Popüler Sporlar
TÜM SPORLAR
Tümünü göster

Boksun efsaneleri #27 | "Money" Floyd Mayweather Jr.

Eurosport Türkiye

Yayınlandı 17/08/2020 - 16:21 GMT+3

Cihat Gemici, boks tarihinin efsanelerini yazıyor.

Fight promoter and retired professional boxer Floyd Mayweather Jr. in the ring before the WBA super featherweight championship fight between Gervonta Davis and Ricardo Nunez at Royal Farms Arena on July 27, 2019 in Baltimore, Maryland

Görsel kaynağı: Getty Images

Profesyonel boksun tarihi gong sesinden sonra kanvasın üzerinde, iplerin arasında birbirlerine meydan okuyan cesur eldivenlerle yazılmıştır. Yayımlayacağımız yazı dizisinde boksun ilk dönemlerinden günümüze dek uzanan unutulmaz efsanelerin hayat öyküleriyle dünyanın farklı yerlerinde tarihi bir yolculuğa çıkacağız.
Sevin ya da nefret edin; beni izleyeceksiniz
Detroit’e iki saatlik mesafede, karla kaplı soğuk bir yerde bir kız yanındaki 11 yaşındaki erkek çocuğu ile zar atıp kumar oynuyordu. Daha çok kızın parasıyla oynanan bu oyunda para suyunu çekince kız çocuktan parasını geri istedi. Aynı zamanda kuzeni olan ufaklık kıza dönerek, “Eğer paranı vermediğimi ebeveynlerine söylersen onlar da senin kumar oynadığını öğrenirler.” cevabını aldı. Floyd ismindeki bu oğlan, çok küçük yaştan itibaren tutkusunu ve zekâsını bir arada kullanmayı öğrenmişti.
Floyd adeta boks ringinin içinde doğdu. Babası Floyd Sr. ve amcası Roger; ikisi de boksördü. Floyd jr. daha dört-beş yaşlarındayken salonda bulduğu bir sandalyenin üzerine çıkıp, büyükler için yapılmış kum torbasını yumrukluyordu. Michigan Altın Eldivenler Organizasyonu Başkanı Dave Packer’in anlattığına göre 11-12 yaşlarına geldiğinde 19-20 yaşlarındaki çocukların yapabileceği şeyleri o da yapabiliyordu.
Boks ailesinden gelen bir çocuk olarak tutku duyduğu sporla iç içe büyümesine rağmen, çocukluğunda her şey güllük gülistanlık değildi. O yılların Floyd için karanlık bir tarafı da vardı. Annesi uyuşturucu bağımlısıydı ve babasının başı beladan kurtulmuyordu. Ev, çoğu çocuk için kendini en güvenli hissettiği yerken Floyd için durum farklıydı. Kendi evi herhangi küçük bir çocuk için tehlikeli bir yerdi. Bu evde yaşananlar her çocuğun üstesinden gelebileceği şeyler değildi. Floyd, evinin içinde kurşunlar uçuşurken odanın bir köşesinde, babası o kurşunlardan birisinin hedefi olduğunda ise babasının kollarındaydı. Babasını kanlar içinde gördü, aynı babasının annesine uyuşturucu sattığına da şahit oldu.
16 yaşındayken babası uyuşturucu satmaktan suçlu bulundu ve tutuklandı. Baba Mayweather 3,5 yıl hapiste kaldı. Floyd daha 16 yaşındayken çok daha olgun biri gibi olmak zorunda kaldı. Yaşıtlarından daha hızlı büyümek zorundaydı, hayat ona bu sorumluluğu vermişti. Düzgün bir yaşama sahip olabilmek için zamanı hızlandırmakla yükümlüydü. İnsanlar bir sene yaşarken onun üç sene yaşaması gerekiyordu. Bu hızlı olgunlaşma boks yeteneklerinin gelişimine yansıdı. Tıpkı bir süper kahraman gibi herkesten daha hızlı öğreniyor, öğrendiklerini herkesten daha hızlı benimsiyordu. Zamanı genişletme formülü onun boks tekniğini mükemmelleştirmek için daha fazla vakte sahip olmasını beraberinde getirdi. Yaşadığı tüm olumsuzluklara karşı ona bahşedilen süper güç buydu. Zaman içinde zaman yaratıyordu. Farklı bir boyutta geçirdiği bu paralel evrende, en büyük yeteneğini mükemmelleştirmek için kendini boksa adadı.
Kar seviyesinin dizlerine kadar geldiği günlerde sırtında ağır antrenman çantasıyla salona gitmeye devam etti. O günlerde elinde olan tek şeye sahip çıktı. Babasının hapiste olduğu, annesinin etrafta olmadığı o dönemlerde Floyd’un yanında olan kişi büyükannesi Bernice Mayweather’dı. Floyd onu güçlü, harika bir kadın ve hatta kendi mesihi olarak tanımlıyordu. Bernice, Floyd’un çalışmasını istemedi. Torununun sadece okula ve boks salonuna gitmesini istiyordu. Floyd Jr.’ın şampiyon olacağına inanmıştı.
Floyd Mayweather Jr.
Torun, büyükannesinin güvenini boşa çıkarmadı. 1993’ten 1996 yılına kadar altın eldivenler turnuvasında üç ayrı sıklette şampiyon oldu. Yeteneğini amatör yıllarından itibaren ispatlamıştı. Daha 15-16 yaşında büyükler altın eldiven turnuvasını kazandı. Bu sıra dışı bir başarıydı. Boksta yaşın önemi bu kadar barizken, bu genç delikanlının kendinden büyüklere karşı elde ettiği bu zaferler dikkat çekiyordu. Ulusal şampiyonayı da kazandı. Bu inanılmaz bir şeydi. Bugün Avrupa’da 19 yaşındaki çocuklar 30 yaşındakilerle karşılaşmasın diye U22 turnuvası düzenlendiğini düşünürsek, Floyd daha 15-16 yaşında büyükler kategorisindeki rakiplerini yeniyordu. Karşımızda normal bir boksör olmadığı aşikârdı. Kürdan gibi bacaklar, sıradan bir saç tıraşı ve olağanüstü bir yetenek; o dönem Floyd işte böyle tanımlanıyordu.
Kendine güveni de o yaşlarda oluştu. Evlenecek kuzenine “Soyadını değiştirmekte kararlı mısın?” diye sordu. “Bir gün Mayweather soyadını çok ünlü yapacağım ve bu karardan dolayı pişman olabilirsin” diye de ekledi. Özgüveni yerinde, kendinden emin genç Floyd, 1996 olimpiyatlarına gitme hakkı elde ederek amatörde en üst seviyede mücadele etti. Bu başarısını herkesin duyması için evinin duvarına olimpiyatlara gidiyor yazdı. Pazarlama ve reklam yeteneği o günlerde dahi kendini saklayamıyordu. Olimpiyat oyunlarının yarı finalinde oldukça tartışmalı bir kararla Bulgar Serafim Todorov’a yenildi. Televizyon başında ve salonda onu izleyen birçok kişi gibi altın madalyayı hak ettiğini düşünüyordu. Bronz madalyasını büyükannesinin evinde bir kutunun içinde bıraktı. Evine dahi götürmedi.
Tarihler 11 Ekim 1996’yı gösterdiğinde, olimpiyatlardan hemen sonra profesyonelde ilk maçına çıktı. İki rauntta Roberto Apodaca’yı TKO ile mağlup etti. Profesyonel arenaya çıktığında boks yetenekleri herkesi etkilemişti. Ayakları çok hızlıydı. Yumruklardan kaçma yetisi normalin üstündeydi. İnsanlar bu çocuğun gelecek yumrukları adeta bir medyum gibi önceden gördüğünü söylüyorlardı. Sabit ayağı üzerinde hareket ediyor ve omzunu öne çıkararak aldığı guardıyla (shoulder roll) çenesini koruyor, farklı bir savunma stratejisi izliyordu. Bu çocuk boks yapmak için doğmuştu. Bazıları kibirli, bazıları kendine güvenli dedi. O ise kendisine “pretty boy-hoş çocuk” diyordu. Dövüşürken neredeyse hiç darbe almadığı için bu lakap uygun görüldü. Daha 21 yaşında Ring Dergisi tarafından yılın boksörü seçildi. O yaşta bu başarıyı yakalayan sadece Muhammed Ali ve Sugar Ray Leonard vardı. Leonard onu “pozisyon almayı bilen, sabırlı, kontra yumruk ustası bir boksör” olarak tanımladı. Leonard aynı zamanda 1978’de baba Mayweather ile dövüşmüştü ve oğul ile babanın stillerinin aynı olduğunu söylüyordu. Fark, Floyd’un bu stili mükemmel bir şekilde uyguluyor olmasıydı.
Aklınız, sağlam bir çeneniz ve cesaretiniz olması gerekir. Ben bu üçüne de sahibim.
2006 yılında Bob Arum ile anlaşmasını bitirdi. Sebep olarak o dönem tek düşündükleri boksörün Oscar De La Hoya olmasını öne sürdü. Sürekli olarak Floyd’a “zamanını bekle” diyorlardı. Floyd ise gerçek yıldızın kendisi olduğunu düşünüyordu. Arum ve Floyd’un yolu farklıydı. Sonunda Floyd kendi yolunu seçti. Kendi işinin patronu olmayı seçti. Leonard Ellerbe ile Mayweather Promotion’ı kurdu. Kendi hayatı ve kariyeri ile ilgili kendi seçimlerini yapmaya başladı. Pretty Floyd gitti artık ismi Money-Para’ydı. Para desteleriyle pozlar verdi. Dolarları kameralara attı. Para yataklarının üzerinde yattı. Kötü adam olmayı seçti. “Para her şey değildir, para tek şeydir” diyordu. 2007’de kariyerini tanımlayan Oscar De La Hoya maçına çıktı. Pazarlama konusunda inanılmaz bir maçtı. İyi adam, kötü adama karşı. Genç, kötü çocuk; tecrübeli, altın çocuğa karşıydı. Boksla hiç ilgisi olmayan insanlar bile bu maçı izledi. Mayweather’ın babası 2000 yılından beri Oscar’ı çalıştırıyordu. Baba Mayweather oğluna karşı ringe çıkmak için 2 milyon dolar istedi. Oscar bu talebe karşı antrenörü ile yollarını ayırdı ve Freddie Roach’ı antrenörü olarak işe aldı. Roach ilk ve son kez bu maçta De La Hoya’yı çalıştırdı.
De La Hoya 52 milyon dolar, Floyd Mayweather 25 milyon dolar kazandı. O dönem için tarihin en çok kazanç getiren maçıydı. Maç başladıktan sonra Oscar oyun planından çıktı ve Floyd’un tuzağına düştü. Floyd maç öncesinden itibaren Oscar’ın kafasına girmişti. Maçı kazanan ayrı kararla Floyd oldu. O günden sonra boks bir daha eskisi gibi olmadı. Boks tarihinin en büyük organizasyonlarından biriydi. Floyd bu maçı “Oscar ile boksu hayatta tuttuk.” diye özetledi.
Oscarı yendikten yedi ay sonra İngiliz Ricky Hatton’ı 10 rauntta ezerek yendi. Yenilgisizdi, rahat kazanıyordu, olağanüstü bir tekniği vardı ama her şeye rağmen bazı kesimler tarafından hala Manny Pacquiao P4P listesinin ilk sırasında görülüyordu. Çünkü herkesin görmek istediği maç buydu. İki boksörün farklı TV şirketleri ve farklı promotörlerle çalışmaları maçın gerçekleşmesinin önünde engel olarak duruyordu. Bu tartışmalar devam ederken Floyd, Juan Manuel Marquez ile ringe çıktı. Marquezi’i karşılaştığı en sert boksör olarak tanımlarken maçı kazanmayı ihmal etmedi.
Shane Mosley karşısında tedirgindi. Kuzeni Yenilgisiz bir adam neden tedirgin olur ki diye düşünüyordu. Mosley maçında kariyerinde ilk kez knock down olmaya çok yaklaştı; hazırlıksız yakalanmıştı, Mosley ağır toplarını ardı ardına yolladı. Floyd o anları “Ringe çıkıyorsanız yumruk yiyeceğinizi bilmeniz gerekir, ben de o yumruğu yedim ve gerçek bir şampiyon gibi geri döndüm. Önemli olan buydu." diyerek hatırlıyordu. Maçın sonunda ortak kararla kazanan Floyd Mayweather’dı. Bu maç Floyd’un her dönemde en üst seviyede olacağını gösteriyordu. Eylül 2011’de Floyd WBC welterweight unvanı için Victor Ortiz’le ringe çıktı. Floyd’un belki de en tartışmalı maçıydı. Sonuç itibariyle bugün dahi konuşulan ve itibarını zedeleyen bir maç oldu. Ortiz önce Floyd’a kafa atmaya kalktı sonra bu hareketinden pişman oldu. Elleri aşağıda Floyd’dan özür dilercesine yanına yaklaştı. Maç devam ediyordu. Floyd guardı aşağıda olan rakibine kroşe attı. Ortiz hakeme baktı ve ikinci kroşeyi yedi. Gözünü tekrar açtığında hakem 10 diye sayıyordu. Maçı Floyd kazandı ama bu sportmenliğe yakışmayan davranışı çok eleştirildi.
Kötü şöhreti ring dışında da devam etti. Sanki kendi yarattığı kötü adam imajına fazla kaptırmış gibiydi. 2012 Haziran’ında üç çocuğunun annesine şiddet uyguladığı gerekçesiyle 87 günlük hapse mahkûm edildi. O günleri “özgürlüğünüzü kaybetmenin hiçbir havalı tarafı yok” diye özetledi. Çocuklarımın yanında olmayı ailemi seviyorum diyordu. Bunlar pek Floyd’un ağzından çıkacak sözlere benzemiyordu ama öyleydi. Tekrar bu günleri yaşamak istemediğini ifade etti. İki ay sonra dışarı çıktı ve salona gitti. Amcası Roger ile çalışmaya devam etti ve babası 10 yıl sonra Mayweather salonuna geri döndü. Aralarındaki ilişki çok çetrefilliydi ama bu buluşmadan ikisi de memnundu.
Floyd Mayweather Jr.
Yeni rakibi, geçici şampiyonluk maçında Selçuk Aydın’ı mağlup eden dönemin geçici şampiyonu Robert Guerrero’ydu. Guerrero’nun eşi kanserle savaşıyordu ve onun için çok duygusal bir maçtı. Floyd ise kendisine ait olanı geri almak için geliyordu. Duygusallığa yer yoktu ve Floyd ona ait olanı geri aldı. Ardından yeni nesil süper star Saul Alvarez herkesin bildiği adıyla Canelo ile ringe çıktı. Canelo daha 22 yaşındaydı ve geleceğin en büyük yıldız adayıydı. Ringde Floyd Canelo’ya önemli bir ders vererek yoluna devam etti.
Marcos Maidana o dönemde Sergio Martinez ve Lucas Matthysse ile birlikte Arjantin’den çıkan en öncemli boksörlerden birisiydi. Floyd ile ilk maçlarında etkili bir performans ortaya koydu. Bu takdir toplayan performansı neticesinde rövanş maçı yapıldı lakin değişen bir şey olmadı kazanan her zamanki gibi Floyd’du. Maidana da bazıları gibi Floyd’u yenmeye yaklaşan adam olarak hatırlandı. Belki de Floyd’u yenmeye en çok yaklaşan isim şimdiye kadar ismini hiç anmadığımız birisiydi. Jose Luis Castillo… HBO için maçı resmi olmayan şekilde puanlayan Harold Lederman maçı 115-111 Castillo’ya vermişti. AP, Floyd kazandı derken, Dan Rafael de maçın hakkı 114-114 beraberlikti diyordu. Promotör Bob Arum dahi Floyd’un maçı kazandığını söylerken puan farkının masa hakemlerinin verdiği şekilde olmaması gerektiğinin de altını çizmekten kendini alamıyordu. Bu tartışmalı maçın bir rövanşı oldu ama rövanşta da sonuç değişmedi.
Maidana maçlarından sonra Floyd için yıllardır beklenen o an geldi. Manny Pacquiao ile anlaşıldı. “Asrın Maçı” olarak nitelenen o maç Türkiye’de sabah altı sularında başladı. Uruguay’dan Japonya’ya kadar tüm dünya o an televizyon başındaydı. Adriana Lima’dan mahallenin bakkalına kadar herkes maçla ilgili bir yorum yaptı. Bu maç izlenmeye dair tüm rekorları alt üst etti. 4,6 milyona yakın insan bu maçı televizyondan para vererek izledi. Öde izle geliri 437 milyon dolar olarak açıklandı. 175 ülkede canlı yayınlanan maçtan 40 milyon dolarlık uluslararası yayın geliri elde edildi. Satılan 16,219 biletten 72,198,500 dolar gelir elde edildi. Karşılaşmayı ortak kararla kazanan Floyd Mayweather Jr. olsa da her iki boksör de fazlasıyla kazandı. Maçın ardından Holyfield, Bob Arum, Freddie Roach gibi isimler Pac Man’in kazandığını düşünse de genel kanı Floyd’un maçı hak ettiği yönündeydi. Asrın maçını Floyd Mayweather kazandı. Gözü Rocky Marciano’nun 49-0’lık rekorundaydı. Son bir maça daha ihtiyacı vardı. Andre Berto ile son maçına çıktı. Babası ile duygusal bir köşe konuşması yaptı ve 49-0’lık yenilmez bir kariyer ile ringlere veda etti.
MMA dövüşçüsü Conor McGregor ile yaptığı sirk gösterisini bir boks maçı olarak kabul edersek rekorunu 50-0 olarak geliştirdi. Birçok boks sever bu maçı sadece bir şov olarak izledi. Floyd Mayweather para kazanmasını biliyordu ve yanına çok verimli bir para ortağı bulmuştu. Conor McGregor ile birlikte izleyenlere 10 rauntluk bir boks antrenmanı seyrettirdiler ve ceplerini doldurdular. Bu maç boks adına daha fazlasını vermedi.
Floyd Mayweather Jr. boksu tutkuyla yaptı ve ring içindeki mükemmele yakın tekniği ile yenilmez bir boksör olarak tarih kitaplarında yer aldı. “En iyi” konusu her zaman tartışmaya açık kalacak. Ama kaç insan kendi alanında tarihin en iyisi tartışmasında kendisine yer bulabiliyor ki?
Uygulamada 3M+ kullanıcı'a katılın
En son haberler, sonuçlar ve canlı spor yayınları ile güncel kalın
İndir
Benzer Konular
Bu yazıyı paylaş
Reklam
Reklam