Popüler Sporlar
TÜM SPORLAR
Tümünü göster

Michael Jordan’ın kazanma takıntısında uç örnek: 1993 NBA Finalleri

Eurosport Türkiye

Yayınlandı 11/09/2020 - 16:16 GMT+3

1993 NBA Finalleri, The Last Dance'in son bölümünde de işlenmişti. Peki, bu seri Michael Jordan için neden bu kadar önemli? Dr. Stuart Hameroff, Charles Barkley, Kobe Bryant gibi isimler Jordan'ın kazanma takıntısına dair neler söylemişlerdi? Kuzey Kılıç’ın yazısı.

1993 NBA Finalleri'nden Jordan ve Barkley

Görsel kaynağı: Getty Images

*Bu demeçler, “Facing About Jordan” adlı kitaptan alınmıştır.
Michael Jordan ve unutulmaz kavramları yan yana geldiğinde aklımıza onlarca şey geliyor, değil mi? 1998 NBA Finalleri’nin altıncı maçında Utah Jazz’i deviren “Son Şut”, The Flu Game, smaç yarışmalarındaki şovu, Bad Boys’u yani Detroit Pistons’ı sonunda devirip finale oradan da şampiyonluğa uzanması… Malum, The Last Dance ile birlikte bu liste uzaya uzaya gidiyor. 1993 NBA Finalleri, unutulmaz “an” olarak listede yer almıyor fakat MJ’in basketbol felsefesini en iyi şekilde yansıtıyor. Peki, neden?
“Bir basketbol oyuncusu, baseline bölgesine geçtiğinde şut atarsa gözümüz bu şutu saniyenin 40’da biri sürede görecektir. Bu saniyeler lineer şekildedir. Eğer maçı gece geç saatlerde izliyorsanız şutun gidişini bir ile iki saniye diliminde algılarsınız. Bir insan, saniyenin 40’da birini yalnızca arabayla kaza yaparsa algılayabilir. Her şey hafızaya yazılır. Yavaşlar. Michael Jordan’ı izlemek ise buna benzerdir. Baseline’a geçtiğinde o da şutu saniyenin 40’da biri sürede gönderir ama havaya zıpladığında adeta sanat icra eder. O topu potaya sokmak için elinden geleni yapar. Yerden aldığı aşırı güç, bazen dilinin istemsiz bir şekilde dışarıya çıkmasına neden olur. Çok bilimsel oldu, değil mi? Her neyse. Jordan’a kazanamayacağı bir maç söyleyin, o maçı son topa bırakın, o son topu Jordan kullansın ve fizik kurallarının altüst edildiğini görün.”
Doktor Stuard Hameroff – Arizona Üniversitesi’nde profesör ve anestezi uzmanı
Michael Jordan, Chicago Bulls, 1988.
Bulls, 1992-1993 sezonunu 57 galibiyet ve 25 mağlubiyet ile tamamlamıştı. 1990’dan itibaren yakaladıkları makine düzeni o sezonda da devam ediyordu. Jordan, Scottie Pippen ve Horace Grant üçlüsü kalite olarak fark yaratırlarken Koç Phil Jackson’ın “Üçgen Hücumu” işin teknik kısmında da Bulls’u, her zamanki gibi, bir adım öne taşıyordu.
Ama takımda az da olsa bir doygunluk göze çarpıyordu. Bir önceki sezon 67-15 derecesiyle bitmişti, ikinci şampiyonluk kazanılmıştı. 1992-1993’te Cleveland Cavaliers deplasmanında alınan 22 sayılık mağlubiyet veya New York Knicks’e karşı yalnızca 75 sayı üretmek o dönemki Bulls için pek de alışıldık bir durum değildi. Tabii bu alışılmadık durumlar birkaç kez yaşandı, yalnızca galibiyet sayısında nicelik bir azalma olmuştu.
“Ona karşı ilk maçımı United Center’da oynamıştım. Ateş çemberinin içine girmiş gibiydim. O bana baktı, sonrasında pası aldı. Baseline’a geçip spin ile benden sıyrılıp potaya gitti. Bunun olacağını biliyordum. Onu durdurmak için, yemin ederim, her şeyi yaptım. Çok güçlüydü, vücudunu araya koyup bana kuşmuşum gibi davrandı. Sayı atmak için her şeyi yapıyor, takıntılı ve bu onu özel kılıyor.”
Kobe Bryant
Play-off’larda ise alıştığımız Chicago Bulls sahadaydı. İlk turda Atlanta Hawks’ı 3-0 ve yarı finalde Cleveland Cavaliers’ı 4-0 ile süpürüyorlardı. Konferans Finalleri’nde Patrick Ewing ve John Starks’lı Knicks, Bulls’tan iki maç almakla yetindi. Chicago Bulls’un finaldeki rakibi NBA’de normal sezonu lider bitiren Phoenix Suns’tı. Bir önceki yıl konferans yarı finalinde elenen Suns, 1992-1993’te Charles Barkley’e sahipti. Barkley, Philadelphia 76ers’taki “çılgın” kimliğinden sıyrılıp biraz daha olgun, atletik, zeki, lider bir role evriliyordu. Koç Paul Westphal’ın post bölgesinden hücum alanının ortasına çizdiği setlerde Barkley, harikalar yaratıyordu. En büyük yardımcıları ise Dan Majerle ve Kevin Johnson’dı.
1993 NBA Finalleri
Play-off dönemi Suns için o kadar da iyi geçmedi. Los Angeles Lakers’ı 3-2, San Antonio Spurs’ü 4-2 ve Seattle Supersonics’i 4-3 geçip finale yükseliyorlardı. Her turda kıyının ucundan dönüyorlardı. Ama sonunda finale çıkmayı başarmışlardı.
“Jordan’la ilgili tek bir şey söyleyeceğim: Hiçbir şeyi kaybetmiyor. Parkede olduğunda ona yapamayacağı bir şeyi söyleyin, lütfen bunu yapın ve sonuçlarına katlanın. O, yalnızca insanlarla değil adeta topla bile rekabet ediyordu. 1993 Finalleri’nde yalnızca bizi değil Phoenix’teki bütün basketbol çemberlerini de yenmişti, bu belliydi.
…”
Charles Barkley
Finalde ilk iki maçı Chicago Bulls kazandı. Jordan ilk iki maçta 32/64 saha içi isabetiyle 73 sayı üretmişti. Tekrar hatırlayalım, Jordan son iki sezonda NBA yüzüğünü kazanmıştı. Ödülleri toplamıştı. Adını genel geçer yargıda en tepeye yazdırmıştı.
Bulls ilk iki maçı ger Jordan sayesinde almıştı. Scottie Pippen ve Horace Grant ikilisi her zamanki desteklerini veriyorlardı ama Suns’ın boğucu hücum gücünü durdurmakta zorlanıyorlar, kendi düzenlerinden sapıyorlardı. Geri kalan parçalardan da net bir katkı gelmiyordu. Zaten ilk maç sekiz, ikinci maç üç farkla kazanılmıştı. Seri Arizona’dan Chicago’ya taşındığında Bulls’un iki maçı da alıp Suns’ı 4-0 süpürmesi bekleniyordu.
13 Haziran 1993, serinin altıncı maçı, Chicago. Phoenix Suns, seri boyunca ilk kez aradığı çift yönlü dengeyi bulmuştu. Hücumda topu Barkley üzerinden paylaştırıyorlar, Johnson’ın deliciliğini kullanıyorlar ve Majerle’den dış şut katkısı alıyorlardı. Savunmada ise alanı dar tutarak Jordan’ın penetre alanını kapatıyorlardı.
“San Antonio Spurs’teyken Bulls’a karşı oynayacağımız bir maç için toplantı yapıyorduk. Koç Hill, maça bir gün kala yanıma gelip ‘Hey Avery! Jordan’ı sen tutuyorsun.’ demişti. İlk başta benimle dalga geçtiğini zannediyordum. Sonra maç sabahı şut idmanı yaparken Koç Hill bana yedi sayfalık bir savunma analizi getirmişti. Cidden Jordan’ı tutacaktım. 1,78’lik ben, Jordan’ı tutacaktım… Maçta onun karşısına geçtim ve şunları söyledi: ‘Bu bir şaka mı? Beni sen mi tutuyorsun? Her neyse kim gelirse gelsin onu yerle bir edecektim zaten.’ Bu, onun özeti. Daima kazan.”
Avery Johnson
Bulls’ta ise MJ dışında neredeyse herkes adeta uyku modundaydı. Normal sezonda bazen baş gösteren doygunluk burada da göze çarpıyordu. Pippen, maçı 27 sayıyla bitirecekti bitirmesine fakat 35 şut deneyip %33 isabet bulacaktı. BJ Armstrong’un sürpriz katkısı ve Jordan’ın bitmek bilmeyen enerjisi, kazanmaya olan obsesifliği Bulls’u üçüncü maçta tutmuştu.
picture

1993 NBA Finalleri'nden Jordan ve Barkley

Görsel kaynağı: Getty Images

Maç üç uzatma sonrasında bitti. Suns, maçtan galip ayrılıyordu. 63 dakikanın 57’sinde sahada kalan Jordan, gerekirse altı uzatma oynayabilir ve bu maçı öyle kazanabilirdi. Yani düşünsenize, ondan önceki iki yıl yüzüğü kazanmışsınız, o seride 2-0 öndesiniz ve saha avantajı açık ara sizde fakat sırf üçüncü maçı kazanmak için kendinizi çok daha fazla yoruyorsunuz, varınızı yoğunuzu ortaya koyuyorsunuz.
Peki, sonrasında ne oldu?
Jordan her maçta vitesi biraz daha arttırdı, kendi Everest’ini aştı. Takımdaki diğer oyunculara kendi tutkusunu aşıladı. John Paxson, altıncı maçta takımına galibiyeti getirdi. Bulls, o üçüncü maçın ardından bir maç verip iki kazanarak seriyi 4-2 kazandı. Three-peat’i tamamladı.
“…
1991 sezonundan önce Miami Heat’te yaz kampında çalışmalar yapıyordum. Çaylaktım. Springfield Massachusetts’te Bulls’la oynuyorduk. Basit bir hazırlık maçıydı, tekrar söylüyorum hazırlık maçı. MJ’i tutmak için öne atıldım. Topa bakmadan 10 saniye boyunca güldü, sonrasında beni geçip sayı buldu. Koç beni ikinci yarıda başka bir oyuncunun savunmasına verene kadar bu böyle devam etmişti. Normal sezon öncesi hazırlık maçında kazanma isteği bu kadar yüksek olan bir oyuncuyu play-off veya final serisinde nasıl durdurabilirsiniz?”
Steve Smith
Michael Jordan, canlı izleyenlerin, “Keşke biraz daha fazla izleme şansı yakalasaydım” ve onun dönemini kaçıranların, “Keşke biraz daha erken doğup onu izleseydim” dediği biri. Kazanmaya odaklı obsesifliği, kupadan çok o an ile o maç ile alakalı. Ve genelde o an ile maç, kariyeri boyunca parkeye adım attığı her dakikayı kapsadı. İki kez three-peat’e imza attı. Saha içi ve dışı karakteriyle yüzlerce unutulmaz anı bıraktı. Ama basketbol felsefesinin en iyi örneğini 1993 NBA Finalleri’nde gösterdi.
Uygulamada 3M+ kullanıcı'a katılın
En son haberler, sonuçlar ve canlı spor yayınları ile güncel kalın
İndir
Bu yazıyı paylaş
Reklam
Reklam