmeye dayanamayıp ‘Yeter!’ diyen birçok profesyonel mevcuttur.
Fakat Franco Bitossi’nin durumu yukarıdakilerden biraz farklı. Çünkü onun kalbi mecaz değil, gerçek anlamda kırık. Daha çocukken, kardeşinin nehirde boğulduğunu sandığı anda gümbür gümbür atmaya başlayan kalbi, 21 yıllık bisiklet kariyerinde onun peşini hiç bırakmamış.
BikeRaceInfo’ya verdiği röportajda aritmisinin ona bisiklet üzerinde sorunlar yaratacağını henüz amatörken anladığını söylüyor Bitossi. Kalbi, katıldığı yarışların birçoğunu tamamlamasına izin vermediğinden hiçbir takımın ona profesyonel kontrat önermeyeceğinden haklı olarak endişe duyuyormuş. Neyse ki Bitossi’nin sorununun mucizevi şekilde kaybolduğu periyotlardan biri de o dönem yaşanınca amatör olarak geçirdiği son sezon olan 1961’de, 21 yaşına girer girmez ilk profesyonel kontratına imza atmış.
Miguel Indurain’in başarısının sırrı olarak 30’un altındaki dinlenme nabzının gösterildiği, nabzı düşük tutmanın hayati önem arz ettiği bir sporda yarışan Bitossi bir noktaya kadar basamakları tırmanmış, profesyonel olmuştu ama hâlâ diğerlerine oranla dezavantajlı konumdaydı. O da aleyhine işleyen bu faktörü ortadan kaldırmak adına doktoruna gitti ve birtakım testlere tabi tutuldu. Fakat dönemin şartlarında Bitossi’ye teşhis koymak mümkün olmadığından testler sonuç vermedi. Hal böyle olunca doktoru ciddi bir şeyi olmadığını söyledi ve zorlanırsa yarışlarda kenara çekip durmasını önerdi.
Süzülmeyi andıran sürüş stiliyle ‘güve’ lakabını kazanan Bitossi’nin önce atak yapıp saniyeler sonra yol kenarında dinlenmesi zamanla klasikleşti. ‘Yüksek efor sergile, avantaj yakala ve tamamını molada kaybet.’ Franco Bitossi ismini arayıp görsellere baktığınızda da bu tabloya rastlayabilirsiniz. Yol kenarındaki adamın bir eli bisikletindeyken diğeri kalbinde, derin nefesler alıp vermekle meşgul.
Bahsettiğim gibi bazen Bitossi’nin aritmisi mucizevi şekilde kaybolurken, bazen de iyiden iyiye etkisini gösterirmiş. Mesela 1966 sezonunu kapadığı Coppa Agostoni yarışında Bitossi’nin vermek zorunda kaldığı mola sayısı tam olarak 10. Fakat onu geçebilen kişi sayısı ve isimleri mola sayısından çok daha etkileyici. Sadece Merckx ve Gimondi.
Toskanalının kalbini bir kenara bırakıp bacaklarına geçmeden önce ne kadar şanslı olduğunu hatırlamakta fayda var. Bu senenin başlarında kaybettiğimiz Nicolas Portal, iki sene önce Paris Roubaix’de hayatını yitiren Michael Goolaerts ve her sene kalplerinden dolayı sporu bırakmak durumunda kalan onlarca bisikletçiye karşın 80 yaşındaki Bitossi hem işini zirve seviyede icra etti hem de sağlıklı bir yaşam sürüyor. Kendisinin de beyan ettiği gibi, modern dönemde yarışmasına asla izin verilmeyeceğinden o, eşsiz bir örnek.
Haydi Franco!
Küçük bir azınlık dışında bisikletçilerin büyük çoğunluğu kaybettiği yarışlarla hatırlanır. Işıltılı bir kariyerin üzerindeki en ufak leke bile tüm mirasınızın farklı yorumlanmasına yol açmak için gayet yeterlidir. Mesela finişten geçmeden kutlama yaparak yarışı kaybetmenin bir diğer adı ‘Zabel yapmak’ iken konu Hinault olunca herkes Lemond’a kaybettiği Fransa Turu’ndan lafı açar, kazandığı 5 Fransa Turu’nu sadece dipnot olarak ekler. 100’ün üzerinde yarış kazanmış Bitossi için de durum farklı değil. Hem de onunki, gökkuşağı içeren ender kâbuslardan: 1972 Dünya Şampiyonası.
6 Ağustos sabahı Gap’taki 270 kilometrelik parkura uyanan peloton elbette en çok Merckx’ten çekiniyordu. Günün ilerleyen saatlerindeki sonuçla satışlarını katlayacak olan La Gazzetta bile manşetinde Belçikalıyı herkesten net bir şekilde öne koymuştu. Merckx’in zaferini engelleyebilecek adaylar olarak da gazete Guimard, Hezard, Dancelli, Gimondi, De Vlaeminck ve 7 sene sonra Giro’dan ilk kez etapsız ayrılan Bitossi’yi gösteriyordu.
Aslında bunun fena bir tahmin olmadığını belirtmek gerek. Yarışın son bölümüne lider giren yedi kişilik grupta Merckx, Guimard, Zoetemelk ve Mortensen ülkelerini tek başına temsil ederken İtalyanlar Bitossi, Basso ve Dancelli’yle sayısal üstünlüğü yakalamışlardı. Yarışın o bölümünün kaydı olmadığı için bu noktadan sonra yaşananları anlatması için sözü Bitossi’ye bırakmak en doğrusu.
“Bitime üç dört kilometre kala bir yalancı düzlükte Guimard atak yaptı ve ben de onu takip ettim. Hızlı bir rakipti, tehlikeliydi. Ona yardım etmemi bekledi ama ben sadece arkasına takılmayı seçtim. Beni finişe kadar bir şekilde götürebileceğini umuyordum. Fakat önde çalışmadığımı anladığında yavaşladı ve grup taraftan yakalandık.”
Valeria Paoletti’yle konuşurken o anın doğru an olduğunu hissettiğini söylüyor Toskanalı. “Guimard’ın arkasında beklediğimden hâlâ tazeydim ve atak yaptım. O sırada ‘Merckx dostumdur, beni kovalamaz. Dancelli ve Basso zaten İtalyan. Guimard yorgun. Geriye sadece Zoetemelk ve Mortensen kaldı. Mortensen’in beni getirmek isteyeceğini sanmıyorum, yani Zoetemelk tek başına. Bu yarış bitti bile.’ diye düşünüyordum.”
Bitossi’nin düşüncesinde haksız olduğunu söylemek mümkün değil. Muhtemelen seyircilerin tamamı da aynı fikirdeydi. Bitossi son 150 metreye 10 saniye farkla girdiğinde arkada ikincilik sprinti atılmaya başlanmış, fotoğrafçılar da makinelerini İtalya mavisiyle finişe yaklaşan yalnız adama çevirmişlerdi.
Fakat ilk olarak yarışın içindekiler, saniyeler sonra da seyirciler yaklaşanı hissetmişti. Bitossi’nin temposu neredeyse yürüme hızına düşmüş, çaresizlik ve panik vücudunu esir almıştı. Gidon tutuşunu, vitesi, bisiklet pozisyonunu değiştirse de iyileşen bir şey yoktu. Ayağa kalktı, oturdu, sık sık arkasına baktı ama bacaklar gitmiyordu.
Spiker Adriano De Zan, olacakları düşünmek bile istemiyordu. “Haydi Franco, hemen şurada... Finiş hemen şurada!” Fakat çizgiye yaklaşık beş metre kala arka grup yetişti ve kazanan bir başka İtalyan, Marino Basso oldu. Bitossi milimetrelerle grubun kalanına geçilmemeyi başarırken Guimard, Merckx’i podyum dışına iterek bronzu almıştı.
Yarışın sonu bu kadar dramatik olunca, Bitossi’nin tükenmesi ve Basso’nun takım arkadaşını kovalaması hakkında sayısız hikâye ve komplo da kulaktan kulağa yayıldı. Fakat bu hikayeleri daha doğru yorumlayabilmek için ilk önce Marino Basso’dan bahsetmek gerek.
Marino Basso saf bir sprinterdi. Kariyerinin en büyük zaferi Dünya Şampiyonası olsa da 15 Giro, 6 Tour ve tek katılımda kazandığı 6 Vuelta etabıyla 60’lar ve 70’lerin sprint yıldızıydı. Gap’taki yarışa hazırlık sürecinde Giro’nun açılış etabını kazanmış ve pembe mayoyu iki gün sırtında taşımıştı.
Basso’nun en büyük rakibi bir başka sprinter olan Dino Zandegu olsa da Bitossi’yle farklı bir bağı vardı. İkisi de katıldıkları her programda, yaptıkları her röportajda, hatta sokakta yürürken bile diğerlerinin adını anmak durumundaydı. Biri bu zamanlarda hayatının en mutlu gününü anlatırken diğeri en büyük hayal kırıklığını anlatıyordu.
Bitossi, o yarışta kendisini geri getirmek için en çok uğraşanlardan birinin Basso olduğunu düşünse bile vatandaşına kırgın değil. “Bana yardım ettikleri söylenemez. Dancelli ve Basso’nun bir takım oyunu oynayıp takibe yardım etmemesi bile kazanmam için yeterli olurdu. [...] Finişten sonra gergin anlar yaşasam da asla Basso’yu suçlamadım. Arkadaş kaldık. Kariyerlerimizi de Gis takımında beraber bitirdik.”
Franco Bitossi
Basso’ya göre Bitossi’nin böyle düşünmesine sebep olan kişi Merckx’ten başkası değil. “Bütün yarış Merckx’i marke ederek onu zorda bıraktığımı belirtmelisiniz. Bitossi için üzgünüm ama son sprintte kaybetmemizi önlemek için sprint atmak zorundaydım. Ya duşlarda karşılaştığımızda Eddy’e ne demeli? Kavgayı kaybeden bir köpek gibiydi, gözlerini benden kaçırıyordu. Herkes ona karşı yarışlar kazanabilirdi fakat sadece benim kazanmam onu delirtirdi. Neden biliyor musun? Çünkü onun kız kardeşiyle aramızda bir ‘simpatia’ vardı.”
Bu üç taraflı tartışmayı ancak yarış sonunda Merkcx’in söylediklerine de göz atarak kapayabiliriz. “İtalyanlar kendilerini tuzağa düşürmekte çok iyiler, kusursuz bir takım oyunuydu. Bunu öngörmüştüm, böyle bir parkurda favori sprinterlerdi zaten. Basso tüm yarış boyunca bir sülük gibi yarıştı, tekerimden ayrılmadı. Şampiyonluğu hak etmediğini söyleyerek düşman kazanmak istemiyorum. Tek söyleyebileceğim şey ona imrendiğim, çünkü o şanslı bir adam.”
Kariyerinin Geri Kalanı
Bitossi kariyerine başlarken ve kariyerini bitirirken aynı bisikletçi değildi. İlk yıllarında tırmanış yeteneğiyle öne çıkar, hem genel klasmana hem de tırmanış mayosuna oynardı. İlki 1964’te olmak üzere Giro’da arka arkaya üç tırmanış mayosu kazanan İtalyan’ın genel klasman dereceleri de hep ilk 10’un içindeydi.
O yıllarda tarihe küçük bir dokundurma yaparak uzun menzilli bir atakla kazandığı Cuneo-Pinerolo etabı ve Etna tırmanışı başta olmak üzere önemli genel klasman sinyalleri verse de kazanmaya en çok yaklaştığı büyük tur 1968 Fransa Turu olmalı.
Ticari takımların bulunmadığı, milli takımlarla yarışılan son Fransa Turu olan yarışa İtalya; Gimondi, Motta ve Adorni gibi büyük isimlerin yokluğunda geliyordu. Yarış öncesi planlarına göre genel klasman lideri Zilioli olacakken Bitossi’nin hedefi etap avlamaktı.
Zilioli ilk iki hafta sarı mayo mücadelesini fena devam ettirmese de yarışı Pirenelerde, 12. etapta hastalık gerekçesiyle bırakmak zorunda kaldı. Bu gelişmeyle birlikte o zamana kadar kendine verilen görevi yerine getirmiş, hem etap kazanmış hem de Paris’te birinci tamamlayacağı puan klasmanı için değerli puanlar toplamış Bitossi’ye genel klasman kapısı açılmış oldu.
Ölümcül sıcaklıkta geçilen Pirene etaplarından çıkmış, Albi’de de etabı kazanarak sarı mayoda iyiden iyiye tehdidini hissettirmişti. Fakat üçüncü hafta ona iyi davranmadı. İlk olarak Çarşamba günü geçilen Grenoble etabında sarı mayoyu giymek için acele etti ve Pingeon’la yaptığı atak büyük vakit kaybetmesine neden oldu, ardından da bir dakikadan az farkla girdiği son zamana karşıda dört dakika kaybederek sekizinciliğe kadar geriledi.
Yine de Bitossi geçmişiyle barışık bir insan. Aynı Dünya Şampiyonası hakkında olduğu gibi bu yarış hakkında da hiçbir pişmanlığı yok. Gereksiz yere güç harcadığının ve yanlış ataklara kalkıştığının farkında olsa da sorun etmiyor. Ne de olsa onun fiziksel koşullarında yarışan biri için kaybedilecek bir şey yok, her yarış zaten bir ekstra.
Son yılını büyük rakibi Marino Basso ile aynı takımda geçirerek 1978’de spora veda eden Franco Bitossi, geçtiğimiz aylarda 80 yaşına girdi ve hayatını hâlâ Toskana’nın Empoli şehri yakınlarında, zeytinlikler arasında geçiriyor. Belki de kalbi için en iyi ortam burası; sakin, huzurlu ve Basso’dan kilometrelerce uzak.
Uygulamada 3M+ kullanıcı'a katılın
En son haberler, sonuçlar ve canlı spor yayınları ile güncel kalın
İndir
Bu yazıyı paylaş
Reklam
Reklam