Popüler Sporlar
TÜM SPORLAR
Tümünü göster

Jules

Eurosport Türkiye

Yayınlandı 17/07/2020 - 14:09 GMT+3

Jules Bianchi, beş yıl önce bugün, dokuz aydır verdiği yaşam mücadelesini kaybetti…

Création de la Jules Bianchi Society

Görsel kaynağı: F1i

Kahraman terimini nasıl tanımlarsınız?
İnsanların ilgisini çeken bir pelerin veya pelerinsiz; gerçek kimliğini gizleyen bir maske veya bir gözlük; aşırı kas kütlesi veya kıvrak zekâ; sadık bir arkadaş, çalkantılı bir ilişki ve düşman.
Çizgi romanların ötesinde gerçek dünyanın kahramanları ise çoğumuza göre ailemizden, çoğumuza göre de ilham aldığımız kişilerden çıkar. Tutkular evreninin en hızlı dünyası Formula 1 ise bundan tam dört sene önce belki de şu an şampiyonluklarından bahsedilebilecek olan bir kahramanını, Jules Bianchi’yi kaybetti.
Jules Bianchi, Fransa’nın kendine has özelliklerini barındıran Nice şehrinde, 3 Ağustos 1989’da, dünyaya geldi. Tom ve Melanie ile Philippe&Christine Bianchi ailesinin üç çocuğundan birisi olan Jules, çocukluk zamanında gönlünü hız dünyasına kaptırdı.
Büyükbabası Mauro Bianchi 1960’larda GT yarışlarına ve 1961’de de üç F1 Grand Prix’ine katıldı. Amcası Lucien ise 1959-1968 yılları arasında 19 Grand Prix’e katılırken 1968 Le Mans 24 Saat yarışında zafere ulaştı.
Tabiri caizse damarlarında hız akan bir neslin yeni kuşağı olan Jules, olgun yaşlara yaklaştıkça Michael Schumacher’in yaptıklarına adeta âşık oluyordu. Zaten nasıl olmasın ki? Henüz 10 yaşına gelmiş bir F1 tutkunu çocuğun, spor tarihinin en büyük figürlerinden birinin zirve döneminde rastlaması ilhamdan da öte aşkı getiren bir durum olsa gerek.
Jules henüz üç yaşındayken kart yarışlarına katıldı. Pistlerdeki bu ilk tecrübesi ailesinin de ilgisini çekmişti. Tıpkı birçok başarılı tenisçinin erken yaşlarda raketi eline almasının ardından ailesinin ona yaptığı yatırımlar gibi, Bianchi ailesi Jules’un direksiyon başında gösterdiği yeteneği erkenden fark etmişti. Tabii babasının bir kart pistine sahip olması şüphesiz onun için antrenmanları daha kolay hale getiriyordu. Elinde olan bu fırsatı her gün antrenman yaparak değerlendirdi. 17 yaşında geldiğinde ise F1 tarihinin bir diğer figürlerinden olan Nicolas Todt, Jules Bianchi’nin menajeri oldu.
2007 yılında karting yarışlarından çıkan Fransız sürücü, Fransa Renault Formula 2.0 kategorisinde yarışmaya karar verdi. Oradaki kariyeri boyunca beş galibiyet aldı ve sezon sonuna şampiyonluğa ulaştı. Cars filmindeki efsane yarışçı Doc Hudson’ın da dediği gibi ‘’Kupa dediğin boş bir kâsedir’’. Evet Jules için o zamanlar işler gerçekten de böyleydi. Renault Eurocup, Art GP’deki Formula 3, GP2, GP3… O, herhangi bir klasmanda ve herhangi bir takımda başarıdan başarıya koşuyordu veya bazen de derece dışında kalıyordu; ama onu diğerlerinden bir şeyin ayırdığı belliydi, tıpkı bir kahramanı diğerlerinden ayırdığı gibi. Peki neydi bu?
Üç yaşındaki günlük antrenmanların da etkisiyle sürüş pratiği çok belliydi Jules’un. Virajları start düzlüğü gibi dönüyor, aracın arka ve ön kısımlarını olabilecek en iyi şekilden dengeliyordu. Yalnızca pist içinde değil pistin dışındaki karakteri de onu diğerlerinden ayırıyordu.
Ağustos 2009’de, Bianchi’nin Ferrari’de yedek pilot olduğu açıklandı. Bianchi, dört ay sonra sezonun sona ermesiyle birlikte Jerez Pisti’nde Kırmızı tulumuyla birlikte Kırmızı aracının içerisinde testlere çıkmaya başladı ve Ferrari Sürücü Akademisi’nin üyesi oldu.
2011 sezonunda Ferrari’nin as test ve yedek sürücü olan genç yıldız, aynı zamanda GP2’deki yarışlarına da devam ediyordu. 2012 sezonu öncesinde Ferrari, onu Sahara Force India’ya gönderdi.
Jules Bianchi
O sezon her Cuma günü ücretsiz antrenman yapan Bianchi, F1 tecrübesini iyice arttırmaya başladı. 2013 yılı geldiğinde ise kahramanımız için beklenen haber sonunda geldi: Marussia, Bianchi’nin Luiz Razia yerine takımda yarışacağını açıkladı. Genç yıldız için ilk yarış 15. sırada bitti. Bianchi, 2014 Monaco Grand Prix'sinde dokuzuncu olarak 2012'de şampiyonada yarışmaya başlayan takıma, ilk puanlarını kazandırmıştı. Günümüzün Williams’ı gibi o dönemlerin arka sırasına kamp kuran Marussia için bir pırlanta değerindeydi. Ama 5 Ekim 2014, kahramanımızın hayatına mâl olan bir tarihti.
Daha önceden Niki Lauda’nın feci kazasında da tanıklık ettiğimiz olumsuz hava koşulları 5 Ekim 2014’te de geçerliydi. O gün, Japonya'nın da etkilendiği Phanfone Tayfunu sebebiyle oluşan sağanak yağmur altında, Suzuka Pisti'nde 2014 Japonya Grand Prix düzenlenmiş; 43. turda aracının kontrolünü kaybeden Bianchi, daha önce kaza yapan Adrian Sutil’in aracını kaldıran kurtarma vincine çarpmıştı.
Kaza sonrası bilincini kaybeden Bianchi, Mie Tıp Merkezi’nde bir ay tedavi gördü. Yapay komadan uyandırılmasının ardından 19 Kasım'da ülkesindeki Nice Hastanesi'ne nakledildi. Burada geçen uzun günler genç yıldızın durumunu düzeltmek için yeterli olmadı. Rehabilite sürecinin başlayacağı haberleri çıkıp bazı insanları mutlu etse de Philippe Bianchi, Temmuz ayının başlarında umutların neredeyse sıfıra indiğini açıkladı.
17 Temmuz 2015’te evinde yalnızca 24 kilometre uzaklıkta bulunan hastaneden yapılan açıklama ise her şeyin sona erdiğini söylüyordu:
"5 Ekim 2014 günü Japonya'da yapılan yarış esnasında geçirdği kaza sonrası yoğun bakıma giren Jules Bianchi'nin ölüm haberini ailesi Philippe, Christine ve kardeşleri Tom ve Melanie derin üzüntü ile duyurmaktadırlar."
Uygulamada 3M+ kullanıcı'a katılın
En son haberler, sonuçlar ve canlı spor yayınları ile güncel kalın
İndir
Benzer Konular
Bu yazıyı paylaş
Reklam
Reklam