Eda Tuğsuz ile sımsıkı olan aile bağları, cirit sporunun teknik tarafı ve gelecek hedefleri üzerine

Eurosport Türkiye

Yayınlandı 10/05/2020 - 12:41 GMT+3

Hareketli geçen bir çocukluk dönemi, her daima yanında olan anne ve babası, ciritte fiziksel ve psikolojik eşiklerin önemi, işin teknik tarafı, gelecek… Eda Tuğsuz, Kuzey Kılıç’ın sorularını yanıtladı.

Eda Tuğsuz

Görsel kaynağı: Getty Images

“Eğer seni seven annen ve baban varsa, hayatın lotosunu kazandın dostum. Sana ‘renkli’ kıyafetler alıp alamamaları, maddi durumları veya buna benzer saçma şeyler önemli değil. Unutma sen bir şeyi yanlış yapsan veya okulunda, yaptığın işte dibi görsen bile yanında daima iki kişi olacak: Anne ve baban. Sevgilerinden şüphe duymayacağın, koşulsuz bir şekilde seni seven iki kişi.” diye yazıyordu Augusten Burroughs, 2012’de ABD’de en çok satanlar listesini alt üst eden “This Is How” adlı kitabında.
Burroughs kitapta bireylerin, toplum içindeki olumlu ve olumsuz ruh hallerini örnekleyip olumsuzlukların ne kadar gereksiz olduğunu belirtiyordu. Kafaya takma, utangaçlık kavramlarının geçiciliğini açıklıyordu. Neredeyse her bölümdeki temel dayanağı ise aile oluyordu. Ona göre eğer bir insan, ailesiyle olan bağlarını koruyabilirse hayatındaki her engeli aşmak için %51’lik orana kesinlikle sahip olurdu.
Tabii aile bağları, sporcular için çok daha önemli bir dayanak hâline gelmiş durumda, özellikle de günümüzde. Zira sosyal medyada bir dakikayı bulmadan yapılan eleştirilerden dönemsel bir form düşüklüğünde “Acaba sporu bıraksa daha mı iyi olur?” tartışmalarına kadar birçok konu, sporcuları, özellikle de bireysel branşlarda bulunan sporcuları mental açıdan olumsuz etkiliyor.
Bu olumsuz durumdan sıyrılıp, kafasını, fiziksel gücünü tamamen işine adayabilen, ailesinden daima destek alan isimler diğerlerinden sıyrılıp birkaç adım öne fırlıyorlar. Milli cirit sporcu ve rekortmen Eda Tuğsuz işte tam da bu isimlerden biri. Öyle ki çocukluk yıllarında ailesiyle kurduğu sağlam bağları günümüze kadar taşıyabilmiş.
İlk olarak, nasılsınız?
Çok teşekkür ederim, her ne kadar psikolojik olarak zorlu bir süreçten geçsek de iyi olmaya çalışıyoruz. Umarım bu süreçte sağlık başta olmak üzere herkes, her anlamda iyidir. Ve yine umuyorum ki en kısa sürede bu salgın etkisini yitirir ve hayat normale dönmeye başlar.
Eda Tuğsuz
Sizce koronavirüs salgını, spor dünyasının geleceğini nasıl etkileyecek?
Spor dünyasının birçok aktörü var. Yalnızca sporcular ve yöneticiler değil ekonomik anlamda da birçok rol sahibi bu süreci nasıl atlatacağını düşünüyorlar. Federasyonlar, kulüpler, şirketler, sporcular hatta ve hatta bir salonda, arenada, stadyumda çalışan görevliler… Kısacası bu sektörle az da olsa bağı bulunan herkes olumsuz etkilendi Geleceği kestirmek de güç. Elbette dünya spor camiasında bir toparlanma süreci olacak ama bunun ne kadar süreceğini söyleyemiyorum. Müsabaka takvimleri sarktı, iptaller, ertelemeler… Bildiğim tek şey, topyekûn bir kalkınma çabasına girilirse süreç biraz daha hafif atlatılabilir.
Kariyerinize dönelim. Cirit sporuna nasıl başladınız?
Çocukluğumdan beri yaşıtlarıma kıyasla çok daha güçlü ve hareketli biri oldum. Okuldaki öğretmenlerim bu enerjimi doğru kanallara yönlendirmemi sağladılar. Sonralarda amcamın ve amcamın arkadaşı, milli ciritçi, Fatih Avan’ın beni net, spesifik bir branş üzerinde eğitmeleri sonucunda genç yaşımdayken milli takıma seçildim. Sürekli çalışma, başarılar, istek derken profesyonel bir cirit sporcusu oldum.
Cirit veya başka bir spor dalından bir idolünüz var mıydı?
Diğer spor branşlarında “efsane” sınıfında olan her sporcunun kariyerlerini ve felsefelerini takip etmeye çalışıyorum, onların ayak izlerini okuyup, görüp kendi ayak izlerimi yaratıyorum. Fakat idolüm yine cirit sporundan: Barbara Spotakova.
Antalya doğumlusunuz. Oradan başka bir şehre geçişiniz ve ailenizin sizin cirit sporuyla olan ilginiz sonrası yaşantınızda neler değişti? Özellikle eğitim ve sosyal düzeniniz konusunda.
10’lu yaşlarımın ilk yıllarında profesyonel bir sporcu olabileceğim net gibiydi. Bu sebeple yaşam düzenim daha o yıllarda değişmeye başlamıştı. Fenerbahçe’nin sporcusu olmam ve milli takıma seçilmemle birlikte işlerin gerçekten de iyiye gittiğini anlayınca Antalya’dan ayrıldım.
Sporcu olacağımın hemen hemen netleştiği 10’lu yaşlarımın başlarında yaşam düzenim değişmeye başlamıştı. Sonrasında Fenerbahçe’nin sporcusu olmam ve milli takıma girmemle birlikte Antalya’dan da ayrıldım. Kampımızın bulunduğu Adana’ya gittim. Çalışmalarımızı orada yapıyoruz. Eğitim konusunda ise Mersin Üniversitesi’nde Beden Öğretmenliği bölümündeyim.
Eda Tuğsuz
Turnuva sonrasında ailenizle neler konuşuyorsunuz? Annenizin ve babanızın performansınıza dair yorumları ne oluyor?
Annem ve babam… Onlara ne kadar teşekkür etsem az, gerçekten. Çok zor şartlarda çalışıp emek harcayarak hayata tutunmayı başarmışlar, ayakta kalmışlar. Beni büyütürlerken de aynı çabaya devam etmişler. Özellikle spor yaşantımı şekillendirmeye başladığımda inanılmaz bir emek sergilediler. Bana hiç “kötü gün” göstermediler. Daima arkamda oldular.
Ailem benim sırdaşım, yol arkadaşım, her şeyim. İyi günde de kötü günde de annemin ve babamın bana yol gösterecek bir çift lafı hep vardır.
Cirit sporunda erkeklerin öne çıkmasına karşın o dönemler bu spora başladığınızda çevrenizden nasıl dönütler aldınız?
Güç, cirit sporunda öne çıkan ilk faktör. Hemen ardından da estetik geliyor fakat genelde tek önemli unsur sporcunun gücüymüş gibi algılanıyor bence estetiğin önemli göz ardı ediliyor. Bu nedenle ciritte “erkek sporu” algısı var.
Tabii güç sporu olsun ya da olmasın dünyada bütün spor branşlarında maalesef erkekleri birkaç basamak daha öne çıkarma eğilimi var. Belki voleybolu bir kenara koyabiliriz.
Ben ciriti elime aldığım ilk günden itibaren bu spora âşık oldum, tutkuyla bağlandım. Açıkçası, insanların dediklerini umursamadım. Yalnızca beni geliştirebilecek yorumlara, eleştirilere kulak astım. Yolum belliydi, yürüdüm ve yürümeye devam ediyorum.
Yüzlerce antrenman yapıyorsunuz fakat cirit atacağınız sırada basit temel kuralları, “Ya ihlal edersem” düşüncesi oluyor mu?
Atmaya giderken koşuya başladığınızda bu bahsettiğiniz düşünce iki şekilde kendini belli ediyor: Hareketi bir teknik bir de psikolojik açıdan düşünüyorsunuz. Teknik olarak düşünüyorsanız iyi yoldasınız ve hareketinizi tam hakkını vererek yapmaya odaklanmışsınız demektir. Diğer türlü bir endişe taşıyorsanız gücünüzü omzunuzda asla hissedemezsiniz. Düşünce, fizik gücünüzden çalar.
Peki, atışınızın belirli bir tekniği var mı?
Belli başlı teknikler, daha doğrusu temel teknikler her sporcu için geçerli ama kendime özel bir atış tarzım tabii ki var. Ciriti kavrama, tutuş, savurma gibi anlarda kas hafızanızı işin içine dâhil ederek fark yaratıyorsunuz. Tahmin edilebileceği gibi bu, yıllarca antrenman yapmayla oturuyor.
Atış sırasında fiziksel gücün yanı sıra kendinizi zihinsel olarak nasıl hazırlıyorsunuz?
İşte burada biraz içsel motivasyon öne çıkıyor. Cirit elimizden çıktıktan sonra nasıl motive bir şekilde bağırdığımızı görüyorsunuz. Zihnimde hep şunları düşünürüm: Daha iyisi için at, kendin için at, ülken için at, ailen için at…
Kazandığınız madalyaların ardından bir sonraki turnuvaya hazırlanırken nasıl bir düzen kuruyorsunuz?
Çoğu sporcunun zihni inanın bana doyumsuzdur. İki kere olimpiyat şampiyonu olan bir sporcunun üçüncüsünü istemesine şaşarsınız ama bu böyledir. Kendimizi küçük yaştan beri o şekilde kodluyoruz. Yani doğal bir özellik diyebilirim, fazladan bir şey yapmama gerek yok bunun için. Daima iste, daima en iyisi ol ve daima çalış.
picture

Eda Tuğsuz

Görsel kaynağı: Getty Images

Türkiye’de cirit sporuna modernlik getirdiniz. Bundan sonrası için hedefleriniz neler?
Her sporda bir kıvılcım noktası var. Ben Türkiye rekorunu kırdığımda bunu hissetmiştim. Bu olay, peşinden geleceklerin habercisi demiştim içimden. Bir branşta başarı geldiğinde ülkenin enerjisi ve odağı mutlaka oraya geliyor. O branştaki başarıların ardından yatırımlar artıyor, tesisleşme, malzeme ve ekipman, umutlar artıyor. Şimdi federasyon ve bakanlığımız sağ olsunlar bizi dünyadaki rakiplerimizden aşağı şartlarda hazırlamıyorlar. Her türlü imkâna sahibiz. Eminim ilerleyen zamanlarda ses getirecek cirit sporcularımız çıkacak.
Hayatınızın belirli bir döneminde sizi etkileyen, bir kararı almanıza yardımcı olan söz, kitap veya film oldu mu?
“İşte budur!” diyerek kenara not aldığım ya da hafızama kazıdığım bir alıntı yok. Kitaplarda, filmlerde duygusal ögeler benim kalbime dokunuyor özellikle. Aile bağlarına dair bir şeyse eğer çok daha içselleştiriyorum. En son Naim filminin müziklerinde Eypio’nun “Demişti anam bana buz da olsan erime!” diye bir sözü var örneğin. İlk duyduğum anda benim hayat yolculuğum film şeridi gibi geçti gözlerimden. Çok etkilenmiştim.
Unutamadığınız bir anınız var mı? Bu bir kupa, madalya veya yarıştan ziyade bir saha dışı anısı, soyunma odası konuşması da olabilir tabii…
Çok ilginç bir anım var… Taipei’de Dünya Üniversiteler Şampiyonası’na katılmıştım, gayet keyifli bir turnuvaydı. Seçme yarışındayken ciriti fırlattım. Cirit kameraya takıldı ve hemen önüme, yaklaşık beş metre, düştü. İnanılmaz bir andı. Organizasyon hatası olduğu için direkt olarak finale yükselmiştim.
Son olarak; Türkiye'de kadın olmak hakkında neler söylersiniz?
Çok geniş ölçekte konuşulması gereken bir konu bu. Kadın işçi olmak mı, kadın yönetici olmak mı, anne olmak mı, kadın sporcu olmak mı… Gündemimizi daha çok meşgul etmesi gereken bir konu bence. Ben bu konuda elimden gelen çabayı göstermeye çalışıyorum. Kadınlarımızın yaşadığı fiziksel ve mental zorlukları aşmaları için ilham olmaya çalışıyorum. Bunu, işimi iyi yaparak, örnek olarak, bir şeylerin yapılabilirliğini göstererek yapmaya çalışıyorum. Umarım başarılı olurum.
Uygulamada 3M+ kullanıcı'a katılın
En son haberler, sonuçlar ve canlı spor yayınları ile güncel kalın
İndir
Benzer Konular
Bu yazıyı paylaş
Reklam
Reklam