Popüler Sporlar
TÜM SPORLAR
Tümünü göster

BOKSUN EFSANELERİ #33 | Ricky Hatton - “Hitman”

Eurosport Türkiye

Yayınlandı 17/11/2020 - 17:57 GMT+3

Cihat Gemici, boks tarihinin efsanelerini yazıyor.

Ricky Hatton puts his dukes up

Görsel kaynağı: Eurosport

Profesyonel boksun tarihi gong sesinden sonra kanvasın üzerinde, iplerin arasında birbirlerine meydan okuyan cesur eldivenlerle yazılmıştır. Yayımlayacağımız yazı dizisinde boksun ilk dönemlerinden günümüze dek uzanan unutulmaz efsanelerin hayat öyküleriyle dünyanın farklı yerlerinde tarihi bir yolculuğa çıkacağız.
1978 yılının Eylül ayında Muhammed Ali üçüncü kez dünya şampiyonu olmak için Leon Spinks’in karşısına çıktı. Ali, yedi ay önce yenildiği Spinks’ten unvanını geri almak ve 36 yaşında Las Vegas’ta yeniden doğmak istiyordu. Ali, tarihe geçen maçı kazanarak unvanı kazandı ve yeniden doğdu. Aynı yıl, Ali unvanı kazandıktan 1 ay sonra, 6 Ekim 1978’de Atlantik’in diğer kıyısında başka bir şampiyon doğdu. Ali’nin bazı özellikleri bu bebeğe de bulaşmıştı. Eğlenme ve eğlendirme işinde ikisi de başarılıydı. Manchester yakınlarında Cheshire, Stockport’ta doğan bebeğin adı Richard John Hatton’dı.
Richard, Carol ve Ray çiftinin ilk oğullarıydı. Üç yıl sonra kardeşi Matthew dünyaya geldi. İkili birlikte büyürken tutkularının peşinden gitti. Aile tam bir futbol ailesiydi. Dede Hatton, Manchester City’nin B takımında forma giymiş, baba Ray Hatton da yine City’nin reserve takımında oynamıştı. Ricky ve Matthew da beraber futbol oynadılar, masa tenisinde kozlarını paylaştılar, tenis kortunda raket salladılar ama en sonunda Bruce Lee sevgileri ağır bastı ve dövüş sporlarında karar kıldılar. Kick boks başlangıç için iyiydi.
Ricky, 10 yaşında salona girdiğinde herkes gibi o da dünya şampiyonu olma hayalini kurdu. Kick boks maçlarında sadece ellerini kullanması sonrası annesi “oğlum ayaklarını da kullanabilirsin ama tek yaptığın yumruk vurmak” deyince Ricky için doğru sporun boks olduğu anlaşıldı. Ted Peate’in işlettiği Louvolite boks salonuna gitti. Peate o günleri şöyle anlatıyor; “ Sarı saçlı, mavi gözlü ufak bir çocuk salona geldi. Torbayı dövmesini istedim. Ben de balkondan onu izliyordum. Bilirsiniz boks salonlarına birçok çocuk gelir ve çoğu da boksör olmaz. Biz, gelen herkesi kabul ederiz ve antrenman yapmalarına izin veririz. Ricky diğerlerinden farklıydı. Onda o kıvılcımı görmüştüm. Aslında ulusal çapta şampiyon olan çocuklar da yetiştirmiştim ama Ricky onlardan da farklıydı. Onda özel bir şeyler olduğunu hissetmiştim.”
Ricky çocukluk günlerinden itibaren kafa yapısını gösteren eylemler yapmaya başlamıştı. Arkadaşları Tony Fino ve Steven Bell ile birlikte “3 Amigos (Üç Arkadaş)” isimli şovda Venos, Belos ve Ricos takma adlarıyla ufak dans şovları yaptılar. İnsanların bu şovlara genelde tek bir tepkileri oluyordu. “Bunlar ne halt ediyor!” Ricky bu tepkilere rağmen 13-14 yaşlarından itibaren eğlenmeyi ve eğlendirmeyi kafasına koymuştu. On üç yaşına geldiğinde Sale West Amatör Boks Salonu’na gitti. Dedesinin arkadaşı ve aynı zamanda eski profesyonel boksör olan Paul Dunne yeni antrenörüydü. Ricky kısa sürede ilk ulusal şampiyonasını kazandı. İşin garip yanı turnuvada bütün rakiplerini ya nakavt etmişti ya da hakem maçı durdurmuştu. Ricky’nin bu başarısının ardından ailesi publarının bodrumuna ufak bir salon yaptılar. Burada Ricky aile dostları Mick Lowen tarafından eğitildi. 16 yaşında Billy Graham’ın Phonex Kampı’na gitti ve burada profesyonel boksörlerle de çalışma imkânı buldu. Profesyonel olma ve hayatını bokstan kazanma düşüncesi de burada netleşti.
1997 yılının Eylül ayında Ricky Hatton henüz 19 yaşındayken Colin McAuley karşısında ilk profesyonel maçına çıktı. Dört raunt üzerinden planlanan maçta ilk raunt sonunda Hatton’ın eli havadaydı. İkinci maçında kendisini büyük bir organizasyonun içinde buldu. Naseem Hamed ABD’de New York Madison Square Garden’da Kevin Kelley ile karşılaşıyordu ve alt maçlardan birisi de genç Ricky Hatton’ındı. İki yıl sonra ilk kemerini WBO Kıtalararası süper hafif sıklet unvanını kazanarak aldı. Guiseppe Lauri’yi yenerek aldığı WBA kıtalararası süper hafif sıklet unvanı bir başka kilometre taşı oldu. Jonathan Paxton’ı mağlup ederek Britanya kemerini aldı ve ülke çapında ününü genişletti. Bugün pek esamesi okunmayan WBU kemeri Tony Penn maçının ardından uzun süre Hatton’da kaldı. Ricky’nin yükselişi devam ederken kardeşi Matthew de 2000 yılında profesyonel oldu. Kariyeri bittiğinde Canelo ve Kell Brook gibi isimlerle aynı ringi paylaştı ve EBU yarı orta sıklet Avrupa şampiyonluğu yaşadı.
Ricky’nin profesyonel kariyerindeki bu yükselişi artık daha profesyonel hareket etmesini gerektiriyordu. Ringe yürüyüş müziğine kadar her şey kişiselleşmiş olmalıydı. Ring müziği olarak Blue Moon’u seçtiler. Bu şarkı aynı zamanda Manchester City futbol takımının da şarkısıydı. Ricky’nin stadyuma çıkış bölümüne ay şeklinde mavi bir grafik yansıtıldı. Blue Moon çalarken Ricky de maviler içinde yavaş yavaş ringe geliyordu. Hatton’ın City sevgisi hayatına işlemişti. En sevdiği City oyuncusu olan Franny Lee’nin ismini köpeğine verdi. Juan Lazcano maçında çok sevdiği Manchester City’nin stadyumunda 50 binin üzerinde seyircinin karşısına çıktı. O zamanlar stadyumun ismi bir sponsoru temsil etmiyor, şehri temsil ediyordu; City of Manchester.
1125 RICKY HATTON
Tüm zamanlarda favori boksörü Roberto Duran gibi sıklet çıkmaktan ve en iyilerle dövüşmekten hiç çekinmedi. Kostya Tszyu kariyerinin en önemli maçlarından birisiydi. Karşılaşmanın açık favorisi rakibi Tszyu’du. Başarıya aç Ricky Hatton korkusuzca dövüştü. İki boksör de her şeyini ortaya koydu. Zaman zaman kural dışı vuruşlar her iki taraftan da geldi. 10. Rauntta Hatton kontrolü eline aldı. 11’den sonra Tszyu ringe çıkmadı. IBF ve Ring Dergisi süper hafif sıklet şampiyonu artık Ricky Hatton’dı.
Ricky, kendisinin ve ringe çıkan tüm boksörlerin eşsiz insanlar olduğunu düşünüyordu ve bu düşüncesini şöyle açıklıyordu: Ben Manchester City forması giyebilir ve 50 bin kişi önünde top koşturabilirdim, tenisçi olup Grand Slamlerde boy gösterebilirdim ya da bir golfçü olabilirdim. Bunu söyleyebilirim. Hiçbir futbolcu, basketbolcu ya da tenisçi size 25 bin kişi önünde başka bir adamla boks maçına çıkacağını söyleyemez. Boks böylesine eşsiz bir spordur. Bunun için doğmuş olmanız gerekir.
Hatton’ın çok seviliyor olması sadece ilgi çeken dövüş stilinden kaynaklanmıyordu. Her şeyin ötesinde normal, işçi sınıfından, halkın içinden bir çocuktu. İnsanlar onda kendisini görüyordu. Bu nedenle onu desteklemek çok kolaydı. Onu ringde izlemek tıpkı aileden birisini desteklemek gibiydi. Urango ile karşılaşacağı maç için Las Vegas’a maça gitmeden önce bir video yayınlandı videoda toplumun her kesiminden insan vardı. Dünyaca ünlü Oasis grubundan Noel Gallagher’dan, o dönem genç bir boksör olan Amir Khan’a, kendi ailesinden, sıradan vatandaşlara kadar herkes iyi dileklerini yolladı.
Hatton, boksa başlarken hedeflerini dünya şampiyonu olmak, sıklet çıkarak en iyilerle dövüşmek ve kemer birleştirmek olarak belirlemişti. Dediklerinin çoğunu yaptı. Jose Luis Catillo, Paul Malignaggi, Kostya Tszyu, Juan Lazcano gibi isimleri yendi. Tarihin en iyi isimleri Floyd Mayweather ve Manny Pacquiao ile ringe çıktı. Şehri Manchester ve ülkesi İngiltere için kariyerinde güzel hatıralar bıraktı. Prince Charles’tan aldığı MBE (Britanya İmparatorluk Nişanı) ile kariyerini en üst seviyede bitirdi.
Uygulamada 3M+ kullanıcı'a katılın
En son haberler, sonuçlar ve canlı spor yayınları ile güncel kalın
İndir
Benzer Konular
Bu yazıyı paylaş
Reklam
Reklam