Popüler Sporlar
TÜM SPORLAR
Tümünü göster

kaka leite real madrid

Eurosport
TarafındanEurosport

Güncellendi 02/10/2012 - 13:44 GMT+3

Takım için kutuplaşma gündemiyle bir hafta daha geçiren İspanya Ligi'ni Kerem Sefa yazdı.

Sergio Ramos

Görsel kaynağı: Reuters

Futbolda bir klişe vardır hani; takım ligde iyi gitmediği zamanlarda, oyuncular arasında ya da teknik direktör ve bir oyuncu arasında problemler olduğu ve bu problemlerin takımın genelini etkilediği konuşulur. Zaman zaman bundan nasibini yönetim de alır, “Başkan hocayı sevmiyor” derler. Takımın bütün kötü gidişi camia içindeki iki birey arasındaki soğuk savaşa bağlanır. Bu tip durumlarda beklenen ve makul olan, olayın “aile içinde” çözülmesidir. Ligimizde daha geçen hafta “aile içi” sorunların kamuoyu ile paylaşıldığında ne tip sıkıntılar doğurduğunu gördük. Alex-Aykut Kocaman ya da Zafer Yıldırım-Metin Diyadin ilişkileri gazete manşetlerine bu kadar yansıtılmasa, gerçekten “aile içinde” çözülse belki de bu hafta Alex, Mönchengladbach maçını ipten alacak, Roy Keane de Cork City'deki evinde Premier League özetlerini seyredecekti. Ancak futbolun takip edilebilirliğini arttıran ve basının en çok ekmeğini yediği olaylar da ne yazık ki bu “aile içinde” çözülemeyen olaylardan kaynaklanıyor.
Manchester United'ın eski oyuncularından Lee Sharpe kendi otobiyografisinin bir kısmında Alex Ferguson hakkında şöyle söylüyor: “Bir futbol takımı 24 futbolcudan oluşur, bu 24 adamı da sadece bir teknik direktör yönetir. Aynı anda 24 tane farklı karakterin bu adamı sevmesi mümkün değildir. Aynı şekilde o adamın da 24 kişi arasında daha az sevdiği ve daha fazla sevdiği futbolcular vardır. Manchester United'dan neden mi ayrıldım? Giggs'i sevdi, beni sevmedi”. Bu durum mesela futbolda aile içinde yaşanan sıkıntılara dair güzel bir örnek olmasa da iyi bir referanstır. Gazeteci Julio Maldonado, İspanya Milli takımının son yıllardaki başarısını “Yüzde 10 yetenek, yüzde 90 mental” diye yorumlar. İspanyolların futbolda “aile içinde” çözdükleri vakalar bugün İspanyol futbolunun dünyaya hükmetmesine sebep oluyor. Bel altı vurmayı seven spor basınının âlâsı İspanya'da var, teknik direktör harcamayı seven yönetim dendiğinde “Jesus Gil” yeterli bir cevaptır, arıza futbolcu desek anavatanları zaten Endülüs, taraftarların camia içindeki etkileri de kulüp hissedarlarıyla eşit durumda. Ariel Ortega-Werner Lorant krizi sadece bizde değil, Uranüs'te de olsa spor sayfalarında manşetlere çıkardı, peki İspanya'da da hal böyleyken durum nasıl aile içerisiyle sınırlı kalabiliyor, işte bunu sorgulamak lazım.
Geçen hafta Jose Mourinho ligdeki kötü gidişin ardından Manchester City maçında Sergio Ramos'u yedek bırakmış, geri dörtlüde 19'luk Varane'a görev vermişti. Bu hamle maç öncesinde büyük bir risk olarak değerlendirilmiş, olası bir mağlubiyet için güzel bir kılıf hazırlanmıştı. Spor basınının elinde her zaman tuhafıma gitmiş bir “trick” vardır; takım maçı kaybettiyse oynayan oyuncular, takım maçı kazandıysa oynamayan oyuncular eleştiri oklarına maruz kalır. Oyunun nasıl oynandığı değil, skor tabelası denen led ekrandaki rakamlardır spor basınını besleyen. Real Madrid, City maçını kazanınca da Varane otomatik olarak haftaiçi manşetlerindeki yerini oynamayan Sergio Ramos'a bıraktı. Ramos'un geçen sene soyunma odasından basına haber sızdıran köstebek olduğu, bir zamanlar Raul ve Guti'nin yaptığı takım içindeki İspanyol lobisinin ağa babası olduğu iddia edildi. İddianın diğer ucu da İspanyol lobisinin Mourinho'yu değil İspanyol bir teknik direktörü istediğine dayatıldı. Bütün hafta bunlar konuşulsa da ligdeki Rayo ve Deportivo maçlarında Ramos 180 dakika sahada kaldı. Basın tabi ki durmadı, Ramos'un belki de sezonun kırılma anlarından City maçında esame listesine alınmayışını sorgulamaya devam ettiler.
picture

Real Madrid Deportivo

Görsel kaynağı: Reuters

Rayo maçından sonra Ramos'a sordular, “Sorun yok” diyerek başladı, “Başımızda bir hoca var ve en iyi kararı o verir. City maçında çok iyi oynadık ve herkes Mourinho'nun doğru kadroyla çıktığını gördü. Bugün de ben oynadım ve yine kazandık. Demek yine doğru kadroyla çıkmış. Hem sorun olsaydı bile, çıkıp size burada söylemezdim. Soyunma odaları sadece soyunmak için değil” diye devam etti. Basın yine durmadı, ellerinde güzel bir malzeme vardı.
Deportivo maçından sonra da Mourinho'ya “Ajax maçında Ramos oynayacak mı?” diye ters kulağı göstererek City maçını sordular. Mourinho akıllı adam, “Ramos'u oynatıp oynatmamam başarısızlık olur mu bilmiyorum ama gündemi iki hafta boyunca değiştirememek başarısızlık gibi duruyor” dedi ve topu ceza sahasından rakip yarı sahaya savuşturdu. Geçen sezon Katalan gazeteler de benzer bir konuyla ilgili Pep Guardiola'nın üzerine gidiyordu. Sakatlıktan dönen Pique'nin neden 90 dakika görev alamadığını sorgulayan medya, bu futbolcunun ilk onbire ne zaman gireceğini sorunca, Guardiola, Puyol, Mascherano, Busquets ve Fontas'tan üçü yedek kalınca” diye cevaplamıştı. Sıkıntıların “aile içinde” çözülebilmesinin sebebi tabi ki de sadece teknik direktörlerin basına politik cevaplar vermesi ya da diyalogları “akıl oyunları” havasında götürmesi değil. Futbolcuların profesyönel yaşantıları (evet twitter dahil), yöneticilerin sahada olan olaylarla aralarına mesafe koyabilme kabiliyetleri ve taraftarların -yine, yeni, yeniden- sabırlı olabilmeleri en önemli kıstaslar. Bizim ülkemizdeki aile içi sorunların çözme, çözülebilme, yorumlanma yollarıyla İspanya ligini kıyaslayınca aile salonumuzun klimalı olmadığını görüyorum.
Uygulamada 3M+ kullanıcı'a katılın
En son haberler, sonuçlar ve canlı spor yayınları ile güncel kalın
İndir
Bu yazıyı paylaş
Reklam
Reklam