Popüler Sporlar
TÜM SPORLAR
Tümünü göster

Žiga Samar ile kariyer hikâyesi, Slovenya, Luka Dončić ve NBA Draftı üzerine

Eurosport Türkiye

Yayınlandı 12/08/2020 - 10:32 GMT+3

Önce hokey, ardından tenis ve son tahlilde basketbol, Slovenya’da eğitim, NBA Draftı’na dair kararı, Luka Dončić’in yarattığı etki… Slovenya basketbolunun süper yıldızlarından olan Žiga Samar, Kuzey Kılıç’ın sorularını yanıtladı.

Ziga Samar

Görsel kaynağı: Eurosport

Slovenya, son 10 yıllık süreçte basketbolda önemli mesafe kat eden ülkelerden biri. Hırvatistan ile Avusturya arasında bir köprü olan ve nüfusu iki milyonun biraz üzerinde olan Slovenya, Yugoslavya’nın parçası olduğu dönemlerde doğal olarak mükemmel bir basketbol kültürünü benimsiyordu.
Slovenya’nın bazı önemli basketbol oyuncuları bu dönemde yetişmişti. Yugoslavya’nın dağılmasının ardından ülkenin her alanda adeta yapılanma çalışmalarına girmesi basketbolu, daha doğrusu tüm spor organizasyonlarını birkaç adım geriye götürdü.
2000’ler biraz sancılıydı. 2010’lar ise mükemmeldi. Slovenya, 2017’de Igor Kokoškov yönetiminde EuroBasket’i kazanırken Luka Dončić parıl parıl parlıyordu ki bu parıldamasını birkaç seviye daha yükseltecekti, Goran Dragić, yalnızca uluslararası seviyede değil NBA seviyesinde de iyi bir oyuncu oluyordu.
Bu ve bunun gibi gelişmeler neticesinde Sloven basketbolu bir ivme kazandı. İvmenin en önemli parçalarından biri kuşkusuz altyapıya verilen değerdi. 2004 sınıfından Urban Klavzar, 2003 sınıfından Saša Ciani gibi isimlerin adları tüm çevrelerde gündeme geliyordu.
İşte bu isimlerin öncülerinden biri Žiga Samar. Real Madrid’in birkaç özel organizasyonuna davet ettiği Samar, bu turnuvalarda takımının lideri oldu. Birçok vatandaşı gibi Union Olimpija’da başladığı kariyerinde geçtiğimiz sezonu Aquimisa Zamorano Innova Chef’te geçirdi. Cumartesi günü ise İspanya Basketbol Ligi takımlarından Montakit Fuenlabrada’yla kontrat imzaladı.
Basamakları birer birer tırmandı anlayacağınız…
Koronavirüs sürecinde neler yaptınız? Şu anda hazırlıklarınızı nasıl sürdürüyorsunuz?
Koronavirüs salgınının ilk döneminde İspanya’daydım. Bildiğin gibi, İspanya, vaka-ölüm oranı konusunda bir ara berbat hâldeydi, bunun sinyallerini önceden aldığım için ilk fırsatta Slovenya’ya, ailemin yanına döndüm. Bir hafta boyunca hiçbir şey yapmadım, sadece dinlendim. Sonrasında antrenmanlara başladım, ayrıca son senesinde olduğum okulumda derslerimi bitirdim. Bacağımdaki problem nedeniyle tempolu antrenmanlara başlamam biraz zaman aldı ama baharın ortasının bitimine doğru tam formumu yakalıyordum.
Basketbolla nasıl tanıştınız?
Sporcu bir aileden geliyorum. Babam profesyonel olarak basketbol oynadı ve sonrasında antrenörlüğe geçiş yaptı. Annem ise iyi bir hentbol oyuncusuydu. Doğduğum yıllarda ülkemizdeki popüler spor buz hokeyiydi. Hatta biliyor musun, NHL’in iyi oyuncularından olan, Sloven, Anže Kopitar, hemen yanımızdaki evde oturuyordu. Onlarla birlikte görüşüyorduk ve babam, onun fiziksel gelişimindeki antrenörlerinden biriydi. Her neyse, konumuza dönelim. İlk başlarda hokey oynadım, sonrasında tenise yöneldim. Bazen basketbol da oynuyordum ve günün sonunda en iyi yaptığım şeyin, kendimi en iyi hissettiğim yerin basketbol olduğuna karar verdim. Bu kararımı verdikten sonra bir gün babamla konuşuyordum, bana, “Ne istiyorsan ona karar verebilirsin, bu senin hayatın, senin geleceğin.” dedi. İşte o zaman bu sporda iyi bir şeyler yapabileceğimi anlamıştım. Basketbolu çok seviyordum, ilk antrenmanımdan sonra bu sporu bırakamayacağımı biliyordum ve böyle de oldu. Mutluyum.
Slovenya’da çocukluğunuz nasıl geçiyordu? Basketbol kültürünüze dair neler söylemek istersiniz?
Güzeldi, bildiğin gibi, ülkemiz her anlamda küçük. Fakat bundan dolayı mutluyum çünkü bir yerde ne kadar az yoğunluk olursa o yerin güzelliklerini fark etme şansınız o kadar artıyor. Ülkemiz Yugoslavya içerisindeyken basketbol, mükemmel bir konuma sahipti. Sonrasında işler değişti. Son 10 yıla dek basketbolda iyi değildik ama iyi olmadığımız süreçte geleceğe dair yaptığımız girişimlerin karşılığını aldık, almaya devam ediyoruz. Bence hem oyuncu hem kulüp hem de Milli Takım olarak iyi bir basketbol ülkesiyiz. Gelecekte daha da iyi olacağımıza inanıyorum.
Luka Dončić, ülkenizin en büyük sporcu figürlerinden biri. Onun gelişimine dair ne düşünüyorsunuz?
(Birkaç saniye süren gülüşmelerden sonra)
Ah, dalga mı geçiyorsun? İnanılmaz. Ülkemizi mükemmel bir şekilde temsil ediyor. Sahada yapamadığı bir şey yok. Oyun mentalitesi çok yüksek, sahada neyi ne zaman yapacağını iyi biliyor ve bunu yaparken anlaşılması güç hareketler kullanıyor. İspanyol oyuncuların akıcılığına, zekâsına ve top hâkimiyetine sahip. Amerika Birleşik Devletli oyuncuların agresifliğine ve şut yeteneğine sahip. Sloven oyuncuların atletizmine, enerjisine ve istikrarına sahip. Eh, kısacası, kesinlikle üst seviye bir süper yıldız.
Luka’yla tanışma şansı yakaladınız mı?
Evet! Real Madrid’in genç takımında oynadığım sıralarda Luka’yla birkaç kez konuşmuştuk. İkimiz de Slovenyalı olduğumuz için konuşacak şeylerimiz vardı fakat o genelde bir üst takımdaydı, yani çok fazla konuşma şansım olmadı.
Luka Doncic
Eğitim ile basketbolu nasıl dengeliyorsunuz?
Slovenya’daki eğitim sistemi biraz farklı. İlkokul süreci dokuz sene devam ediyor. Bu dokuz sene çok kolay geçiyor, temel şeyleri detaylı bir şekilde öğreniyoruz. Bilgiyi nasıl kullanacağımızı öğreniyoruz. Dört sene süren ikinci aşamada ise daha fazla bilgi öğreniyoruz, işler biraz daha zor ama bunu nasıl kullanacağımızı biliyoruz. Yani ana dönemde Slovenya’da olduğum için basketbol kariyerimin kritik noktalarında bu konuda zorluk yaşamadım. Ayrıca her bölüm için ayrı okullarımızın olması sayesinde tek bir derse, dala odaklanma imkânı yakaladım. Ekonomi üzerinde eğitim alıyorum ve dediğim gibi, son senemdeyim.
Bu sezon İspanya’daki deneyiminize dair neler söylersiniz?
İspanya, genç oyuncuların profesyonel olarak gelişmesi açısından Avrupa üzerindeki en iyi sistemlerden birine sahip. Her takımın alt liglerde ikinci bir takımı var. Burada genç oyunculara şans veriliyor. Benim oynadığım takım ise biraz daha farklı, hem tecrübeli hem de genç oyuncular var. Açıkçası sezonu orada geçirdiğim için mutluyum. Çok fazla şey öğrendim. Saha içinde daha dengeli oynamayı, daha olgun davranmayı öğrendim. Saha dışı hayatımın saha içine ne kadar etki yaptığını gördüm ve her şeyi buna göre düzenledim.
Sizce oyun tarzınızdaki güçlü ve zayıf yönler neler?
Bence genel olarak “mükemmel” olduğum bir şey söylemem mümkün değil. Ayrıca “çok kötüyüm” diyebileceğim bir şey de yok. Sahada birçok şeyi yapabiliyorum ama her anlamda gelişmem lazım. Takım arkadaşlarımla olan iletişimimi arttırmam lazım. Tam sahada dripling ederken daha kontrollü davranmalıyım. Şutumu ve ilk adımımı geliştirmeliyim. Fiziksel olarak yaşıtlarıma göre iyiyim ama biraz daha gelişmek istiyorum. Emin olun, bunları yapacağım.
Ziga Samar
Oynamaktan en keyif aldığınız hücum ve savunma setleri neler?
Pick&roll oynamaya bayılıyorum. Pick&roll, Avrupa basketbolunun köşe taşı ve bence uzun bir süre daha böyle olacak. Çünkü bu oyun çok basit gibi görünse de rakip savunmanın dikkatini mikro ayarlarla bozabiliyor ve rahatlıkla sayı atabiliyorsunuz. Zaten basketbolun amacı bu değil mi? En kolay şekilde sayı bulmak. Bunu pick&roll’le sağlayabiliyorsunuz. Savunmada ise tam saha baskıyı seviyorum. Rakiplerimi oyundan bezdirmeyi, onları yoğun bir baskı altına almayı seviyorum.
NBA Draftı’na girecek misiniz?
Doğrusunu söylemem gerekirse bu konuyu son birkaç aya dek çok fazla düşünmedim. 2020 NBA Draftı’na girmeyeceğimden eminim, büyük bir ihtimalle gelecek yıl draft’a katılacağım, bunu açıklayacağım. Fakat en büyük amacım Euroleague’de istikrarlı bir şekilde oynayabilmek ve bu nedenle konsantrasyonumu başka şeylere veriyorum.
NBA’deki oyuna dair ne düşünüyorsunuz?
Çok fazla şey değişti. Basketbolun içerisinde olan ama pek kullanılmayan onlarca kavram gündeme geldi. Herkesin bildiği şeyleri anlatıp geveze gibi görünmek istemiyorum yani üçlükler arttı, uzunların rolü değişti… Bence en önemli olan şey pozisyon sayısının artışı. Tüm takımlar daha hızlı ve iyi bir şekilde hücuma çıkıyorlar. Tüm değişimin en kritik noktası bu bence.
Basketboldan ve/veya diğer sporlardan idolleriniz var mı?
Tabii ki! Šarūnas Jasikevičius’un en büyük hayranlarından biriyim, onu izlemeyi seviyorum. Röportajın başında bahsettiğim Anže Kopitar, diğer idolüm.
Hobileriniz neler? Saha dışında neler yapmaktan hoşlanıyorsunuz?
Açıkçası saha dışında yaptığım her şey yine basketbolla ilgili oluyor. Tabii bazen kafamı dağıtmam gerekiyor. Bunun için müzik dinliyorum, film izliyorum ve okulumdaki işleri hallediyorum. Sanırım İspanya’da sosyal olarak biraz daha gelişebilirim. Elbette basketbolumdaki disiplini asla kaybetmeyeceğim fakat abimle yaşayacağım için her anlamda olgunluk seviyemi arttırabilirim. Bu da değerli bir şey.
En sevdiğiniz yemek ne?
Seçmem zor çünkü ananemin yaptığı her yemeği seviyorum. Gerçekten, neredeyse tüm yemekleri iyi yapıyor.
En sevdiğiniz film ne?
Birkaç yıl öncesine kadar sanırım 20 kez “Mamma Mia!”yı izledim. Çok keyifli bir film. Bunun dışında Moneyball diyebilirim. Menajerliğin, rakamları okumanın ne kadar önemli bir şey olduğunu görüyorsunuz. Jerry Krause gibi figürlerin bu spordaki rolünü anlıyorsunuz.
Avrupa ve NBA’den gelmiş geçmiş en iyi beşleriniz nasıl olur?
NBA’deki beşimi oluştururken gerçekten de iyi bir şekilde izleyebildiğim oyuncuları seçeceğim. Magic Johnson, Larry Bird gibi isimler süper yıldızlar ama onları en azından Michael Jordan, Tim Duncan kadar fazla izlemedim.
Avrupa
Šarūnas Jasikevičius
Dimitris Diamantidis
Luka Dončić
Matjaž Smodic
Erazem Lorbek
NBA
Steph Curry
Michael Jordan
Kobe Bryant
LeBron James
Tim Duncan
Uygulamada 3M+ kullanıcı'a katılın
En son haberler, sonuçlar ve canlı spor yayınları ile güncel kalın
İndir
Benzer Konular
Bu yazıyı paylaş
Reklam
Reklam