Olimpiyat altınlı ilk kadın tenisçi: Charlotte Cooper

1893, Chicago Fuarı. Thomas Edison’la Nikola Tesla’yı akım savaşları nedeniyle karşı karşıya getiren fuar, endüstri döneminin dengelerini değiştirmişti. Çünkü sanayinin ana gücünü artık gaz değil elektrik belirliyordu. Fransa, bu denklemde zirveye çıkan ABD’yi geride bırakmak istiyordu.

1900, Paris’te hem Yaz Olimpiyatları hem de Dünya Fuarı var. 20. yüzyılın ilk ayları Fransızlar için mükemmel geçiyordu. Zira Japonya’nın çiçek bahçeleri, İspanya’nın sahilleri, Trans-Sibirya Ekspresi ve Elektrik Sarayı gibi birçok önemli yapıyı bir araya getiren Paris Fuarı ve olimpiyat tarihinin ilk kadın şampiyonunu çıkaracak olan "Les Concours Internationaux D'Exercices Physiques Sports" yani Paris Olimpiyatları aynı zaman diliminde yapılıyordu. Charlotte Copper, hem endüstri hem de sosyal dünyanın değiştiği bu dönemde tarihe geçen kadın kahraman olacaktı.

Cooper, 1870 yılında Birleşik Krallık’ta yer alan Ealing’de dünyaya geldi. Fırın sahibi olan Henry ve kilisede görev alan Georgiana Cooper çifti, Charlotte’ın üçüncü yaş gününde ona bileklerine kadar uzanan etek ve bir raket almıştı. Kızlarının raketini elinden bırakmadığını ve uyurken bile tenis eteğini giydiğini gören ailesi, onu bölgedeki tenis akademisine yazdırmaya karar verdi.

Cooper’ın tenis oynama konusundaki becerisi yaşıyla paralel biçimde artış gösteriyordu. Akademideki rakiplerini kolayca mağlup ediyor ve alışılmışın dışında bir sertlikle oynuyordu. Sanki gelecekteki başarılar için bir sinyal veriyordu ve bu sinyal çok geçmeden gerçeğe dönüştü.

Cooper; 1895, 1896 ve 1898 yıllarında Wimbledon şampiyonu oldu ancak 1896’daki zaferinden birkaç ay sonra işitme duyusunu kaybetmişti. Herhangi bir branş için vazgeçilmez olan duyma yetisi başarılı tenisçide olmayacaktı ama bu, onun üç Wimbledon zaferi kazanmasına ve en önemlisi 1900 Paris Olimpiyatları’nda tarih yazmasına engel olmadı.

Paris Fuarı’nın bir parçası olarak düzenlenen olimpiyatta, modern olimpiyat tarihinde ilk kez kadın sporcular yer alıyordu. Olimpiyatları, "Erkek sporcuların katıldığı, belirli aralıklarla yapılan, kadınların da alkışlarıyla katılım gösterebileceği, ciddi bir spor festivali" olarak tanımlayan ve kadınların oyunlara katılımına karşı çıkan modern olimpiyat kurucusu Pierre de Coubertin’e rağmen; 1900 Paris’te tenis, golf, kriket, balıkçılık, binicilik, okçuluk ve yelken branşlarında kadınlar da yer aldı.

11 Temmuz’da tek kadınlar tenis finalinde Charlotte Cooper ve Helene Prevost, Ile de Puteaux’un toprak kortunda yer alan isimlerdi. Maçı kazanan isim modern dönem olimpiyatlarının ilk kadın şampiyonu olacağı için tarihe geçecekti. File oyununa giden, teknik ustalığıyla ve agresifliğiyle dikkatleri çeken Cooper rakibini set vermeden mağlup etti. Cooper aynı organizasyonda RF Doherty’le birlikte çift kadınlar altın madalyasını da kazanmıştı. Ve bütün bunları yapıp tarihe geçerken olanları duyamıyordu.

Olimpiyat sonrası zaferler elde etmeye devam eden başarılı tenis oyuncusu, 1902’de Wimbledon Finali’ne yükselerek bu onuru üst üste sekizinci kez yaşayarak, Martina Navratilova’nın 1982-1990 yılları arasında üst üste dokuz kez finale çıkmasına dek sürecek olan bir rekorun sahibi olmuştu.

Charlotte, 32 yaşına geldiğinde tenis avukatı olan Alfred Sterry’le evlendi 1908’de son Wimbledon zaferini yaşadığında evli bir kadın, beşinci kez Wimbledon şampiyonu olan bir tenisçi ve iki çocuk annesiydi. 1966’da ise modern dönemin kadın kahramanı olarak hayata veda etti.

Hazırlayan: Kuzey KILIÇ