Geleceğin yıldızları #40

2019 FIBA 16 Yaş Altı Erkekler Basketbol Şampiyonası'nda birçok yıldız isme tanıklık etmiştik. İsrail'den Emanual Sharp, Makedonya'dan Andrej Mitrevski, Hırvatistan'dan Duje Brala, İtalya'dan Davide Casarin ve Türkiye'den Adem Bona; hem istatistiksel hem de saha içi etki anlamında turnuva bitiminde başı çekerlerken Paulius Murauskas, Victor Wembanyama, Juan Nunez Garcia gibi isimler istatistiksel bakımdan biraz düşük kalmışlar fakat NCAA ve NBA'den asıl ilgiyi onlar çekmişlerdi.

Bu oyuncular arasında Victor Wembanyama'ya ayrı bir parantez açmak gerekebilir. Zira 220 santimetre uzunluğunda olan ve kulaç açıklığı 230 santimetrenin uzunluğunda olan Wembanyama; tam sahada topu sürebiliyor, Ricky Rubio gibi pick-and-roll yönetebiliyor, şut atabiliyor, kendi şutunu hazırlayabiliyor ve savunmada birden fazla pozisyonu karşılayabiliyor. Fransız yıldızın takımında dikkatleri çeken bir diğer isim ise kuşkusuz Armel Traore.

23 Ocak 2003'te dünyaya gelen Traore, "Basketbol oynamak hayatımdaki tüm sorunları çözmeme yardımcı oluyor. Bu spora dair bir şeyler yaptığım zamanlarda kendimi bir kuş kadar özgür hissediyorum." diyor.

Traore'nin boyu 2019 yazına göre üç santimetre daha uzamış durumda. Fakat asıl gelişmeyi kulaç açıklığı ve güç kazanmadan elde etti. "100 kilo ağırlığındayım ve kulaç açıklığım 228 santimetre. 204-205 santimetre uzunluğundayım. Boy uzunluğun hiçbir zaman sorun olmadı ama güç kazanma konusunda bazı önemli sorunlar yaşıyordum. Senin de bildiğin gibi, ne kadar uzun olursanız olur, eğer vücudunuzu kas kütlesiyle dolduramazsanız uzunluğunuz bir dezavantaja dönüşür."

Her ne kadar birçok yıldız adayı genç basketbolcunun ailesinde eski sporcular olsa da Traore, bu konuda farklı bir yerde. "Annem bir kimya laboratuvarında görevli, kalite sorumlusu gibi bir görevi var. Babam ise araba mühendisliği odaklı bir girişimci. Bir küçük erkek kardeşim ve bir de küçük kız kardeşim var. Bu saydığım dört ismin tamamı da basketbolun dışındalar fakat ben öyle değilim. Çünkü küçüklüğümde basketbol oynamaya başladıktan sonra büyüdüğümde bu hobiyi bir alışkanlık hâline getirmiştim. Yani her şey spontane bir şekilde gelişti. Tabii işler ciddileştiğinde, bir kariyer oluşturabileceğimi anladığımda daha disiplinli ve planlı oldum ama günün sonunda basketbol, benim için bir iş değil. Sadece en sevdiğim şeyi daha profesyonel seviyelerde görüyorum, bu mükemmel."

19 Yaş Altı turnuvasında yedi maça çıkıp 176 dakika süre alan Traore turnuvayı 12,9 sayı, 1,7 asist, 5,4 ribaund, 0,7 blok, 0,9 top çalma, %30 üç sayı isabeti ve %53 iki sayı isabetiyle noktalamıştı. Özellikle de Son 16'da Estonya'ya ve çeyrek finalde Hırvatistan'a karşı galibiyetleri tek başına getirmişti Traore.

Fransa her ne kadar finali İspanya'ya kaybetse de genç yetenekleri kendilerini göstermişlerdi. Tabii bu genç yeteneklerin neredeyse tamamı kulüp bazında INSEP'te forma giyiyorlar. Traore de öyle.

"INSEP, Avrupa'daki genç basketbol oyuncularının gelişmesi için bir numaralı yer. Fransa Üçüncü Ligi'nde bir takım ama orası kazanma-kaybetme durumlarından, daha doğrusu istatistik kâğıtlarından çok daha fazlasına önem veren bir yer. Sizin hem bir basketbolcu hem de bir insan olarak gelişmenize yardımcı oluyorlar. Mükemmel bir akademileri ve eğitim felsefeleri var. Bu yıl ben ve takımım için çok önemli olacak. Benim için önemli çünkü gelecek yıl ne yapacağıma karar vereceğim. Mükemmel bir kimyamız var ve şampiyon olmak için her şeye sahibiz."

Traore'nin bu sezonu çok kritik olarak değerlendirmesi çok da anlaşılmayacak bir durum değil kendisi açısından. Zira Traore, kıta dışı akademik programların; üst perdedeki akademik programların ilgisini çekmiş durumda.

"Washington, Wake Forest, Florida, Miami, Arizona, Saint Mary's, Memphis, Utah ve Washington State'ten teklifler aldım. Bunlar onu verici teklifler, gerçekten de onu verici ama şunu söylemeliyim, şu anda tek odaklandığım şey bu sezon INSEP'te neler yapacağım. Gelecek yıl burada da kalabilirim ama NCAA'e de gidebilirim. Bilmiyorum, tek odak noktam INSEP'i başarıya taşımak şu anda."

Armel Traore, modern dönemde kendisine beş pozisyonu birden oynamasını sağlayabilecek fiziksel özelliklere sahip olsa da asıl verimini forvet pozisyonunda sergiliyor. "Bence gelecekte iki yönlü oyuncu olacağım. Demek istediğim, hücumda kendi turnike pozisyonlarımı vücudumu, atletizmimi, yön değiştirme yeteneğimi, rakibimi manipüle edebilme kabiliyetimi kullanarak bulabiliyorum. Şutum mükemmel değil ama orta mesafe ve üç sayı çizgisi gerisinde nokta şutör olarak iyi şeyler yaptığım oluyor. Geçiş hücumlarını zorluyorum, hızla bir şeyler yaratabiliyorum. Savunmada yoğunluğum iyi, baskı kurabiliyorum ama bu konuda biraz daha iyi olabilirim tabii ki. Yani günün sonunda birden fazla pozisyonda birden fazla işi yapabildiğim için pozisyonel iki yönlü oyuncu olabileceğimi düşünüyorum."

Armel Traore'nin bu sözleri sonrasında NBA'den aklımıza Jayson Tatum, Jimmy Butler ve Jaylen brown geliyorlar. Zira bu üç isim de Traore'nin saydığı özellikleri karşılıyorlar. "Tatum en sevdiğim oyuncu. O, Butler ve Brown benim için ilham kaynağı gibiler. Fakat tabii ki Giannis Antetokounmpo'nun felsefesi, başardıkları da büyük bir motivasyon oluyor benim için."

Peki Fransız yıldız adayının saha dışı hayatı nasıl geçiyor?

"Genelde eve kapanıp ders yapıyorum çünkü bu yılın sonunda INSEP'ten iyi bir dereceyle mezun olmak istiyorum. Kitap okuyorum, özellikle de Kobe Bryant'ın biyografisine benzer kitapları okuyorum. Boş zamanlarımı ailemle ve yakın arkadaşlarımla geçirmeyi seviyorum. Belgeseller izliyorum."

"Tabii diğer ülkelerin basketbollarını da çok takip ediyorum. Çünkü şu anda pick-and-roll oynayabilme yeteneğimi ve oyun zekâmı çok daha yükseltmek istiyorum. Diğer ülkelerdeki oyuncular bu konuda mükemmel şeyler yapıyorlar. Onları izleyip en büyük hayalim olan 'İyi bir NBA oyuncusu' etiketini kazanmak istiyorum. Bunun için çalışmaktan asla vazgeçmeyeceğim.