Tahvil ihracı çığır açacak

21. yüzyılda profesyonel sporlar aynı zamanda dev bir endüstri oldu. Bir spor kulübü açısından ticari işletmenin düsturu olan, "paydaşlara en üst düzey karı sağlama" ile sporun ruhundaki o amatör heyecanı koruma gerekliliğini birlikte yönetmek ise başarı açısından en önemli hedef.

Fenerbahçe’nin 100 milyon TL değerinde tahvil ihraç etmesi ya spor, ya da finans basının arka sayfalarında bir duyuru olarak kaldı, tarihî önemi anlaşılamadı. Halbuki Fenerbahçe taraftar sadakati ile ticari başarıyı birleştirecek çok önemli bir modelin öncülüğünü yapıyor. Eğer başarılı olursa, biraz da Türkiye’nin koşulları yardım ederse, tahvil ihracı hem tüm branşlarda bütçeyi artırarak yeni şampiyonluklara katkıda bulunacak, hem de taraftarı kalıcı olarak kulübe bağlayacak bir devrim olacak.

Dünyada taraftar sadakatini en akılcı olarak ticari başarıya çeviren klüp Amerikan futbolunun (NFL) devi Green Bay Packers’dır (GBP). NFL takımlarına ev sahipliği yapan şehirler arasında 100 bin nüfusu ile en küçüğü ve fakiri olan Green Bay ve Wisconsin eyaletinin takıma olan sevgisi sayesinde Packers tam dört Lombardi Kupası kazandı. Green Bay Packers hitap ettiği pazarın küçük olmasının dezavantajını şöyle yener: Şehir sakinlerine oy hakkı olmayan ve borsada işlem görmeyen hisse senetleri ihraç edilir. Bunlar “hatıra” ve “yadigar” olarak kapışılır. Geçen sene 4 milyon dolardan fazla fon toplayan GBP şimdi stadyumunu beş bin kişiyi alacak şekilde daha da genişletiyor. Her sene (benim tahminim) 1.5-2 milyon dolar civarında ek gelir elde edecek.

Fenerbahçe, Başkan Yıldırım’a yapılan fevkalade haksız muamelenin (bu arada ben üç nesil Galatasaraylıyım) ve henüz kanıtlanmayan şike iddiaları ile tüm camianın töhmet altında bırakılmasının seyirci üstünde yarattığı kızgınlığı paraya çevirmenin yolunu tahvil ihracı ile buldu. Türkiye’de oy hakkı olmayan ve borsada işlem görmeyen hisse senedi ihracı pratik değil. Ayrıca hisse senedi ihracı yoluyla düzenli fon sağlamak da imkansız. Bir-iki defa sermaye artırımı yaparsanız, satacak pay kalmaz. Ya da Galatasaray'ın yaptığı gibi yüzde 1.000 sermaye artırarak küçük hissedarınıza büyük bir mali darbe vurursunuz. Hisse fiyatlarında kulübün performansından kaynaklanmayan oynaklık, bunları alanların zaman zaman mağdur olması demek.

Halbuki, tahvil ihracında sınır yok. Tahvili alan taraftar hem banka faizinin üstünde para kazanıyor, hem de kulübüne destek olmanın haklı huzurunu yaşıyor. Fenerbahçe ise bankaların elinden kurtuluyor, finansman maliyetini düşürüyor ve uzun vadeli kaynak elde ediyor. Bu ihraç başarılı olursa sarı-lacivertli kulüp daha yüksek miktarda, daha düşük faizli tahvil ihraç edecek. Yalnız bilanço iyileşmekle kalmayacak, aynı zamanda sporcu ve tesise yatırım için her zaman, piyasa koşullarından bağımsız bir kaynak bulunmuş olacak. Eğer şans yardım eder de, Türkiye tahvil pazarı da büyürse, Fenerbahçe bu hamlesi ile diğer büyükleri çok geride bırakabilir.