Popüler Sporlar
TÜM SPORLAR
Tümünü göster

Cevher

Eurosport Türkiye

Yayınlandı 01/12/2020 - 15:25 GMT+3

Busenaz Sürmeneli, Türk sporunun genç yıldızlarından biri. Henüz 22’sinde fakat daha şimdiden madalya koleksiyonunu bir hayli doldurmuş durumda; tabii gelecekte daha fazlasını başarmak için çalışmaya tamamen odaklanmış durumda. Yıldız boksçu, Kuzey Kılıç’ın sorularını yanıtladı.

B

Görsel kaynağı: Eurosport

Nasılsınız? Hayatınız nasıl gidiyor?
Merhabalar, hayat güzel gidiyor aslında. Pandemi nedeniyle tedbirli ve sevdiklerimizden uzak yaşamak durumundayız. Bu insanı biraz zorluyor ancak moral motivasyon olarak hep artı değerde durmaya çalışmalıyız.
Koronavirüs sürecinde boks antrenmanları yapmak, müsabakaya çıkmak nasıl hissettiriyor?
Sürecin en başında temaslı antrenmanları kestik ve yalnızca bireysel antrenmanlar yaptık. Sonrasında herkes testleri olup kamp moduna geçildiğinde, hem kendi takımımızla hem de yabancı takımlarla çalışmaya başladık. Boks bildiğiniz üzere doğası gereği teması barındıran bir spor ve ben de gerçekten dövüşmeye başladığımda bunu çok özlediğimi fark ettim. Ama pandeminin başından bu yana maalesef gerçek bir maça çıkamadım, tüm organizasyonlar iptal oldu. Ring benim evim, evimden uzaklaştırılmış gibi hissediyorum, artık dünyanın sağlığına kavuşmasını ve maça çıkabilmeyi diliyorum.
22 yaşındasınız, boksta şampiyonluklar kazandınız. Peki henüz 22'sinde bu kadar başarılı olan biri olarak güne başladığınızda, serbest zaman geçirmeye çalıştığınızda neler hissediyorsunuz? Üzerinizde bir baskı oluşuyor mu?
Öncelikle şunu söylemeliyim, her yerde de dile getirmeye çalışıyorum. Sahnenin önünde bizler varız belki ama arkamızda öyle güzel, öyle fedakar, öyle güçlü bir teknik ekip var ki. Onları çok seviyorum ve bu röportaj vesilesiyle de hepsini tekrar anmak istiyorum. Aynaya baktığımda, güne başlarken karşılaştığım ilk kişi bir dünya şampiyonu, bu çok güzel bir his. Ben yapı olarak başarıya çok aç bir sporcuyum, dahasını istemek üzerine bir spor kariyeri çizmeye çalışıyorum. Bir dünya şampiyonluğu mu? Yetmez, neden iki, üç, dört olmasın. Olimpiyatlarda madalya mı? Altın olsun. Olmadı mı, sonraki olimpiyatlarda olsun. İnsan bence işini sevmez ve iyi yapmazsa, işinden ayrıl kaldığı zamanlarda üzerinde baskı ve eksiklik hisseder. Ben terimin, kanımın son damlasına kadar emeğimi ortaya koyuyorum, serbest zamanlarımda da gönlüm çok huzurlu ve rahat oluyor.
Boksa nasıl başladınız? Neden boks?
Ben çocukken Bursa’da oturuyorduk. Babamın işi nedeniyle Trabzon’a geldik. Futbol oynuyordum ve çok da seviyordum aslına bakarsanız. O zamanlarda profesyonel bir kadın futbol takımı olmadığı için yol bir noktada tıkandı benim adıma. Bursa’dayken bir bayram ziyaretinde, şu anki antrenörüm, aynı zamanda teyzemin eşi olan Cahit Süme’ye sorduk: Trabzon’da futbol oynayacak bir yer bulabilir miyiz? O da futbol olmaz ama çocuğu ve onun bu enerjisini doğru yönlendirelim, Trabzon’da mutlaka benim yanıma getirin dedi. Başlarda futboldan kopmak zordu ama boksa ısındıkça ve başarabildiğimi gördükçe içimdeki heyecan büyüdü. Başka bir spor dalında ilerleseydim başarılı olabilir miydim samimiyetle söylüyorum emin değilim çünkü karakterimle, yeteneklerimle %100 uyuşan bir spor dalı olduğunu düşünüyorum. Başka bir spor olsa en fazla %99 olurdu yani…
picture

B

Görsel kaynağı: Eurosport

Küçük yaşlarda bu spora eğildiğiniz zaman çevrenizden ne gibi dönütler aldınız? Ne de olsa "erkek" sporu...
Başlarda babam dahi bu sporu yapmamı istemedi. Beni en çok destekleyen annem olmuştur. O benim kahramanım o benim yıldızım diyebilirim. Boks antrenmanlarına beni getirip götüren, eksiklerimi ekipmanlarımı canla başla tamamlayan odur. Ama ben bu duruma hiç bozulmadım biliyor musunuz? Çünkü kendime inanıyordum, annem de beni destekliyordu. Kendimi babama ispatlama moduna girdim diyemem, mutlaka öyle düşündüğüm anlar olmuştur ama asıl motivasyonum, boksun benim yolum olduğuna inanmamdan geliyordu. Başarılar geldikçe babamın desteğini yavaş yavaş kazanmaya başladım. Bir gün geldi ve artık o da kızının yaptığı sporla gurur duyan bir baba olmanın tadını çıkarmaya başladı :) Başarı çok şeyi değiştiriyor. Size olan bakışı ve algıyı. Geçen gün Trabzon’da yolda yürüyorum arkamdan biri sesleniyor, bir dolmuş şoförü. Maskem de var, bana mı sesleniyor diye tereddüt ettim ama sen, sen diye işaret ediyor. Buyur abi dedim, yumruklarını sıktı, sana helal olsun kız seni bizim çocuklara hep seni örnek gösteriyorum, seni takip ediyorum dedi. O anki hislerimi nasıl anlatabilirim ki, işte “erkek” sporunun geldiği nokta burası. Gidin o dolmuşçu abiye bir sorun.
Çocukluğunuz nasıl geçiyordu? Ailenizle ilişkiniz nasıldı?
Çocukken her spor branşını yaptım desem abartmış olmam. Annem kendi sporumu, kendi yolumu kendim seçmem taraftarıydı. Ailemle bağlarım kuvvetliydi ve hep öyle oldu. Hareketli ve neşeli bir çocukluk yaşadım yani.
Ailenizin mesleği neydi? Arada sporcu olan biri var mı?
İkizim de milli boksör! Tuğçenaz Sürmeneli. Annem gençliğinde tekvando ile uğraşmış ve hocalık da yapmış. Çocukları olduktan sonra spordan biraz uzaklaşmış. Üç teyzem judoda milli sporcusuydu. Bizim ailenin kadınlarının genlerine spor işlemiş diyebilirim.
2019 AIBA Dünya Kadınlar Boks Şampiyonası'nda altın madalya kazandınız. O turnuva boyunca neler yaşadınız? İlginç veya komik bir anınız var mı oradan arda kalan?
Anlatırken cümlelerimi toparlayamıyorum bazen, çok yoğun duygular var içinde 2019’un. Dünya şampiyonasında yaşadığım hisleri hayat umarım yine bana yaşatır ve daha doğrusu ülke olarak yaşarız. O turnuvaya sakatlığımı yendikten sonra gittim ve resmen patlama alanım oldu. Çok özel bir yeri var bende. Bir kez daha bunu söylemek zorunda hissediyorum kendimi: Arkamda psikoloğundan, fizyoterapistine, antrenörüne kadar büyük ve fedakar bir teknik ekip var. Onlar sayesinde biz buralara gelebiliyoruz.
Bizim milli takımımız o kadar eğlenceli ve komik bir ortama sahip ki özellikle kaptanımız Şennur Demir bizim neşe kaynağımızdır. O turnuvada her günüm çok keyifli geçti. Özellikle anlatabileceğim bir olay var mı diye düşünürsem: Ben açıkçası şampiyon olunca şok geçirdim :) Şok olmuş bir şekilde ağlayarak gidiyordum ringden çıktıktan sonra. Cahit hoca beni kolumdan tutarak yönlendiriyordu. Arenada 10.000 seyirci vardı diyebilirim. Kafamı bir kaldırdım Şennur abla bana koşarak geliyor. Bu imkansız yani, zaten şok olmuş durumdayım ve duruma anlam veremedim. Sonra bir baktım ki peşinde 10 tane güvenlik görevlisi var. Bana sarılmak için hepsini arkasına takmış geliyor. İnanılmaz bir gündü gerçekten :D
Ringe çıktığınızda neler hissediyorsunuz?
Dünya ile olan bağımı koparıyorum. Aklımda tek bir şey var, kazanmak. Başka hiçbir şey düşünmüyorum. Konsantrasyonun ve odaklanmanın sınırlarındayım yani. Aylarca ne için çalıştıysam onu uygulamak için ringdeyim.
Boks esnasında rakibinizin yumruklarını okumak, ayak oyunlarına reaksiyon vermek gibi bazı matematiksel-anlık işlemleri nasıl yapıyorsunuz? Bu bağlamda şunu da merak ediyorum aslında. Bir maç hazırlık süreciniz nasıl geçiyor?
Her maç öncesi hocamızla beraber rakip analizi yapıyoruz. Şu anda da olimpiyatlara hazırlanan tüm boksörleri takip ediyoruz ve tekniklerini, stillerini, oyun kurgularını hafızamıza işlemeye çalışıyoruz. Antrenörün rolü maç içinde çok büyüktür. Bizim o esnada göremediğimiz birçok şeyi dışarıdan görebilir ve bizi yönlendirir. O yüzden köşeyi hep dinleriz. Rakibe verilen reaksiyonlar bazen taktik çalışmanın sonucu olabilir, bazen hocanın yönlendirmeleriyle olabilir bazen de sezgisel olabilir. Bu sporla o kadar çok vakit geçiriyoruz ki artık sinir sistemimize kazınmış durumda. Sezgiler ve beceri birleşip, otomatik, kendi kendine doğru hamleleri yapan bir mekanizmaya dönüşebiliyor. Siz de örneğin yüzlerce röportajda deneyim kazandığınızda, çok önemli biriyle konuşurken ters bir şey söylediğinde “doğal” olarak o anı idare etmeyi başarırsınız. Bunun gibi yani.
Maç gününü anlatabilirim biraz da isterseniz: Maç sabahı kalkıp tartıya gideriz. Olman gereken kilodan 100 gram bile fazla olursan diskalifiye olursun, ya tam ya da aşağısında olmalısın. Sonra kahvaltı yaparız, maç listemiz zaten bellidir. Yemek saatlerini profesyonel sporcu kendi ayarlar. Vücudumuzu tanımak zorundayız, ne zaman sindirir ne zaman rahat hissederim gibi. Örneğin ben maçlara yarı aç çıkmayı severim çünkü o zaman daha iyi hissediyorum. Maça kadar da hocamızla gerekli son çalışmaları yapar ve ringe çıkarız.
Creed filmini izlediniz mi bilmiyorum ama orada bir boks maçına hazırlanmayı "ölüm-kalım" gibi anlatıyorlar. Tabii ne de olsa sinema... Fakat bir maç-turnuva hazırlığı gerçekten de bu kadar stresli, ciddi mi geçiyor? Neler kuruyorsunuz kafanızda bir maça hazırlanırken?
Sizin de dediğiniz gibi o bir film ve gösteri. Ölüm kalım meselesi diye bir şey yok gerçekte. Tabii ki kendimizi şartladığımız durumlar oluyor ama o uç noktalarda hiç olmadım. Motivasyon bizim için çok önemli bir şey. Psikologlarımız ve antrenörlerimiz bize hep şunu söyler: Motivasyonu doğru yerde harcarsan başarılı olursun. Maçtan önce harcarsanız olmaz, maçtan sonra hiç olmaz. O yüzden hocamız bizi maça hazırlarken çok titiz davranır. Şöyle der Cahit Hoca: Motivasyon sporcunun benzini gibidir, önceden harcarsan yolda kalırsın. Mental anlamda maç içinde hazır olmak çok önemli yani. Bunu sağlayan da ölüm kalım meselesini düşünmek değil bizde. Ben maça hazırlanırken genelde çok konuşmamayı tercih ederim, yalnızca gülmek ve rahatlamak amacıyla arkadaşlarımla konuşuruz. Sosyal medyadan uzaklaşırım, dizi & film izlemem, kitap okurum ya da rahatlatıcı şeyler yaparım. Maçı da, maça giderken düşünmeye başlarım. Dediğim gibi benzini önceden harcamam.
Busenaz Çakıroğlu, Busenaz Sürmeneli, Elif Güneri
En sevdiğiniz teknik ne? Bu tekniğin püf noktaları neler sizce?
Sürekli baskılı ve yüksek nabızlı oynayıp rakibin temposunu kaldırmak ve onu ele almaya yönelik dövüşüyorum. Yormak ve yıldırmak. Yakın dövüşmeyi de çok seviyorum. Yani maçı yöneten kişi ben olmalıyım.
Türkiye'de kadınlar boksunun yerini nasıl görüyorsunuz?
Çok büyük bir çıkış var. Herkes de bunun farkında. Busenaz Çakıroğlu’nun kazandığı başarılar ortada, milli takımımız dünyada ilk 3’e girmiş durumda, son dünya şampiyonasında tane final oynadık. Tarihte böyle bir ivme yaşamadık hiç. Benim takımımın olimpiyatlarda 5’te 5 yapmaması için hiçbir neden yok. Çok iyi çalıştığımızı ve hakkını verdiğimizi tüm Türk halkının bilmesini isterim. Arkadaşlarımızla ve antrenör ekibimizle aramızda tarifi zor bir bağ var. Herkes birbirini kollar ve düşünür. Birinin izin günüde canı tatlı çektiyse diğeri onu dizginler, gel sonraki izinde yeriz dayan der. Küçük görünen ama büyük fark yaratan şeyler bu sosyal ilişkilerden ortaya çıkıyor.
Hobileriniz neler?
Ben huzura kaçarım. Hobi demek benim için sessizliği, sakinliği getiren şeyler demek. İzin gününde dağa ya da yaylaya çıkarım. Kafamı dinlerim. Bir de araba sürmeyi çok seviyorum, biraz değişik gelebilir ama bayılıyorum yani :)
En sevdiğiniz yemek, film, müzik, dizi ve kitap nedir acaba?
Tek bir kitap ismi veremem ama antrenmandan arda kalan kısıtlı zamanlarda kişisel gelişim kitaplarını okumak bana iyi geliyor. Aktif dinlenme yapıyor beynim. Hem dinleniyorum hem de mental alanda gelişime devam ediyorum. Yemekte favorim tavuklu pilav. Dizi olarak La Casa De Papel’i seviyorum. Müzik konusunda rap’in yeri ayrı. Film insanı değilim açıkçası, çok izlemiyorum ama romantik filmleri severim örneğin. Nadir de olsa izlerim.
Hayata bakış açınız nasıl?
Her zaman, şartlar zorladığında dahi pozitif olmaya ve kalmaya çalışırım. İnsanlara yardım etmeye çalışırım. Özellikle şu hastalık sürecinde bu şekilde düşünmeye ve davranmaya ihtiyacımız var.
Geleceğe dair hedefleriniz neler?
On iki yıldır olimpiyat hedefiyle çalışıyorum. Olimpiyat sözcüğü dilimden ve yüreğimden hiç ayrılmıyor. İnşallah madalya kazanıp Türk milletine ve Türk bayrağına armağan edebilirim.
Uygulamada 3M+ kullanıcı'a katılın
En son haberler, sonuçlar ve canlı spor yayınları ile güncel kalın
İndir
Benzer Konular
Bu yazıyı paylaş
Reklam
Reklam