Popüler Sporlar
TÜM SPORLAR
Tümünü göster

Marcelo Bielsa’nın aykırı zihnine bir yolculuk

Eurosport Türkiye

Yayınlandı 20/09/2020 - 18:07 GMT+3

Marcelo Bielsa, futbol dünyamızın en ilginç teknik direktörlerinden biri. Şimdi her şeyi kısa bir süreliğine kenara bırakıyoruz ve onun ilginç zihnine bir yolculuk yapıyoruz. Tifosi Blog, The Guardian'dan çevirdi.

Marcelo Bielsa

Görsel kaynağı: Getty Images

Leeds il meclisine şaşkınlık hakimdi. Neden Wetherby sokaklarında Marcelo Bielsa’nın dairesinin önünden Leeds’in antrenman tesisleri Thorp Arch’a uzanan mavi bir çizgi vardı? Usule uygun olarak kulübe telefon açıldı. Cevabı düşünmek başlı başına komik. “Mavi boya? Ah, tamam. Evet. Kesinlikle. Evet. Saçma sapan... İcabına bakacağız. Evet. Biliyoruz.”
Bielsa ve asistanlarından biri -Şilili yaşlı bir adam- ‘mavi rota’yı ellerinde bir tekerlekli mesafe ölçer ile yürürken görülmüşlerdi, video kısa zamanda sosyal medyaya yüklendi. Görüntüler ‘Last of the Summer Wine’ dizisinden çıkmışa benziyordu, mavi çizgi ise sonraki gün belirecekti. Görünüşe bakılırsa Leeds menajerinin planı, işe bisikletle gitmek ve bu esnada da basitçe kendisini mavi çizgiye sabitleyip zihninin Premier Lig’e yükselmek gibi daha önemli mevzular için çalışmasını sağlamaktı.
Çizgi kurallar gereği silindi ve geriye yalnızca Bielsa’nın obsesif itibarını daha da büyüten bir enstantane kaldı. 65 yaşındaki Arjantinlinin her yaptığını yeterince incelediğinizde rekabetçi bir yan, bir marjinal kazanç amacı ile karşılaşıyorsunuz. Kulübün onun için Thorp Arch’taki ofisinin yanında inşa ettiği basit apartman dairesinde kalmadığı zamanlardaki ulaşımı için de aynı şey geçerli, zamanını mümkün olan en uç şekilde kendisini tutkusuna vererek kullanmak istiyor.
İki yaz önce, Leeds bahsini Bielsa’dan yana oynamaya karar verdiğinde; Arjantinlinin iş etiği, çalışma yoğunluğu ve her türlü eksantrikliklerinden haberdarlardı. Ancak hiçbir şey sizi ‘El Loco’ya tam olarak hazırlayamıyor. Bazı durumlarda çileden çıkartıcı isteklerde bulundu mu? Evet. Tam olarak Leeds’in ihtiyaç duyduğu adam olabildi mi? Kesinlikle.
Ne genç bir menajerin başa geçip, uzun vadeli bir plan yapıp, hatalardan ders çıkararak ilerleyeceği bir kulüptüler ne de buna uygun bir ligdeydiler. Baskı ve beklentiler, onlara uzun zaman ya da sabır tanınmayacağı anlamına geliyordu. Aynı zamanda Championship’te kilit oyunculara dayalı bir yapı kurmak da zalimce denebilecek derecede zor, büyük akbabalar onları kısa zamanda elinizden alıyor; yine bu sebeple de lig yükselmeyi hedefleyen takımların zamanı kısıtlı. Ligin finansal gereksinimleri, riski arttırıyor.
Marcelo Bielsa
Leeds’in ihtiyacı olan; yükü sırtlanabilecek, taraftarların bağırışlarını arkasına alabilecek, oyuncuları bir amaç etrafında birleştirebilecek, belli bir duruşu ve karakteri olan bir hocaydı. Ve bunları kısa sürede yapacak birine ihtiyaçları vardı.
Bielsa, bütün aykırı karakterler gibi, bir riskti. Fakat yönetimin Bielsa’nın doğru bağlantıları kuracağına dair var olan inancı, harikulade bir şekilde karşılık buldu. Championship ve League One’da geçen 16 yılın ardından Leeds, eski günlerine geri döndü. Haziran’da şampiyon olarak Premier Lig’e yükselmeleri, taraftarlar arasında bir gurur patlamasını da beraberinde getirdi; rüzgâr, hüsran bulutlarını sürüp yerlerine beklenti dolu yenilerini getirdi. Premier Lig başlarken hikayeleri dillerde olacak. Baştan sona anlatmaya değer bir hikâye olacaklar.
Bielsa, yıllar boyu başarısızlıkla hırpalanmış bir kulübe geldi. Geçmişe dair semboller adeta psikolojik bir bariyerdi. Örnek olarak Thorp Arch’taki 90’lar sonu ve 2000’ler başında Peter Ridsdale yönetimindeki aşırılıkları özetleyen yüzme havuzunu gösterebiliriz.
25 metrelik havuz, tam anlamıyla bir aşırılıktı. Bazı Premier Lig kulüplerinin rehabilitasyonu desteklemek amacıyla havuzları olsa da bu düpedüz bir havuzdu; Olimpiyatlara katılacak bir yüzücü için uygundu belki ama bir futbolcuya nasıl yardımcı olacağı belirsizdi. Yine de yararlı bir şey olarak görüldü ve inşa edildi.
Sorun, kulübe yıllık 200.000 sterline mal olmasıydı. 2004’teki küme düşmenin ardından maliyeti karşılanamamaya ve boş bırakılmaya başlandı. Yıllar geçtikçe daha da ölgün bir görünüme büründü.
Bielsa, havuzu yeniden doldurmayı kafaya koydu ve sebebi sorulduğunda cevabı, kullanımıyla alakalı değildi. “Eğer herkesin işlemesini dahi karşılayamadığımızı bildiği bir havuzumuz olursa bu kulübümüz ve hırsımız için ne ifade eder?” dedi üstündekilere. Geçen yaz, havuzun yeniden doldurulmasını sağladı. 10’u aşkın yıldır boş durmasından ötürü restorasyon 250.000 sterlin tuttu ancak Bielsa için bu, alınacak mental karşılığa değerdi.
Bielsa, optimuma ulaşmak üzere, sayısız küçük ayrıntıya büyük oranda kafa yorarak, adım adım Leeds’in mentalitesi ve kültürünü yeniden inşa etti. Düzen ve akışı esas belirledi. Geçtiğimiz sezon, kulüp otoparkının durumundan rahatsızdı. Alanlar çok dardı ve herkes geri gitmek zorunda kalıyordu, keyifsiz bir alışveriş merkezi tecrübesini andırıyordu. Bunun getirdiği stresin günü ilk seansına yansıdığını gördü ve alanları yeniletti. Ve sonra, iki antrenman sahasının arasında tümsekler vardı. Bunların da psikolojik olarak oyuncuları birbirinden ayırdığını söyleyerek kaldırılmalarını sağladı.
Psikoloji, Bielsa için her şey demek. Şubat ayında 11 maçtan sadece iki galibiyet çıkarabildikleri, kibarca söylemek gerekirse sinirlerin biraz gerildiği bir dönemde ilginç bir an yaşanmıştı. “Takım acaba yine sonunu getiremeden dağılacak mı?” soruları sorulurken Bielsa’ya futbolcularının bir psikiyatrist yardımı alması hakkında düşünmesi söylenmiş ama Bielsa buna gerek olmadığını söylemişti. Çünkü bahsettikleri kişi zaten oydu.
Her hafta bir psikoloji kitabı okuduğunu ve beğendiği dersleri oyuncularına tercüme ederek onlar için bilgiyi sürekli ulaşılabilir kılmaya çalıştığını söylemişti. Bielsa WhatsApp’tan oyuncularına düzenli olarak makaleler veya bazı kesitler atıyor ve yolladıklarından bir oyuncu bile yeni bir şey öğrenirse yaptığı işin boşa gitmemiş olduğunun farkında.
Takım otelinde kapsamlı maç önü hazırlıkları da yapılıyor. Takım toplantısı, mevki toplantıları ve bireysel toplantılar video analizlerle destekleniyor. Maçtan önceki gün yatmadan, hatta maç sabahı bile WhatsApp’larında bir önceki maç neleri iyi yaptıklarını gösteren bir videoyla karşılaşıyor oyuncular. Eleştiriler ise maç gününden çok daha önce yapılıyor. Bielsa’nın hedefi, oyuncularının maça yüksek motivasyonla girmesini sağlamak.
Marcelo Bielsa
Takımdakilere güç katmak ve birbirlerine karşı olan sorumluluklarının önemini kavramalarına yardımcı olmak için uyguladığı bazı küçük numaralar da var. Antrenman tesisinde bulunan odun sobası bunlardan bir tanesi. Her gün bir oyuncu sobadaki ateşin yanmaya devam etmesinden sorumlu oluyor. Ateşi devam ettiremeyen futbolcuya bir yaptırım uygulanmasa da herkesi hayal kırıklığına uğrattığının farkında oluyor. Epey azar işitmesi de elbette kaçınılmaz.
Dünyanın dört bir yanında Bielsa’dan ve onun futbol anlayışından büyülenmiş taraftarlar hatta ‘müritler’ var. Ona yazıyor, onun için çalışmayı teklif ediyorlar. Bu da Bielsa’nın yaklaşık 80 kişilik ağının kaynağını oluşturuyor. Patronlarına oyuncular, takımlar ve taktiksel yenilikler hakkında bilgi verip global bazda oyunu analiz etmesine yardımcı oluyorlar.
Bazen bir düzine kadarını takım otelinde, bilgisayarlarına dalmış bir halde görebilirsiniz. Hatta Bielsa’nın Leeds’teki asistanlarından bazılarının da çalışmaya başlaması, bu ekibe dayanıyor. Eğer etkilemeyi başarırlarsa Bielsa onları kendisine biraz daha yaklaştırıyor.
Bielsa takımına inanarak ve onları hem teknik hem fiziksel açıdan geliştirerek oyuncularına bağlılık aşılıyor. Leeds’in başına geçerken Liam Cooper, Stuart Dallas ve Kalvin Phillips’i Championship’teki en iyi oyunculardan yapacağını söylediğinde bunu birçok insan şüpheli karşılamıştı. Şimdi ise şüphe, yerini Bielsa’nın teknik direktörlük hünerleri ve onun transfersiz de başarılı olabilen bir teknik adam olduğu gerçeğine bıraktı. Philips daha geçtiğimiz haftalarda Danimarka’ya karşı İngiltere adına ilk maçına çıktı.
Premier Lig seyircisi yakın zamanda Bielsa’nın kolektif ve hücumcu oyununa alışacaktır. Bu oyunun merkezinde ise koşu var. Her zaman koşuya vurgu yapıyor ve “Yetenek tanrı vergisidir, koşu ise azim gerektirir.” lafını diline pelesenk etmiş durumda. Aslında özgürlük de burada işin içine giriyor. Ligin bitimine üç hafta kala Barnsley’e karşı oynanan kritik maçta sezon boyunca kat ettikleri en kısa mesafeye ulaşmalarına takiben Premier Lig vizesi cepte olarak çıktıkları Derby maçında en yüksek koşu mesafelerine ulaşmışlardı, önceki 48 saatin büyük bölümünün kutlamalarla geçmesine rağmen.
Leeds’teki herkesin anlatacak bir Bielsa hikayesi var ve bu hikayelerden bazıları teknik adamın içindeki ‘halkın adamı’ karakterini ortaya çıkarıyor. Antrenman sahasındaki görevlilerden birine hediye etmek için Noel’de yeni bir araç alması (geçen senenin şanslısı da forma sorumlusu olmuştu) veya herkesin özen ve resmiyetle giyinip geldiği kulübün 100. yıl yemeğine eşofmanıyla gelip diplomatik olay yaratması ondan bekleyebileceğiniz şeyler. Sonradan yönetimden özür dileyip saygısızlık etmek niyetinde olmadığını belirtmiş ve yanında sadece eşofmanı olduğunu bildirmişti.
Bielsa, mücadeleci tarafı epey zengin hikâyelere de kaynaklık ediyor. Casusluk suçlamalarının beraberinde getirdiği kulübün hasar kısıtlama çalışmaları uzun süre gündemden düşmemişti. O kadar konuşulmasa da geçen kasım ayında kazandığı ayın teknik direktörü ödülünü alırkenki hisleri de kayda değerdi. Sadece üst lige çıkmayı düşündüğünü ve kulübün iletişim bölümünün ona katlanarak daha büyük bir iş başardığını söyleyerek ödülü kabul etmek istemedi.
Marcelo Bielsa
Bielsa’nın tuhaflıklarından biri de mevcut önemli sorunlar yerine küçük detaylara takılması. Mesela yakın zamanda kontratını uzatmak için yapılan bir görüşmede kendisi yerine genç takımın oyuncusu Alfie McCalmont’a daha iyi bir kontrat önerilmesi gerektiğini belirtti.
Bielsa’nın kontrat durumu sıra dışı ama ne de olsa o Bielsa. Geçtiğimiz perşembe bir yıllık bir kontrat imzalasa da geçtiğimiz sezonun bittiği günden bu yana aslında kontratsız çalışıyordu.
Bielsa’nın isteği lige iyi bir giriş yapmak. Çünkü oyuncularına da söylediği üzere kazanırken Bielsa’nın oyuncusu olmak zor, kaybederken imkânsızdır. “Kazanınca canlanır; kaybedince bütün umudumu yitirir, mahvolurum.”
Eğer Leeds Premier Lig’e çıkmaya hak kazanmasaydı Bielsa görevine devam etmeyecekti. Rakamlar kulübün yeni bir finansal yapılanmaya ihtiyaç duyduğunu söylüyordu. EFL kulüpleri üç yıllık dönemlerde 39 milyon sterlinden fazla zarar edemediği için Championship’te geçen iki sezonda 33 milyon sterlin zarar etmeleri onlara bu sezon için sadece 6 milyon bırakmıştı.
Oyuncuları bir arada tutmak için ciddi bir maaş yükünü göze alan Leeds’in başarısızlık durumunda bazı oyuncularla yolunu ayırmadan devam etmesi imkânsızdı. Philips geçen yaz yeni bir sözleşme karşılığı Aston Villa’dan gelen 25 milyon sterlinlik teklifi reddetmişti fakat Premier Lig’e çıkamasalar hem o hem de 8 milyon sterlinlik maaşıyla Bielsa bütçeyi rahatlatmak adına kulüpten ayrılmak zorunda kalacaktı.
Leeds bütün planlarını üst lige çıkmak adına yaptı ve hedeflerini gerçekleştirmeleri kulübün çehresini epey değiştirdi. Rodrigo’ya kulüp rekoru olan 28 milyon sterlinlik bir bonservis ödemenin yanı sıra Robin Koch’a da 16 milyon verdiler. Şimdilik hedef en azından ligde kalmak da olsa bu, Leeds taraftarının yapısına aykırı. Bielsa’ya güvenleri tam.
Uygulamada 3M+ kullanıcı'a katılın
En son haberler, sonuçlar ve canlı spor yayınları ile güncel kalın
İndir
Benzer Konular
Bu yazıyı paylaş
Reklam
Reklam