Popüler Sporlar
TÜM SPORLAR
Tümünü göster

Borna Ćorić ile ilk yılları, sakatlık sonrası dönüşü ve The Last Dance üzerine

Eurosport Türkiye

Yayınlandı 17/05/2020 - 12:53 GMT+3

Ailesinden etkilenerek tenise başlaması, mükemmel gençlik kariyeri, İzmir’deki zaferi, Andy Murray’e karşı aldığı galibiyet, The Last Dance, mola arası atıştırmalık… Borna Ćorić, Kuzey Kılıç’ın sorularını yanıtladı.

Borna Coric | Tennis / Buenos Aires | ESP Player Feature

Görsel kaynağı: Eurosport

Goran Ivanisevic, Ivan Ljubičić, Mario Ančić, Ivo Karlović gibi isimler Hırvatistan’ın erkekler tenisinde tarih boyunca çıkardığı değerli raket arasında yer alıyorlar. Günümüzde ise Hırvat erkekler tenisinin tahtın başında Marin Čilić ile birlikte bulunan Borna Ćorić, ATP sıralamasında 33. basamakta yer alıyor.
Henüz 23 yaşında olan Ćorić’e ilk olarak koronavirüs döneminde neler yaptığını soruyorum. “Zagreb’teki evimdeyim. Biraz dinleniyorum, kafamı toparlıyorum. Tabii fiziksel olarak belirli bir seviyenin altına düşmemek için her gün antrenman yapıyorum. Her şey normale dönüp tenis yeniden başladığında formda olmak istiyorum.”
Gençler kategorilerindeki performansıyla büyüleyen ve “Geleceğin yıldızı” olarak gösterilen Ćorić, 2013’te, junior olarak, Avustralya Açık ve Fransa Açık’ta yarı final oynamış, aynı yılın son Grand Slam'inde Amerika Açık’ı kazanmıştı. Hırvat oyuncu o yıllara dair, “Profesyonel olduğunuz zaman dünya sıralamasında üst sıralarda olmak istiyorsanız veya herhangi bir Grand Slam’de adınızı ana tablonun sonuna kadar taşımak istiyorsanız junior seviyelerdeyken insanları etkilemelisiniz. Böylece kimliğinizi yaratıyorsunuz.” diyor. “O yıllarda oynadığım her Grand Slam’de büyük tedirginlik yaşıyordum ama kariyerimin en iyi anılarını orada biriktirdim. Tecrübe kazanırken bir yandan kupa kazanıyorsunuz. Bu harika.”
Borna Coric
Borna Ćorić, o yıl içerisinde ülkesi Hırvatistan ile Davis Cup’ta boy göstermiş ve gruplardaki play-off maçında Büyük Britanyalı yıldız Andy Murray ile karşılaşmıştı. Murray, o dönemlerde adını en tepelere yazdırırken Ćorić, henüz 17 yaşındaydı. Kortta sergilediği harika performansa karşın maçtan mağlup ayrılsa da Hırvat raket, izleyenleri etkilemişti.
“Andy’e karşı oynadığım maçtan çok fazla şey öğrenmiştim. Kaybettiğim için üzgündüm, çünkü iyi mücadele ettiğimi düşünüyordum. Ama yıllar ilerledikçe o maçta kaybetmemin mental anlamda bana çok büyük bir gelişim getirdiğini anladım. O maç, ilerleyen yıllarda hem oyun hem de tenis karakteri anlamında gelişimimi sağladı.”
Ertesi yıl, 2014, Davis Cup’ta Polonya’nın dünya 21 numaralı oyuncusu Jerzy Janowicz’i mağlup ederek yine öne çıkıyordu. Yaz döneminin ardından 21 Eylül’de İzmir’deki ATP Challenger’ı kazandığında ise kariyerinin ilk zaferine ulaşıyordu. Hırvat raket İzmir’deki zaferine dair şu ifadeleri kullanıyor: “O turnuvada olan biten her şeyi neredeyse tamamen hatırlıyorum. 18 yaşındaydım ve kupayı kazandığımda ‘çılgın’ ama biraz ne yapacağını bilemeyen biraz da olgun bir ‘çılgın’ gibi hissediyordum. İzmir’deki yemekler, kültür ve doğa harikaydı. Ayrıca sonraki yıllarda İstanbul’da da maça çıkmıştım. Oradaki yemekler de inanılmazdı!”
Ćorić ile kariyerinin ilk yıllarındaki başarılarını konuştuktan sonra hikâyenin en başına yani tenisle tanışma yıllarına göz atıyoruz. Annesi ve babası profesyonel tenis oyuncusu olan Borna, “Altı yaşımdayken tenisle tanıştım. O zamanlar ablam bu sporun içindeydi. Gayet iyi oynuyordu. Onu izlemekten zevk alıyordum, oyundaki aksiyon ilginç geliyordu.” diyor ve ekliyor: “Ablamın tenise başlama hikâyesi ise anne ve babamızın eskiden tenis oynamaları. Ablam onların yönlendirmesiyle tenise başlamış. Yani mini bir kuşaktan kuşağa aktarım gibi. Ve bu aktarımın sonucunda tenise tutkuya bağlandım, hobimi, tutkumu kariyer oluşturabileceğim bir düzeye getirdim.”
Borna Coric
Borna Ćorić; kadınlarda Donna Vekic ve erkeklerde Marin Čilić ile birlikte ülkesi Hırvatistan’ın en iyi tenis oyuncuları arasında yer alıyor. Ülkenin spor kültürüne dair, “Geçmişten beri gelen belirli bir tenis kültürümüz var ama bunu yansıtmakta, kullanmakta biraz sorunlar yaşıyorduk. Son yıllarda ülke olarak teniste iyi bir gelişim gösterdik. Tenis; futbol ve basketboldan sonra en fazla ilgi gösterilen spor konumunda. İlerleyen yıllarda birçok başarılı Hırvat tenis oyuncusunu göreceğiz.” diyor.
Ve takvimde yeniden ileriye ama bu sefer biraz daha ileriye gidiyoruz. 2016’da Forbes’un “30 yaş altındaki en iyi 30 oyuncu” listesine giren Ćorić, Ocak ayının sonunda kariyerindeki ilk ATP Finali’ni Chennai’de oynamış fakat Stan Wawrinka’ya kaybetmişti.
Ardından Davis Cup, Marakeş Açık, Cincinnati Masters turnuvalarında da etkileyici performanslar sergilerken Eylül ayında yaptığı açıklamada bacağından ameliyat olacağı için sezonu tamamladığını belirtiyordu.
“Sakatlık her spor dalındaki sporcular için zor ama tenis gibi bireysel ve maksimum istikrar, güç, atletizm isteyen bir branşta ameliyat olup tekrardan dönmeye çalışmak çok daha zor. Ben yalnızca bir ameliyat olmuştum ama henüz 19 yaşımdaydım. Ameliyat nedeniyle kaçırdığım dört-beş ayı hem fiziksel hem de mental olarak telafi etmem zordu.”
Fakat Ćorić, sakatlığı sonrasında çıktığı ilk turnuvada, ATP Marakeş Açık, kariyerinin ilk ATP zaferine ulaşıyordu. “Bu harikaydı! Sakatlık sürecim boyunca yaşadığım bütün olumsuz günlerin ardından ilk turnuvamda zafere ulaşmak harikaydı!”
Marakeş sonrasında ses getiren bir diğer başarısını ise 12 Mayıs 2017’de kazanmıştı. O gün Madrid Açık’ta dünya bir numarası Andy Murray’i set vermeden geçiyor ve kariyerinde ilk kez dünya bir numarasında olan tenis oyuncusuna karşı zafer elde ediyordu.
Geçmişten bahsettikten sonra günümüze geri dönüyoruz. Malum, Wimbledon iptal edildi. Roland-Garros, Amerika Açık’tan hemen sonraya alındı. Ayrıca toprak ve çim korttaki bütün ATP ile WTA turnuvaları iptal edildi. Ćorić’in bu konudaki görüşleri, “Roland-Garros’un Amerika Açık sonrasına alınması zorlayıcı olacak. Çünkü bu, tarihte ilk kez yaşanan bir şey. Sert zemin sonrasında hemen toprak zemine geçmek ve bunu bir Grand Slam’de yapmak ilginç olacak. Normal takvimde sert, toprak, çim, sert düzeninde giderken bütün planlarımızı özenle hazırlıyoruz. Bu nedenle iki Grand Slam arasındaki geçiş çok zor olacak.”
Borna Coric
Peki, genç yaşlarında harikalar yaratan Ćorić, kariyerinde oynadığı hangi maçı unutamıyor? Andy Murray’e karşı galip geldiği maç mı? İlk ATP zaferi mi? Yoksa… “2018’de Davis Cup yarı finalinde Frances Tiafoe karşısında aldığım galibiyeti unutamıyorum. O maç beş sete uzamıştı. Tek kelimeyle inanılmaz bir atmosfer vardı. Her anlamda bir heyecan fırtınası yaşanıyordu. Ve o fırtınadan galip ayrılan isim olmayı başarmıştım.”
Hırvat raket, yıl sonlarına doğru 23 yaşını dolduracak. Her ne kadar bir sporcu için genç sayılabilecek bir yaşta olsa da raketi bıraktıktan sonraki planlarını merak etmemek elde değil. Yanıtı ise yalnızca bir şeye odaklı olduğunu gösteriyor. “Açıkçası tenis sonrası hayatımı düşünmedim. Çünkü bütün motivasyonum, ilgi odağım, çalışmam kısacası her şeyim tenisteki oyunculuk kariyerimle alakalı. Olabildiğince uzun bir süre kortlarda kalmak başarılı olmak ve ilerisini sonra düşünmek istiyorum.”
Ćorić, baseline tarafına doğru agresif oyun anlayışıyla rakiplerini boğuyor. Peki, en sevdiği vuruş tarzı ne? “Backhand’i seviyorum. Bildiğin gibi çift el backhand oynuyorum. Forehand’e kıyasla bu vuruşu daha çok seviyorum.” diyor ve drop shot ile ace arasında bir tercih yapmasını istediğimde, “Burada ace diyeceğim. Çünkü rakibinizi her anlamda geçtiğiniz sayı ace.”
Yavaş yavaş kort dışındaki konulara çıkmadan önce tenisteki idolünü, tenis oyuncusu olmasaydı hangi meslekte olmak istediğini ve favori zeminini soruyorum.
Goran Ivanišević… O, bu sporda idol aldığım kişi. Felsefesi, fiziksel dayanıklılığı, oyun okuması her şeyi ile kendime idol aldığım kişi o. Eğer tenis oyuncusu olmak istemeseydim büyük bir ihtimalle boksör olmayı tercih ederdim. Orada da işin içinde zekâ ve güç var. Favori kortum ise kesinlikle toprak zemin.”
Geçtiğimiz ay Michael Jordan ve Jordan dönemi Chicago Bulls’u anlatan The Last Dance, spor dünyasında büyük bir etki yarattı. Vatandaşı Toni Kukoč’un da parçası olduğu Bulls takımına ve belgesele dair Borna, “Hepimiz için çok ilham verici bir belgesel. O takımın mücadelesini, olumlu anlamda doyumsuzluğunu, idmanlardaki sertliklerini, disiplinlerini, kazandıklarında nasıl bir arada olduklarını görüyoruz. Ve kendi hayat felsefemizde, spor kariyerimizde bu unsurları oluşturmak için çabalıyoruz. Bence harika bir iş! Ayrıca Toni Kukoč’u orada görmek de büyük bir keyif.” Tam bu esnada biraz ikilemde bırakan bir soru yöneltiyorum, Kukoč mu yoksa Dražen Petrović mi?
“Bu kesinlikle zor bir soru. İkisini de seviyorum. İkisinin de oyun tarzı ve getirdikleri anlayış farklı ama yarattıkları etki, kariyerleri, başarılarını düşündüğümüzde ayırt etmem imkânsız.”
Borna Coric
Ćorić’in kort dışındaki hayatı ise gayet sade. Arkadaşlarıyla vakit geçirmek, video oyunaları oynamak, tenisle ilgilenmek ve kafasını boşaltmak dışında ekstradan yaptığı bir şeyler yok. “Açıkçası ilginç bir hobim yok. Arkadaşlarımla vakit geçirmekten büyük keyif alıyorum. Bunun dışında kafamı tamamen tenise veriyorum. Antrenman yapıyorum.”
Sonlara doğru yeniden kortlara dönüyoruz ve klasik soruyu yöneltiyorum: Erkeklerde ve kadınlarda tarihin en iyi üçer oyuncusu kim?
“Buna da cevap vermem çok ama çok zor. İki tarafta da net bir ayrım yapmam imkânsız. Çünkü havuz çok geniş, çok kaliteli isimler var. Bu nedenle sanırım bunu da pas geçeceğim, bilemiyorum.”
Son konuşmamız ise yemeklere dair oluyor. Malum, teniste mola sıralarında oyuncular enerji barları, muz, çeşitli içecekler, yemiş veya protein topları gibi şeyler tüketiyorlar. Peki Ćorić, bu ürünlerden en fazla hangisini seviyor? “Mola sırasında birçok şey tüketebiliyoruz. Temel amacımız enerjimizi toplamak, kaslarımızı korumak ve daha iyi dönmek. Ama aralarında en sevdiğim besin kesinlikle muz. Tabii normal hayattaki favori yiyeceğime göz atsak sanırım pizza, bunlardan biri olurdu.
Uygulamada 3M+ kullanıcı'a katılın
En son haberler, sonuçlar ve canlı spor yayınları ile güncel kalın
İndir
Benzer Konular
Bu yazıyı paylaş
Reklam
Reklam