Popüler Sporlar
TÜM SPORLAR
Tümünü göster

El Clasico'nun Latin Tanrıları

Eurosport
TarafındanEurosport

Güncellendi 08/01/2015 - 22:25 GMT+2

El Clasico’dan birçok yıldız geldi geçti ama Latinler her zaman bir başkaydı. Çağrı Develioğlu yazdı.

Roberto Carlos ve Ronaldinho

Görsel kaynağı: AFP

Dario Azzelini, “Latin Amerika futbolunun, yaşam kaynağını bir yerde idollerinden ve kahramanlarından aldığı bir gerçektir. Tıpkı Diego Iturriza’nın “sıyrılma ustası” diye nitelendirdiği Diego Armando Maradona’nın portresini kaleme aldığı yazısında, Maradona’yı tanrıya benzetmesi gibi… Maradona’nın yanı sıra başka tanrılar da var Latin Amerika’da. Ve bu tanrıların hepsi Latin Amerika’dan gelir; örneğin bir Alman (Almanların imparatorları vardır), İtalyan ya da İspanyol tanrıdan söz edemeyiz” der.
Bu tanrıların bir kısmı Barcelona’da forma giymiş, o renkler altında mucizelerini gerçekleştirmiştir. Ya da gerçekleştirememiş… “Bazı insanlar için tanrının adı Ronaldo’dur” diye yazmıştır Katalan yazar Manuel Vazquez Montalban” 1997 yılında… Ezeli rakibe gideceğini bilmeden elbette. El Clasico denilen muhteşem rekabete kendi güzelliklerinden serpen, parçalarını aktaran, o nefaset buluşmadan kendine unutulmaz paylar çıkartan tanrılar kimi zaman rekabetin önüne geçmiş, kimindeyse rekabetin kendisi olmuştur. Peki kimdir butanrılar? İşte akıllara ilk gelenlerden 10 tanesi, beşi beyazdan; beşi mavi-bordo’dan...
BARCELONA
Ramon Alberto Villaverde
16 Mart 1930’da dünyaya ‘merhaba’ diyen Villaverde, futbol hayatına Uruguay’ın başkent temsilcisi olan Liverpool de Montevideo’da başladı. Sahanın son bölgesindeki başarısı ve performansı büyük kulüplerin gözlerinin bu genç Latin’e çevrilmesini sağladı. Barcelona ile anlaşan Villaverde İspanya Ligi’nde ilk olarak Sevilla’ya karşı forma giydi ve bu maçta da golünü attı. Gelen ortaya çok şık bir kafa vuruşuyla karşılık veren oyuncu, maçın ilk golünü atıyor; Barça da 4-2’lik sonuçla deplasmandan mutlu ayrılıyordu. Tam 16 kez El Clasico heyecanı yaşyan Villaverde, bu maçların tümünde ilk 11’de sahadaki yerini aldı ve rakip ağlara dört gol göndermeyi başardı. 1986 yılında kalbine yenik düşen Uruguaylı, Barcelona formasıyla çıktığı 322 maçta 136 gol atmış, Katalanların gönlünde taht kurmuştu…
Ronaldinho
Henüz sekiz yaşındayken babasının yasını tutan Ronaldo de Assis Moreira, nam-ı diğer Ronaldinho, hayli duygusal bir çocuktu. Maçlara çıkmadan önce babası ile top oynarken çektikleri videoları izleyip güç alması belki de bunun en önemli göstergesiydi. Kadife ayakları, öldürücü pasları, muhteşem çalımlarıyla Camp Nou’nun sevgisi hâline gelen Ronaldinho, Barça’nın 17. şampiyonluğuna ulaşmasında aslan payına sahipti. 35 maçta sadece 9 gol atsa da, şampiyonluğun mimarı oydu. Real Madrid’e karşı oynadığı 12 müsabakada 6 kez ağları sarsan ‘Küçük Ronaldo’ bırakın Barcelona taraftarlarını, ezeli rakibi bile etkilemekten beis duymamıştı. 2005’te Bernabeu’daki maçta öyle bir futbol sergilemişti ki, Madristalar kendisini ayakta alkışlamaktan alamadı. Gollerden sonra yanına koşan Messi ise sanki feyz almıştı Brezilyalı abisinden… Çok değil bir-iki sezon sonra o üzecekti mor menekşeleri…
Lionel Messi
Hikâyeyi çoğu futbolsever bilir. Newell’s Old Boys’taki çocuk büyüme hormon eksikliği tedavisi görmek için Barselona’ya ayak basar ve olaylar gelişir… Barça’daki ilk sezonunda beş maça çıkan ve sadece bir kez ağları sarsan Messi, Ronaldinho, Deco, Larrson, Xavi gibi ağabeylerinden bir şeyler kapmakla meşguldür o yıllarda… Gelecek sezon daha iyisini yapacaktır… La Liga’da 911 dakika süre alır ve 6 kez ağları sarsmaktan kendini alamaz. Bir şampiyonluk sevinci daha yaşar. Ancak Real Madrid’e gelecek iki yıl boyun eğeceklerdir… Ardından çılgıncasına bir Messi performansı izler futbolseverler… Her sezon biraz daha fazlasını yapan, seyircileri coşturan, Pele ve Maradona seviyesine ulaşan Messi, El Clasico’larda da gerekeni fazlasıyla yapmaktadır.
Diego Maradona
1982 Dünya Kupası’nın yıldızı Diego’nun yolu Katalonya’ya düşmüştür bir kere… İspanya’nın transfer rekoru kırılmış, Arjantinli yıldız için Barça 5 milyonu saymıştır Boca’nın avcuna…
Her şey iyi başlamıştır Barcelona’da… Maradonalı takım Real Madrid’i yenerek İspanya Kral Kupası’nı, Athletic Bilbao’yu da yenerek İspanya Süper Kupası’na ulaşır. Ancak kupa Barça’ya gelirken, çok kötü bir şey yaşanmıştır sahada. Durum 2-0 Barcelona lehineyken, sonraları Bilbao Kasabı lakabını alan Andoni Goikoetxea 59. dakikada Maradona’yı gözüne kestirir. Bir önceki yıl Bernd Schuster’in ayağını kıran oyuncu, Maradona’ya arkadan çift dalar. Bu hareket sanki Arjantinlinin kariyerini bitirme operasyonudur. Ayağı kırılan Maradona özel terapiler ve tedavilerle futbol hayatına geri dönecektir neyse ki…
Bu sırada Barcelona’daki özel yaşamı tartışılır yıldızın. Ailevi problemleri, hepatit kapması, kulüple yaşadığı sorunları bir anda üst üste gelir. Ardından bir nevi intikam maçı… Bilbao’nun kazandığı maçta çıkan kavgada Maradona’nın başı çektiği kavga Kral’ı dehşete düşürmüştü… Artık geri dönüş yoktu! Maçtan sonra "Maradona'nın karıştığı kavgayı ve arkasından gelen karmaşayı görünce, artık onunla daha fazla gidemeyeceğimizi anlamıştım” diyen bir Barcelona yöneticisi manevi olarak Maradona’yı satış listesine koymuştu bile… Maradona Napoli’nin yolunu tutacaktı. Bu erken ayrılış Maradona’nın El Clasico karnesini etkiledi… Diego Barça formasıyla Real Madrid’e karşı üç maçta oynamış, topu yalnızca iki kez filelere göndermişti.
Roberto Dinamite
Vasco da Gama’da sergilenen muhteşem futbol ve atılan 92 gol Carlos Roberto de Oliveira’nın Barça bileti oluyordu. Maracana’daki enfes futbolu gazeteci Aparício Pires’i harekete geçirmişti. Jornal dos Sports’ta onun için Dinamit lakabını uygun görünce, Roberto de Oliviera olmuştu, Roberto Dinamite! 1979’da Barcelona’nın yolunu tutan Dinamit, bir türlü patlayamamıştı. İstenilen performansı gösteremeyen Brezilyalı, ilk 11’e girmekte zorlanıyor; taraftarların ‘Bu mu Latin Amerika’yı sallayan adam’ demesine yol açıyordu. Real Madrid’e karşı bir kez forma şansı bulabilen Roberto o karşılaşmada istenilen performansı gösterememiş, Mor Menekşeler karşılaşmayı 2-0 galip kapatmıştı. İspanya macerası çok kısa süren Dinamit de son sürat ülkesine geri dönmüştü.
REAL MADRİD
Santiago Solari
Başkentteki ilk durağı Atletico Madrid olan Solari, geçirdiği başarılı sezonun ardından Real tarafından bir teklifle gururlandı. Ancak ilk senesinde istediği performansı gösteremedi.
Genellikle yedek soyunan Solari, 90 dakika oynadığı nadir karşılaşmalardan birinde maça damga vuran olayın içinde yer aldı. 2001-2002 sezonu Şampiyonlar Ligi finalinde Zinedine Zidane’ın attığı muhteşem golünün pasını veren Arjantinli, Leverkusen karşısında kazanılan şampiyonluğun mimarlarından olmuştu. Beş yıl kaldığı Mor Menekşeler’de üç El Clasico heyecanı yaşadı Santiago. Bu karşılaşmaların hiçbirinde galibiyet sevinci yaşayamazken, ikisinde soyunma odasına giderken canı hayli sıkkındı…
Fernando Redondo
Güzel futbolsu isimlerine örnek teşkil etmekten çok daha fazlasıydı Redondo… Arjantin’de, Adrogue’de dünyaya gelen 69 doğumlu oyuncu, 1994 yılında Tenerife’den Real Madrid’e transfer olmuştu. Hem ofansı hem de defansı bu denli kalitede başarabilen nadir oyunculardan biri olması, ilk 11’de yer almasına olanak tanıdı. Daha önce Tenerife forması altında Barça’ya karşı altı kez mücadele eden Redondo, El Clasico’larda bu tecrübesini sahaya yansıtmayı başarmıştı. 10 kez El Clasico heyecanı yaşayan yıldız, gösterdiği performansla Milan’ın radarına girmişti. 11 milyon avroluk bedelle modanın başkentine adım attıktan sonra yaşadığı sakatlık 2.5 yıl toptan uzak kalmasına neden olmuştu. Bu bir ölçüde kariyerinin sonu oldu.
Roberto Carlos
Levante maçında seyirciler heyecanlıydı… Santiago Bernabeu’daki onbinler, efsanesini, Roberto Carlos’unu tekrar görecek olmanın verdiği mutlulukla doldurular tribünleri… Yine her zamanki sempatikliğiyle sahaya giren Carlos hem kendine verilen ödülü aldı hem de başlama vuruşunu yaptı… İlk adımını 1996 yılında attığı stadyumda öyle hikâyeleri vardı ki…
Beyaz formayla çıktığı 370 maçta tam 47 gole imza atmıştı. Bir sol bek tabanlı oyuncu için muhteşem bir sayıydı bu. Gösterdiği performans ise anlatılmaz yaşanırdı… Brezilyalı efsane tam 19 kez Barcelona’ya karşı oynamıştı. Bunların hepsi de “Klasik” olma özelliği taşıyordu. Bu maçlarda rakip kalecileri iki kez üzerken, birinde ağlatıyordu neredeyse. Yaklaşık 40 metreden kullandığı frikik kaleci Arnau’yu hüzünlere sürüklüyor, Bernabeu’yu ise çılgına çeviriyordu.
Efsane Ronaldo
Henüz Cristiano Ronaldo’nun esamesi okunmazken, Bernabeu’nun yeşil çimlerinde bir golcü arz-ı endam ediyordu. Dünyanın gelmiş geçmiş en iyi forvetlerinden biri olarak gösterilen Ronaldo Luis Nazario de Lima, kısaca Ronaldo yaşadığı ağır sakatlıklardan sonra arınmak için, Real Madrid’e gelmişti. Daha önce Barcelona formasıyla korkuttuğu defans hattı artık onun yanında yer aldığı için son derece mutluydu. Talihsiz dönemini atlatan Brezilyalı, 2003 yılında yeniden El Clasico heyecanını yaşadı; bu kez diğer tarafta yer alarak... 16. dakikada takımını öne geçirse de, Luis Enrique skoru eşitlemiş, karşılaşma 1-1 sona ermişti. Tam altı kez Barcelona karşısında forma giydi, dört gol attı… 10 Nisan 2005’te 4-2’lik galibiyetin mimarlarındandı. Bir sonraki maçta takımı hezimete uğrarken de oradaydı. Son klasiği de ilki gibi 1-1 bitmiş bu kez eşitlik golünü atmıştı.
Gonzalo Higuain
Efsanevi rekabetin şu anda yakın tanıklarından biri de, Gonzalo Higuain. Tıpkı vatandaşı Lionel Messi gibi bu heyecanı buram buram yaşayan Higuain, 2006 yılında gelmişti Real Madrid diyarına. İlk iki sezonu çok da istediği gibi geçmeyen forvet, 2008/09 sezonunda artık olmuştu. Daha önce yaşadığı iki şampiyonluğu Barcelona’ya devretmişlerdi, kadro kalitesi düşmüştü ancak Arjantinli 35 maçta tam 22 kez ağları sarsmayı başarmıştı. Bir sonraki sezon 27 gol atan Higuain yine de yaranamıyordu. Belki yıldız ışığı yoktu, belki de çok mazbut yaşıyordu. Ancak bir gerçek vardı ki kendisine verilen görevi layığıyla yerine getiriyordu. Tek şanssızlığı Barcelona’nın fevkaladenin fevkinde futbol oynadığı bir döneme denk gelmişti! Mavi-bordoya karşı 12 kez geldi Higuain. Bu maçların sekizinde ilk 11 başladı. Ancak diğer rakiplere gösterdiği performansın kırıntısını yansıtamıyordu sahaya. 2008’de oynanan, Real Madrid’in 4-1 kazandığı, kendisinin de bir gol attığı müsabakadan sonra gün yüzü görmedi bu adam!
Uygulamada 3M+ kullanıcı'a katılın
En son haberler, sonuçlar ve canlı spor yayınları ile güncel kalın
İndir
Bu yazıyı paylaş
Reklam
Reklam