Popüler Sporlar
TÜM SPORLAR
Tümünü göster

Sep Vanmarcke: Bay Neredeyse

Eurosport Türkiye

Yayınlandı 29/02/2020 - 11:29 GMT+3

“Bir aksilik yaşadığımda evime, ailemin yanına dönüyorum ve hayat kendiliğinden devam ediyor.” Sep Vanmarcke, “neredeyse” kazandığı yarışlarla dolu kariyerini inceliyor. Acaba sonunda uzun süredir hak ettiği anıtsal klasiği kazanabilecek mi?

Sepp Vanmarcke (Garmin) Omloop Het Niewsblad Boonen y Flecha

Görsel kaynağı: EFE

journal.rouleur.cc sitesinde 28 Ocak 2020 yayınlanan ve Raf Liekens tarafından yazılan bu yazıyı, Tifosi Blog ekibinden Emre Köseoğlu Türkçeye çevirdi.

2017, Sep Vanmarcke için korkunç bir seneydi. O sene Ronde’den sonra verdiği röportajdan daha acınası bir bisiklet olayına tanık olduğumdan şüpheliyim. Paterberg’e doğru inerken ön tekerleği bir çatlağa takılmış ve Sep de bisikletinden uçmuştu. Devamında ise bir ambulansa binmek yerine tekrar selesine döndü. Flandre’nin ara sokaklarından, acıdan iki büklüm, kırık bir parmak, kan ve asfalt yanığıyla kaplanmış vücudunu bitiş çizgisine kadar taşıyacaktı. Mayosu tamamen parçalanmıştı. İki teker üstünde bir ıstırap festivali.
Sporza mikrofonu da kendisine ironi dolu sözlerle uzatılacaktı: “Şu an tam ihtiyacın olan şey.” O bahar da diğer birçok bahar gibi umutlandırarak başlamıştı. Omloop Het Nieuwsblad’da Greg van Avermaet ve Peter Sagan’ı takip edebilecek güce sahip tek kişi oydu.
“Wolvenberg’in tepesinde Sagan benden grup için çalışmamı istedi ama ben o gün sadece onun tekerleğinde bekleyecektim. Hayatımda ilk kez. Çok formda değildim çünkü yoğun bir antrenman programından çıkmamıştım. Bu da onunla kalmak için çok zorlamam gerektiği anlamına geliyordu. Şu an bile o günden fotoğrafları görmek korkutucu. O kadar zorlamak… Yine de o yarıştaki üçüncülük tatmin ediciydi. O zamanlar bu performansımın formumun artışına yönelik bir işaret olduğunu düşünüyordum, şimdi ise biliyorum ki bu yaşayacağım mide sorunlarının ilk işaretinden başka bir şey değilmiş.”
Bu sorunlar Valensiya Turu’nda yaptığı iki kazanın sonucuydu. Ardından işler daha da kötüleşti. Strade Bianche’de bir vurgun daha, Tirreno’da acıyla savaş, Dwars door Vlaanderen’de hastalık, E3’te yaklaşık 20 kez kusma, Gent-Wevelgem’den de zorunlu bir çekilme. Son olarak da bahar sezonunu çöpe atan Ronde’deki korkunç kaza.
“Eskiden bu kadar şanssızlıktan sonra kesinlikle bir çöküş yaşardım. Ama bu sefer yaşamadım. Aksiliklere doğru pencereden bakmayı, düşüncelerimi kontrol etmeyi eşim ve kızım sayesinde öğrenmiştim.”
Sep Vanmarcke | 2013 Ronde
Yaşadığı kazadan etkilenenler bu sefer o değil, diğer insanlar olacaktı. Birçok insan onun acısına ortak olacak, “Sep, bu gerçekten çok talihsiz bir kazaydı.” diyerek onu teselli edecekti. “Bu kendimi ilk incitişim değil. Ama insanlar kazayı canlı olarak izleyince onlar üzerindeki etkisi daha büyük oluyor. Daha kötü kazalar da yaşadım. İlk ve tek Vuelta deneyimimde, 2011’de, bir vadiden aşağı yuvarlanmıştım. Çok kötü bir kazaydı. 20 kişilik bir kaçış grubundaydım. Bisiklet için pek de uygun olmayan bir inişte [Daniele] Righi ile gruptan 40 saniye kadar zaman çalmıştık. Tek bir motosiklet bile bizi takip edememişti. Anlayacağınız, teknik bir inişti.”
“Yumuşak bir viraja hızımızdan hiç taviz vermeden girdik. En azından o zaman virajın yumuşak olduğunu sanıyorduk. Bunun bir U dönüşü olduğunu anladığında Righi’nin eli ayağına dolaştı ve kendini bir anda asfaltın üzerinde buldu. Bense sürmeye devam ettim, bir bariyere çarptım, 40 metre kadar uçtum ve yarım düzine ağaca çarptım. Çarptığım son ağaç sayesinde durmayı başardım. Eğer ağaç orada olmasaydı büyük ihtimalle kendimi nehirde bulacaktım. Vücudumun her bir kısmında yara vardı. Vücuduma sayısız iğnenin batırıldığını hissediyordum. Benim düştüğümü gören olmamıştı, yardım çağrılarımı duyan da. Beni, takipçi gruptan Karsten Kroon’un aynı virajda yaptığı kaza sayesinde buldular.”
“Kendi başıma tırmanmak için çok dikti. Dalları kullanarak, beni yukarı çekmek için bir zincir oluşturdular. Tırmanırken yolda bisikletimi de aldım. Yukarı vardığımda hâlâ vücuduma adrenalin pompalanıyordu. Herhangi bir yerimi kırmamıştım ve tekrar bisikletime döndüm. İşte o zaman asıl şoku yaşadım. Ölebilirdim. Bunu fark etmem beni bir çöküşe sürükledi. Artık saatte 30 kilometre hıza bile çıkamıyordum. Her viraj benim için bir korku tüneliydi. Bisikletimin üzerinde bir yandan titriyor, bir yandan ağlıyordum.”
“Takım aracı beni Stijn Devolder ve Andreas Klier’in de içinde olduğu gruppetto’ya götürdü. Son tırmanışta bana çok yardımcı oldular. Bu anıyı asla unutamayacağım. Stijn benim takımımda bile değildi. Yine de içinde olduğum şoku rahatlıkla görebiliyordu. O kazanın kariyerimde büyük bir etkisi oldu. O zamandan beri eskisi gibi inmeye cesaret edemiyorum. Hâlâ önümdekinin tekerleğini takip edebilirim ama beni öne koyarsanız zaman kaybedersiniz çünkü artık hiçbir kör viraja güvenmiyorum. Bu engel sadece Flaman klasiklerinde karşıma çıkmıyor çünkü oradaki tüm virajları adım gibi biliyorum.”
Bir santimetre
Sep’in midesi eski haline ancak mayısta dönebildi. Yaz aylarına hazır girmek için her şeyi yaptı ama bisiklet tanrılarının ona bir darbesi daha vardı. Antwerp’te, Oliver Naesen son anda Sep’i geçerek Belçika Şampiyonluğu’nu ve ulusal şampiyonluk mayosunu giyme hakkını santim farkla kazanacaktı.
“O mayo benim sezonumu kurtarabilirdi. Sadece bir santimetre fark vardı. Böyle kaybetmektense o fotofinişte hiç olmamayı seçerdim. Naesen kazanmayı hak etmişti ama onu ne zaman o formayla görsem hâlâ kendime sinirlenirim. Tek tesellim herhangi bir hata yapmamış olmam. Kardeşim Ken bana erken bir atak yapmamı söylemişti. Bu doğru tercihti de. Sprint sırasında bisikletimi tam zamanında fırlattım ve en ideal pozisyonu aldım ama yeterli olmadı. Eskiden, kendi kendime neden bunların hep benim başıma geldiğini sorardım. Artık sormuyorum. Artık bu olumsuz düşüncelerden kurtuldum. O yarış benim geri dönüşümün kanıtıydı.”
“İnsanlar genellikle beni at gözlüğü takıyormuşçasına sadece taşlı klasiklere odaklandığımdan dolayı suçlarlar. Benim kalbim o yarışlar için daha hızlı atıyor. Bu yüzden o yarışlar için daha çok çalışıyorum ama bu kez yaz ve sonbahar aylarındaki yarışlarda da etkili bir bisikletçi olabileceğimi kanıtlamayı kafama koymuştum. Ve başardım da. Aslında hiç yarış kazanamadım ama…”
2017 sonuçlarının onun için ayrı bir önemi olduğunu belirtiyor. Avusturya Turu’ndan beş ilk beş ve bir de puan klasmanı mayosuyla ayrıldı. RideLondon’da dördüncü oldu. Plouay’da da. Montreal’de sekiz, Quebec’te 10. Eneco Tour’da da iki ilk 10. “Geçirdiğim en iyi yazdı. Yine de insanlar hâlâ sezonumu baştan sona bir facia olarak görüyordu. Belli ki benim sadece baharda yarıştığımı düşünenler beni sadece bahardaki sonuçlarımla yargılıyor.”
Yeni Boonen”
2012’de Omloop Het Nieuwsblad’ın bitişinde nefes nefese kalmış ve hâlsiz Boonen, 23 yaşındaki Vanmarcke’a sprint finişinde geçiliyordu. Bu onun ilk büyük zaferiydi. Sayısız zaferinden ilki olarak anılması beklenen zaferdi bu. Bir yıl sonra Fabian Cancellara’ya Roubaix’de ucu ucuna kaybetse adı Boonen’ın varisleri arasına yazılmıştı.
Altı sezon sonra baktığımızda ise kupa dolabı hâlâ boş gözüküyor. En azından beklenenle karşılaştırdığımızda... Kupa dolabında Omloop dışında Ster ZLM turunda bir genel klasman birinciliği ve bir etap, bir Norveç Turu etabı, bir Alberta Turu etabı ve Impanis GP’si var.
Sep, Tom değil. Hiç öyle olduğunu düşünmedi de. Çıtanın Boonen, Gilbert ve Van Avermaet’ın seviyesinde olması da onu sinirlendiriyor.
“2017’de, Omloop’tan sonra son kilometrelerde çalışmayıp oyalandığım için eleştirilmiştim. O ana kadar üçümüz de arka taraftan kaçabilmek için birlikte çalışmıştık. Fark bir dakikaya ulaşınca kulaklığımdan bana seslendiler: ‘Çalışmayı bırak, Sep.’ Bu hiç benim stilim değil. Sagan ve Van Avermaet hemen bana sinirlendi ve tekrardan çalışmak zorunda kaldım. Bir de şu açıdan bakın: Dünya ve olimpiyat Şampiyonu ile yarışıyordum. Neden biraz kumar oynamayaydım ki? Neden hep en iyilerle kıyaslanıyordum ki? ‘Asla kazanamayacaksın.’ diyorlar. Tamam. Asla kazanamayacağım. O zaman beni aynı seviyedeymişiz gibi göstermeyin. Ben bir favori değilim, kazanmam sürpriz olur.”
Peter Sagan (Bora), Greg Van Avermaet (BMC) ve Sep Vanmarcke (Cannondale)
Bardağın dolu tarafından bakarsanız üç Klasik’te (Ronde, Roubaix, Gent-Wevelgem) podyum görmeyi başardım. 18 kez de ilk beşe girdim ama bana bir galibiyet adayı olarak bakarsanız başarısız olduğumu düşünürsünüz. Guangxi Turu’nda bunu Jens Keukeleire ile de konuşmuştum. O Gent-Wevelgem’i ikinci bitirdiğinde bu memnuniyetle karşılanırken ben bitirdiğimde ‘yeterince iyi değil’ tepkisiyle karşılaşıyorum.”
Ya gençliğindeki Omloop galibiyeti ona uğursuzluk getirdiyse? O öyle düşünmüyor. “Bir daha kazanamayacak da olsam, o yarış hep benim kupa vitrinimde olacak. Boonen’ı sprintte geçmek başıma gelebilecek en iyi şeydi. Bu sayede takımlar beni yarışların sonunda sprinte de girebilecek bir lider olarak gördü ve diğer birçok sporcu gibi yıllarımı rüzgâra karşı sürerek harcamadım. Takımın güvenini kısa sürede kazandım ki bu da iyi sonuçlara giden anahtardı.”
Sep, Boonen değil. Boonen kariyerini Klasikler’in Real Madrid’inde geçirirken Sep her zaman rahatlıkla lider olabileceği daha küçük takımlardaydı. Takım arkadaşlarıyla aynı zamanda rakip olmak onun tercihi değildi. Sep bisiklet sürerken sanki satranç oynuyormuş gibi hissettiren akıl oyunlarını da sevmiyor.
Quick Step’e gidip orada fırsatın ona geleceği günü beklese belki şu an bir anıtsal yarış galibi olabilirdi. Terpstra’nın Roubaix’yi, Devolder’in Ronde’yi, Lampaert’ın Dwars door Vlaanderen’i kazandığı gibi...
Sep ise Patrick Lefevere’i reddetti. “Boonen’ın yanı sıra Stybar ve Terpstra’ya da sahipler. Bu kadroda kazanma sırası bana ne zaman gelecek ki? Yarış kazanabilecek kapasitede birçok sporcuları var.”
Tekrar söylüyorum. Sep, Tom değil. Boonen pelotonun yıldızıyken Sep kazanmak için sürekli çalışması gereken bir emekçiydi. Boonen aksi giden şansıyla savaşabilirken, Sep için kazanmaya giden yol şanslı olmaktan geçmek zorundaydı. Boonen bulunduğu grupta kendini belli eden bir tavus kuşu, yanında sürekli sadık hizmetkârları olan bir liderken Sep’in ordusu hep tek kişilik, antrenmanları bir başınaydı. Boonen’ın gösterişli partileri varken Sep’inkiler hep mütevazıydı. Boonen özgüvenin bu spordaki karşılığıydı. Yaptığı her şeye bir izahı vardı. Yaşadığı aksiliklere gülüp geçerdi. Zırhı onu olumsuz düşüncelerden korurdu. Sep ise umutsuzluk ve acıyı birçok kez deneyimledi. Onun zihni yaraları aynı Flaman yollarındaki çatlaklar gibi, alnından okunabiliyor.
Sep Vanmarcke | EF Education First
Hayman; Boonen’dan beşinci Roubaix zaferini çaldığında bile Boonen sadece küfretti, yüzündeki tozu sildi ve gülümseyerek podyuma çıktı. Sep ise Cancellara’ya kaybettiğinde hüngür hüngür ağladı. Aralarındaki en büyük fark ise kazanma alışkanlıkları. Boonen’ın acıması yoktu, en iyi oysa sadece o kazanabilirdi. Sep ise en iyi olduğu birçok yarışı kaybetti.
Hayman ve Boonen’la birlikte o gün birincilik için Sep de yarışıyordu. Carrefour de l’Arbre’da Vanmarcke, Boonen’la arasına 50 metre kadar koymayı başarmıştı. Yine de bu kaçış uzun sürmeyecekti. “Boonen zekice davrandı. Biri ne zaman atak yapsa onu anında kendisi yakalardı. Eğer o gün beni yakalaması için Boasson Hagen ve Stannard’ı beklese asla yakalanmazdım. O gün muhtemelen en güçlü bendim ama maalesef yarış Carrefour de l’Arbre’da bitmiyor. Bitseydi şimdiye kadar en azından bir Roubaix zaferim olurdu.”
Boonen’ın kentinde ise Sep’in sprintte sırf öcünü almak için vatandaşını engellediği düşünülüyor. “Saçmalık. Boonen’a sinirlenmemiştim bile. Beni kolaylıkla geçebilirdi. Eğer biz Belçikalılar birbirimizle yarışamayacaksak niye bu sporu yapıyoruz ki? Greg Van Avermaet, E3’te en yakın arkadaşı Naesen’i bile beklememişti. Yarış bunu gerektirir.”
“Boonen da o sprinti benim yüzümden kaybetmedi. Çok daha zor noktalardan yarışlar kazanmıştı. Onun hemen yanındaydım ama pozisyonumu kaybetmem sadece bir omuz darbesine bakardı. Hayman sprintine yeni başladığında bile benimle arasındaki farkı açıyordu. Boonen’ın savaşmak için yeterli alanı vardı ama fark bir santimetre bile kapanmadı. Resimlere bir bakın. Boonen da aynı benim gibi çoktan tükenmişti.”
Aynı zamanda Sep, “aptal yarışçı” etiketiyle yaşamayı da öğrendi.
“Belki de içgüdülerim beni yanıltıyor ama ben hata yaptığımda bunu düzeltebilecek bir takıma çok nadiren sahip olabildim. Boonen’ın böyle bir lüksü vardı. Sprintte bir yenilmezdi, en ufak hatanız size yarışı kaybettirirdi. Sagan, Van Avermaet, Degenkolb, Kristoff gibilerini yenmek zorundaydım. Onlar da benden hızlı olduğu için onları yenmemin tek yolu bir ‘aptal’ gibi yarışmaktı.”
“Daha önce hatalar yaptığımı da biliyorum. İkinci bitirdiğim Roubaix’de üstün olan bendim. Son dönüşte öndeydim ve onu dışarıdan dönmek zorunda bırakmıştım. Eğer onu biraz daha dışarı itebilseydim içeri dalmak adına fren yapmak zorunda kalacaktı. Peki ben ne yaptım? Daha 200 metre varken sprinti açtım. Bu sayede istediği alanı buldu ve beni son 20 metrede geçti. Bir 50 metre daha bekleseydim…”
2013 Paris-Roubaix, Sep Vanmarcke, Fabian Cancellara'nın arkasında ikinci oluyor
Ona zihinsel avantajı da vermiştim. Bana nasıl hissettiğimi sorunca gençliğimin getirdiği saflıkla ona yorgun olduğumu söyledim. Ne kadar salakça! Bundan hemen sonra atağını yaptı. Onu yakalamak için depodaki tüm enerjimi kullanmak zorunda kaldım. O ataktan sonra bir daha öne geçip çalışacak hâlim yoktu. Koluyla bana öne geçmemi söylediğinde de ona, ‘Sen çalış!’ demeliydim ama benim yerime o çaylak yarışçı konuştu ve öne geçtim. Benim ilk büyük yarış sonum olacaktı. Daha birkaç sene önce televizyon karşısında hayranlıkla izlediğim bir adama karşı.”
“Altı ayımı o yarışı kafamda tekrar yaşayarak geçirdim. Yatağa uzanıp o yarışı düşündüğümde bacaklarım kasılırdı çünkü zihnimde hâlâ sprint atıyordum. Diğer mağlubiyetler ve taktiksel hatalarım da aklımda. 2014’te kariyerimin en iyi baharını geçirdim. Altı taşlı klasikte altı ilk beş. O zamandan beri bu başarıyı tekrar edebilen biri yok. Buna rağmen hiç kazanamadığım için hayal kırıklığına uğramıştım. Asla yeterince iyi olamadım.”
Ronde’nin 2014 finalinde yine İsviçreli rakibiyle karşı karşıyaydı. Kwaremont’ta Cancellara’nın temposuna cevap verebilen tek adam oydu, keza Paterberg’de de. Önce birlikte Van Avermaet ve Vanderbergh’i yakaladılar ama bu ikili bir kez daha kaçmayı deneyince akıl oyunları başladı. Sep’in pek sevmediği akıl oyunları. Cancellara ataktan sonra bir zayıflık gösterdi ve istese de kaçanları yakalayamadı. En azından Vanmarcke durumu bu şekilde gördü ve kendine hâkim olamayıp kaçanları yakalamak için ipleri eline aldı. “Eğer takip etmezsem garanti olan podyuma çıkamayacaktım. Vandenbergh zaten dördüncü olacaktı. Eğer daha çok bekleseydik, arayı kapatmanın bedeli çok daha ağır olabilirdi.”
“Bir anda Cancellara’nın tekerleğinden ayrılmaya karar verdim. Bence yarışı o noktada kaybetmedim. Yanlış giden şey sprintti. Cancellara kuyruk rüzgârını kullandı ve kazandı. Sprinte daha erken başlamalıydım ama vücudumu dinlemek gibi bir hataya düştüm. Bu zamanlarda doğru düşünme yeteneğinizi kaybediyorsunuz. Bu konuda tecrübeliyim. Gerektiğinde kaybetmeyi göze almalısınız. Bu konuda eksiğim var. Takım arkadaşlarım benim için kendilerini harcıyorlar. Benim sorumluluğum da onların emeklerini boşa çıkarmamak, bu yüzden bazen riskten kaçınıyorum. Buna rağmen, bütün iyi sonuçlarımı tek bir büyük zafere değişirdim.”
Uygulamada 3M+ kullanıcı'a katılın
En son haberler, sonuçlar ve canlı spor yayınları ile güncel kalın
İndir
Benzer Konular
Bu yazıyı paylaş
Reklam
Reklam