Popüler Sporlar
TÜM SPORLAR
Tümünü göster

Aslıhan Kılıç: "Kazanmak da final oynamak da bir alışkanlık" - Özel Röportaj

Eurosport Türkiye

Güncellendi 07/09/2022 - 19:03 GMT+3

Aydın Büyükşehir Belediyespor'un milli voleybolcusu Aslıhan Kılıç, üç aylık milli takım döneminde kazandığı iki madalyayı, yoğun temposunu, spor psikolojisini ve kulübü ile ilgili hedeflerini Eurosport Türkiye'ye anlattı.

Aslıhan Kılıç

Görsel kaynağı: Eurosport

1998 doğumlu milli voleybolcu Aslıhan Kılıç, 2016-2019 yılları arasında Halkbank'ta, 2019-2020'de ise PTT Spor'da forma giydi. Şu an ise keyif aldığı ve mutlu olduğu Aydın Büyükşehir Belediyespor'da kariyerine devam ediyor.
Yoğun bir sezonun ardından milli takım ile Akdeniz Oyunları'nda gümüş, 5. İslami Dayanışma Oyunları'nda ise altın madalya elde eden Aslıhan, Eurosport Türkiye'den Kaan Meriç'in sorularını yanıtladı.
Öncelikle üç aylık milli takım sürecini Konya'da düzenlenen 5. İslami Dayanışma Oyunları'nda İran'ı 3-0 yenip altın madalya kazanarak kapattığınız için tebrikler.
Çok teşekkürler.
Balkon Şampiyonası’nda Küçük ve Yıldız Milli Takım seviyelerinde başka ülkelere altın madalya vermediğiniz ve domine ettiğiniz dönemler mevcut. 13-14 yaşlarında milli bir sporcu olmak ve başarılar elde etmek nasıl bir duygu? Eğitim süreciniz nasıl ilerledi?
Ben dördüncü sınıfta voleybola başladım. Yoğun bir maratona küçüklükten beri çok alışkınım. Ders çıkışı koştur koştur antrenmanlara git, hafta sonu hem antrenmanlar hem de sınavlara çalışmak derken 10 yaşında bu yoğun tempolara ayak uydurmaya başlamıştım.
98-99 jenerasyonu olarak gerçekten çok önemli bir parça olduğumuzu söyleyebilirim. Küçük Kız Milli Takım dönemindeki ilk Balkan Şampiyonası’nda Türkiye’de oynamıştık ve Ankara’daydık. Siz de biliyorsunuz ki Ankara seyircisi meşhurdur. Küçük Kız Milli Takımı olmamıza rağmen Beştepe Spor Salonu’nu dolu tribünlere oynamıştık ve inanılmaz bir gurur verici olaydı. İlk kez milli takım forması giyiyorsun ve kendi seyircin önündesin… Orada dediğiniz gibi Balkan Şampiyonası serisine başlamıştık. Daha sonra yıldız ve gençler kategorisinde sadece bir kez gümüş madalya aldık, diğer hepsini şampiyon olarak tamamlamıştık. Yanlış hatırlamıyorsam Sırplara karşı yenilmiştik Balkan Şampiyonası’nda. İnanılmaz gurur verici olaylar.
Yaptığımız tempo gerçekten seven ve yapmak isteyen birinin kaldırabileceği düzeyde. Gönülsüz olduğunuz anda voleybol veya hangi sporu yapıyorsanız eğitim arasında seçim yapmak durumunda kalabiliyorsunuz. Çok düzenli, disiplinli ve planlı olmanız gerekiyor hayatınızda.
Çeşitli branşlarda 18 Yaş Altı Millî Takımlarda forma giyen sporcularımızla görüştüğümde çok heyecanlı olduklarını söylüyorlar. Ancak onları mücadele içerisinde gördüğümde pek de öyle gözükmüyorlar. Sizler sahadayken nasıl hissediyordunuz?
Ben hala her maça çıkmadan önce stresten ve heyecandan karın ağrısı yaşıyorum…Buna sahip olmanın çok önemli olduğunu düşünüyorum. Böyle bir duygu ve his fazlalığının elbette zararı var. Bunu kontrol edebildiğiniz düzeyde sizin heyecanlanmanız, ilk kez maça çıkıyormuş gibi hissetmeniz maça da odaklanmanızı sağlıyor diye düşünüyorum. Kontrol edebildiğim sürece, şu anda yaşadığım bu heyecan ve stresin hayatımda olmasını istiyorum.
Üç aylık milli takım sezonunu Akdeniz Oyunları’nda, gümüş İslami Dayanışma Oyunları'nda ise altın ile kapattınız. Akdeniz Oyunları’nda alınan gümüş madalyaya çok çok üzüldünüz. Ancak Konya’da şampiyon olmayı başardınız. Şampiyon bir ekibin parçası olmak, ‘Bunu da başardım’ diyebilmek sizin için nasıl bir duygu?
Hangi turnuva olursa olsun finallerde oynamak çok önemli çünkü kazanmak da final oynamak da bir alışkanlık. Biz bu sene kurulan milli takımla bunun adımını attığımızı düşünüyorum. Takım olarak kazandıkça özgüvenimiz ve bütünlüğümüz artıyor. Kazanma alışkanlığına sahip olduğunuzda katıldığınız turnuvalarda ‘Kazanacağım’ diyerek özgüvenli bir şekilde oynuyorsunuz. Bir gümüş ve bir altın madalya bizim için çok önemliydi. Gümüş madalyamız keşke altın olsaydı…İçimde hala burukluk var o final maçına dair. Yine de iki madalya ile milli takım sürecini tamamlamak inanılmaz bir gurur verici ve mutlu edici bir durum.
Aslıhan Kılıç
Kulüp sonrası milli takımda üst düzey bir kampta yer almanın ne gibi zorlukları oluyor? Dinlenmeden deyim yerindeyse askeri bir kampa girdiniz.
Evet…Ligimiz zaten çok yoğun. Avrupa’da da oynayıp, seyahatler, deplasmanlar yapınca sekiz aylık süreçte üç günde bir maç yapmadığım hafta yoktu. Hazırlık dönemini sayınca belki de 9-10 aya tekabül ediyor. Sezon sonrasında yanlış hatırlamıyorsam 10-11 gün kadar boşluğum vardı. 8-9 Mayıs gibi kampa girdik ve 3-3,5 ay boyunca sadece 10 günlük bir tatilimiz oldu. Çok yoğun bir tempo. Bakıyorsunuz, sezon yeni bitmiş ve milli takım temposu başlıyor. O bitiyor, daha sonra kulüp temposuna geri dönüyorum. Bir döngü içerisindeyim ancak herkese dediğim gibi milli takımda olmak gurur verici. O yüzden bir haftalık boşluk mental ve fiziksel açıdan benim yenilenmemi sağlıyor. Milli formayı maçlarda üstümde taşıyıp ve terletmek için çok ayrı bir hazırlık süreci yapıyorum. Fiziksel süreç yoğun geçiyor olabilir ama kesinlikle üstesinden gelebiliyorum.
Sultanlar Ligi’nin de ace canavarlarından birisin. Son zamanlarda ace’lerin ile aslında büyük beklentiler yarattın ve karşıladın da. Bir forvetin ceza sahası içerisinde yarattığı özgüven veya bir basketbolcunun ceza şutlarında yarattığı özgüveni aslında senin servislerinde de hissediyoruz. Tabii ki çalışmalar yapıyorsunuzdur ama püf noktası nedir?
Öncelikle güzel övgüleriniz için teşekkür ederim. Tabii ki takımla yapılan normal çalışmalarıma devam ediyorum. Biraz daha odaklanıp, yalnızca tek bir hedefi bulmaya çalışmayarak, ‘Daha nasıl zorlayabilirim?’ ya da ‘Hadi, bunu oyuncunun sağına, soluna ya da önüne atayım’ şeklinde kendi zihnimde küçük hedefler belirliyorum. İyi yaptığım bir şeyi mükemmelleştirmek için çok çalışıyorum. Riskli bir servis kullandığımı düşünüyorum. Ace olabilmesi için belirli riskleri göze alıyorum ve kaçması da muhtemel çünkü topa sürat kazandırmaya çalışıyorum. Bazen aksadığım dönemler oluyor. Antrenmanlarda çok hata yaptıysam muhakkak ekstra çalışırım. ‘Nasılsa ben kötü servis atmıyorum’ deyip, bir tarafa atmıyorum.
Beklenti oluşturmak kısmına değinecek olursam evet, çok hoşuma gidiyor. Servise gittiğim zaman hem takım arkadaşlarım hem de antrenörlerim, belki de dışarıdan izleyenler, benden servis serisi bekliyor. Bu durum benim hoşuma gidiyor çünkü insanların böyle düşünmeleri beni motive ediyor. Tabii, küçük bir baskı da olmuyor değil…O turu tek bir servisle geçersem kötü hissedebiliyorum çünkü kendimde de ister istemez beklentim artıyor. ‘İyi servis kullanmam gerekiyor’ diye düşünüyorum. Ancak bu durumun beni pozitif yönde etkilediğini düşünüyorum.
Temmuz ayında milli voleybolcumuz Efe Bayram ile gerçekleştirdiğim röportajda maç içi değişkenlerle ilgili soru sormuştum. Takım olarak düştüklerinde nasıl ayağa kalktıklarını merak etmiştim. Çünkü bazı şeyler doğaçlama gerçekleşebiliyor. Teknik konuşmaların, taktik anlayışların veya yeteneklerin maç içerisindeki çoğu şeyin değiştirdiğini görüyoruz. Milli bir voleybolcu olarak her şey kötü giderken nasıl toparlanıyorsunuz?
Dediğiniz gibi yeteneklerin, taktik ve teknik kısımlarında haricinde bence bir sporcunun en kuvvetli olması gereken yönü mental antrenman yapması. Mental sağlık bence çok önemli. Mental antrenman yapabilmek ve güçlü olmak için son bir yıldır psikolog ile çalışıyorum. Tabii ki bunun arka planda çok fazla egzersiz ve düşünmek yatıyor. Bunlara alışkın olduğum için saha içerisinde kendime ‘Tamam, bu sayı gitti. Şimdi bir sonraki sayıya odaklanacaksın’ diyorum. Pozitif şeyler söylediğim zaman odaklanan ve motive olabilen bir sporcuyum. ‘Zaten bunu yapabileceksin. Hata yaptın diye kötü bir oyuncu değilsin. Çok kötü gitmiyorsun’ şeklinde motive edici sözler kullanarak kendimi oyunda tutup kendimi daha yükseğe çıkarmaya çalışıyorum. Sporcunun ‘Hadi, fitness yapalım, kasları geliştirelim, saatlerce antrenman yapalım’ demesinin yanında maç içerisinde psikoloji savaşları da var. Bu açıdan güçlü olmak ve mental sağlığı sürdürmek için bir sporcunun çalışmalar yapması gerektiğini düşünüyorum.
Aydın Büyükşehir Belediyespor ile yola devam ediyorsunuz. Kulüp yönetimi ve halk sizi çok sevdi. Siz de aynı şekilde çok güzel karşılık veriyorsunuz. Böyle bir ilişki sonrasında Avrupa arenasına çıktınız. Özellikle CEV Challenge Cup’ta büyük bir tecrübe elde ettiniz. Challenge Cup süreci sizin için nasıl geçti?
Kulüp ve şehir daha önce bu organizasyonda yer aldığı için Avrupa macerasına aşinaydı. Aydın seyircisi inanılmaz gerçekten. Evimizde oynadığımız lig ve Avrupa maçlarımız çok keyifli oluyor. Benim ilk Avrupa tecrübemdi. O yüzden benim için bu maceranın hayatıma çok büyük katkısı olduğunu düşünüyorum. Avrupa’da kulüpler bazında mücadele etmek hangi kupa olursa olsun bir basamak benim için. Çok daha büyük hedeflerim var. Gelecek zamanlarda daha yukarılarda olmak istiyorum. Bu açıdan kendime adıma ve takımım adına güzel bir süreç geçirdiğimizi düşünüyorum. Her maç çok zorluydu. Yarı finalde önemli bir voleybol ekolunun takımıyla karşılaşmıştık. Savino del Bene Scandicci takımı için maçın kağıt üzerinde kolay geçeceğini düşünüyorduk. Ancak sahanın içinde çok iyi bir takım vardı ve çok iyi mücadele ettik. İlk maçı kazanabilseydik sonuç çok daha farklı olabilirdi. Burada 3-2 kaybettik. İtalya’da ise 3-1 kaybettik. Madalya olmasa bile yarı finale kadar yükselmek ve iyi takımlara karşı böyle mücadeleler sergileyebilmek çok önemliydi. Bireysel ve takım anlamında çok mutluyum. Aydın’da sezona her zaman Avrupa kupalarına katılma hedefi ile başlıyoruz. Bu sezon da aynı hedeflerle yola çıkacağız. Umarım Avrupa’da tekrar bir mücadele içerisine gireriz.
Sporcu kişiliği ve yaşantısıyla örnek aldığın bir sporcu var mı?
Bir kişiyi asla söyleyemem. Her branştan ve her sporcudan hem oyunuma hem de karakterime bir şeyler katmaya çalışıyorum. Novak Djokovic’in yaptığı bir hareket beni inanılmaz etkiliyor veya Neslihan Abla’nın yaptığı bir şey olabilir…Küçüğümden büyüğümden bir şeyler öğrenmeye çalışıyorum. Bu yüzden tek bir kişinin arkasından ilerliyorum diyemem. Örnek aldığım diğer tüm sporculara haksızlık etmiş olurum.
Peki, haksızlık ettiğini düşünmesek kimi söyleyebilirsin?
Ooo, çok zor.
En azından voleybol harici biri olsun ve darılmaca, gücenmece olmasın…
Son zamanlarda NBA’i takip ediyorum. Oyununu ve takım içerisindeki iletişimini çok beğendiğim için Stephen Curry demek istiyorum.
Voleybolcu olmasaydın hangi sporda ilerlemek isterdin?
Çok zor bir soru. Küçükken birçok spora ilgim vardı. Çok aktif bir çocuktum. Neredeyse her sporu denedim. En sonunda ise voleybola karar vermiştim. Galiba…Ne olursa olsun voleybolu seçerdim diye düşünüyorum…Belki tenis olabilir. Farklı bir şey, bireysel bir spor denemek isteseydim tenis seçerdim.
Takım sporu mu yoksa bireysel spor mu?
Hmm, takım sporu demek istiyorum.
Peki, galibiyetler ve yenilgiler takımca göğüsleniyor. Bunun bir etkisi var mı?
Bir takım ruhu ve takımdaşlık duygusu çok farklı. Bu yüzden takım sporunu tercih ettim. Bireysel sporlara baktığımız zaman tabii ki başarıda ve başarısızlıkta sorumluluk çoğunlukla sporcuda oluyor. Kaybedildiği zaman sorumluluğun dağıtılmasından değil, takımla yapılan çalışmaları ve aktiviteleri daha çok sevdiğim için böyle bir tercihte bulundum.
Hangi kategoride olursa olsun voleybola yapılan yatırımın karşılığında alınmayan madalyalar ve zaferler konuşuluyor. Genç bir sporcu olarak, milli bir sporcu olarak neler düşünüyorsun bu konu hakkında? Evet, yatırımlar söz konusu ve bence karşılığı da var. Ama insanlar bu sonuçlarla tatmin olmuş değil diye düşünüyorum.
Beklentiyi yükselten faktörün, Türk kadınlarının son dönemde ortaya koyduğu harika grafik olduğunu düşünüyorum. Yatırımlar bunun beraberinde geliyor, esas amaçlanan şey ise yükseliş grafiğini sürdürmeye destek olmak ve daha güçlü zaferlere giden yolları açabilmek. Her sporda olduğu gibi voleybolda da iyi gününüz ve kötü gününüz olabilir. Biz olimpiyat madalyası alabilecek potansiyelde bir ülkeyiz. Çeşitli sebeplerden dolayı kötü bir maç veya kötü bir turnuva geçirdiğinizde bu sizi kötü takım yapmaz. Hemen peşinden toparlanıp eskisinden daha iyi olmak ise sizin iyi bir takım olduğunuzu gösterir. Ve Türk takımı kesinlikle çok iyi bir takım. Bizler profesyonel sporcularız, her zaman eleştiriye de açığız tabii ki. Yalnızca bunun bir dozajı olduğuna inanıyorum. Milli forma giyen sporcu eleştirilmez diye bir şey yok ama takdir edersiniz ki hepimiz maçlara yalnızca kazanmak için çıkıyoruz. Göğsümüzdeki bayrağa hizmet ediyoruz. İyi günde coşkuyu paylaşabilmek, zor günde tekrar ayağa kalkabilmek için tüm taraftarlarımızın desteğine ihtiyacımız var. Bu takım günden güne rakiplerine korku yaşatmaya ve dünyaya adını duyurmaya devam ediyor. Edecek de hiç merak etmeyin.
Röportaj: Kaan Meriç
Uygulamada 3M+ kullanıcı'a katılın
En son haberler, sonuçlar ve canlı spor yayınları ile güncel kalın
İndir
Benzer Konular
Bu yazıyı paylaş
Reklam
Reklam