Popüler Sporlar
TÜM SPORLAR
Tümünü göster

Süper Lig - Trabzonspor: Sil baştan başlamak gerek bazen!

Eurosport
TarafındanEurosport

Güncellendi 18/01/2013 - 19:04 GMT+2

Spor Toto Süper Lig'in ilk yarısında bekleneni veremeyen Trabzonspor'u Tanju Eren yazdı.

trabzonspor idman, şenol güneş

Görsel kaynağı: AA

Şike sürecinden sıkıldınız, biliyorum... Kim sıkılmadı ki zaten? Ancak 3 Temmuz'u hatırlamadan, mahkemelerin 11 maçta tespit ettiği şike ve teşviğin sahaya yansıyamadığı ülkede futbol konuşmak 'Polyannacılık' oynamaktan farksız. Fenerbahçe Kulübü'ne ve Aziz Yıldırım'ın evine yapılan baskınla uyanışımızın üzerinden 1 yıl, 6 ay ve 13 gün geçti. Direk olay 556. güne uyandık şike operasyonunun ardından.
İngiliz yazar Walter Savage Landor'ın 1800'lerin başında söylediği gibi 'Geç gelen adalet, adalet değildir'... Sadece çocukların çalınan sevincinin ötelenmesi değil, Trabzonspor'un bugünündeki bir çok sorunun da başlıca nedeni 'Geciken adalet'. Bordo-mavililerin ilk devreyi sadece 24 puanla kapatmasını açıklamak için de en doğru nokta bu. Bir yandan ülkenin adalet sistemiyle, milyonların desteklediği, sizden kat be kat daha çok 'silahı' olan bir 'düzen' ile hak savaşı yapmak; diğer taraftan da yeşil zeminin üzerinde daha fazla gol atmaya çalışmak pek kolay değil elbet.
Direksiyon kontrolü kaybolmuştu
2010-2011 sezonunun son maçından sonra 'Parayla yapılamayanı emeğimizle yaptık' diyerek çok şey anlatan Şenol Güneş, 3 Temmuz sürecinin en büyük zarar görenlerinden kuşkusuz. Kaçan şampiyonluğun psikolojik travması geçmeden art arda gemiyi terk eden yıldızlar, ardından gelen dava süreci, beklentiler... Taraftarın bile hazmedemediği tüm bu olaylarla karşı karşıyayken kendisinin de dediği gibi sahaya konsantre olamadı Efsane. Güneş'in ve yönetimin bolca hatası vardı tabii ki. Ama sağ (sol olması mümkün değil) kol Ünal Karaman'ın ayrılığı ilk yarıdaki savrukluğun en büyük sebebiydi belki de.
Ünal Karaman'sız dönemde direksiyonun kontrolünü tamamen kaybeden Şenol Güneş, elindeki kadronun eksiklerine ve ekstra yüklerine rağmen çok daha fazlasını yapabilecek güçteydi aslında. Ancak her hafta değişen sistem ve kadronun futbolu, bir kaç saat içinde toplaşıp halı sahaya çıkan amatörleri hatırlatıyordu. Gerçekten de ortalama üstü bir halı saha takımına Onur gibi bir kalecinin yanı sıra Bamba, Zokora, Adrian, Sapara gibi isimleri ekleseniz Trabzonspor'la başa baş oynayabilirdiniz herhalde!
Kopilot Ünal Karaman!
Şebnem Ferah'ın şarkısında da dediği gibi 'Sil baştan başlamak gerek'ti Trabzonspor için. Durum böyle olunca devre arası büyük transfer beklentileriyle başladı. Alper Potuk'tan Eren Derdiyok'a kadar onlarca isim konuşuldu, en büyük transfer ise direksiyona Ünal Karaman'ı geçirmek oldu. Ve bir anda Abdullah Karmil ve Oğuzhan Gökçe gibi iki alternatif ismi kadroya ekleyip Barış Özbek, Ferhat gibi ekstra yüklerini atan Trabzonspor'da değişim başladı.
Hazırlık maçlarından itibaren Şenol Güneş kendisini bir adım geriye atarken, Ünal Karaman etkisi takım içi birlik bütünlükten oyuncu tercihlerine kadar her noktada buram buram kokmaya başladı. Esmer Çocuk'un gelişine kadar tamamen gözden çıkarılan Cech, Vittek ikilisi Mersin İdman Yurdu maçında ilk 11'de çıktı mesela. Futbolu unutan Halil'in arkasında pas tutan Emre'ye formaya ortak olduğu hatırlatıldı. Önce Karabük'e, sonra Ordu'ya gitti denilen Sapara takımın beyinlerinden oluverdi.
2-3 hafta içinde Trabzonspor'un futbolu sınıf mı atladı? Hayır... Bordo-mavililer, Antalya ve Mersin İdman Yurdu galibiyetlerine rağmen hala emekliyor. Hala Mustafa-Celustka tandemi sırıtıyor, hala forvetler 'eskileri' özletiyor... Ancak Trabzonspor sahada ne yapmak istediğini daha çok bilerek oynuyor. Takımın içindeki herkes yeni bir şansı olduğunun bilincinde saldırıyor, mücadele ediyor. Alanzinho gerektiğinde ön libero oynarken, Olcan savunmaya kadar geliyor, Serkan Zeki'nin formayı alabileceğini artık biliyor. Colman bile yeniden başlıyor forma mücadelesine en arka sıralardan.
Bir başka deyişle, MAY Tesisleri'nde Ünal Karaman destekli yeni bir Güneş doğuyor. Olması gerektiği gibi. Güneş'in daha kuvvetli parlaması, sahadaki futbolcuların özgüveninin artması için ise ilaç belli: Kazanmak... Antalya ve Mersin deplasmanlarındaki galibiyetlere eklenecek her maç, her puan daha da hızlandıracak Trabzonspor'un emeklemelerini. Ligdeki kaderi ise emeklemelerin ne zaman kuvvetli bir yürüyüşe dönüşeceği belirleyecek belli ki... Geleceğin kaderi ise Zeki'nin, Soner'in, Emre'nin bulacağı sürelerle abisini kıskandıran 1461'in elinde zaten.
Kabul edelim ki kolay değil, tertemiz 82 puanlı Trabzonspor'un neredeyse yarısını toplayan G.Saray'ın 9 puan arkasından gelip şampiyon olabilmek. Ancak imkansız da değil. Karabükspor'la başlayıp, 21. haftada Avni Aker'de F.Bahçe'yi yenene kadar sürebilecek bir seri her şeyi değiştirebilir Karadeniz'de. Tribünde yeniden bayraklar açılabilir ve 'İstifa' sesleri 'Şampiyon' tezahüratına dönüşebilir. Şampiyonlar Ligi ve gençleri kazanmak 1. hedef olsa da, inanmak başarmanın ilk kuralı! Kim bilir belki de Mayıs üç - evet 3!- kupayla gelir?
Uygulamada 3M+ kullanıcı'a katılın
En son haberler, sonuçlar ve canlı spor yayınları ile güncel kalın
İndir
Bu yazıyı paylaş
Reklam
Reklam