Popüler Sporlar
TÜM SPORLAR
Tümünü göster

Aura, kültür, eğlence ve başarı: Steph Curry

Eurosport Türkiye

Yayınlandı 04/05/2020 - 16:55 GMT+3

Sürekli dışarıda olan dişliği, bitmek bilmeyen enerjisi, YouTube kanalı, aile hayatı, rakibin sinirini bozan üçlükleri, bir franchise için kupadan çok daha fazlasını kazanması… Kuzey Kılıç, beş yıl önce bugün kariyerindeki ilk MVP ödülünü kazanan Steph Curry ve onun yarattığı kültüre dair yazdı.

Steph Curry injury GSW

Görsel kaynağı: Getty Images

Golden State Warriors, NBA tarihinde son yedi yıla kadar adı kalburüstü takımlar arasında yer alan bir franchise değildi. 1950’lerde Neil Johnston’la ligi kazandıklarında veya 1960’larda Wilt Chamberlain ve ardından Rick Barry’le tepeye oynadıklarında Philadelphia Warriors ve San Francisco Warriors adlarını taşıyorlardı.
1971-1972 sezonuyla birlikte takımın ismi Golden State Warriors oldu. Rick Barry, Jeff Mullins, Bernard King gibi süper yıldızların kimi farklı kimi aynı dönemde takımda forma giyiyorlardı. Hatta Barry önderliğinde GSW, 1974-75 sezonunda ligi mutlu sonla bile bitirmişti. Ama bu mutlu son, 40 yıl boyunca bir daha yaşanmayacaktı. 40 yıl sonra tepeye çıktılarında ise posterlerde Stephen Curry’nin adı yer alacaktı.
Warriors, 1990’larda Tim Hardaway, Mitch Richmond ve Chris Mullin üçlüsüyle birlikte TMC çatısı altında harikalar yaratıyordu. O takımı izlemek büyük bir keyifti. Ama bu üçlüden hiçbiri NBA’in aradığı süper yıldız profiline uygun değildi. Hardaway saha dışı hayatı, Richmond istikrarsızlığı ve Mullin bir türlü atlayamadığı son basamak takımı değil NBA Finali, Konferans Finali’ne bile taşıyamıyordu. Ama bu üçlünün harmonisini izlemek büyük bir keyifti.
Steph Curry
2006’da takımın başına Don Nelson geldi. Ve Warriors, 1990-1991 sezonundan beri ilk kez konferans yarı finaline çıktı. Monta Ellis, Baron Davis, Stephen Jackson ve Al Harrington’ın yıldızlaştığı o jenerasyon ilk başlarda ümit vermesine karşın bir yıl içinde işler altüst oldu ve San Francisco ekibi için uzun bir bekleyiş süreci başladı.
Her şey 26 Haziran 2009’da değişti. Davidson kolejinden Stephen Curry; Blake Griffin, Hasheem Thabeet, James Harden, Tyreke Evans, Ricky Rubio ve Jonny Flynn’ın ardından yedinci sırada Warriors tarafından seçildi. Bu seçim takımın köşe taşı olacaktı. Tabii ilk zamanlarda buna ihtimal dâhi verilmiyordu. Curry, çelimsizdi. Kas oranı konusunda çaylaklar arasında sonlardaydı. Boyalı alana girip sayı üretmesine imkânsız deniyordu. Yalnızca şut atabildiği söyleniyordu. Kötü pasör olarak gösteriliyordu. 82 maçta da sahanın en kötü üç savunma oyuncusundan biri olacağı düşünülüyordu. Sonra ne oldu?
Curry seçildikten beş yıl sonra takımın başına Steve Kerr getirildi. O aralıkta Draymond Green, 2012 Draftı’nda 35. ve Klay Thompson, 2011 Draftı’nda 11. sıradan seçildiler. Green düşük profilli bir oyuncu olarak gösteriliyordu ve açıkçası ligdeki ilk yılları aynen bu şekilde geçiyordu. Klay ise nokta şutör olarak görev alıyordu. Kerr’ün gelmesinin ardından Klay, nokta şutörlükte bambaşka bir seviyeye geçti. Terlemeden isabet buluyor ayrıca savunmada takımının en iyisi oluyordu. Green, Steve Kerr’ün pace&space felsefesi altında hücumda alan yaratıyor, pas istasyonu oluyor, ribauntlara koşturuyor, üçlük atıyor ve savunmada karşısına kim gelirse gelsin onu durdurmaya çalışıyordu.
Curry ise tam anlamda bir süper yıldıza dönüşüyordu. İlk yıllarındaki çelimsiz görüntüsü ortadan kalkmıştı. Kerr gelene kadar takımda kazanma alışkanlığı yaratmıştı. Takımı zirveye götürüyordu. Play-off havasını biliyordu ve o havayı kontrol edebiliyordu. Warriors’ın her anlamda Michael Jordan’ı olmuştu.
Steph Curry
Dubs taraftarlarının gönlünü kazanmakla kalmayıp bütün dünyada bir hayran kitlesi yaratmıştı. 2014-2015’te gelen şampiyonluğun ve yine aynı sezon (tam beş yıl önce bugün) kazandığı MVP ödülüyle birlikte tarihin en iyileri arasına gireceğinin sinyallerini veriyordu.
Çelimsiz, yalnızca şut atabilen, berbat savunmacı, pota etrafında bitiremeyen Davidson’lı pota etrafında %70’lerin üzerinde isabet oranıyla oynuyor, savunmada ilk iki pozisyonda oynayan herkesin karşısında (Mesela Russell Westbrook ve Kyrie Irving’e karşı yaptığı savunmalar bunun en iyi örneği) kalabiliyor, fiziksel olarak gelişirken en iyi yaptığı şey olan şutlarda seviye atlıyordu.
Warriors bu tarz süper yıldızlar görmüştü ama bu isimlerin süper yıldız kimlikleri genelde bir şey üzerine bağlıydı, hiçbiri komple süper yıldız değildi. Baron Davis, patlayıcı ve koruyucuydu. Earl Boykins iyi bir top yönlendiriciydi. Monta Ellis tribünlerdeki sarı tonunu daha da koyulaştıran bir çekim etkisine sahipti. Tim Hardaway asla geri adım atmayan ve sahada rakiplerini parçalayan bir ruhla oynuyordu. Chris Mullin zekiydi. Sleepy Floyd iyi oyun kurucuydu. Ama hiçbiri Steph Curry kadar etki yaratamamıştı.
Curry maçtan önce orta sahaya gelip üçlük atıyordu. Soyunma odasının koridor girişinden şut çalışması yapıyordu. Andrew Bogut veya Festus Ezeli’ye karşı post oynayıp maça ısınıyordu. Eşi Ayesha Curry ile YouTube eğlenceli videolar yüklüyorlardı. Çocukları basın toplantısında eğlenceli bir kargaşa yaratıyor ve neredeyse her ay Sports Center’ın konuğu oluyorlardı. Dişliği daima dışarıdaydı. Sosyal medyayı eğlenceli bir dille kullanırken bilgilendirme yapmayı ihmal etmiyordu
Orta sahanın bir-iki adım önünden art arda üçlük isabetleri bulduğunda rakibin sinirlerini bozuyordu. Tabii kendi taraftarlarının neredeyse sahaya girmesine neden olacak kadar bir coşku yaratıyordu. Potaya penetre ederken önce sağa fake veriyor ardından topu soluna vurup tekrardan sağa gidiyor, dans ediyor, karın kaslarındaki çekirdek gücünü kullanıp isabeti buluyordu. Daha top potaya girmeden yüzünde gülümseme beliriyor ardından omuzları oynamaya başlıyor ve sevinci yaşıyordu.
Steph Curry - Golden State Warriors
Oklahoma City Thunder’ın dağılmasında pay sahibi olurken Cleveland Cavaliers’a karşı alınan şampiyonluklarda başı çekiyordu. Klay, Draymond, sonradan gelen Durant, Iguodala, Bogut, Barnes, Livingston gibi isimler ve Steve Kerr ile birlikte 2010’lar basketbolunu pace&space çatısı altında yeniden şekillendiriyordu. Durant takıma katıldığında, ona, “Ailemize hoş geldin. Burada bir süper yıldız daha var.” diyordu. Uzun bir süre takımın en fazla kazanan oyuncusu değildi.
Bütün bunlar Curry’nin yarattığı aura ile oluyordu. Saha içi ve dışı karakterine baktığımızda Curry’nin liderliği alışılmış türlerin dışında bir liderlikti. Yeri geldiğinde ağırbaşlı olsa da hiçbir zaman yüzünü somurtup bir kenarda oturmadı. Wilt Chamberlain’den beri ilk kez bu takımda MVP oluyordu. Şut rekorlarını yerle bir ediyordu. MVP ödülleri ve şampiyonluklar kazanırken koskoca bir şehrin köklerine bir sporun, basketbolun kültürünü kaynaştırdı. Kazandı, çalıştı, istikrar yakaladı.
Davidson’dan gelen “çelimsiz” bir oyuncu için hiç de fena değil.
Uygulamada 3M+ kullanıcı'a katılın
En son haberler, sonuçlar ve canlı spor yayınları ile güncel kalın
İndir
Bu yazıyı paylaş
Reklam
Reklam