Popüler Sporlar
TÜM SPORLAR
Tümünü göster

Sir Bobby Robson

Eurosport Türkiye

Yayınlandı 28/05/2020 - 12:01 GMT+3

Belgesel filmin çekim aşamaları, sette yaşanan duygusal anlar, Paul Gascoigne’un hisleri, hikâyeyi düzenleme… “Bobby Robson: More Than a Manager” belgeselinin yönetmenlerinden olan Gabriel Clarke, Kuzey Kılıç’ın sorularını yanıtladı.

Sir Bobby Robson

Görsel kaynağı: Imago

Başarı, farklı branşlarda yüzlerce kişinin genlerine işlemiştir adeta. Bu takdiri kazanan kişiler, genelde salt zekâlarıyla bu övgüye layık olurlar. Fakat kendilerine sorduğunuzda genelde bunu istemezler. Zekâlarını iyi kullanabilmeyi disipline ve odaklanmaya bağlarlar. Tek başına zekâ ile övünmek yanlıştır onlara göre. Zira bu “gerçek başarılı” insanlar, zekânın kafein gibi bir bağımlılık yapıp ciddiye almadan kullanılabileceğini bilirler. Bu nedenle sahip oldukları somut ve soyut unsurları tamamen disiplinle odaklanarak kullanırlar.
Sporda, özellikle de futbolda başarı biraz göreceli bir kavramdır. Kupa, madalya veya galibiyet bir başarı olarak görülebilir. Ancak gittiği yer her yere farklı bir bakış açısı getiren, kupalar ve galibiyetler kadar döneminde farklılık yaratan kişiler aslında “gerçek başarılı” olarak gösterilebilir. Ne de olsa somut ve soyut kavramları bir arada kullanmışlardır onlar..
İşte Sir Bobby Robson tam da böyle bir futbol insanıydı. Oyunculuk ve antrenörlük kariyerinde gittiği her yere adeta bir ışık getiren, perspektif değiştiren, övgüler kadar yergiler de alan, kupalar kazanan, Michael Jordan’ın basketboldaki kazanma tutkusunu futbolda hem yarım kollular hem de takım elbiselerle yansıtan biriydi.
1991’de kendisine kanser teşhisi konulduğunda, “Yapmam gereken şeyler var” demiş ve 2009’a kadar hayata tutunmuştu. 2009’da vefat ettikten dokuz yıl sonra Sir Bobby Robson’ın onuruna, “Bobby Robson: More Than a Manager” adlı bir belgesel çekildi.
Belgeselin yönetmeni ve yazarı Gabriel Clarke, Skype üzerinden yapacağımız röportaj için hazır olduğunu belirtiyor ve Bobby Robson’ı hatırlamak için cümlelerine, “Herkes Bobby’i seviyor” diyerek başlıyor. “Jose Mourinho, Paul Gascoigne, Alan Sharer, Pep Guardiola gibi isimler genelde bu tarz özel içeriklerde yer almayı sevmiyorlar. Özellikle de Sir Alex Ferguson. Fakat konu Bobby Robson ve onun mirası olunca herkes istekli oldu. Anlatılmayan hikâyeler anlatıldı. Pişmanlıklar dile getirildi.”
 Gary Lineker ve Bobby Robson
İçeriğe geçmeden önce biraz üsluba değiniyoruz. Zira belgesel filmdeki muhteşem arşivin yarattığı etki, izleyenlerde büyük bir etki yaratıyor. 1990’larda Barcelona’da geçen yıllarından bir anda 1960’lara oyunculuk kariyerine, Ipswich’teki teknik direktörlük yıllarına sonrasında yine Barcelona’ya ve kanser tedavisinin son dönemlerine gidiyoruz.
Belgesel filmin yönetmeni ve yazarı Clarke, konuya dair şöyle diyor: “İlk iş olarak arşiv taraması yaptık. Elimizdeki görsel içerikleri inceledik. Mükemmel bir depo oluşturduk. Ardından hikâyeyi kurgulamaya başladık. Bu süreç çok önemliydi. Çünkü Sir Bobby’nin hayatında oyunculuk, antrenörlük ve kanser evreleri var. Ve bu evrelerde atlanmaması gereken onlarca nokta var. Barcelona’ya gelmeden önce kanser dolayısıyla yaşadığı ağır dönemi odak noktamız yaptık. Fakat bir yandan da geçmişe ve günümüze doğru yaklaşmalıydık.”
“Barcelona’da başladık. Sonrasında 1960’lara West Bromwich’e döndük. Barcelona’yı ana noktamız alıp sürekli olarak git gel yaptık. Böylece onun bu değerli mirasını en azından temelde gösterebildik.”
Ve içeriğe geliyoruz. Sir Bobby Robson’ın hayatını konu alan belgeselde başarılar, hayal kırıklıkları ve eleştiriler bir arada. Oyunculuk kariyerindeki şaşalı günlerini hatırlarken bir diğer şaşalı günlerini yaşadığı Ipswich Town’a gidiyor ve orada kazandığı FA Cup ile UEFA Kupası maceralarına tanık oluyoruz.
Tabii işin odak noktası Barcelona. Bobby Robson’a 1996’da Barcelona’nın başına geçmeden önce kanserden dolayı antrenörlüğü bırakması bile tavsiye edilmişti. Fakat o, dönemin en karmaşık lobilerinden birinin içerisine girip, baskıyı üstlenip, bir yıl da olsa başka bir perspektif yaratıp üç kupa kazanmıştı.
Barcelona dönemine kısa bir parantez açmakta fayda var. Clarke, “İspanya’da yalnızca bir sezon kaldı. Sağlığı kötüydü, üzerinde çok büyük bir baskı vardı ama bütün zorlukların üstesinden geldi. Ronaldo’nun röportajında da gördüğümüz gibi Robson, arka planda olan biten her şeye rağmen oyuncularına asla sırtını dönmedi. Devre arasında çok sevdiği Newcastle United’dan gelen teklifi bile reddetti. Sezon sonunda gönderildi ve İngiltere’ye dönüşü sarktı. Bu olacakları bilse sanırım takıma yine de sırtını dönmezdi.” diyor.
Sezon sonunda ise koltuğu Lous van Gaal’e bırakıp PSV Eindhoven’a geçmişti. Gabriel Clarke, bütün bu içerikleri anlatırlarken röportajların önemine dikkat çekiyor: “Sir Alex Ferguson, bu röportajlar arasında ayrı bir yerde. Çünkü gerçekten de genelde buna benzer işlerde yer almayı sevmiyor. Fakat Bobby Robson’a bir teşekkür borcu olduğunu düşündüğü için teklifimizi ilk kabul eden isimlerden biriydi o.”
Bobby Robson, Nou Camp'da.
“Onun dışında birkaç kilit isim belirlemeliydik. Antrenör olarak Jose Mourinho ile olan ilişkisini kesinlikle anlatmalıydık. Mourinho dışarıdan biraz farklı algılanan bir karakter ancak özünü gördüğünüz zaman ona dair fikirleriniz değişiyor. Bobby Robson ile olan anılarını anlatırken bunu fark edebilirsiniz.”
“Tabii bir de Gazza (Paul Gascoigne) var… Bildiğin gibi o, sorunlu bir karakterdi. Sert ve agresifti, söz dinlemezdi. Ancak Bobby ile aralarında bir baba-oğul ilişkisi vardı. Bobby, Gazza’nın huzurlu yönüydü. Mutluluk veren yönüydü. Gazza’yı süper yıldız seviyesine çıkardı. Onun karakterine önemli etkiler yaptı. Tabii Paul da bunun farkında. Çekimler sırasında hepimiz gibi o da duygusaldı. Ama onun duygusallığının farklı olduğunu anlayabiliyordunuz. Son sahnede olanları belgeseli izleyenler biliyor. Zor bir andı.”
Sir Bobby Robson’ın tedrisatı altında olan antrenör ve oyuncuların onun sayesinde birkaç kademe yükseldiklerini söylemek pek de yanlış olmaz. Clarke, “Bobby, futbola tutkulu olan, futbola dair sorusu olan herkesi hem de herkesi kabul ediyordu. Bütün gün boyunca futbolla ilgili şeyler konuşuyordu. Jose Mourinho’nun tutkusunu keşfedip ona kademe atlattı. Gazza’yı yıldızlaştırdı. Ipswich’i yalnızca futbol olarak değil şehir olarak da geliştirdi. İngiltere’ye yeni bir perspektif kazandırdı. Evet, eleştirildi. Hayal kırıklıkları yarattı. Fakat hayatı boyunca icat ettiği bütün aletleri ilk seferinde yapan, aradığını daima bulan, sizi hiçbir zaman hayal kırıklığına uğratmayan kaç kişi gördünüz? İşte bu, Sir Bobby Robson’ın da bir insan olduğunu gösteriyor. Sadece bizden daha zeki, disiplinli, tutkulu ve açık fikirli.”
Kuşkusuz belgesel filmi izlerken birçok duygu bir arada olmuştur. Nefret ve hayranlık, sevinç ve üzüntü, endişe ve sürpriz. Peki, bir yönetmen olarak onu anlatmak neler hissettiriyor?
“Biraz önce de söylediğim gibi, herkes Bobby’i seviyor” diyor Clarke ve sözlerini şu ifadelerle bitiriyor: “Elinize bir işin ustasını, efsanesini anlatmak için bir fırsat geçiyor. Tek yapmanız gereken onu her anlamda tanıtmak. Olumlu ve olumsuzu göstermek. Bakıyorsunuz, düşünüyorsunuz ve bu kadar değerli bir mirası anlatırken daima onur duyuyorsunuz. Sir Bobby Robson’ı herkes seviyor.”
Uygulamada 3M+ kullanıcı'a katılın
En son haberler, sonuçlar ve canlı spor yayınları ile güncel kalın
İndir
Benzer Konular
Bu yazıyı paylaş
Reklam
Reklam