Popüler Sporlar
TÜM SPORLAR
Tümünü göster

Sinan Güler: Fenerbahçe benim için ayrı bir okul gibi oldu

Eurosport Türkiye

Güncellendi 29/08/2019 - 11:54 GMT+3

Fenerbahçe Beko'dan ayrılan ve milli takım yolculuğunu noktalayan başarılı basketbolcumuz Sinan Güler, basketbola ve spora dair sorularımızı yanıtladı. Ali Umut Değirmen'in röportajı...

Sinan Güler

Görsel kaynağı: AA

Fenerbahçe Beko’nun 2018-2019 sezonunu Türkiye Basketbol Ligi’nde ikinci, Euroleague’de ise dördüncülükle tamamladığı kadronun içerisinde Zeljko Obradovic’in önemli kozlarından birisi de Sinan Güler’di. Beşiktaş, Anadolu Efes, Galatasaray ve Fenerbahçe formalarıyla Türkiye ve Avrupa’da çok önemli başarılar elde eden yıldız basketbolcu, 12 Dev Adam’ın 2010 yılında Dünya ikincisi olduğu şampiyonada da takımı için önemli etkide bulunmuştu. 2019 Çin Dünya Kupası Eleme Grubu maçlarının ardından milli takımdan emekliliğini isteyen 35 yaşındaki basketbolcu ile A Milli Takım’dan Fenerbahçe günlerine, kadın ve erkek sporcular arasındaki ücret eşitsizliğinden yeni sezona dair beklentilerine kadar birçok konuda konuştuk.
Dünya Kupası Eleme Grubu maçlarının ardından Türkiye Milli Takımı’ndan emeklilik kararı aldınız. Bu kararı almanızda neler etkili oldu?
Her şeyden önce yaşım etkili oldu. Yaklaşık olarak 2008 yılından bu yana milli takımda forma giyme fırsatını yakaladım. Onun devamında fiziksel ve mental yorgunluğumun artık hem performansımı hem de hayatımı etkilemeye başladığının farkına vardım. Aynı zamanda da bir şekilde bayrak devir tesliminin olması gerektiğini düşünüyorum. Bir noktadan sonra bunun vaktinin geldiğini hissettim.
12 Dev Adam; Dünya Kupası E Grubu’nda Çekya, Japonya ve ABD ile gruptan çıkmak için mücadele edecek. Milli takımdan bu turnuvadaki beklentileriniz neler?
Her şeyden önce güzel bir basketbol oynamalarını bekliyorum. Keyifli bir basketbol oynayacaklarına eminim. Ama aynı zamanda kendilerinin de oynadıkları oyundan ve turnuva ortamından keyif almaları gerekiyor. Dünya Kupası’nın stresini ve baskısını hissetmeden sahada gösterecekleri mücadeleyle bizleri gururlandıracaklardır. Sonuç tarafına gelirsek eğer bu durum maç maç belli olacak bir gerçeklik. Umarım turnuvaya güzel başlar ve o psikolojiyle devamını da getirirler.
ABD’nin -sürpriz bir şekilde- turnuvaya en güçlü kadrosuyla gelmediğini görüyoruz. Resmi maçlar ve hazırlık maçlarını da dahil edersek onlarca yıl aradan sonra ilk kez geçtiğimiz hafta mağlup oldular. Siz bu turnuvada sürpriz bir şampiyon bekliyor musunuz?
ABD’nin iddialı bir kadroyla gelmemesi sürpriz değil. Süper star olarak tabir edeceğimiz isimler belli başlı Dünya Kupaları haricinde zaten sadece olimpiyatlara gelmeyi tercih ediyor. Bence Çin’e götürdükleri bu takım Gregg Popovich’in felsefesine uygun ve stratejilerine ayak uydurabilecek konumda. Sürpriz olur mu? Şüphesiz sporda her türlü sonuca açık olmak gerekiyor. Ama bana göre ABD her şeye rağmen turnuvayı farklı viteste oynamayı yine başaracaktır.
Sinan Güler, Milli Takım formasıyla (2015)
Orta okul yıllarınızda Michael Jordan kampına katıldınız. Kamp süresince neler hissetmiştiniz? Bizimle bir anınızı paylaşır mısınız?
Benim için çok heyecanlı geçmişti. Michael Jordan’ın üç farklı kampına gitmiştim. İzleme şansına eriştiğim ve sahadaki hâlini taklit ettiğim bir insanın organizasyonuna katılmak çok değerliydi. Anı olarak anlatabileceğim ise; bir kampında oraya gelen katılımcılarla bire bir oynuyordu. Altyapılardan takım arkadaşım Cihan Mumcuoğlu da Michael Jordan ile bire bir oynama fırsatına erişmişti. Cihan, oyun sırasında Michael Jordan’dan bir blok yedi ama aslında o pozisyon sayıydı. O dakikalar bizim için çok eğlenceli bir anı olarak kaldı.
Ailenizle birlikte dokuz yıldır “Güler Legacy” basketbol kampını düzenliyorsunuz. Bu kampın yalnızca basketbol üzerine yoğunlaşılan birkaç hafta olmadığını söyleyebiliriz. Kamp sürecinden biraz bahseder misiniz?
Öncelikle kampı ailemizin takvimine göre şekillendirmeye çalışıyoruz. Çünkü babam, abim ve ben kampın her anında gençlerle bir arada olmamız gerektiğini düşünüyoruz. Esasında her birimiz gerek saha içi gerek saha dışı birikimlerimizi gençlere aktarmaya çalışıyoruz. Bunu sosyal bir etki olarak yapmaya çalışıyoruz. Örnek vermek gerekirse, spor imkânlarının kısıtlı olduğu şehirlerden gelen gençler kampta bizimle oluyorlar. Onların hayatlarına naçizane bir vizyon katmaya çalışıyoruz. İleriye dönük olarak gerek spora, gerek insanlığa gerekse de vatana katkıları olan bireyler olarak yetişmeleri için yardım etmeye çalışıyoruz.
Sporcu aileler ve çocukları üzerine birçok örnek mevcut. Ailenizin basketbol üzerine bir yaşamı olmasaydı yine de basketbolcu olmak ister miydiniz?
Bilemiyorum. Ben basketbolun içinde doğdum. Başka koşullarda doğsaydım belki de tercihim farklı olurdu. Ama şunu çok iyi biliyorum ki olmam gereken yerde doğmuş ve büyümüşüm.
Geçtiğimiz yıllarda Socrates Dergi’ye yazılarınızla katkı sağlıyordunuz. Anılarınızdan oluşan bu yazıları okumak çok değerliydi. Önümüzdeki aylarda da Socrates Dergi veya başka bir oluşum için yazı yazmayı düşünür müsünüz?
Kesinlikle düşünüyorum. Bu tabii ki de ilham ve enerjinin getireceği bir durum. Yazmak istiyorum deyip ortaya bir yazı çıkarmak öyle kolay olmuyor. Basketbola dair anılarım haricinde sporun içerisinde performansı etkileyen farklı konuları, örneğin bir sporcunun beslenme düzenini ve günlük yaşantısına dair konuları yazmayı düşünüyorum.
Sinan Güler
Türk basketbolundaki tesisleşme ve altyapılar için ne söylersiniz? Cedi Osman ve Furkan Korkmaz gibi isimlerin alt yaş kategorilerindeki başarılı dönemlerinin ardından genç milli takımların biraz gerilediğine katılıyor musunuz?
Tesisleşme konusunda ileride olduğumuzu söyleyebilirim. Fakat asıl sıkıntımız bu tesislerin içerisinde bulunan bireylerin ve eğitimcilerin meraklarının zayıf olması ve bununla paralel olarak gençleri yönlendirmedeki eksiklikleri. Bu durum bir nebze günümüzdeki ekonomik şartların ve yaşam koşullarının kısıtlayıcılığı yüzünden olabilir.
Altyapı konusuna değinecek olursak, Cedi örneğinden gidelim. Ona yapılan destek ve yatırımlar aslında kadrosunda bulunduğu 11 oyuncuya da yapılıyor. Fakat aynı yapılanmanın içinden bir tane Cedi çıkıyor. Bu, kulüp veya federasyonla alakalı bir şey değil, tümüyle sistemle alakalı. Bu sorun bir şekilde çözülmeli ve diğer oyuncuların da bu seviyelerde olmasına özen gösterilmeli. 17-18 yaşındaki gençlerin artık saha içinde gelişimlerini tamamlamaları ve mentorlar eşliğinde zihinsel olarak gelişim kaydetmeye başlamaları gerekiyor. Şu an rakiplerine göre biraz zor şartlarda yarışıyorlar. Türkiye Basketbol Ligi’nde kendilerinden büyük hem yabancı hem Türk oyuncularla mücadele etmek zorunda kalıyorlar. Basketbol Federasyonu da buna önlem alabilmek için Basketbol Gelişim Ligi’ni destekliyor. Bunu doğru bir yaklaşım olarak görüyorum. Altyapılar seviyesindeki milli takım müsabakalarında yaşıtları karşısında başarılı olan sporculara Türkiye Ligi’nde de süre bulabilmeleri için umarım uygun bir çözüm yolu bulunabilir.
Milli Takım’dan emekli olmanızın üzerinden kısa bir süre geçtikten sonra son iki sezondur formasını giydiğiniz Fenerbahçe ile de yollarınızı ayırma kararı aldınız. Bu süreci ve Fenerbahçe maceranıza dair aklınızda kalanları bizimle paylaşabilir misiniz?
Fenerbahçe benim için ayrı bir okul gibi oldu. Gerek Fenerbahçe kulübünün yapılanması gerek Zeljko Obradovic ile bir arada olmak çok değerliydi. Ben şu ana kadar bulunduğum kulüplerde de, milli takım kadrolarında da birlikte çalışma fırsatı bulduğum koçlar ve oyuncularla hep etkileşim içinde olmaya çalıştım. Her birinden ne öğrenebilirim hedefiyle kendimi geliştirmeye çalıştım. Obradovic’ten birçok şey öğrendim. Takım arkadaşlarımdan birçok şey öğrendim. Oyuncu olarak performansımdan ve aldığım sürelerden bahsetmeyi doğru bulmuyorum. Elimden gelenin en iyisini yaptığıma inanmakla beraber daha iyisini de yapabilirdim. Tekrar altını çizmem gerekirse Fenerbahçe’de geçirdiğim iki yıl boyunca basketbol felsefeme çok ciddi katkı sağlayacak şeyler eklediğimi söyleyebilirim.
Sinan Güler
Yeni sezona dair kendi adınıza beklentileriniz neler?
Yeni sezon ile alakalı önümüzdeki günlerde bir şeyler netleşmeye başlayacak. Yaşım itibarıyla basketboldan keyif alabileceğim ve karşı tarafa da bir şeyler katabileceğim bir ortamın oluşmasıyla paralel bir şekilde bulunacağım yer de belli olacak.
Türkiye’de mi izleyeceğiz sizi yoksa Avrupa liglerinden birisinde mi?
(Gülüyor) Biraz daha bekleyip göreceğiz.
Lebron James ve Michael Jordan kıyaslamaları 2016 NBA finali sonrasında iyice alev almış durumda. Siz bu kıyaslamayı doğru buluyor musunuz?
Ben bu kıyaslamayı doğru bulmuyorum. Michael Jordan bugünkü basketbolu oynasaydı yine domine etmeyi başarırdı. Çünkü basketbolcu olarak tümüyle kazanmaya odaklı ve kazanmak için her şeyi feda edebilecek biriydi. Doğru bulmadığım esas nokta ise Larry Bird ve Magic Johnson’dan beri NBA’in gelişim sürecine bakarsak en büyük yıldızlardan birisi Lebron James. Bu tartışılmaz bir noktaya geldi. Her hareketiyle trend olmayı başarmış birisi. Fakat Michael Jordan’ın zamanıyla bugünler arasında oldukça büyük bir fark var. Küreselleşmenin etkisiyle birlikte artık sporcular, sosyal medyayla iç içe. Sporcular artık yalnızca sporcu değil. Esasında Lebron James’in Michael Jordan’dan en büyük farkı da burada ortaya çıkıyor. Sosyal medya gücünü kullanarak birçok toplumsal olaya katkıda bulunmaya çalışıyor. Lebron’a artı puan verebileceğim tek nokta bu diyebilirim.
Kadın futbolunun yıldız isimlerinden ABD’li Megan Rapinoe kadın sporcuların da erkek sporcularla eşit bir ücret alması gerektiğine dair görüş belirtti. Sizce bu durum mümkün mü? Sizin bu konu hakkında yaklaşımınız nedir?
Günümüz kapitalizminde fırsat eşitliğini pek mümkün görmüyorum. Bunun da doğru olduğuna kesinlikle inanmıyorum. Ama maalesef bir taraftan da kaçınılmaz bir gerçek olarak yüzümüze çarpıyor. Tartışmanın neresinden yaklaşılırsa yaklaşılsın bir sonuca varılabileceğini düşünmüyorum. Günümüz gerçekleri içerisinde kadın sporları hak ettiği ilgiyi ne yazık ki görmüyor. Bunun sonucu olarak da ücret dağılımı konusunda böyle bir tablo ortaya çıkıyor.
Sinan Güler, bir söyleşide
Benim de çok sevdiğim “Martı Jonathan Livingston” kitabını ve “Yüzüklerin Efendisi” film serisini çok beğendinizi bir röportajınızda dile getiriyorsunuz. Neler okursunuz, neler izlersiniz?
İzleme konusunda alışkanlıklarım dönem dönem değişiyor. Şu anda o kadar fazla veriyle karşı karşıyayız ki bir bakıyorsunuz her şeyi izleyebilecek noktaya gelebiliyoruz. Genel olarak Yüzüklerin Efendisi kıvamında şeyler izlemeyi seviyorum. Şu anda beni heyecanlandıran yapımlardan birisi Amazon’un çektiği Yüzüklerin Efendisi dizisi.
Okuma tarafına gelecek olursak, genel olarak ayaklarımı yere bastıracak yapıtları tercih etmeye çalışıyorum. Martı, Küçük Prens gibi kitapları veya Marcus Aurelius, Stoacı düşünceye dair kitapları okumak biraz daha toprağa demir atmama destek oluyor. Öbür taraftan da farklı farklı zamanları ve dünyaları anlatan kitaplar ve dizileri takip etmekten keyif alıyorum.
Rap ve rock ağırlıklı müzikler dinlemeyi seviyorsunuz. Peki bir seyahat için şarkı listesi yapacak olsanız ilk olarak hangi şarkıları bu listeye eklersiniz?
Seyahat için bir liste yapacaksam eğer rock tercih ederim. Rolling Stones ve The Beatles ağırlıklı bir liste yaparım.
Eurosport stüdyolarında canlı yayında bir müsabaka anlatacak olsanız bu hangi spora ait olurdu?
Şu anda haliyle en iç içe olduğum spor basketbol. Bu yüzden basketbol anlatmak keyifli olurdu. Ama ben bu soruya Watts Zap anlatmak isterdim diye cevap vereyim.
Sosyal yaşantınız ve sportif başarılarınızla gençlerin günümüzde örnek aldığı isimlerin başında geliyorsunuz. Onlara yaşam ve kariyerleri adına buradan nasıl bir kısa mesaj vermek istersiniz?
Meraklı olsunlar ve felsefe okusunlar.
Uygulamada 3M+ kullanıcı'a katılın
En son haberler, sonuçlar ve canlı spor yayınları ile güncel kalın
İndir
Benzer Konular
Bu yazıyı paylaş
Reklam
Reklam