Popüler Sporlar
TÜM SPORLAR
Tümünü göster

Bir nefret objesi: Bayern

Eurosport
TarafındanEurosport

Güncellendi 24/04/2013 - 11:54 GMT+3

Barcelona karşısında aldığı 4-0'lık galibiyetle spot ışıklarını üzerine çeken Bayern Münih'in tarihini Ali Murat Hamarat kaleme aldı.

Bayern Münih galibiyeti kutluyor

Görsel kaynağı: Reuters

Tüm Avrupa gözlerini Bayern Münih’e çevirmiş durumda. Bundesliga’nın tozunu atarken, Barcelona’yı da ufalayan takımın gelişimi nefesleri kesiyor. Jupp Heynckes idaresinde adeta bir canavara dönüşen takım, akıllara yetmişli yıllarda Yaşlı Kıta’yı tahakkümü altına alan efsanevi kadroyu düşürüyor. Armadanın kulakları sağır eden sesi uzaktan hoş geledursun, Almanya’nın çoğu onlardan nefret ediyor; tıpkı unutulmak istenen bir zamandaki gibi...
Kentte ilk olarak 1860 Münih kurulmuştu. 15 Temmuz 1848’de dünyaya merhaba diyen kulüp jimnastik alanında faaliyet gösterecekti fakat olmamıştı. Zira ülkede o günlerde cumhuriyetçi eğilimler kabul edilmiyordu. Ertesi yıl kapısına kilit vurulan Münchner Turnverein, 17 Mayıs 1860’da yeniden açılmış, 1899’da futbol şubesini açmıştı.
11 kızgın adam
Ertesi yılın Şubat ayıydı. Küçük MTV Münih’in futbol bölümü büyümek istiyordu. Ancak yöneticiler bir topun peşinden koşan çocuklara kulak vermiyordu.Genel kuruldan istediğini alamayan futbolcular soluğu Gisela adlı restoranda almıştı. Hararetli konuşmaları müteakip 27 Şubat 1900’de yeni bir takım doğuyordu: Bayern Münih.
Arkadaşlarına önayak olan Franz John başkan olurken, kulübün renkleri olarak maviyle beyaz seçiliyordu. Çiçeği burnunda ekip, 1906’da birleştiği Münchener ile sonradan ayrılacaksa da adını kullanmaya devam etmiş ancak maviyi hafiften terk ederek kırmızıya geçmişti.
Önce Aslanlar lakaplı 1860 Münih ülkenin en büyüğü olma şansını elde etmişti. 1931’de Hertha Berlin’e son dakika golüyle boyun eğen mavililer, ertesi yıl kırmızıların zaferini izlemişti.
Yahudiler takımı Bayern
Nürnberg’deki finalde Bayern, Eintracht Frankfurt’la kozlarını paylaşıyordu. İklim değişikliğinin arifesindeki ülke, o değişikliğin başkentinde Yahudiler Finali’ne şahitlik ediyordu.
Frankfurtluların sponsorları, Bayernlilerin ise başkanı, teknik direktörü Musevi idi. Ertesi yıl Nazilerin iktidara gelmesiyle birlikte Yahudiler makamlarından, işlerinden uzaklaştırılırken, futbol dünyasının aktörleri değişmeye başlıyordu. Dombi lakaplı muzaffer teknik adam ülkeyi terk ederken, başkan Kurt Landauer koltuğundan olmuştu.
1933 sonrası Bayern gölgede kalırken, 1860 yükselişe geçiyordu. Nasyonal Sosyalist Parti’ye yakın isimler yönetimde önemli görevler almış, 1942’de mavi-beyazlılar kupa ile tanışmıştı. Yine de zamanın ruhuna uygun olarak Nürnberg, Bavyera Bölgesi'nin medar-ı iftiharı, Schalke de dönemin kralı olmuştu.
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Almanya’ya dönen Landauer, yeniden başkanlık koltuğuna oturmuşsa da Bayern’in güçlenmesi zaman almıştı. 1945-1963 yılları arasında teknik direktör öğütme fabrikası gibi çalışan kulüp, 1957’de Fortuna Düsseldorf’u yenerek kupada güldükten birkaç yıl sonra batağa saplanıyordu. İflasın eşiğine gelen kulübe el atan Roland Endler, imdada hızır gibi yetişiyordu.
Malî olarak düzlüğe çıkan Kırmızılar'ın idarî ve sportif olarak da hamleler yapması gerekiyordu. Şehrin mavi yakalılarının gölgesinde kalmışlardı. İşte yarım asır önce kulüp başkanlığı koltuğuna oturan bir adam, tüm dengeleri değiştirecekti.
Sessiz sedasız bir şekilde başa geçen Wilhelm Neudecker, tecrübelilerle gençleri harmanlamaya başlıyordu. Defalarca milli takım forması giyen Herbert Erhardt gençlere abilik yapmıştı. O delikanlılar arasında Sepp Maier de vardı. 18'inde eldivenleri teslim alan genç file bekçisi, efsanenin ilk parçası olacaktı...
Önce maviler vardı
1963’te kurulan Bundesliga'da bölgenin incileri 1860 ile Nürnberg oynama hakkını elde ederken, Bayern Alman Futbol Federasyonu'na başvuruyordu. Gelen cevap kentin miniklerini üzüyordu, zira bir şehrin iki takımına lisans verilmesi mantıksız bulunmuştu.
picture

1860 Münih'in 1963 kadrosu

Görsel kaynağı: Eurosport

6 Haziran 1964’teki terfi maçında sahne alıp fileleri havalandıran 18 yaşındaki bir delikanlı dikkat çekmişti. Beş sene önce mavililerin altyapısına geçecekken 1860 Münihli bir rakip futbolcunun kendisine yaptığı harekete sinirlenip şehrin küçük takımına giden bu çocuğun adı Franz Beckenbauer’di.
Yaz, şehirde hareketli geçiyordu. Nördlingen diye bir amatör ekipte 33 maçta 46 kere fileleri havalandıran 18 yaşındaki Gerd Müller, Aslanlar’ın teklifi üzerine Münih’e gelmişti. Golcü futbolcunun kente geldiğini duyan dünün miniği, bugünün devi de devreye girmişti. Bir tarafta yıldızlar topluluğu vardı, öbür yanda yukarıyı tırmalayan bir camia. Forvet düşünmüş ve oynayabileceğine inandığı takımı seçmişti: Bayern!
1965’te ligde dördüncü sırada kalan 1860, Kupa Galipleri Kupası finalinde Wembley’de West Ham’a boyun eğmişti. Kırmızılar deseniz, tam 146 gol atarak Bundesliga vizesi almıştı.
Ertesi sezon birinci kümede buluşan Münihliler, sosis diyarına damgasını vuruyordu. Aslanlar geçenlerde hayatını kaybeden Bundesliga’nın ilk golünü de atan Friedhelm Konietzka’nın müthiş performansıyla tarihlerindeki ilk şampiyonluklarına ulaşırken, Bavyeralılar üçüncü oluyordu. Maier-Beckenbauer-Müller şeytan üçgeninin olgunlaşmasıyla birlikte tablo tersine dönüyordu.
picture

1969 Bayern Şampiyonluğu kutluyor.

Görsel kaynağı: Eurosport

Bir dev doğuyor
Ertesi yıl ikinci sırada kalan mavililer düşüşe geçerken, 1966 ve 1967’de kupaya ambargo koyan Zlatko Cajkovski’nin öğrencileri, Glasgow Rangers’ı geçerek 1967’nin Kupa Galipleri Kupası’nı kazanıyordu. Kırmızılılar, Branko Zebec’in idaresinde 1969’da duble yapıyordu. Bunu en son Schalke 32 yıl önce başarmıştı. Kaderin cilvesi Bayern finalde maçtan önce yılın oyuncusu olarak taçlanan Gerd Müller’in golleriyle Schalke’yi devirmişti.
1970’te 1860 küme düşerken, Borussia Mönchengladbach’la amansız bir rekabete girişen kırmızı-beyazlılar, Paul Breitner adındaki bir gencin gelişiyle kanatlanıyor, teknik direktörlük koltuğuna oturan Udo Lattek ile şaha kalkıyordu. İki sezon üst üste ikinci olan Bavyeralılar, önce ülkeyi, ardından Yaşlı Kıta’yı tahakküm altına alıyordu. Üç Bundesliga şampiyonluğunu, üç Şampiyon Kulüpler Kupası kovalamıştı. Ligde serinin başladığı 1972’de Avrupa şampiyonu olan Almanya, bittiği 1974’te de Dünya Kupası’nın sahibi olmuştu. Her iki turnuvanın da finalinde altı Bayernli sahne alırken, kupaları kaldırmak kaptan Beckenbauer’e düşmüştü.
Yetmişlerdeki Mönchengladbach’ın seksenlerde yerini Hamburg almıştı. Bavyeralılar 1982’de Şampiyon Kulüpler’i Aston Villa’ya yitirirken, ertesi yıl liman kentinin çocukları Juventus’u yenerek kupayı kazanan ikinci Alman takımı olmuştu. Fakat onlar sahneden çabuk çekilecekti...
1987’de Madjer’in altın topuğunun damgasını vurduğu Şampiyon Kulüpler Kupası finalini Porto’ya kaybeden Bayern, 1996'da kazanılacak UEFA Kupası'na kadar Avrupa’da kendisini nadasa çekiyordu. Şehrin bir zamanlarki devi Werner Lorant ile yükselişe geçiyordu.
Kırmızı-beyazlılar, Werder Bremen, Kaiserslautern derken doksanlarda da günümüzde olduğu gibi Borussia Dortmund ile kıyasıya bir rekabete giriyordu. Şampiyonlar Ligi'nde ipi göğüslemeyi başaran Prusyalılar da Hamburg gibi kupanın lanetine yenik düşüyor, Bavyeralılar ise Bundesliga'da seriye bağlıyordu. 1999'da devler arenasında finale yükselen camia, doksan dakikasını önde bitirdiği Manchester United karşılaşmasını uzatmalarda yediği iki golle kaybediyordu.
Tutana aşk olsun
2001'de Valencia'yı penaltılarla deviren Bavyeralılar, Yaşlı Kıta'nın en büyüğü olmayı başarıyordu. Bundesliga'nın olağan şüphelisi adını çoktan Avrupa'nın devleri arasına yazdırmıştı bile. Kentin bir zamanlarki medar-ı iftiharı olan 1860 Münih, 2004'te ikinci kümenin yolunu tutuyordu. Ki o günden beri büyük düşler kuruyor.
picture

Bayern Münih 2001'te Şampiyonlar Ligi'ni kazanmıştı.

Görsel kaynağı: Eurosport

2005'te açılan Allianz Arena'yı ezeli rakibiyle paylaşan 1860, içine girdiği ekonomik darboğazı Bayern sayesinde aşmıştı. Mavililerin stattaki hisselerini satın alarak iflasın eşiğinden dönmesini sağlayan kırmızılılar, böylece görkemli futbol mabedinin tek sahibi olmuş, 1860 ise kendi yuvasında kiracı durumuna gelmişti.
2010'da Inter'le Devler Ligi şampiyonluğu için final oynayan kırmızılılar, Mourinho'nun karizmasının altında kalıyordu. Van Gaal’in çimlerde yaptığı satranç hamleleri etkisini gösteriyor, Thomas Müller Panzerlerin prensi, Schweinsteiger de orta sahanın dinamosu oluyordu.
Jürgen Klopp’un çalıştırdığı Dortmund’un harika oyunu, Bavyeralıları daha iyisini yapmaya itiyordu. Üst üste eklenen parçalarla kusursuz bir makinaya dönüşen Bayern, akılları zorluyor. Sahada kat ettikleri mesafe ve hızları Übermensch’leri (Üstün insan) akıllara düşürüyor.
Atı alan çoktan Üsküdar'ı geçmiş gözüküyor. Kendisine zorluk çıkaran takımların yıldızlarını toplayarak rakiplerini ufalıyor, Mario Gomez’i Stuttgart’tan, Mario Götze’yi Dortmund’dan parası neyse ödeyip alıyor. İşte bu yüzden de nefret objesi oluyor; tıpkı unutulmak istenen bir zamanda oldukları gibi.

Yazarı Twitter'dan takip edebilirsiniz
Uygulamada 3M+ kullanıcı'a katılın
En son haberler, sonuçlar ve canlı spor yayınları ile güncel kalın
İndir
Benzer Konular
Bu yazıyı paylaş
Reklam
Reklam