Popüler Sporlar
TÜM SPORLAR
Tümünü göster

#6 “Ya …” | Kinder Bologna’da bir Pegasus: Ya Harun Erdenay, Avrupa’da oynasaydı?

Eurosport Türkiye

Yayınlandı 30/04/2020 - 19:22 GMT+3

Türk basketbolunun efsanelerinden olan Harun Erdenay, gelen tekliflere rağmen Avrupa’ya gitmedi. Peki, ya gitseydi? Kuzey Kılıç, Harun Erdenay’ın Avrupa’ya gitmesi hâlinde oluşabilecek kelebek etkisi senaryolarını yazdı. Odak noktadaki takım ise Kinder Bologna.

Harun Erdenay

Görsel kaynağı: Eurosport

Pegasus
Harun Erdenay, Türkiye basketbolunda yetişen en büyük yıldızlarından biri. Buna şüphe yok. Öyle ki üniversite döneminde ülkenin en iyi forveti seçilmesiyle başlayan kariyeri 36 yaşına geldiğinde, 2004-2005 sezonunda Türkiye Basketbol Ligi sayı kralı olmasına kadar uzanıyordu.
Tabii bu aralıkta sekiz kupa kazanırken iki defa daha sayı kralı oluyordu. 2001’de Milli Takım’la birlikte Avrupa Şampiyonası’nda gümüş madalya kazanıyordu. Avrupa arenasında oynadığı unutulmaz maçlar arasında 4 Şubat 1999’da Real Madrid potasına 34 sayı bıraktığı mücadeleyle tarihe geçiyordu.
2000 öncesinde bir Türk oyuncunun 40 dakika sahada kalıp yedisi üçlük olmak üzere 10/17 saha içi isabetiyle toplamda 34 sayı üretmesi, bir de bunu deplasmanda yapması (bir diğer örnek İbrahim Kutluay vs. Cibona) pek de alışıldık bir şey değildi.
picture

Harun Erdenay

Görsel kaynağı: Eurosport

Yani Pegasus yüksek perdeden oynayıp ülkesinde yıldızlaşırken Avrupa takımlarının, hatta okyanusun diğer ucunda NBA’den takımların dikkatini çekiyordu. 1993’te kendisine NBA’den gelen tekliği reddediyordu. Daha sonralardan Avrupa’nın neredeyse bütün dev kulüplerinden gelen teklifleri de öyle. Paşabahçe, İTÜ, Fenerbahçe, Ülkerspor ve Mersin Büyükşehir Belediyespor dışında başka bir kulübün formasını giymedi.
Bu yazı dizimizin ana fikri olan “alternatif senaryo” kısmında Harun Erdenay’ın 1997 yazında dönemin kalburüstü takımlarından Kinder Bologna ile anlaştığını farz edip bunun Harun Erdenay, Kinder Bologna ve Ülkerspor üzerindeki etkilerini inceleyeceğiz.
Perfetto
Bologna, 1990’lara kadar adı Avrupa’da tepelere yazılan bir takım değildi. 1981 Finali’nde Maccabi Tel Aviv’e kaybedip ikinci olmalarının dışında genelde grup aşamalarında eleniyorlar, en iyi ihtimalle çeyrek finalde yer alıyorlardı.
1991’de Alfredo Cazzola’nın takımın başkanı olmasıyla her şey değişmeye başladı. Yugoslav genç yıldız Predrag Danilovic takıma transfer edildi. Danilovic’in saha içi önderliğinde ve kenarda Ettore Messina’nın yönetiminde Bologna, 1983-1984 sezonunun ardından ilk kez, 1992-1993 sezonunda ligi şampiyon olarak tamamlıyordu.
Messina, İtalya Milli Takımı’nın başına geçince yerine 1984’te Bologna ile ligi kazanan Alberto Bucci, yeniden takımın başına getiriliyordu. Bologna, Bucci ile sonraki iki sezonda ligi şampiyon bitirerek three-peat’i tamamlıyordu.
Art arda alınan üç şampiyonlukta en büyük pay sahibi olan Danilovic, üçüncü şampiyonluğun ardından Miami Heat ile anlaşmaya varmıştı. Bologna ertesi yıl ligi kazanamadı, ayrıca İtalyan Kupası’nda da iyi değillerdi. Fakat 1996’da takımın başına güçlü bir sponsorun gelmesiyle yine her şey değişiyordu ama bu sefer çok daha iyi yöne doğru.
Predrag Danilovic, Bologna
Takım, 1957’den beri maçlarını oynadığı PalaDozza’dan ayrılıp PalaMalaguti’ye taşınıyordu. Bu arenanın seyirci kapasitesi 8,000’den fazlaydı. Kadroya Zoran Savic, Radoslav Nesterovic, Antoine Rigaudeau, Hugo Sconochini, Alessandro Frosini ve Alessandro Abbio gibi değerli isimler katılıyordu. Ettore Messina yeniden takımın başındaydı. Ayrıca Danilovic, NBA macerasını sonlandırıp yeniden Bologna’ya dönmüştü.
Adeta topyekûn modernizeye giden Bologna, ligde şampiyonluklara devam ediyordu. Bu sefer Avrupa’da da en tepeye yerleşiyorlardı. 1997-1998’de Euroleague şampiyonu olurlarken ertesi yıl ikinci basamağı alıyorlardı.
2000’lerin başında video oyun girişimcisi Marco Madrigali’nin takımın başkanı olmasıyla Marko Jaric, Manu Ginobili, Matjaz Smodis ve David Anderson gibi isimler takıma geliyordu. İtalyan temsilcisi 2000-2001’de Avrupa’nın en büyük kupasını bir kez daha kazanırken ertesi yıl yine ikincilikle yetiniyorlardı.
Bologna’nın 1990 ile 2000’lerin başı arası dönemine baktığımıza göre Harun Erdenay’ın takıma katılması hâlinde nelerin değişebileceğine göz atalım. Ama öncesinde küçük bir not; Harun Erdenay’ın 1997 yazında Bologna’ya transferini göz önüne aldığımız için Hugo Sconochini’nin o yaz takımla anlaşmadığını farz ediyoruz.
Rigaudeau&Danilovic&Harun: Daha iyi ne olabilir ki?
1997-1998 sezonuyla başlayalım. Kinder Bologna, o sezon finalde AEK’e yalnızca 44 sayı üretme şansı vermiş ve rahat bir şekilde kupaya uzanmıştı. Rigaudeau, Danilovic ve Savic üçlüsü harikalar yaratıyorlardı.
Bu denkleme Harun Erdenay’ı eklediğimizde işin teknik kısmında hemen hemen şöyle bir tablo oluşuyor: Kısaları her pozisyonda değişerek savunabilen, hücumda hem devrilen hem de topu tutan rolde sayı üretebilen, şut menzili geniş olan, delici penetrelerini durdurmak için ikili sıkıştırma geldiğinde ekstra pası rahatça bulabilen ve kritik anlarda onlarca opsiyon yaratabilen bir süper yıldız topluluğu.
Bu arada, Harun Erdenay’ı almak için çıkardığımız Sconochini asla kötü bir oyuncu değildi. Ama yıldızların yardımcısı olmak ve bazı maçlarda öne çıkmak dışında pek de bir şey yapmıyordu.
Bologna, 1997-98’de şampiyon olduktan sonraki yıl yine finale yükselmiş fakat Anthony Bowie, Tyus Edney, Jiri Zidek’li Zalgiris Kaunas’a 82-74 kaybedip ikinci olmuştu. O maçta Rigaudeau 27 sayı üretirken Danilovic yedi sayıda kalmıştı. Harun Erdenay’ın bu denklemde bulunması sahanın çift yönüne de artı yazıp belki de takımı yeniden şampiyonluğa taşıyacak ve Kinder Bologna, ertesi yıl, 1999-2000, Saporta Kupası’nda mücadele etmek yerine yine Euroleague’de yer alacaktı. Böylece Avrupa pazarındaki saygınlığını korumaya devam edeceklerdi.
Büyük bir ihtimalle Bologna, Danilovic’in emeklilik yılı öncesi (1999-2000) bir kez daha Final Four’a yükselebilir ve Maccabi Tel Aviv’in yerini alabilirdi. Maccabi o yıl yarı finalde Goldwire, De La Fuente, Duenas ve Navarro ile Gasol’lü Barcelona’yı yenerek finale yükselmişti. Finalde ise Oded Kattache, Zeljko Rebraca ve Dejan Bodiroga’lı Panathinaikos, Maccabi’yi geçip şampiyon olmuştu.
Büyük bir ihtimalle Bologna için de senaryo aynı gelişecekti. Yarı finalde Barcelona’yı eleyip finalde Pana’ya yenileceklerdi. Fakat biraz önce bahsedildiği gibi Saporta’da alınan ikincilik yerine Euroleague’de alınması muhtemel en kötü dördüncülük daha iyi olacaktı.
Ginobili&Smodis&Harun
Ertesi yıl Ginobili, Smodis, Jaric, Griffith ve Andersen’in kadroya dâhil ediliyor Danilovic ise emekliliğe ayrılıyordu. Kinder Bologna, Harun Erdenay’ın olduğu denklemde de büyük bir ihtimalle o sezonu şampiyon olarak bitirecekti.
picture

Manu Ginobili

Görsel kaynağı: LaPresse

Bologna, 2001-2002 sezonunda da finale yükseliyordu. Fakat İbrahim Kutluay ile Dejan Bodiroga ikilisinin ürettiği 43 sayı Pana’yı kupaya ve Bologna’yı ikinciliğe taşıyordu. Harun Erdenay’ın olduğu denklemde belki de Bologna, altı sayı farkla kaybettiği maçı kazanıp ertesi yıl başlayan keskin düşüşü yaşamayacaktı. Manu Ginobili, NBA’e gitmesine gidecekti belki evet ama Messina’nın da ayrılmasından sonra Bogdan Tanjevic ve Valerio Bianchini ile felaketler yaşanmayacaktı. Belki Bologna, 90’ların sonu ile 2000’lerin başındaki gibi tarihi olmasa da en azından çöküş dönemine girmeyeceklerdi. Serie 2 seviyesine kadar düşmeyeceklerdi. Ginobili’nin ayrılmasından sonra Smodis gibi parçalar takımda kalacak ve Harun Erdenay ile birlikte belirli bir seviyeyi devam ettireceklerdi.
Ülkerspor
Tabii Harun Erdenay’ın olmadığı bir Ülkerspor; 1995 ile 2003 yılları arasında beş Cumhurbaşkanlığı Kupası veya 1998 ile 2001 yılları arasında iki Türkiye Basketbol Ligi şampiyonluğu kazanamayabilir, o takımda yer alan Serkan Erdoğan, Kerem Gönlüm gibi önemli isimler takımdan daha erken ayrılabilir ve ligin gidişatı değişebilirdi. Belki de bu isimlerden birinin kariyeri çok daha erken parlayacaktı.
Efsane
Bu senaryonun gerçekleşmesi hâlinde Harun Erdenay, en az üç Euroleague şampiyonluğuyla kariyerini bambaşka bir seviyede sonlandıracaktı. Belki de şampiyonluklar sonrasında tepetaklak giden bir takımın düzlüğe çıkmasını da sağlayacaktı. Ayrıca savunmadaki defolarını Ettore Messina tedrisatı altında yamalayabilirdi. Tabii o, yalnızca Türkiye’deki kulüplerde forma giyerek başka türde, görece daha yüce bir türde, efsane olmayı başardı.
Uygulamada 3M+ kullanıcı'a katılın
En son haberler, sonuçlar ve canlı spor yayınları ile güncel kalın
İndir
Benzer Konular
Bu yazıyı paylaş
Reklam
Reklam