Popüler Sporlar
TÜM SPORLAR
Tümünü göster

FORMULA 1 TÜRKİYE’YE GERİ DÖNDÜ

Eurosport Türkiye

Yayınlandı 13/11/2020 - 17:14 GMT+3

Bu hafta sonu İstanbul’da şehrin sesi değişiyor. Motor sporlarının zirve organizasyonu Formula 1, 9 yıllık aradan sonra 1 yıllık anlaşma ile İstanbul’a geri dönüyor. 13-15 Kasım tarihlerinde yapılacak olan Türkiye Grand Prix’ine biraz daha yakından bakalım.

Red Bull Formula One driver Sebastian Vettel of Germany (R) leads the pack at the start of the Turkish F1 Grand Prix at the Istanbul Park circuit in Istanbul May 8, 2011

Görsel kaynağı: Reuters

Hazırlayan: Koray Şahin

TÜRKİYE FORMULA 1 TAKVİMİNE GİRİŞİ
Türkiye’ye, Formula 1’i getirme fikri ilk olarak 1997 yılında TOSFED’e başkan seçilen Mümtaz Tahincioğlu tarafından ortaya atılmıştı. Dönemin şartlarında bunu başarabilmek pek mümkün bir şey değildi. Türkiye, motor sporları dünyasında tanınmış bir ülke değildi. Formula 1’e yönelik projemiz ve pistimiz yoktu. Dönemin hükümeti ve Formula 1 yönetiminin ikna edilmesi gerekiyordu. Bir de işin maddi boyutu var tabii, her sene Formula 1’e ödeme yapılacak ve pist inşaa edilecekti. Bunlar için de büyük bir finansman yaratılması gerekiyordu. Ayrıca Türkiye’de motor sporlarına yönelik büyük bir kitle yoktu ki zaten Formula 1, Türkiye’de ilk kez 1996 yılında Cine5’te yayınlanmaya başlamıştı. Mümtaz Tahincioğlu’nun motor sporlarına yabancı olan bir ülkeye Formula 1’i getirme vaadi, bu nedenlerden dolayı imkansız görülmüştü.
Mümtaz Tahincioğlu TOSFED başkanlığına seçildiğinde, İngiltere Motor Sporları Federasyonu ile TOSFED’e danışmanlık yapma konusunda anlaşma sağlanarak Formula 1’i, Türkiye’ye getirmek adına alt yapı oluşturulmaya başlandı. Dönemin hükümeti ile birlikte çalışmalar yapılarak, Formula 1’in ülkeye getirebilecekleri devlet nezdinde konu olmaya başladı.
Aralık 2001’de TOSFED, FIA konseyine üye oldu. Mümtaz Tahincioğlu aynı yılda FIA bünyesine katıldı ve Türkiye adına yarışlara komiser olarak atandı. Mümtaz Tahincioğlu’nun, FIA ve Formula 1 yönetimiyle olan yakınlığı elimizi biraz daha güçlendirecekti. Bunlar yeterli unsurlar değildi elbette. Türkiye’nin Formula 1 yönetimine, motor sporları organizasyonlarını düzenleyebilceğine dair somut bir kanıtı olmalıydı. 2000 yılında İzmir’de Anadolu Rallisi gerçekleştirildi. FIA tarafından gözlemlenen organizasyon geçer not aldı ve WRC bünyesinde resmi bir organizasyon haline geldi. 2001 yılından itibaren ise WRC formatıyla yapılmaya başlandı. 2002 yılında ise Sebastian Loeb ve Juuso Pykälistö Anadolu Rallisi’ne katıldı. Bu organizasyonaların başarıyla tamamlanmasının ardından Bernie Ecclestone Türkiye’ye, Formula 1 organizasyonunu yapabileceğine dair bir mektup gönderdi. Mektubun içeriğinde ise Türkiye’nin 2005’e Formula 1’e girebileceği ve tam bir hükümet desteği olması gerektiği yazılıydı. 2002 yılı Türkiye-Formula 1 anlaşması için en kritik yıl oldu. Bu başarılar ile sadece Formula 1’in değil, WRC’nin de Türkiye’ye gelmesinin önünü açmış oldu. 2003 yılında ise Türkiye, WRC takvimine giriş yaptı.
Türkiye, motor sporları organizasyonlarında başarılı olmaya başladıktan sonra dönemin hükümeti tarafından alınan destek de arttı. Artık ana hedef olan Formula 1 anlaşması için çalışmalar hızlandı ve Ağustos 2002’de Bülent Ecevit, Formula 1 projesine onay verdi. FIA ile yapılan görüşmeler sonucunda da İstanbul Park projesi de düşünülerek Türkiye’yi 2005’te Formula 1 takvimine sokacak imzalar atıldı. 7 yıllık ve yıllık 13 milyon dolar değerinde makul bir anlaşma yapıldı ve pistin hakları Bernie Ecclostone’a (2017’de pistin hakları Liberty Media’ya geçti.) bırakıldı. Pistin tasarım görevi Hermann Tilke’ye verildi. Pistin temeli ise 23 Eylül 2003’tarihinde atıldı ve maliyeti de yaklaşık 300 milyon lira oldu.
İSTANBUL PARK’TAKİ YARIŞLAR
Türkiye’de yapılan ilk yarış 21 Ağustos 2005 yılında yapıldı ve ilk arışın kazananı McLaren’ı ile Kimi Raikkonen oldu. Fernando Alonso ve Juan Pablo Montoya ise Raikkonen’in ardından podyuma çıkan isimler oldu.
Alfa-Pilot Kimi Räikkönen vor dem US-Grand Prix in Austin
2006 yılındaki yarış, finish çizgisine kadar 2.lik savaşı veren Michael Schumacher, Fernando Alonso çekişmesi ile akıllarda kaldı. Yarışı kazanan Felipe Massa’ya galibiyet kupasını Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat'ın verdi ve bu nedenle FIA, TOSFED’e 5 milyon dolar para cezası verdi. Massa, İstanbul Park’ta 2007 ve 2008 yıllarında yapılan yarışları da kazandı ve İstanbul Park’ta en çok kazanan pilot konumunda.
2009’daki yarışı ise Jenson Button kazandı. Brawn GP ile sezon sonuna şampiyon olan Button 2009 sezonundaki son galibiyetini İstanbul’da aldı.
Hiç şüphesiz İstanbul Park deyince herkesin aklına 2010’daki Vettel-Webber kazası gelir. Red Bull pilotları arasındaki gerilimin en yüksek seviyeye çıktığı gün. Lewis Hamilton’ın zafere ulaştığı yarışta Okay Karacan’ın anlatımını duyuyor gibisiniz değil mi?
Ve son olarak 2011. Sebastian Vettel’in kazandığı yarış İstanbul Park tarihinde en çok geçişin yaşandığı yarıştı. Hatta bu yarıştaki geçiş sayısı ancak 2016 Çin Grand Prix’inde geçilebilmişti. Çok fazla geçişin olmasına rağmen fazla akılda kalıcı bir yarış olmadı çünkü geçişlerin büyük çoğunluğu DRS yardımıyla olmuştu.
FORMULA 1 TÜRKİYE’DEN NEDEN AYRILDI?
2011 yılında Türkiye’deki son yarış yapılırken Türkiye’nin, Formula 1’den ayrılması beklenmiyordu. Özellikle 2011 yılında seyirci sayısı çok düşük olmasına rağmen Formula 1 yönetimi İstanbul Park’ı takvimde görmek istiyordu. İstanbul Park, Formula 1 yönetimi, fanlar, pilotlar ve takımlar tarafından yarış ruhuna uygun bir pist olarak görülüyordu. Hatta Formula 1 yönetimi Türkiye’yi takvimde tutmak amacıyla 20 yıllık bir anlaşma önerdiği de söylentiler arasındaydı ama maalesef görüşmelerden olumsuz sonuç çıktı ve 2011 yılında yapılan yarış Türkiye’deki son Grand Prix oldu.
Bir Formula 1 yarışını yapabilmek için devlet tarafından Formula 1 yönetimine yıllık ortalama 20-30 milyon dolarlık ödeme yapılması gerekiyor. Dokuz yıllık süreçte Türkiye’nin, Formula 1 takviminde olmamasının ana sebebi bu finansmanın yaratılamamasıydı. Buna rağmen Formula 1 ve Türkiye arasındaki bağlar hiçbir zaman tamamen kopmadı. Bernie Ecclestone Formula 1’in sahibi olduğu dönemde İstanbul Park’ı Formula 1 takviminde görmek istedi. 2017’de Liberty Media Formula 1’i satın aldığında vaatlerinden biri yarış ruhuna uygun pistleri Formula 1 takvimine geri kazandırmaktı. Bu vaat doğrultusunda ilk görüşmelerden birini Türkiye ile gerçekleştirdi ve bu görüşmelerden de mali konular yüzünden olumsuz sonuç çıktı.
FORMULA 1’İN TÜRİYEYE DÖNÜŞÜ
2020 yılında pandemi süreci dolayısıyla bir çok yarış iptal edildi. Formula 1 sezonunun başlangıcı ertelendi ve Formula 1 batma noktasına gelebilecek kadar zarar etti. Formula 1 yönetimi ise mali sorunları en aza indirgemek ve 2020 sezonunu kurtarmak için maliyetleri azaltarak takvime yeni yarışlar ekleme kararı aldı.
Sezona yeniden başlama kararı alındıktan sonra Liberty Media’nın amacı yarış sayısını olabildiğince fazla tutabilmekti ve 2020 sezonunda 17-18 yarış yapmayı hedeflediler. Normal şartlarda 2020 sezonunda 22 yarış yapılacakken pandemi dolayısıyla 13 yarış iptal edildi. Hedef yarış sayısını tamamlamak için ise Avusturya, İngiltere ve Bahreyn’de çift yarış yapılması kararlaştırıldı. Ayrıca takvimde oluşan boşluğu doldurmak amacıyla takvimde olmayan pistler için ülkelerle görüşme yapan Formula 1 yönetimi, daha uygun katılım ücretleriyle Mugello, Imola, Nürburgring, Portimao ve İstanbul Park’ı Formula 1 takvimine ekledi. Özellikle Formula 1’deki tek yarışlık mali yükün bu sene için azalması ve takvimden çıkarılan pistler Türkiye’nin Formula 1’e dönüşünün yolunu açmış oldu.
TÜRKİYE 2021 VE SONRASINDA TAKVİMDE OLACAK MI?
2021 sezonu takvimi geçtiğimiz günlerde açıklandı. Türkiye ise ilk açıklanan 23 yarışlık takvim içinde yer almıyordu. Fakat 2021 sezonunda Vietnam GP’sinin yapılmayacağı açıklandı. Vietnam GP’si yerine eklenecebilecek şimdilik üç aday var. Türkiye, Imola ve Portekiz. 2021 yılında Formula 1’i tekrar Türkiye’de görebiliriz. 2022 ve sonrası için ise normal şartlarda Tükiye’nin Formula 1 takviminde olması şimdilik pek mümkün görünmüyor.
İSTANBUL PARK TEKNİK DETAYLARI
İstanbul Park özellikle son dönemlerde gördüğümüz standartlaşan pistlerin aksine daha fazla farklı özellik barındıran bir pist ve dolayısıyla pilotların yarış sonunda bu tarz pistlerden daha fazla haz aldığını görebiliyoruz. İstanbul Park için komplike bir yarış pisti diyebiliriz. Hızlı, yavaş, orta hızlı virajlarının yanı sıra uzun düzlükleri de olan ve yüzde 69’u tam gaz geçilen bir pist. Kaçış alanlarından daha çok çakıl ve çim alanları ile birlikte 60 metreyi bulan yükselti farkları İstanbul Park’ı zor bir pist haline getiriyor. Daha önceki yarışlarda takımlar ortalama bir downforce ayarı kullansa da yeni araçlar ile henüz ellerinde telemetry verileri olmadığı için takımların, ideal ayarları bulmanın normalden biraz daha zor olacağını öngörebiliriz. Alıştığımız bir yarış standartının aksine yarış soğuk bir havada yapılacak. Asfaltın da yeni olması ile beraber pilotlar, lastikleri optimum ısı seviyesinde tutma konusunda zor anlar yaşayabilirler. Pirelli ise 2011’den bu yana, Formula 1’e lastik tedarik ettiği her sene ayrı bir tartışma konusu olmayı başardı. Bazı sıralama turlarında takımların C3 (soft) lastiği hiç çalıştıramadığını da göz önüne alırsak, hafta sonunun menüsü C2(medium) lastik olacak gibi görünüyor.
Zorluk seviyesi ve pilotlara maruz kaldığı G kuvveti dolayısıyla ikonikleşen sekizinci viraj ise yeni araçlarla birlikte ihtişamını biraz kaybedebilir. 2005-2011 dönemindeki araçlara göre aerodinamik olarak çok daha üst seviyede olan 2020 yılı araçları ile sekizinci virajın, pilotlar için eskisi kadar zor olmayacağını söyleyebiliriz. Yine de sekizinci virajda bu araçları izlemek şüphesiz çok keyifli olacaktır. Ayrıca pilotlar, birinci virajı dönerken iç taraftaki kerbleri göremiyorlar ve kör nokta oluşuyor. Her iki virajdan da özel yapısı nedeniyle pilotajın ön plana çıktığı virajlarlar olarak söz edebiliriz. 1. viraj yapısı itibari ile özellikle startta yaşanabilecek kargaşa nedeniyle bize eğlence vaat ediyor. İstanbul Park, Yarış pisti” sıfatına ne kadar uygun olsa da geçiş yapmanın çok zor olduğu bir pist. Araçların geçmişe göre daha uzun ve daha geniş olduğunu da düşünürsek DRS alanları dışında çok fazla geçiş göremeyebiliriz.
HAMILTON YEDİNCİ ŞAMPİYONLUĞUNU KAZANABİLİR
Bu hafta sonunu özel kılan en önemli unsurlardan biri Lewis Hamilton’ın yedinci şampiyonluğunu İstanbul’da alıp alamayacağı. Takım arkadaşı Valtteri Bottas’ın 87 puan önünde yer alan Lewis Hamilton, takım arkadaşının önünde tamamladığı herhangi bir 7. şampiyonluğunu İstanbul’da kazanacak ve tarihin en çok şampiyon olan pilotu ünvanını Michael Schumacher ile paylaşacak.
-Valtteri Bottas yarışı kazanır ve yarıştaki en hızlı turu atarsa, Lewis Hamilton şampiyon olamayacak.
-Bottas’ın yarışı kazanıp, en hızlı tur derecesini elde edemezse, Hamilton’ın alacağı ikincilik şampiyonluk için yeterli olacak.
-Bottas 2. sırada finish görürse, Hamilton’a şampiyonluk için 4. sıra yeterli olacak.
Uygulamada 3M+ kullanıcı'a katılın
En son haberler, sonuçlar ve canlı spor yayınları ile güncel kalın
İndir
Bu yazıyı paylaş
Reklam
Reklam