İnönü’de ortak hedef

34 hafta bitti ama hala ortada bir şampiyon yok. Şimdi puanları ikiye bölünmüş dört takım iki devreli ligde yeniden birbirleriyle mücadele edecek ve sonunda nur topu gibi bir şampiyonumuz olacak. Herkesin garip bir ruh haliyle beklediği “şölen” ise cumartesi oynanacak Beşiktaş-Galatasaray maçıyla başlayacak.

Süper Lig’de baktığımızda karşılıklı maçlarda Galatasaray’ı en çok zorlayan takım Beşiktaş olmuştu. Her ne kadar sürdürülebilir başarı ve istikrar yakalayamamış olsa da sezon boyunca “büyük” maçlarında hepsinde karakter koymuştu sahaya Carlos Carvalhal’ın öğrencileri. Ülkenin garip futbol ikliminden olacak ki Carlos Carvalhal artık Beşiktaş’ın hocası değil. Yeni yönetim görevi kendisinden alıp Tayfur Havutçu’ya verirken, Portekizli de uzun uzun veda konuşmaları yaptı televizyonda. Gün geçmiyor gazetelerde “Çete satılıyor” ya da “Fernandes’in yeni talibi kim?” başlıklı haberler okumayalım. Tabiri caizse “kaos” ile giriyor Beşiktaş Süper Final’e. Bununla birlikte savunmanın bel kemiği Egemen ve Almeida da Galatasaray karşısında cezalı oldukları için forma giyemeyecek. Oysa ki özellikle Portekizli golcü normal sezondaki maçlarda sarı-kırmızılı savunmayı oldukça zorlamıştı. Beşiktaş için bu iki ismin eksikliği çok büyük handikap. Güzel haber ise oynadığı futbol ile herkesi mest eden ama henüz İstanbul derbisinde oynamamış olan Manuel Fernandes’in önünde bu karşılaşmada oynamak için bir engel bulunmuyor oluşu. Yabancı oyuncuların kendini gösterme isteği, yerlilerin belki bir ikincilikle Şampiyonlar Ligi eleme bileti kapma umudu da siyah beyazlıların artı hanesindeki unsurlar. Sayılı kurşunu olan Beşiktaş sahaya seyircisi önünde mutlak üç puan parolası ile çıkacak.

Play-off’un sevimsizliğini belki de en fazla yaşayan takımların başında ise Galatasaray geliyor. Normal bir sezon oynansa belki Alex de Souza’nın da dediği gibi Fenerbahçe yarışta bu kadar geride kalmazdı ama, sarı-kırmızılıların kusursuza yakın performans gösterdiği 34 maçın sonunda ellerine bir şey geçmemiş olması garip. Geçen hafta üst üste yaşanan Riera-Melo kavgası ve üzerine Muslera’nın penaltısıyla Galatasaray bu sezon ilk kez medyada bu kadar peşi sıra olumsuz haberle anıldı. Her ne kadar oyuncular kavga konusunda taleplerini doğrudan iletmiş ve bekleneni almış da olsalar, genel gerginlik sahaya da yansıyabilir. Fatih Terim böyle garip havaları takım üzerinde olumlu bir etkiye döndürmeyi en iyi bilen teknik adam. Kadroda önemli sayılacak bir eksik yok. Emre Çolak’ın eksikliğini Terim sağda Sabri solda Engin formülüyle yahut benzer bir şekilde çözecektir. Geri kalan her şey ise sarı-kırmızılıların arzuladığı gibi.

İki takımın da Süper Final’e bir yerde kazanarak başlama zorunluluğu var. Beşiktaş daha fazla geride kalmamak, Tayfur Havutçu ise alacağı üç puanla biraz olsun üzerindeki baskıyı hafifletmek isteyecektir. Yine Fernandes dışındaki Portekizli yeteneklerin keyfine bakacak olan Beşiktaş seyircisinin önünde açık bir futbol sergileyecektir. Öte yandan üç takım ve özellikle Fenerbahçe ellerini ovuşturarak Galatasaray’ın puan kaybetmesini bekliyor. Sarı-kırmızılı oyuncular büyük ihtimalle cumartesi gecesi televizyonda ya da pazar sabahı gazetelerde “Gördünüz mü Süper Final’i, Galatasaray hem puan hem de avantajını kaybetti” cümlesini duymak istemeyecektir. Artık sahada ne yaptığını bilen takım gol yememe önceliyle birlikte Engin, Elmander ve Necati’nin hızlı ataklarıyla üç puanı hedefleyecektir. İki puan kaybetmek istemeyen takımın mücadelesinde ise bize düşen arkamıza yaslanıp bütün garipliğine rağmen Süper Final’den keyif almaya çalışmak olacak.