Popüler Sporlar
TÜM SPORLAR
Tümünü göster

La Vuelta Başlıyor: Parkur, Favoriler ve Yarış Hakkında Bilinmesi Gerekenler

Eurosport Türkiye

Yayınlandı 20/10/2020 - 10:52 GMT+3

Düz duvara tırmanan bisikletçiler, sprint mayosu giyen Quintana, birbirlerine karşı yarışan Movistarlılar ve geldiklerine pişman olan sprinterler... Hoşgeldiniz, burası La Vuelta. Emre Köseoğlu'nun yazısı.

Vuelta di Spagna

Görsel kaynağı: Getty Images

La Vuelta pek tarihi bir yarış olmadığından ve sezonun son bölümünde gerçekleştirildiğinden diğer iki büyük tura kıyasla hep bir adım geride gibi görülür. Zaten genellikle sezonun ilk bölümünü istediği gibi geçirememiş, hayal kırıklığı yaşamışların buluşma noktasıdır İspanya.
Bu sezon da listedeki kuvvetli isimlerin çoğu Fransa Turu’ndan eli boş dönenler. Elindeki yarışı son gün kaptıran Primoz Roglic, yine hayal kırıklığı yaşayan Thibaut Pinot, Fransa Turu’na çağrılmayan Chris Froome, onun yerine apar topar domestik olarak çağrılan Richard Carapaz ve Giro’da iki gün bile dayanamayan Alexander Vlasov.
Sprint kadrosu da sprinterlere ayrılan etap sayısına oranla iyi sayılır. Yeşil mayo ve Champs-Elysees etabı galibi Sam Bennett, eski takım arkadaşı Pascal Ackermann ve gençlerden Jasper Philipsen sprint etapları için en büyük üç favori.
Parkur:
La Vuelta her zaman saf tırmanışçıları öne çıkaran bir parkura sahip olmuştur. Blok halinde gelen tırmanış etapları, aşırı sert tırmanışlar ve bireysel zamana karşının sınırlı olması İspanya Turu’nun karakteristik özellikleri sayılır. Bu sene yarışın 18 güne inmesiyle tırmanış etaplarının sayısı artmasa da yoğunluğu daha da arttı.
Salı günü başlayan bir büyük tur yeterince garip gelmiyorsa birinci kategoriden bir tırmanışla son bulan ilk etaba göz atın derim. Irun’dan başlıyoruz, yol üzerinde bu sene yapılamayan güzel klasiğin ev sahibi kenti San Sebastian’dan geçip beş kilometrelik %7,7 eğimde Arrate’de bitiriyoruz. Eğer böyle bir hedefi bulunuyorsa Roglic daha önce kazandığı Bask Turu’nda da kullanılan tırmanışta mayoyu alıp Madrid’e kadar taşıyabilir. Yoksa Valverde için kırmızı mayo ufukta gözüküyor.
İkinci etapta da dinlenmek yok. Pamplona’dan başlayan 150 kilometrelik etabın bitimine 17 kilometre kala birinci kategoriden Alto de San Miguel de Aralar’ı geride bırakacağız ve ardından uzun bir iniş bizi bekliyor olacak. 9,4 kilometre %8 eğim farkların açılması için epey müsait. Ama asıl soru ikinci günden risk almak isteyenlerin olup olmayacağı.
Bu kadar mı? Elbette hayır. Üçüncü etapta da birinci kategoriden bir zirve finişimiz var. La Laguna Negra eğim olarak önceki iki günden daha yumuşak ama 8,6 kilometrelik yokuşun son iki kilometresinde eğim çift haneleri bulduğundan farklar görebiliriz.
Eğer önceki üç günü bir şekilde geride bırakabilirlerse dördüncü etapta sprinterler için bir şans var. Büyük bölümü küçük eğimlerle iniş olarak geçecek olan dördüncü etapta kimin hızı en yüksek göreceğiz. Bennett ve Ackermann’ın trenleri kontrolü ele alacaktır ama kazanan önceki iki gün bacaklarına en az yük bindiren olacak.
Beşinci etap sprinterler için zor, genel klasmancılar için kolay. Yani bir kaçış zaferi olasılık dahilinde. Huesca-Sabinanigo arasını peloton dinlenme günü olarak geçecektir çünkü asıl yarış bir sonraki gün koşulacak.
25 Ekim 2020 bisiklet için büyük bir gün olmalıydı. Fakat Paris-Roubaix iptal oldu, Giro’nun da Milano’ya ulaşacağı kesin değil. Öte yandan Vuelta’da hava koşulları engel olmazsa çok güzel gözüken bir etabımız var. Birinci kategoriden Portalet, kategori dışı Aubisque ve zirve finişi Tourmalet menüde. İkonik tırmanışlar içeren bu etapla birlikte kimlerin gerçekçi galibiyet adayları, kimlerin formsuz olduğunu da net bir şekilde göreceğiz.
Dinlenme günü sonrası yedinci etap ısınma anlamında fena gözükmüyor. Yarış Fransa topraklarını terkedip Vitoria-Gasteiz’den batıya olan yolculuğuna iki birinci kategoriden tırmanışla başlıyor. Biri finişe çok uzak diğeri de 20 kilometre kala. Risk almak isteyenler atak yapabilir ama bir sonraki günü düşünerek güç saklamak daha mantıklı.
8,3 kilometre, %9 eğimli Alto de Moncalvillo tırmanışı bir Vuelta klasiği. Çok ünlü bir tırmanış olduğundan değil ama eğim değerleri İspanya’da gördüğümüz birçok tırmanışla benzer. Özellikle Jumbo-Visma için dikkat edilmesi gereken bir gün. Tom Dumoulin yüksek ve düzensiz eğimlerden hoşlanmaz, Roglic için de ideal değil. Aksiyonlu bir gün olabilir.
Dokuzuncu etap yarıştaki ender sprint etaplarından biri. 157 kilometre, kaçışı kontrol altında tutmanın kolay olacağı bir etap. Yine sonraki etap da toplu finişle bitebilir. Lakin sprint trenlerinin durumuna göre kaçışa ya da son iki kilometrede hafif hafif yükselen yalancı düzlükteki atakçılara giderse de şaşırmamak gerek.
11. etap kraliçe etap değil ama zorluk anlamında Tourmalet etabından fazla eksiği yok. Daha ilk kilometreden yükselerek başlayan etapta birinci kategoriden dört tırmanış bulunuyor ve zirve finişimiz var. Son 85 kilometrede düz bölüm yok denilebilir. Uzun mesafeli ataklar için biraz erken ama etabın ortalarından itibaren verilen yüksek bir tempo birçok ismin yarışının sonunu getirebilir.
Bir sonraki gün ise Angliru etabı. Son uğradığımızda Contador’un veda zaferini aldığı 12,4 kilometre, %9,9 eğimli tırmanış İspanya topraklarındaki en zor yollardan biri. Eğim %23,5’e vurduğunda domestiklerin önemi kalmayacak, kim güçlüyse uçup gidecek. S çizerek tırmananlar ve bisikletten inenlerin eksik olmayacağı bir acı festivali. Bir de kasım ayında geçileceğini ve seyirci olmayacağını da hesaba kattığımızda ürkütücü bir atmosfer bizi bekliyor olabilir.
Dinlenme günü sonrası 13. etabın profili Roglic’in kâbusu olmalı. Aslında 33 kilometrelik, sonunda da tırmanış bulunan bir zamana karşı Slovene verilebilecek en güzel hediyeydi. Ta ki bir başka Sloven ortaya çıkana kadar. Şaka bir yana, Roglic ve Dumoulin bu etapta birçok rakibine en az bir dakika fark atabilir. İkisi dışında zamana karşısıyla öne çıkan bir genel klasmancı bulunmuyor.
Lugo-Ourense etabı da pelotonun zorlamayacağı bir etap gibi. İnişle başlayan etapta eğer kalabalık ve genel klasmanı tehdit etmeyen bir grup oluşursa peloton seve seve etabı onlara bırakır. Yine bir sonraki etap da sprinterler için bir tık zor olabilir. Eğer ana grup kovalarsa tam Aranburu etabı.
Son hafta alışılmadık bir şekilde fark açmaya müsait değil. Salamanca’dan startı vereceğimiz 16. etabın profilinden de bir çıkarımda bulunmak zor. Özellikle zamana karşı sonrası yarışın senaryosu beklediğimizden çok farklı şekilde ilerleyebilir. Bu etabın kaderini de yine önceki günlerdeki tempo, genel klasman ve takımların durumu belirleyecek.
En son iki sene önce Ben King’in zaferiyle geçtiğimiz La Covatilla’da kırmızı mayoyu takdim edeceğiz. 11 kilometre %7,1 fena değerler olmasa da bu etapta kapatılabilecek fark sınırlı. İşi son güne, hatta son haftaya bırakmadan ekstra çalışma yükü pahasına mayoyu erken almak gerek. Son hafta gerçekten kolay.
8 Kasım’da 11 aya yayılan bu sezonu nihayet kapatıyoruz. Madrid’e kaç sprinter kalır, kaçı çoktan tatile çıkmış olur sorusuna verecek bir cevabım yok. Hatta yarışın Madrid’e ulaşıp ulaşamayacağını da kimse bilmiyor. Bu yüzden her yarış gününü bir bonus olarak ele alıp bahar aylarında yarışsız kaldığımız dönemleri düşünmek gerek. Umalım da Cibeles’in önünde önce güzel bir sprint ardından da podyum seremonisi izleyebilelim.
Das Fahrerfeld der Vuelta
Favoriler:
Fransa Turu’na götürdükleri kadroyu büyük oranda korumayı başaran Jumbo-Visma yine bir numaralı favori olarak başlıyor yarışa. Liderleri, son ayı epey hareketli geçen Primoz Roglic. Son gün kaybedilen Fransa Turu, van Aert’a yardım etmediği için haksız yere eleştirildiği Dünya Şampiyonası ve son olarak da Alaphilippe’in gölgesinde kazandığı Liege-Bastogne-Liege.
Hem Wout van Aert ve Alaphilippe gibi örneklerden gördüğümüz üzere bu kısa sezon boyunca formunuzu korumak mümkün hem de şimdiye kadar iki kez yaşadığı son hafta yorgunluğu onu pek etkilemeyecek çünkü yarışın son haftası kolay.
Tom Dumoulin ise Jumbo-Visma’nın B planı gibi gözüküyor. Yarış başlayıp ikisinin de formlarını gördükten sonra kimin kim için çalışacağı hakkında daha doğru bir fikir sahibi oluruz ama bence parkur Dumoulin’e hiç uygun değil. Tek bir zamana karşı, tonlarca tırmanış etabı var. Son olarak da Sepp Kuss, George Bennett ve Robert Gesink gibi üst düzey domestiklerle geliyorlar. Başka herhangi bir takımda buna yakın bir kalite yok.
Jumbo-INEOS rekabetinin ilk raundunu izlediğimiz Fransa Turu’nda iki takım da Pogacar tarafından küçük düşürülmüştü. İspanya’da Pogacar yok ama INEOS’un işi yine kolay olmayacak. Carapaz etrafında kurulmuş takımda Sosa ve Amador gibi tırmanışçıların yanı sıra Israel Start-Up’a geçmeden yıllardır yarıştığı ve büyük başarılar kazandığı Sky/INEOS’a veda eden Chris Froome var. Froome’un kazanabileceğini, hatta podyum yapabileceğini düşünmüyorum ama Carapaz için durum farklı.
Ekvadorlu, Fransa Turu’nun ilk iki haftasında domestiklik yapmış, son hafta etap ve kırmızı mayo peşinde koşmuştu. Yani diğerlerine göre daha taze olmasını bekleyebiliriz. Keza zamana karşının bir etapla sınırlı olması da bir avantaj. Carapaz’ın hanesine eksi olarak yazabileceğimiz tek not yıllarca “Froome’un takımı” olarak anılan ekipte Froome’un olduğu bir yarışı kazanmayı denemesi. Bakalım Froome başkası için domestiklik yapmayı kabul edecek mi?
Movistar doğal olarak elindeki en güçlü kadroyu İspanya’ya sakladı. Alejandro Valverde, Enric Mas ve Marc Soler üçlüsü büyük ihtimalle genel klasman için mücadele edecek. Valverde’nin üç haftayı çıkaramadığını, yaşının 40’ı bulduğunu ve irtifa yükselince sistemi kapattığını biliyoruz ama ilk hafta bir noktada kırmızı mayoyu alıp mümkün olduğunca tutunmayı deneyebilir.
Öte yandan Enric Mas beklentilerin üstünde bir Fransa Turu çıkararak beşinciliği kaptı. Burada Movistar üçlüsünden en üst sırada bitirmesi beklenen o. Marc Soler ise sezon geri döndüğünden beri herhangi bir etapta sadece bir kez ilk 10’a girebildi. Unzue ‘Seni kadroya alacağız ama domestik olacaksın’ bile demiş olabilir. Sonuç olarak Movistar hakkında iyimser olmak zor ama takım klasmanı podyumuna yine çıkacaklardır.
Thibaut Pinot iki senedir Fransa Turu’na büyük umutlarla girip aksiliklerle karşılaşınca tekrar baskıdan uzak bir noktaya, istediği gibi yarışabileceği bir yere gitmeye karar vererek İspanya’ya geldi. Fransa Turu’ndan bu yana hiç yarışmadığı için formu nedir, sakatlığı ne durumda hiç bilmiyoruz. Kişisel tahminim iyi hissetmese gelmeyeceği yönünde ama konu Pinot olunca her tahmin tutmuyor. Yine FDJ’den Gaudu’nün adı birkaç yıldır sürekli olarak anılıyor ama henüz pek bir şey gösteremedi. Çıkış yaptığı yarış olabilir.
Bu yarışta ne yapacağını merak ettiğim bir isim de Guillaume Martin. Fransa Turu’nun ikinci haftasında kaza yapıp gözden uzak bir üçüncü hafta geçirse de kaza yaptığı noktaya kadar podyumun gerçekçi adaylarındandı. Kendisi şimdiye kadar hiç Vuelta’da yarışmadı ve eğimin çift hanelere çıktığı uzun yokuşlarda rakiplerine nasıl cevap vereceği soru işareti. Belki Dünya Şampiyonası ve Liege gibi yarışlardaki duvarları nasıl tırmandığı bir referans noktası olabilir ama iki kilometreyle sekiz kilometre arasında büyük fark var.
Alexander Vlasov’un Giro’dan neden çekildiğine dair birkaç teorim var ama tamamen temelsiz olduğundan burada paylaşmayacağım. Zaten La Vuelta start listesinde görünce sizin de aklınıza gelmiştir diye düşünüyorum. Bence devam edebilse Giro’yu Fuglsang’ın önünde bitirmesi yüksek bir ihtimaldi, Vuelta’yı da podyumda bitirmesi sürpriz olmaz. Takımı yeterli desteği sağlayabilecek kapasitede. En büyük problemi İspanya’ya geleceğini yarışa günler kala öğrenmesi. Hazırlıklarının ne seviyede olduğunu göreceğiz.
Daniel Felipe Martinez Dauphine’yi şampiyon tamamlamış, Fransa Turu’nun henüz ikinci gününden kaza yaparak hem vakit hem de güç kaybetmişti. Parkur ona çok uygun, sadece bir şüphem var. Çok iyi bir tırmanışçı olduğunu biliyoruz ama her iyi tırmanışçı bir genel klasmancı olamıyor. Bakalım kendisi bu ayrımın hangi tarafında olacak.
Yılların domestiği Wout Poels, Vuelta’da kendine bir liderlik şansı yakaladı. Birkaç sene önce genel klasmana oynasa iyi bir sonuç alacağını düşünen insan sayısı epey fazlaydı ama artık yaşı 33 ve performansı eski günlerden uzak. Eğer iyi iş çıkarırsa bir başka Richie Porte hikayesi izleriz ama güzel hikayeler, nadir görülür.
Wout Poels gibi formunu arayan bir başka eski isim daha var, Chaves. 2015-16 gibi Chaves’in yaptıklarını düşündükçe şimdiki haline acıyorum. Belki 2016’da son gün Nibali’ye karşı direnebilse çok farklı bir noktada olacaktı. Neyse ki Vuelta her zaman ona iyi davranan bir yarış olmuştur. Etap için daha gerçekçi bir aday.
Gençler listesine baktığımızda da Andrea Bagioli, Clement Champoussin, Ian Garrison, Stan Dewulf, Jonas Vingegaard ve Jannik Steimle öne çıkıyor.
Sprinterler ve Etap Avcıları:
Fransa Turu’ndan formda çıkan ve buraya da bir numaralı sprint favorisi olarak gelen isim Sam Bennett. Ayrılmaz leadout adamı Archbold, Morkov, Stybar ve Steimle’yi getirerek sprint için rüya takımı kurduklarını söylemek yanlış olmaz. İrlandalı hem hız anlamında hem de takım yardımı anlamından diğerlerinden bir basamak yukarıda.
Pascal Ackermann partiyi bozmak için İspanya’da. Geçen sene Bora, Bennett yerine Giro’ya kendisini götürünce eski takım arkadaşı kontratı olmasına rağmen Quick-Step’e geçerek kendisine rakip olmuştu. Burada da Bora’nın doğru kararı verip vermediğini göreceğiz bir nevi. McCarthy ve Selig fena domestikler değil ama Ackermann kazanmak istiyorsa ekstra eforu domestiklerinden beklemek yerine kendi göstermek zorunda.
Bana kalırsa bu ikili dışında sprint etabı kazanabilecek tek isim Jasper Philipsen. BinckBank Tour’daki iki sprintte de Ackermann’ı geçmeyi başardığını göz önüne aldığımızda formu hakkında fikir sahibi oluyoruz. Lakin 22 bir sprinter için çok genç bir yaş. Takım onu son bölüme kadar taşımazsa kendi başına pelotonun içinde sıkışıp pozisyon alamayabilir.
Bunların yanı sıra Trek’in genç sprinteri Matteo Moschetti, Asya dışında pek kazanamasa da Jakub Mareczko, EF’in tırmanışları da alabilen bisikletçisi Magnus Cort ve İspanya yarışlarının tanıdık siması Jon Aberasturi toplu finişlerde iyi sonuçlar peşinde koşacak.
Pelotonun kalitesi yüksek olmadığından ve sezonun yorgunluğuyla gelindiğinden kaçış için çok sayıda fırsat var. Nans Peters, Alex Aranburu, Matej Mohoric, Angel Madrazo, Simon Geschke, EF’in neredeyse tamamı, Mikel Nieve, Matteo Badilatti, Dion Smith, Davide Formolo ve Rui Costa etap adayları.
Son olarak La Vuelta’nın alıştığımızdan geç saatlerde biteceğini de söylemek gerek. İlk hafta boyunca Giro’dan bir saat daha sonra finişe ulaşılacakken, Avrupa’da saatlerin çekilmesiyle ikinci hafta ve sonrası etap sonları 19.15 gibi saatlerde gerçekleşecek. Yazın en sıcak günlerinde, Avrupa’nın en sıcak ülkesinde geçilen yarışın büyük çoğunluğu bu kez hem kuzeyde hem de soğuk günlerde geçilecek. Vamos!
Uygulamada 3M+ kullanıcı'a katılın
En son haberler, sonuçlar ve canlı spor yayınları ile güncel kalın
İndir
Benzer Konular
Bu yazıyı paylaş
Reklam
Reklam