Popüler Sporlar
TÜM SPORLAR
Tümünü göster

Dünya Kupası başlıyor

Eurosport
TarafındanEurosport

Yayınlandı 09/09/2011 - 11:47 GMT+3

Ülkemizde popüler olmasa da, dünyanın her kıtasında oynanan bir oyun rugby. Her ne kadar arkasından üzerinde güneşin batmayan imparatorluk çıksa da, bugün Yeni Zelanda'da başlayacak Dünya Kupası'na katılmak için 86 ülke elemelerde mücade etti.

john eales, kraliçe elizabeth

Görsel kaynağı: Reuters

Bu takımlardan sekizi, turnuvaya doğrudan katılma hakkını elde eden 12 ülkeyle Servet-i Fünun edebiyatçılarının bir aralar yerleşmeyi düşündüğü 'Yeşil Yurt'ta buluşacak.

Oyunun kökenine dair değişik tevatürler olsa da, her şey Rugby Okulu'nda okuyan bir delikanlının topu eline almasıyla başlamıştı. 17 yaşındaki William Webb Ellis'in bu koşusuyla yeni bir branş doğmuştu. İngiltere'nin en köklü okullarından biri böylece bir branşa isim babası olmuştu. Her ne kadar Ellis'in bu koşusu hakkında ilk yazılan yazı elli küsur sene sonra da kaleme alınmış olsa, bugün okulunda o günü anlatan levha dikkat çekiyor.

İngiltere'de her okulda oynanan futbol zamanla belli kurallara bağlanmıştı. Futbol ve rugby arasındaki farklar zamanla ortaya çıkmış, 1863'te Futbol Federasyonu, 1871'de ise Rugby Futbol Birliği kurulmuştu. Kısa süre içinde rugby bütün dünyaya yayılmış ve üzerinde güneşin batmadığı imparatorluğun sömürgelerinde pek bir sevilmişti. Ülkemizde de yabancı uyruklar tarafından oynanmışsa da, tutulmamıştı.

1885'te İrlanda, İskoçya ve Galler uluslararası bir birlik kurarlarken, İngiltere bu birliğe beş sene katılmamakta direnmişti. Ragbi tarihindeki en önemli olay ise şüphesiz 1895 yılında Huddersfield'de gerçekleştirilen toplantıydı. Bu toplantıda daha çok işçi kesiminin sesi duyulmuş ve  toplantıya katılan 21 kulüp ile telefonla katılan Stockport ayrılık kararı almıştı. Kuzeyin takımlarında daha çok işçiler ter dökerken, güneyindekilerde daha çok zenginler forma giymekteydi. Kuzeyin takımları emeklerinin karşılığını isterken, güneydekiler sporun her türlü profesyonellikten uzak kalması gerekliliğine inanıyorlardı. Bu toplantı neticesinde rugby ikiye bölündü: Amatörler Rubgy Union (Birliği) ve profesyoneller Rugby League (Ligi) çatısı altında toplanmışlardı.

Baştaki addaki farklılık, ilerleyen yıllarda oyuncu sayılarından,sahanın ölçülerine ve hatta oyunun kurallarına yansımıştı. Artık iki farklı oyun vardı. Bizim ragbi dediğimiz oyun amatörlerin oyunundan başkası da değildi. Her ne kadar amatörlerin ragbisi ya da bir başka anlatımla zengin centilmenlerin ragbisi günümüzde tamamen profesyonel olsa da, iki farklı oyun evrilmişti tek bir branştan; hem de tek yumurta ikizi olduğu da iddia edilemeyecek bir ikili.

İlk kez 1987'de Dünya Kupası düzenlendi. Yeni Zelanda finalde gülmüştü. Simsiyah formaları nedeniyle All Blacks olarak adlandırılan Okyanusyalılar, finalde Fransa'yı devirmişti. Ada'nın yerlileri Maorilern dansı böylece resmen ekranlardaydı. Haka, yaşamla ölüm arasındaki mücadeleyi anlatır. Savaşçı, "ölebilirim!" diye haykırarak meydan okur rakiplerine. 1905'teki Yeni Zelanda'nın ilk Britanya turunda yaptıkları Haka dansına, Gallilerin millî marşlarıyla cevap vermesi oldukça manidardır.

İkinci organizasyonda Avustralya (Wallabies), nam-ı diğer küçük kangurular oyunun beşiği İngiltere'de ev sahibini devirirken, ilk şampiyon üçüncü olabilmişti. Gün, sarı-yeşillerin gayrıresmi milli marşı olan ragbi marşı Waltzing Mathilda'yı söyleme günüydü...

1995'te Güney Afrika'da ev sahibi gülerken, kupayı birkaç sene evveline kadar hapiste yatan Nelson Mandela'nın vermesi asla unutulmuyor. Apatheid politikası Johannesburg'daki Ellis Park'ın çimlerine gömülmüştü adeta. Sahada Mandela dışında bir siyahî isim daha vardı: Chester Williams. Williams, belki Springboks, yani antilopların tarihinde forma giyen ilk siyah isim değildi, yine de pek ses getirdi. Güney Afrika formasını giyen ilk siyahî isim Erol Tobbias, bunu başardığında 31 yaşındaydı; söylemeye gerek yok oy hakkı da yoktu.

1999 yılında Galler'de düzenlenen dördüncü turnuvanın finalinde Avustralya ile Fransa buluşmuştu. Dünya tarihi için sıradan bir gün olsa da, Avusturalya tarihi düşünülünce oldukça önemli bir gündü 6 Kasım 1999. Halk referanduma gitmiş ve monarşiden ayrılıp cumhuriyet rejimine geçmeyi oylamıştı. Halkın yüzde ellibeşinin geçmişe vefa göstererek Kraliyete devam edilmesini seçmesinin sonuçları daha dünyada henüz tartışılmaya başlandığı dakikalarda, Avustralya bağlılılığını tazelediği taca bağlı Galler topraklarında Fransa karşısında zafere ulaşmıştı. Kraliçe II. Elizabeth'in ülkenini en ünlü cumhuriyetçi figürlerinden  John Eales'a Webb Ellis Kupası'nı vermesiyse pek manidardı. Kim bilir belki de ragbi asla sadece ragbi değildi.

2003'te Avustralya'da düzenlenen Dünya Kupası'nın finalinde ev sahibiyle İngiltere buluşmuşlardı. Kangurular mutlak favori olarak gösterildiği finalden boynu bükük ayrılırken, Trafalgar Meydanı'nı dolduran yüzbinler sonunda gelen zaferlerini kutluyorlardı. Bir zamanların üzerinde güneş batmayan imparatorluğu, beşinci turnuvada kendisini dünyaya kanıtlayabilmişti. İngilizlerin ragbi marşı Swing
Low Sweet Chariot sonunda söyleniyordu...

2007'de Fransa'daydı heyecan. Stade de France'ta ev sahibinin Arjantin'le olan randevusuyla başlayan turnuva, yine aynı yerde bitmişti. Tarihin futbol ve ragbide Dünya Kupası finali gören tek mabedinde son şampiyon apoletli İngiltere'nin gözünün yaşına bakmayan Güney Afrika zafere ulaşmıştı.
Uygulamada 3M+ kullanıcı'a katılın
En son haberler, sonuçlar ve canlı spor yayınları ile güncel kalın
İndir
Benzer Konular
Bu yazıyı paylaş
Reklam
Reklam