Popüler Sporlar
TÜM SPORLAR
Tümünü göster

BOKSUN EFSANELERİ #34 | Joe Louis - “Brown Bomber”

Eurosport Türkiye

Yayınlandı 08/12/2020 - 12:08 GMT+3

Cihat Gemici, boks tarihinin efsanelerini yazıyor.

Louis-Joe

Görsel kaynağı: espabox

Profesyonel boksun tarihi gong sesinden sonra kanvasın üzerinde, iplerin arasında birbirlerine meydan okuyan cesur eldivenlerle yazılmıştır. Yayımlayacağımız yazı dizisinde boksun ilk dönemlerinden günümüze dek uzanan unutulmaz efsanelerin hayat öyküleriyle dünyanın farklı yerlerinde tarihi bir yolculuğa çıkacağız.

1914 yılında dünya köklü bir değişime hazırlanıyordu. Avusturya-Macaristan Sırbistan’a nota vermiş Birinci Dünya Savaşı’nın fitilini ateşlemişti. Almanya Fransa’ya, İngiltere Almanya’ya, Rusya Osmanlı’ya ve Osmanlı İtilaf Devletleri’ne savaş ilan etmişti. Aynı yıl Amerika’da Charlie Chaplin’in ilk filmi “The Little Tramp” gösterildi. Dünyanın birbirine girdiği bu dönemde Charlie Chaplin filmlerinin güldürdüğü insanların yaşamlarını sürdürdüğü ABD’nin Alabama eyaletinde Joe Louis Barrow isimli bir çocuk dünyaya geldi. Dünya tarihine geçecek bu minik adam yıllar sonra ten renginden ve tesiri yüksek yumruklarından aldığı lakapla Brown Bomber (Kahverengi Bombacı) olarak anılacaktı.
Joe Louis ailesiyle birlikte otomobil şehri Detroit, Michigan’a taşındıktan sonra buz kütlelerini taşıyarak efsanesi olacağı spora kendini hazırladı. Boksla ilgilenmesi arkadaşı Thurston Mckinney sayesinde oldu. McKinney amatör boks yapıyordu ve Louis ile bir iki antrenman yaptıktan sonra ondaki cevheri görmüştü. Annesinin müzik aleti çalması için verdiği parayı Louis’in boks giderlerine harcıyordu. McKinney günümüzde eşine az rastlanan gerçek bir arkadaştı. 1934 yılında Louis Joe Bauer’i mağlup etti ve Altın Eldivenler Boks Şampiyonası’nı kazandı. McKinney doların yükselişini görmüş banker gibi doğru yere yatırım yapmıştı.
Joe Louis’in bu başarısından sonra altın yumurtlayan tavuğu ufak girişimci McKinney’in elinden aldılar. Yeni yatırımcılar Amerikan borsasındaki köpek balığı diye tabir edilen kurnaz ve para için bu işi yapan insanlardı. Annelerinin kurs parasını arkadaşlarına hibe edecek yaşı çoktan geçmişlerdi. Julian Black ve John Roxborough isimli ikili Joe Louis’in yeni patronları oldu. Hedefleri bir an önce Joe Louis’i ağır sıklet dünya şampiyonu yapmaktı. Irkçılığın beyaz bulutların üzerinde uzandığı o yıllarda tarihteki ikinci siyah ağır sıklet şampiyonunu çıkarmanın bazı kuralları vardı. İlk siyah şampiyon Jack Johnson başına buyruk bir adamdı ve beyazların saygısını kazanmayı değil kadınların gönlünü kazanmayı dert edinmişti.
Joe Louis
Yeni çocuk Louis eski şampiyon Jack Johnson’dan farklıydı. Eski siyahi şampiyon, iflah olmaz, yaramaz bir çocuktu. Louis ise uslu, sessiz bir kuzuydu. Louis kurallara aykırı davranmıyordu. “Beyaz bir rakibini yendikten sonra gülümseyerek poz veremezdi. Toplum içinde beyaz bir kadınla fotoğraf çekilmesi yasaktı. En sevdiği yiyecek olan karpuz yerken bir fotoğrafının olması uygun değildi. Böylece beyaz toplumun kabul edebileceği temizlenmiş bir adam olmuştu.” –Bert Sugar. Truman Show filmindeki Jim Carrey gibi kurallara uyduğu müddetçe seyirci ve yapımcının en gözde ismi olacaktı.
Louis, beyazların oyununda her yöne gidebilen siyah bir vezirdi. Ringde bir efsane, sokakta bir rockstar, televizyonda bir artist, çocuklar için bir idoldü. Toplumda saygı gören bir kişiydi. Ama netice olarak koruması gereken bir şahı ve onu hareket ettiren beyaz bir el vardı. Louis çoğu zaman istediğini değil ona söylenen şeyleri yaptı ama bu durum onun tarihine en büyük sporcularından birisi olduğu gerçeğini değiştirmeyecekti.
Siyahlar için yolundan gidilmesi gereken bir kahramandı. Fakat bu meşale taşıyıcı önderliğin ağır bir yükü vardı. İlk önemli maçında rakibi Eski Dünya Şampiyonu İtalyan Primo Carnera’ydı. Bu dev adam o dönem Mussolini yönetiminde totaliter bir şekilde yönetilen İtalya’yı temsil ediyordu. Mussolini siyahların ülkesi Etiyopya’yı işgal etmişti. Amerikalı bir siyahi ve İtalyan bir beyaz arasındaki maç bir anda haddinden fazla bir önem kazanmıştı. Savaşta kazanan beyazlar olsa da ringde daha iyi olan taraf Louis oldu. Bu zafer Louis’e ağır sıklet unvanının yolunu açtı. Bütün bunları başarırken henüz 21 yaşındaydı.
Genç bir siyahi boksör ABD’de gündem olmuştu. Güçlüydü, sevimliydi ve davranışlarıyla herkes tarafından takdir ediliyordu. Siyahlar arasında idol, kahraman, yıldız, her şeydi. Ülkede beyaz bir adamı yasalara uygun bir şekilde dövüp sonra da başına hiçbir şey gelmeden olay mahallinden ayrılabilecek hatta üstüne de para alabilecek tek kişiydi. 3. Sayfa haberleri dışında gazetelere konu olabilen tek siyahtı.
Louis siyahların beyazlara seslenişiydi. Ringde attığı her yumruk aynen şöyle diyordu. “Bize beyazlarla eşit şartlar sunarsanız biz de rekabet edebilir, hatta kazanabiliriz.”
Diğer yandan Truman Show devam ediyordu. Louis saf yeteneği ile elde ettiği bu ayrıcalıkları yaşarken yapımcıları Julian Black ve John Roxborough’u da memnun etmek zorundaydı. İkili Louis’in ilk evliliğini Marva Trotter ile yapmasını uygun gördüler. Joe da Harlem’in o dönem en güzel kadınlarından birisi olan Trotter’a hayır demedi. Bu evlilik Louis’in tevazu ve dürüst imajını güçlendirecekti. Bu evlilik 3 ay önce ağır sıklet unvanını Jim Braddock’a mağlup olan Max Baer ile yapacağı maçın hemen öncesinde gerçekleşti. Max Baer’i 80 bin kişi önünde Yankee Stadyumu’nda nakavt ettikten sonra unvan için Jim Braddock maçını istiyordu. Her ne kadar kurallara uysa da bir siyahın unvanı kazanması o kadar kolay olmayacaktı. Uzcudun ve Retzlaff’ı nakavt ettikten sonra Alman ağır sıklet Max Schmeling ile filmlere konu olacak maç için anlaşıldı. Anlaşmaya göre kazanan taraf Braddock ile unvan için dövüşecekti.
Eski Dünya Şampiyonu Alman boksör karşısında Louis favoriydi. Alman basını da bu maça çok fazla ilgi göstermemişti. Maç ise ilgiyi hak ediyordu. Joe Louis kariyerinde ilk kez kanvas ile tanıştı ve yere düştü. Schmeling Louis’in Max Baer maçını iyi analiz etmişti. Louis için Max Schmeling’e kaybettikten sonra bütün olanlar bir hayal gibiydi. Alman rakibinden 8 yaş gençti. Daha güçlüydü. Brown Bomber olan kendisiydi. Nasıl olur da bu adama yenilirdi. Schmeling eski bir dünya şampiyonuydu ama o nice şampiyonları kanvasa yollamıştı. Nasıl olur da yenilirdi. Louis bu soruları kendisine sorarken Braddock tarafı 1937’de yapılması planlanan Schmeling-Braddock unvan maçı için hevesli değildi. Schmeling’in ABD’de bir Nazi olarak görüldüğünü ifade ederek bir yenilgi halinde Schmeling’in unvanı almasının uygun olmayacağına karar verildi. Sporun içinde fazlasıyla siyaset vardı. Yıllar sonra da farklı şekillerde olsa da değişen bir şey olmadı.
Joe Louis bu süre zarfında altı ay içinde altısını nakavtla kazandığı yedi maça çıktı. Artık uslu siyah adam için unvan maçının zamanı gelmişti. “Cinderella Man” olarak bilinen Jim Braddock unvan ile Joe Louis arasındaki son engeldi. Louis bu maçı kazandıktan sonra tüm siyahîler sokaklara döküldü. Jack Johnson’dan sonra ikinci bir ağır sıklet dünya şampiyonu siyahîydi. Diğer sıkletlerde siyahî şampiyonlar oluyordu ama ağır sıklette bunun başarılması büyük bir olaydı.
Joe Louis
Louis Braddock’u yenerek kazandığı bu şampiyonluğa yeterince sevinemedi. Onun aklı hala Alman boksör Schmeling’deydi. Onu yenmeden kendisini gerçek bir şampiyon olarak görmeyeceğini söyledi. İlk maçtan 2 yıl sonra bu rövanş ayarlandı. Bu sefer ilk maçın aksine rövanş maçından herkesin haberi vardı. Bu sadece iki boksörün karşılaşması değildi. İki toplumun, iki ayrı felsefenin, iyi ile kötünün, Hitler ile ABD’nin maçıydı. 22 Haziran 1938’de gerçekleşecek bu tarihi maç, iki ülkenin propagandasına dönüştü. Joe Louis kendi ülkesinde bir Afro-Amerikalı birey olarak hiçbir zaman tam manasıyla elde edemediği demokratik hakları ve bireysel özgürlükleri temsil ediyordu. Schmeling ise aslında hiçbir zaman benimsemediği faşist Nazi Devleti adına dövüşüyordu. Maçın sonunda kazanan taraf tıpkı İkinci Dünya Savaşı’nda olduğu gibi ABD oldu. Schmeling de aynı Naziler gibi yerle bir oldu.
Louis 17 kez unvanını korudu ve ağır sıklet unvanını en uzun süre elinde tutan boksör oldu. Adeta bir yenilmezdi. Ring içinde olağanüstü bir kariyeri vardı. Onun hayatını değiştiren şeyler daha çok ring dışında yaşananlardı. 1941 Aralık ayında İkinci Dünya Savaşı Avrupa’dan çıkarak ABD’ye kadar geldi. Joe Louis gönüllü olarak askere yazıldı. Bu ani ve çarpıcı hareket Louis’in ben de en az siz beyazlar kadar bu ülkeyi seviyorum; ben de Amerikalıyım deyişiydi. Ya da yapımcılar öyle demesini istemişti.
Joe Louis’in askere katılışı ABD savaş propagandasının yeni bir malzemesiydi. Askere alım için yollarda billboardlara yerleştirilen afişlerde Louis’in askeri üniformayla silah tutarken pozu kullanıldı. Afişte Louis’in “Görevimizi yapacağız ve kazanacağız, çünkü biz Tanrı’nın tarafındayız” sözleri yer alıyordu. Tarihte bir savaşın meşrulaştırılmasında ve destek kazanmasında başka hiçbir sporcu bu denli rol oynamadı. Yaklaşık 30 yıl sonra başka bir siyahî ağır sıklet boks şampiyonu yine savaş nedeniyle ABD’nin gündemine oturacak fakat bu kez bir kahraman olarak değil bir asker kaçağı olarak anılacaktı. Bu isim “Benim Vietkong ile bir sorunum yok” diyerek askere gitmeyi reddeden Muhammed Ali’den başkası değildi.
Savaşın sona ermesinin ardından Louis 3 yıl boyunca askerlerin moralini yüksek tutmak için gösteri maçları adı altında ringe çıktı. Terhis olduktan sonra bir askerin savaşmadan kazanabileceği en yüksek ödülle, liyakat madalyası ile şereflendirildi. Askerlik sonrasında binlerce kişinin katıldığı bir törenle karşılandı. Louis her zaman siyahlar için umudun simgesiydi. Siyahlara açılmaz denen kapıları açan adamdı. Onun sayesinde insanlar siyahların da spor yapabileceğini gördüler. Onun sayesinde artık basketbol ya da beysbol sadece beyazların sporu değildi.
Jimmy Connon onun için şöyle yazdı. O kendi ırkı için bir tölerans kaynağı ama bu bahsettiğim siyah ırkı değil insan ırkının tamamından bahsediyorum. Irkçılığın tavan yaptığı o yıllarda bir yazara bunları yazdırabilmek kolay iş değildi. Louis köşe yazılarını değiştiren adamdı. Muhtemelen o güne kadar bir sporcu hem bir ırk, hem de bir ulus için bu denli önemli olmamıştı. Irkçılığın kol gezdiği dönemlerdi. Ünlü boks tarihçisi Bert Sugar onun için “Joe Louis sadece bir sporcu olarak görülmemeli o ABD sosyal tarihin bir kilometre taşıdır” demişti.
New Jersey’de Pompton Lakes adlı bir kasabada hasarlı bir trafik kazası meydana geldi. Adam aracında sıkışmıştı ve kurtarılamadı. Hayatını kaybetti. Pompton Lakes’te o dönem ambulans olmayışı bir insanın hayatına mal olmuştu. Joe Louis kasabaya geldiğinde bu olayı öğrendi. Bir gösteri maçı düzenleyerek gelirini kasabaya bağışladı. Bu parayla 1935 yılında kasabaya ilk ambulans alındı. Louis kasabayı çok sevmişti ve Lincoln Avenue’den bir ev satın almak istedi. Evin sahibi mahalleye yeni bir siyah taşınması insanları rahatsız edeceği için bu satışı yapmak istemedi. Louis’in gösterdiği cömertliğe ve Louis’e gösterilen tüm sevgiye rağmen hala siyah siyah ve beyaz beyazdı.
Diğer yandan Louis’in özel hayatı da hareketliydi. Artık halka mal olmuş bir sporcu olarak yazarlar onun defolarını yazmaktan imtina ediyordu. 4 evlilik yaptı bunun yanında dönemin ünlü film yıldızları Edna Mae Harris ve Lena Hone gibi isimlerle ilişkileri oldu. 6 uzun metraj ve 2 kısa metraj filmde yer aldı. PGA Tur’unda golf oynayan ilk siyahi oldu. Sonrasında Bill Spiller Ted Rhodes gibi isimleri bu sporda destekledi.
Louis 1937’den 1948 yılına kadar 25 kez ağır sıklet unvanını korudu. 11 yıl 10 ay boyunca dünya şampiyonuydu. Louis’in iki sözü boks literatürüne geçti. “Kaçabilir ama saklanamaz.” “Yumruk yiyene kadar herkesin bir planı vardır.” 4 kez Ring Magazine tarafından yılın boksörü seçildi. Max Baer, Schmeling, Tommy Farr, Bob Pastor ve Billy Conn ile yaptığı maçlar yılın maçı seçildi.
35 yaşında Joe Walcott maçından sonra emekli oldu. Emeklilik döneminde finansal problemler baş gösterdi. Vergi borçları gün yüzüne çıktı. Finansal problemler ve vergi borcu Louis askere gittiğinde donanmaya bağışladığı para ve imzaladığı çek nedeniyle oluşmuştu. Borçlarını ödemek için Ezzard Charles ile dövüşmek üzere boksa geri döndü. Genç ve hızlı Charles Louis’i zor durumda bıraktı ve maçı kazandı. Sonrasında kariyerinin son maçında Rocky Marciano ile karşılaştı. Bu maç öncesinde Louis tartım esnasında gerçek Joe Louis’in daha şişman ve daha yaşlı amcası gibi görünüyordu. Marciano öldürücü yumruklarını Louis’in suratına indirirken kahramanını yok eden bir hayran gibiydi. İdolünü nakavt ettiğinde onu yerden kaldırmak ona kendisini iyi hissettirecek bir şeyler söylemek istiyordu. İşte Joe Louis’in kendisini nakavt eden rakibine hissettirdikleri bunlardı.
Truman Show’da şöyle bir replik geçer. “Bizler dünyanın gerçeklerini, bize sunulduğu kadarıyla kabulleniriz. Olay aslında bundan ibarettir.” Louis de bugüne kadar kendine sunulanı aldı. Şampiyonluklar yaşadı. İkon oldu. Kahraman oldu. Şimdi dünya ona farklı bir gerçek sunuyordu. Emeklilik ve yaşlanma gerçeği.
Boks kariyerinin ardından finansal problemler ve vergi sıkıntısı devam etti. O dönemde bu durumdan haberdar olan hayranları postayla Louis’e para yolluyordu. Hayatının en zor dönemleriydi. Bir promotör 100 bin dolarla ona geldiğinde ikinci bir soru sormadı. Güreşmek için ringe çıktı. Evet, tarihin en iyi boksörlerinden birisi para için güreşti. 1962’ye kadar devlete borçlu kaldı. 1964’te Muhammed Ali ağır sıklet dünya şampiyonu olduğunda yeni bir döneme girildi. Louis’in devri sona ermişti. Devir Ali’nin devriydi. Louis, Ali’nin askere gitmeyi reddetmesini yanlış bulurken, Ali hep yaptığı gibi daha ağır konuştu. Louis’i beyazların oyuncağı olmakla itham etti. Ali, “Siyahlar, Tom Amca’nın parasını alan Joe Louis’in bu tarafını benimsemiyor” şeklinde bir basın açıklaması yaptı.
Son yıllarında Las Vegas’ta bir casino sahibi olarak düzenli bir işte çalışmaya başladı. Hayatının bu döneminde içmeye başladı. Artık eskisi gibi değildi. Klima’dan kendisini zehirleyebileceklerini düşündüğü dönem de bu dönemdi. Ruhsal açıdan problemler yaşıyordu. Denver Kolorado’da akıl sağlığı yerinde olmadığı gerekçesiyle tedavi olmak için hastaneye yatırıldı. Hastaneden çıktığında Las Vegas’ta Ceaser Palace’ta kalmaya başladı. O dönem kumar oynamak onu rahatlatıyordu. Hayatının pek de görkemli olmayan son bölümünde ring içinde ve dışındaki kırgınlıklar unutuldu. Ali onu ziyarete geldi. Louis’in tüm siyahlar için bir öncü olduğunu ve küçüklüğünde onu örnek aldığını söyledi. Joe Louis kalp krizinden vefat ettiğinde üç bin kişi onu uğurlamak için cenazesindeydi.
Uygulamada 3M+ kullanıcı'a katılın
En son haberler, sonuçlar ve canlı spor yayınları ile güncel kalın
İndir
Benzer Konular
Bu yazıyı paylaş
Reklam
Reklam