Popüler Sporlar
TÜM SPORLAR
Tümünü göster

Arda Coşkun ile koronavirüs salgınının sporcular üzerindeki etkisine dair

Eurosport Türkiye

Yayınlandı 02/04/2020 - 19:30 GMT+3

Spor psikoloğu Arda Coşkun, koronavirüs salgınının sporcular üzerindeki etkisine dair Hasan Al'ın sorularını yanıtladı.

Santiago Llorente mit 61 Jahren an COVID-19 gestorben

Görsel kaynağı: SID

Toplum sağlığı açısından sosyal olarak izole yaşadığımız şu günler hepimiz için olduğu gibi sporcular için de psikolojik olarak zorlu geçiyor. Bir spor psikoloğu gözüyle bu dönemi genel olarak nasıl değerlendirirsiniz?
Çok travmatik bir süreç tabii ki herkes için. Sadece sporcular için değil. Bütün dünya etkileniyor, yerel bir şey değil. Bu salgın; uzun süredir ilk kez karşılaşılan bir şey ve tüm insanlığı çok hızlı bir şekilde etkiledi. Bu durumun tabii ki birçok yan etkisi var. İnsanlar doğal olarak işin fiziksel yanına odaklanıyor çünkü ilk önlemler öyle olmak zorunda. Ama bence süreç uzadıkça işin psikolojik boyutu ön plana çıkacak. İnsanlar şimdiden yeni düzene adapte olmakta zorlanıyorlar. Bu çok doğal. Tabii ki teknolojinin hayatımızdaki yeri her zaman çok büyüktü. Ancak seçme şansımız vardı. Şu anda seçme şansımız yok. O yüzden sadece evde olmak, seçim şansınızın elinizden alınması başlı başına çok travmatik şeyler. Herkes doğal olarak çok kaygıl. Çünkü bilinmezlik ve sürecin uzaması çok uzun sürdü. Virüs ülkeye ne zaman gelecek, ilk vakalar ne zaman görülecek veya kaç kişi etkilenecek gibi sorular zaten uzun süredir toplumun kafasında olan şeylerdi. Daha sonraki süreçte de kaygı hâlâ devam ediyor.
Diğer taraftan işe sporcu gözüyle baktığımızda bu sürecin ekstra zorlukları ve sporcuların avantajlı tarafları olabilir. Dezavantajları şu; ülkemizde futbol, voleybol ve basketbolda ligler bir hafta daha devam etti. Onun vaka sayısında bir etkisi olacaktır diye tahmin ediyorum ve maalesef vakaların çıktığını üzülerek görüyoruz. İşin bir o kısmı var. Bunun dışında, sporcular gerçekten de sosyal varlıklar. Belki de bizden bile daha fazla sosyal etkileşimde oluyorlar. Özellikle takım sporcularını göz önünde bulundurursak. Hatta bireysel sporcular da öyle, onlar etraflarında bir ekip olduğu için birlikte çalışmaya alışık insanlar. Süreç böyle gelişince tabii ki herkes evlerine kapandı. Herkes kendi çalışmalarını sürdürmeye çalışıyor. Hedefler farklılaşsa bile herkes için çok zor bir süreç. Çünkü olimpiyata hazırlanan bir sporcuyu düşünün, olimpiyatlar ertelendi. Veya olimpiyatlar için kota almayı düşünen bir sporcu için bütün süreç değişti. Beraber çalıştığımız sporculardan birkaçı bu süreçlerden geçtiler ve geçiyorlar. Olimpiyata kota almak adına puan toplamaya çalışan ve hesap yapan sporcular için bir anda her şey değişti. Onun dışında bir altyapı sporcusunu düşünün, orada da okul faktörü devreye giriyor. Aslında hem öğrenci hem sporcu olan bir kitleden bahsediyoruz. Altyapıda bütün spor müsabakaları iptal oldu. Bu sezon nasıl geçecek, nasıl bitecek, ne zaman başlayacak, bu belirsizliklerin hepsi aslında kaygı verici durumlar. İşin özü, ister sporcu olun ister olmayın hepimiz için çok travmatik ve kaygı verici bir süreç.
Bu dönemde sporcuların sosyal medya hesaplarından bireysel antrenman yaptıkları görüntüleri paylaştığını görüyoruz. Evde kalan bir sporcu bireysel olarak antrenmana devam etmek için motivasyonu nasıl sağlıyor?
Bildiğim kadarıyla profesyonel düzeyde olan çoğu kulüp bireysel antrenman yapma konusu organize edebildi. Birçok kulüp sporcularına fiziksel bir program verdi. Onun dışında çoğu sporcuya bir beslenme programı verildi. En azından benim çalıştığım kulüplerde bunlar yapıldı. Günlük olarak geri bildirim alınıyor.
Sosyal medyanın bu dönemde aktif olacağı aşikârdı. Özellikle göz önünde olan sporcuların günlük rutinler oluşturmaları ve çalışmaya devam etmeleri altyapı sporcuları için bence büyük bir motivasyon kaynağı.
Bence sporcuların motivasyon kaynaklarına dair birkaç tane kavram var. Birincisi, içsel motivasyon. Motivasyonu çok kabaca dışsal ve içsel olarak ikiye ayırırız. İçsel motivasyon şunu ifade ediyor: Koşullar ne olursa olsun sporcunun yapmaya devam edebilme isteği. Ucunda herhangi bir ödül olmasa bile keyif alarak devam edebilme hissi. İçsel motivasyonu tetiklemek bence bu süreçte önemli faktörlerden. Bu dönemin ana konseptlerinden biri dezavantajı avantaja çevirmek olmalı. Bu içsel motivasyonu uzun süredir yaşamamış sporcuların kendi kendilerine kaldıklarında bunu tekrardan su yüzüne çıkarma çabaları en aktif olarak kullanabilecekleri temalardan biri.
Hedeflerin devamı, bir diğer önemli nokta. Sporcuların sonuç hedefleri şu anda yok. Ancak kendi süreç hedeflerini tekrardan aktive etmek için bu dönem bir fırsat olabilir. Çünkü çoğu elit sporcu öyle bir yoğun gündemdeydiler ki bırakın kendilerini değerlendirmeyi o rutinin dışında pek bir şey yapmaya vakitleri kalmıyordu. Aynı şekilde altyapı sporcuları da hem okul hem de müsabaka olduğu için kendileri adına farkındalık yaratacak zamanları yoktu. Bu dönemin artılarından biri bu farkındalığı kazanacak bir zaman dilimi olması. Bu hepimiz için geçerli aslında sadece sporcular için değil. O yüzden sonuç hedeflerinden süreç hedeflerine kaymak, içsel motivasyon kaynaklarını zenginleştirebilmek, onları fark edebilmek ve anlam yüklemek en etkili yöntemler. Sporcular, “Bu dönemde ben bu emekleri gösterdikten sonra, dünya normale döndüğünde bir adım önde olacağım” düşüncesine inanabiliyorsa kendi çalışmalarına devam edebiliyorlar. Tabii bu noktada mental olarak destek almaları önemli.
Liverpool
Dezavantajı avantaja çevirmekten bahsettiniz. Sporcular bunu hangi yolla yapabilir?
Şöyle bir örnek vereyim. Çalıştığım elit seviyedeki sporculardan biri ağır bir sakatlık geçirmişti. Bir sene boyunca tedavi ve rehabilitasyon sebebiyle müsabakalardan uzak kaldı. O sporcu şunu demişti :“Şu anda bu sakatlığı kendi rutinim içinde olacaktım ve mental destek almaya fırsat bulamayacaktım. Belki ben şu anda antrenman yapamıyorum ama psikolojik destek alıyorum ve aynı zamanda beslenme uzmanıyla çalışarak doğru bildiğim yanlışları düzeltiyorum. Bu sakatlık döneminin artısı benim için bu yönleri geliştirmek oldu.” Şu an içinde bulunduğumuz durum, sakatlık psikolojisine çok benziyor. Sakatlık döneminde de sporcular üç aşağı beş yukarı şu andakine benzer bir durum yaşıyorlar. Buna ek olarak bir fiziksel bir acı eşlik ediyor tabii.
Fiziksel temasımız yok ama ilişkide kalmak bence bu dönemde en büyük artılardan biri. İlişkide kalmaya devam etmeli bütün sporcular, özellikle takım sporlarından bahsediyorsak. Bu, bence dezavantajı avantaja çevirmek için yollardan biri. Çünkü günlük rutinlerde yüz yüze olsanız bile iletişim bozuklukları yaşanıyor. Üç aşağı beş yukarı hepimiz aynı koşullardayız. Önceliklerimiz çok değişti. Öncelikler takım değerlerini paylaşmak olabilir mesela.
Gün içerisinde bir rutin belirlemek ve fiziksel antrenmana devam etmek bir avantaja çevirme yöntemi olabilir. Bu sadece sporcular için geçerli değil bence, düzenli egzersiz yapan bireyler için de geçerli. Beslenme düzeni yine dikkat edilmesi gereken noktalardan biri.
Evde yapabileceğiniz kadarıyla branşa özel teknik çalışmalar yapılabilir. Belki çok kısıtlı çalışmalar olacaktır ama en azından odaklanma şansınız var. Onun dışında zihinsel antrenman yapın. Aslında bence bu süreçte avantaj elde etmenin en önemli noktalarından biri bu.
Bol bol okumak ve gelişmeye devam etmek önemli. Çünkü bence bu dönemin en büyük kazançlarından biri birçok kültür kaynağının ücretsiz erişime açılması oldu. Ulaşılabilir kaynak sayısı arttı ve bunu değerlendirmek faydalı olacaktır.
Bütün spor müsabakaları şu an askıda ve birçoğunun nasıl devam edeceği henüz belli değil. Liglerin ve müsabakaların kaldığı yerden devam etmesi halinde sporcular bu duruma nasıl hazırlanacak? Psikolojik olarak güçlü olan ya da destek alan sporcuların bu süreçten daha az kötü etkileneceğini söyleyebilir miyiz?
Çalıştığım birçok sporcu kaygı, motivasyon düşüklüğü ve hedefsizlikten bahsediyor. Bu dönemi iyi geçiren ve süreci doğru yöneten sporcular süreç bittiğinde adaptasyonu çok daha hızlı ve kolay yapacak. Ama bir planı olmayan, kendini öğrenmeye kapatan, beslenmesine dikkat etmeyen sporcular için bundan sonraki dönem de çok kolay olmayacak maalesef.
Bu süreç belki zorunlu olarak yaşadığımız bir süreç ama bundan öğrenebileceğimiz şeylere odaklanmamız gerekiyor. Benim en sevdiğim sözlerden biri, “Kontrol edebildiğin şeyleri kontrol etmeye çalış”. Bu zihinsel yapıyı sporcularda oluşturmaya çalışıyoruz ama şu sıralar çok daha önemli ve değerli bu söz. Ben sporculara da bunu öneriyorum. Şu anda kontrol edebildiğin neler var elinde? Dışarı çıkmayı, antrenman yapmayı kontrol edemiyorsun. Ama evin içerisindeki atmosferini yaratabilmek senin elinde. Evin içerisinde bir program ve rutin oluşturabilmek senin elinde. Hâlâ ufak seçimler yapma şansı var. İzole oluyoruz ve dünya birbirinden uzaklaşıyor. Bu durum insanda izolasyon hissini yoğunlaştırıyor ve kontrolü kaybettiğini hissediyor birçok insan aslında. Şu anda, “Hayatımın üzerinde kontrolüm yok.” hissi toplumun genelinde çok fazla var. Sporcularda da aynı durum geçerli. Ama bunu değiştirmemiz gerekiyor. Tamam evet, belki büyük resimde kontrol edebildiğimiz şeyler azaldı ama hâlâ kendi hayatımızla ilgili seçim şanslarımız var. Günde beş film izleyip beslenmeye hiç dikkat etmeden ve antrenman yapmadan günü geçirmek de bir seçim; fiziksel aktiviteye zaman ayırıp düzenli beslenmek de bir seçim. Yani seçme şansımız hâlâ var. Bu nedenle sporculara, aslında herkese, önerim “kontrol edebildiğin şeyleri kontrol etmeye çalış”. Bu müsabakada da böyledir aslında. Çoğu sporcu hakemle uğraşır, saha zeminine ve malzemeye odaklanır. Bu mental yapının sonu çoğunlukla başarısızlık ve hayal kırıklığı olur. Çünkü senin kontrolünde olmayan bir alanda savaşmak aslında boşa efor sarf etmekten başka bir şey değildir.
Sporcularda bu döneme özgü gözlemlediğiniz davranış örüntüleri ya da davranış değişiklikleri var mı?
Kaygı seviyesinin artması ve sıkılganlık bu dönemde daha çok gördüğüm şeyler. Evde kalırken bir şeyler yapamama ve yaratıcı olamama da rastladığımız şeyler.
Bu tarz olumsuzlukları önlemek için yazmak ve okumak önemli olabilir. Özellikle yazmak kısmını ben çok öneriyorum sporculara. Bir günlük tutabilir ya da belirli aralıklarla yazabilirler. Çünkü bu dönemin içinden geçerken duygularını analiz etmek de çok büyük bir artı bence. Bazı sporcular böyle dönemlerde duygularından uzaklaşmaya çalışıyor. Yazmak, duygularla yüzleşmek için bence güzel bir yol.
Örneğin sen bir basketbolcusun ve bu dönemde antrenman, maç yapamıyorsun. Otur mesela basketbolun senin için değerini düşün. Çünkü normal hayatın akışında buna vakit olmayabiliyor. Çalıştığımız çoğu sporcu rutine düştüğüne inanabiliyor ve sezon içerisinde antrenmandan sıkılabiliyor. Şu anda aslında spor yapmanın değeri çok daha arttı. Bu süreç bittikten sonra geri dönüp baktıklarında sporcuların kendi hayatlarıyla ilgili çıkaracakları çok önemli geri bildirimler olacak.
Rudy Gobert
Geçtiğimiz günlerde bir canlı yayına bağlanan Beşiktaş teknik direktörü Sergen Yalçın’a futbolcuların bu dönemde ne yaptığı sorulduğunda “Oyuncularımdan hiç haberim yok” diye cevap vermişti. Bu dönemde teknik ekipler nasıl çalışıyor? Gerçekten bir iletişim kopukluğu söz konusu mu? Beraber çalıştığınız takımlar bu süreci nasıl yönetiyor?
Benim çalıştığım kulüplerde durum biraz daha farklı işin açıkçası. Her sporcu için kişiye özel bir beslenme ve fiziksel egzersiz programı verildi. Bu aynı zamanda denetleniyor da. Sporcuların günlük rutininde ne yaptığı, kaç kilo olduğu takip ediliyor. Bence zaten olması gereken bu. Sergen Yalçın’ın açıklamasını ben de gördüm ve şaşırtıcı geldi. Çünkü bence takımın lideri antrenördür. Teknik direktörün bu yapının başı olması ve ilham vermesi gerekiyor. Böyle dönemlerde sporcuları daha fazla kontrol etmesi gerekiyor.
Takım sporları yapan sporcular için bu kadar uzun süre bireysel antrenman yapmak hiç alışık olmadıkları bir durum. Olimpiyatlar için hazırlık yapan bir jimnastikçiyle sezonu askıda olan bir basketbolcuyu karşılaştırdığımızda, bireysel branşlarda mücadele eden sporcuların bu duruma bağışıklığının daha fazla olduğu söylenebilir mi?
Olabilir, ama çok net şeyler söylemek doğru değil. Bireysel farklılıklar daha ön planda bence bu konuda. Takım sporcusu veya bireysel sporcudan ziyade bu konuda benim daha çok önemsediğim sporcunun mizacı. Kimileri sosyal bağa daha muhtaç. Bireysel sporcuyu sahada yalnız görüyoruz aslında ama onların da etrafında bir ekip var tabii ki. Bana sorarsanız, bireysel spor takım sporu ayrımından ziyade bireyin mizaç özellikleri ve karakter yapısı daha etkili. İçinde yaşadığımız durum aynı olsa bile hepimiz farklı algılıyoruz.
Bir sporcu, güçlü bir rakiple karşılaştığında maça yenileceğini düşünerek çıkıyorsa ve maç içerisinde efor sarf etmiyorsa, bu dönemden geçerken de kendinde benzer dirençler keşfedecek belki. Yine bahsettiğim noktaya geliyoruz. Bir zorlukla karşılaştığımda veya kontrol hissim azaldığında buna nasıl tepki veriyorum, hangi yolları izliyorum, bunlar ne kadar işime yarıyor?
Bu sürecin zorluklarından bahsettik. Bu dönemde kaygıyı azaltmak ve psikolojik iyi oluşu sağlamak için sporculara önerileriniz olur mu?
İlk önerim, sosyal bağı hiçbir zaman koparmayın, lütfen. Özellikle takım arkadaşlarınız, antrenörünüz ve teknik ekiple sürekli iletişim halinde kalmaya çalışın. Günlük rutinler hazırlayın ve bu rutine ne kadar uyabildiğinizi analiz edin. Uyamadığınız noktaları revize edin.
İşin fiziksel tarafına ve beslenme tarafına mutlaka önem verin. Sporcuların hem beden algıları hem de beslenme düzenleri işin mental tarafını etkiliyor. Düzenli olarak yazmaya çalışın. Hangi duyguları daha yoğun olarak yaşadınız? Bunları tanımaya ve ifade etmeye çalışın. Mutlaka önerdiğim şeylerden biri bu.
Hedefler belirlemeye çalışın. Bunlar muhtemelen sonuç hedefleri olmayacaktır ama bu süreci geçerken hangi hedefleri koyabilirsiniz bunun üzerine düşünün. Müsabakalarınızı izleyin ve analiz edin. Ulaşılabilir değilse müsabakalarınız, branşınızla ilgili üst seviye müsabakaları izleyin.
Uygulamada 3M+ kullanıcı'a katılın
En son haberler, sonuçlar ve canlı spor yayınları ile güncel kalın
İndir
Benzer Konular
Bu yazıyı paylaş
Reklam
Reklam