Popüler Sporlar
TÜM SPORLAR
Tümünü göster

Haven Shepherd ile mucize çocuk olmak ve fazlası üzerine

Eurosport Türkiye

Yayınlandı 05/07/2020 - 12:03 GMT+3

Bengi Yıldırım ve Kuzey Kılıç, spor tarihinin en özel hikâyelerinden birine sahip olan Haven Shepherd ile röportaj yaptılar.

Haven Shepherd

Görsel kaynağı: Eurosport

Milenyumun üçüncü yılı bol bol mucize ve paralel olarak hüzün içeriyordu. 1 Şubat’ta tarihin ikinci uzay mekiği kazası Columbia Uzay Mekiği Kazası olarak adlandırıyor, STS-107’deki yedi astronot da hayatını kaybediyordu. Cezayir’in kuzey kısmında yer alan Boumerdès’da 2200 kişinin ölümüyle sonuçlanan deprem meydana geliyordu. İran’ın güneydoğusunda meydana gelen depremde ise 40,000’in üzerinde hayat sona eriyordu.
Mucize olarak nitelendirebileceğimiz şeyler de vardı elbette. Dünya’dan yaklaşık 12,400 ışıkyılı uzakta bulunan ve Akrep takımında yer alan PSR B12620-26 b adlı gezegen, insanoğlunun keşfettiği en eski gezegen olarak tarihe geçiyordu. 1993’te keşfedilen gezegenin 13 milyar yaşında olduğu resmîleşiyordu. Ayrıca 1990’da başlayan ve 2010’lar sonrasındaki sağlık çalışmalarında ana kaynak olarak gösterilen İnsan Genom Projesi, Nisan 2003’te tamamlanıyor ve tüm dünyada büyük bir yankı uyandırıyordu.
Sonralardan “mucize çocuk” olarak adlandırılacak olan Haven Shepherd, İnsan Genom Projesi’nin tamamlandığı tarihten tam bir ay önce dünyaya geldi. Kendisine “mucize” etiketini getiren talihsiz olay ise Saddam Hüseyin’in yakalanmasından yaklaşık bir yıl sonra yaşanacaktı.
Mucize çocuğu kendi ağzından tanıyalım.
Haven Shepherd; Eurosport Türkiye ekibinden Bengi Yıldırım ve benim zoom kameramızda görünüyor. Röportajı yaptığımız saatlerde Türkiye’de hava kararmaya doğru yaklaşıyor Haven Shepherd’ın kamerasında ise güneş ışıkları daha ilk dalgalarını yayıyor.
Telefon kamerasıyla bir akademinin önündeki bankta otururken, “Merhaba! Röportajda bulunduğum için çok mutluyum. Umarım orada herkes iyidir.” diyor.
Karantina günleri yavaş yavaş sona ererken Haven, kısa geçmişe dair yorumlar yapıyor. “Karantina dönemi biraz değişikti. Yapabildiğim kadar, antrenman yapmaya çalıştım. Bir programa bağlı olduğumda çok iyi çalıştığım için bu şekilde biraz zor oldu. Karantina hayatım uyanmak, bir programı takip etmeye çalışmakla geçti. Vücudum zayıflıyordu, kas kütlesi kaybediyordum çünkü iki ay kadar hiçbir şey yapmadım. Bir aile dostumuzun evinde kürek çekme aleti vardı, ben de oraya gidip bir saat kadar kürek çekiyordum. Karın çalıştım, kalp ritmimi yüksek tutmaya ve formda kalmaya uğraştım.”
Sonrasında Haven Shepherd’ın hikâyesini keşfeden Bengi Yıldırım, ondan bu olayı öğrenmek istiyor. Haven biraz duraksıyor, kafasını sallıyor, son ifadesinde beliren gülümsemeyle birlikte, “Beni tanımayanlar için, ben Haven Shepherd. İki bacağım da diz kapaklarımın alt taraflarından kesildi. Her şey ben 14 aylıkken başladı. Annemle babam evlilik dışı bir ilişki yaşamışlar ve ben doğmuşum. Bu da Vietnam’da kabul edilen bir şey değil. Onlar da ancak bir şekilde beraber olabileceklerini düşünmüşler, üzerlerine bir bomba bağlayıp beni kucaklarına almışlar. Patlama en fazla bacaklarımı etkilemiş.” diyor.
Doğum kimliğinde Do Thi Thuy Phuong ismi yazılı olan Haven, 1832’lere kadar dünya haritasında yer alan ve kötü şöhretiyle nam salan Champa Krallığı’nın en yakın merkezlerinden olan Quang Nam’da doğmuştu. Bu talihsiz olay yaşandığında da oradaki evlerindelerdi.
Olaydan sonra Haven’ı hastaneye götüren kişi anneannesi. Haven, Vietnam’ın sıralı yoğun dağ ve ormanları arasında uzun bir motor yolculuğuyla anneannesi tarafından hastaneye yetiştirilmeye çalışırken şoka girmemiş. Hastanede yapılan ilk müdahale, enfeksiyonu önlemek için bacaklarını diz altından ampüte etmek olmuş.
Anneanne ve dede, hem Haven’ın durumuna hem de onun annesi ile babasının ölümlerine üzülürlerken aynı zamanda maddi olarak kötü durumda olmalarından endişelenmişler. Masrafı yüksek olan bu tedaviyi karşılamak için yeterli gelirleri yoktu. Ve sonunda gazeteye bir ilan vermişlerdi: “Umuyoruz ki bu içler acısı durumdaki aileye siz okuyucularımız yardımcı olabilirsiniz.”
Tam bu sıralarda Quang Nam’a 13,853 kilometre uzaklıkta olan Missouri’de bir çift, Haven’ın hayatını değiştirmek için hazırlanıyorlardı fakat onlar, bunu bilmiyorlardı. Kardeşi araba kazasında ölen Rob ile inançlı bir kişilik olan Shelly Shepherd, Vietnam’daki bu olayı duyuyorlar ve oraya gidiyorlar. Ardından ABD’ye dönerlerken yanlarında Haven’ı da getiriyorlar.
Haven, ABD’ye geldikten sonra “mucize çocuk” olarak anılmaya başlıyor. Bu duruma dair şunları söylüyor 17’sine birkaç ay önce giren yüzücü: “Küçükken, ‘mucize çocuk’ olarak anılmak aslında beklentilerin artmasına sebep oldu. Büyürken hep, ‘Ne yapacağım? Kimseyi hayal kırıklığına uğratmak istemiyorum.’ diye düşünürdüm. Ama bugün beni ben yapan şey de bu oldu. ‘İnsanlar benim ne kadar iyi olduğumu düşünüyorlarsa, ondan daha iyi olmalıyım. Daha fazlasını yapmalıyım.’ Artık bunları düşünüyorum. Her zaman ilerlemeye çalışıyorum.”
Haven Shepherd
Doğduktan 14 ay sonra hayati tehlike yaşayan, bu tehlikeyi atlatan ve 16 aylıkken bir okyanus ötedeki şehre taşınan Phuong yani Shepherd, bu aileye dair konuşurken bir hayli sevinç içinde oluyor. “Onlarla çok yakın bir ilişkimiz var. Bence bu normal bir aile gibi olmadığımız için. Annemle babam bize karşı hep çok dürüst olmuştur. Yapmak istediklerimizi yapmamız, kendi kararlarımızı almamız konusunda bize hep güvenmişlerdir. Gerçekten harika bir ailem var. Hala karantina hayatı yaşadığımız için birbirimize pencerelerden el sallıyoruz, sadece görüntülü konuşma yaparak görüşüyoruz.”
Bu arada Haven, Shepherd ailesinin 13 çocuğundan biri. Orta Batı kasabasında yaşayan bu geniş ailede Haven, özellikle ablalarıyla çok iyi anlaştığını belirtiyor. Shepherd’lara dair hemen hemen her şeyi öğrendikten sonra Haven, Vietnam’da anneannesiyle görüşme durumuna dair demeçler veriyor.
“Onlarla görüşmüyorum. Aslında dil engeli olduğu için çok zor. İnsanlar benim hiç tanımadığım bu aileyle bir bağlantım olmasını bekliyorlar. Ama onların benim için yabancı insanlar olduğunu anlamıyorlar. İnsanlar bana bazen, ‘Vietnam’daki dili konuşuyor musun?’ diye soruyorlar, ben de hayır diyorum. Yani Amerika’da büyüyüp yalnızca İngilizce öğrenirseniz, yalnızca İngilizce biliyor olursunuz. Bu böyle olmuyor. İlerde onu görmeyi düşünüyorum ama şu anda bir bağımız yok.”
Haven Shepherd bu demecini verdikten sonra oturduğu banktan kalkıyor, yürümeye başlıyor ve biraz duruyor. Tam bu sırada Bengi Yıldırım, Shepherd’ın eğitim hayatına dair sorular yöneltiyor. “Eğitim hayatım gayet iyi gidiyor. Şu an yaz tatilindeyim. Birkaç hafta önce okul bitti. Son sınıfa geçiyorum, üniversiteye gitmeden önceki son senemdeyim. Son yılımın kesinlikle daha farklı olacağını düşünmüştüm ama yani planlar değişebiliyor.”
Geri kalan kısımdaki ilk noktalarımızı onun yüzme kariyerine dair çiziyoruz. Nasıl oldu da yüzmeye merak saldı Haven Shepherd?
“Küçüklüğümden beri yüzüyorum. Sanırım ilk yüzdüğüm zaman iki yaşındaydım. Çünkü bence ailemin en büyük korkusu, arka bahçemizde havuz olduğu için benim yüzmeyi bilmememdi. Evlat edindiğiniz, bacakları olmayan küçük çocuğun havuzunuzda boğulması fikrinin onları nasıl korkuttuğunu tahmin edebiliyorum. Babam bana yüzmeyi çok küçükken öğrettiği için aslında hep biliyordum. Ablalarım koştuğu için ben de koşuyordum çünkü onlar gibi olmak istiyordum. Ama bazı nedenlerden ötürü koşu sporu bana uymadı. Sonra da ne yapmak istediğime karar vermem gerekti, yüzmeye mi başlayacaktım yoksa koşmaya devam mı edecektim? Annemle düşündük ve yüzmeyi denemeye karar verdik. Oklahoma’da, Edmund’da bir yüzme kursuna başladım ve ilk günden yüzmeye âşık oldum. Sonra da bir yüzme kulübüne girdim ve bir baktım, tam bir yıldır ara vermeden yüzüyordum. Noel tatili geldiğinde heyecanlanıyordum, annem de, ‘Hayır, tatil değil. Bu kursta ara yok Haven, tüm yıl yüzeceksin.’ diyordu. Altı yedi yıldır yüzüyorum, çok acayip, değil mi?”
Kesinlikle öyle! Peki havuza girdiğinde ne hissediyor? “Havuza girdiğim zaman çok mutlu hissediyorum çünkü orası gerçekten kendim olabildiğim tek yer. İnsanlar bazı şeyleri anlamıyorlar. Evet, ben bir sporcuyum, bir sürü şey yapabiliyorum ama insanlar bunun vücudumu ne kadar zorladığını fark edemiyorlar. Sadece yürümek, merdiven çıkmak bile zorluyor aslında. Yüzmek eklemlerimdeki, kaslarımdaki o gerginliği alıyor, yaptığım diğer her şeye mola vermiş gibi oluyorum. Böyle bir bağımsızlık hissi vermesi bile harika. Mesela yeteri kadar hızlı yürümediğim için endişelenmeme gerek olmuyor. Yüzmek benim için böyle bir şey.”
Haven, yüzmeye dair en sevdiği tekniği ve antrenman programını anlatmadan önce, bulunduğu yerden yine yürümeye başlıyor bu sefer koyu mavi renkli, dört kapılı klasik aile arabasına benzer bir arabaya biniyor. “En sevdiğim teknik kurbağalama. Karışık stilde yüzüyorum yani tüm yarış sırasında tekniklerin tamamını kullanırım. Fakat açıkçası kurbağalamayı seviyorum ama gerçi şu an onda çok da iyi değilim. Uzun zamandır yüzmediğim için pek başarılı değilim.” diyor ve antrenman programını anlatıyor: “Şu anki programım biraz garip. Çünkü sabahları yüzebiliyorum ama… Programım şöyle, pazartesi günleri sabah yüzme antrenmanına, saat üçte crossfit’e gidiyorum. Akşamları da yüzme antrenmanlarım oluyor. Haftada üç gün akşamları yüzüyorum, cuma günleri de sabah yüzüyorum.”
Yüzmeye şimdilik ara veriyoruz ve Haven’dan hobilerini sıralamasını istiyoruz. Haven, röportaja arabada devam ederken sürücü koltuğunda olan arkadaşı, “Hobi mi? Onun hobisi kahve içmek” diyor ve Haven, gülerek bunu onaylıyor. “Hobilerim… Bu soruyla beni zorladınız, benim hobilerim neler ki? Sanat, günlük tutmak ve film izlemek. Benim hobilerim bunlar. Arkadaşımın da dediği gibi, kahve. En sevdiğim şey de olabilir.”
“En sevdiğim film Denzel Washington ile Dakota Fanning’in oynadığı Man On Fire. Mükemmel oyuncu performansları var! Dizide ise Criminal Minds’ı seçeceğim.” diyor 17 yaşındaki Haven ve en sevdiği yemeği söylüyor: “Bu zor bir soru. Biftek çok severim. O yüzden onu seçiyorum.”
Haven Shepherd
Haven ayrıca pek de iyi bir aşçı, en azından kendi ifadelerine göre. “Mükemmel bir aşçıyım! Kendi yemeklerimi kendim pişiriyorum. Bir yıl kadar önce başladım, anneme dedim ki, ‘Anne, bana yemek hazırlamana gerek yok. Ben kendim yapabilirim.’ Zaten her gün aynı şeyleri yiyorum. Her sabah yüzme antrenmanından sonra iki yumurtalı omlet, pizza tos, bir de o minik İtalyan sosislerini seviyorum, onlardan yiyorum. Bir de peynir… Sporcu beslenmesine dair ise pek bir şey yok. Protein bar mesela, çok sevmiyorum. Onun yerine bir öğün yemek yemeyi tercih ederim.”
Yüzmeye son yıllarda büyük mesai harcayan Haven, diğer sporlarla arasının fena olmadığını belirtiyor. “Beyzbolu çok seviyorum. Ama geçenlerde Michael Jordan’ı anlatan ‘The Last Dance’ belgeselini izledim. Çok etkilendim, yani sanki tarihi bir dönemi kaçırmışım gibi hissettim. Şu sıralarda basketbola ilgiliyim yani, ama genele bakarsak yüzme dışında en fazla sevdiğim spor beyzboldur. Beyzbolu çok severim.”
2020 Tokyo Paralimpik Oyunları’nın ertelenmesiyle birlikte yaş olarak bir yıl daha kazanan genç yüzücü, “Bir yaş daha büyük olacağım, deneyim kazanacağım. Forma girmek için fazladan bir yılım olacak.” diyor ve ekliyor: “Oyunlara bu sene katılsam ne kadar küçük olacağımı fark etmemiştim açıkçası. Büyümem, kim olduğumu öğrenebilmem, ne yapmam gerektiğini öğrenebilmem için çok büyük bir şans olacak.”
Röportajımızın son demeçlerinde “mucize çocuk” geleceğe dair yorumlar yapıyor: “Bu aralar pandemi yüzünden her şey çok plansız gelişiyor, sürekli programlar değişiyor. Şu an her şey karışık, tekrar forma giriyorum, karantinadan önce olduğum yere, olduğum kişiye dönmeye çalışıyorum.”
“Emin olduğum tek şey var: Çalışmaktan ve umutlu olmakta asla vazgeçmeyeceğim.”
Uygulamada 3M+ kullanıcı'a katılın
En son haberler, sonuçlar ve canlı spor yayınları ile güncel kalın
İndir
Benzer Konular
Bu yazıyı paylaş
Reklam
Reklam