"Martina için üzüldüm"

Bir Martina Hingis hayranı olarak Hırvat raketin burada olacağını duyar duymaz röportaj için hazırlanmaya başladım. Hatta bir blog yazısı bile yazdım.

WTA de teklifimi kırmayınca işte yanımda oturuyordu Majoli. İstanbul’a ilk kez geldiğini söyleyen 34 yaşındaki eski raket, “Salı gününden beri buradayım. Şehrin tarihi yerlerini gördük, Sultanahmet'i, Topkapı Sarayı'nı gezdik. Hatta bugün hamama gittik. Çok keyifliydi” dedi.

Tenisi çok erken yaşta bırakmak zorunda kalan Majoli bu konuda kendi inisiyatifi dışında gelişen olayların olduğunu anlattı:

“Erken bıraktım biliyorum. Maalesef. Omzumla ilgili sorunlarım oldu. Ameliyat oldum ama eskisi gibi olmadı. Çok zorlanarak oynuyordum. Daha iyi de olmayacaktı. Bu nedenle bırakmak zorunda kaldım.”

“Her vurduğum top isabetliydi”Iva Majoli deyince çoğu kişinin aklına ilk önce Martina Hingis gelir. O meşhur 97 finalini bakın nasıl anlattı Hırvat tenisçi:

“O maçı kazanmamı kimse beklemiyordu. Hingis o yıl hiç maç kaybetmemişti. 37 maçtır yenilmiyordu. Benim üzerimde hiç baskı yoktu. Final yolunda bazı zorlu maçlar oynamıştım. Finalde rahat bir maç çıkarttım ve vurduklarım da içeri giriyordu. Maç sonunda Martina için üzüldüm.”

“Hingis kazanacağını düşünüyordu”Martina’nın bir yıl içindeki tüm Grand Slam’leri toplamasını engelleyen Majoli, İsviçreli’nin reaksiyonu hakkında da şunları söyledi:

“Martina filede çok nazikti. Asıl maçtan önceki ruh hali önemli. Yarı finalde sanırım Seles'i devirmişti. O yüzden kazanacağını düşünüyordu, kendine güveni tamdı. Oynadığım oyunu görünce çok şaşırmıştır. (Bu arada 1997 Fransa Açık’ta kaç numaralı seribaşı olduğunu unuttuğunu gülerek itiraf etti) Ben ise o kadar seyirci önünde ilk Grand Slam finalimde biraz gergindim ama rahatladım.”

“Baskıyı kendim yarattım”19 yaşında Grand Slam kazandıktan sonraki düşüşü hakkında da o yaşta o baskıyı kaldıramadığını itiraf eden Hırvat tenisçi, “Evet o yıl Wimbledon'da çeyrek final oynadım ve ondan sonra gerçekten ben de ne olduğunu bilmiyorum. Belki çok baskı vardı üzerimde sadece başkalarından değil, kendi kendime yarattığım da bir baskıydı bu” derken sözlerine şöyle devam etti:

“Bana karşı oynayan oyuncular da artık "favori olmayan" konumuna geldikleri için üzerlerinde baskı olmadan maçlara çıkıyorlardı. Çok gençtim ve sanırım kendimi kaybettim biraz oralarda. Bu baskıyı nasıl idare edeceğimi bilemedim. Sonra ara verdim, döndüm, sakatlıklar yaşadım. Birkaç sene aradan sonra iyi oynayamadan da olsa Charleston'ı kazandım. Çok farklı şey denedim, bir sürü doktora gittim ameliyat oldum ama hiçbir şey işe yaramadı.”

1997 yılında WTA Sezon Sonu Turnuvası’nın yapısı farklıydı. Normal tek maçlı eleme sistemine göre oynanıyordu maçlar ve en iyi 16 tenisçi katılıyordu. O yıl bu turnuvaya katılıp çeyrek finalde elenen Majoli’ye hangi sistemin daha avantajlı olduğunu sordum:

“Grup sistemi daha iyi. Eğer bir maç kaybetseniz de geri gelip iki maç daha kazanarak yolunuza devam edebilirsiniz. Üstelik şimdi insanlar daha çok maçınızı izleyebiliyor.”

“Taraftarlar oyunun içinde”Turnuva ve organizasyonun İstanbul’da yapılması hakkında da görüş bildiren Majoli, “Üst sıralarda bir Türk tenisçi olmadan nasıl bir turnuva olacağını merak ediyordum. Hafta sonunun dolu olacağını tahmin ediyordum ama ilk günlerden şüpheliydim. İlk geldiğimiz gün bir baktım bütün salon dolmuş. Taraftarlar gerçekten oyunun içinde ve bu beni çok mutlu etti. Bu, Türkiye tenisi için de harika bir şey” ifadelerini kullandı.

Mary Pierce ile buraya WTA’in davetlisi olarak geldiğini belirten Hırvat tenisçi, seneye de İstanbul’u ziyaret etmeyi umduğunu sözlerine ekledi.