Futbola sıçrayan kan

İki yıl önceydi. Futbolseverler Angola’da düzenlenecek Afrika Uluslar Kupası’nın galasını beklerken, ülkeden gelen bir haber tüm dünyayı sarsmıştı. Turnuvaya katılmak üzere yola çıkan Togo kafilesi kurşunlara hedef olmuştu.

Son antrenmanını Kongo’da yapan kafile karayoluyla Angola’ya gitmek üzere yola çıkmıştı. Cabinda’nın bağımsızlığını isteyen ayrılıkçılar, otobüse tüfeklere sarılıyordu. Şoför olay yerinde can verirken, bilanço sonradan ağırlaşıyordu. Takımın yıldızı Adebayor’a bir şey olmamıştı.

Togo Spor Bakanı, saldırının yaklaşık 300 yıldır hükümet ile hükümet karşıtı grupların iç savaşına sahne olan Cabinda bölgesinde gerçekleştiğini belirtirken, yaralananlar arasında iki futbolcu olduğu ortaya çıkıyordu. Kodjovi Obilale ve Serge Akakpo’nun durumu sevindirirken, 9 Ocak’ta takımın yardımcı antrenörü Amelete Abalo ile basın sorumlusunun hayatını kaybettiği haberi canları daha da sıkıyordu.

Futbolcular, saldırıdan sonra “Köpekler gibi saldırdılar” diye haykırmış, şampiyonadan çekilmek istediklerini duyurmuştu. Dünya basınında papatya falı bakılmaya başlanmışken, oyunculardan turnuvaya devam etmek istediklerine dair yeni bir açıklama geliyordu. Fakat hükümetin güvenliği gerekçe gösteriyor ve kafilenin hemen ülkeye dönmesini emrediyordu. Tüm bunlar yaşanırken, Organizasyon Komitesi ise Togo’ya ateş püskürüyor, “Kimse otobüs kullanmayacaktı” deniyordu.

Talihsiz ülke, 11 Ocak’ta resmen turnuvadan diskalifiye edilmiş, tadı kaçan organizasyonun sonunda Mısır ipi göğüslemişti. Futbola kan sıçradıktan sonra kimin kazandığının ne önemi vardı ki...