Popüler Sporlar
TÜM SPORLAR
Tümünü göster

euro 1980 tarih

Eurosport
TarafındanEurosport

Güncellendi 06/06/2012 - 15:54 GMT+3

Eurosport.com Türkiye Genel Yayın Yönetmeni Ali Murat Hamarat ile Avrupa şampiyonaları tarihindeki gezimiz devam ediyor, sırada Euro 1980.

almanya 1980

Görsel kaynağı: Resmi Siteden Alınmıştır

1980 Avrupa Futbol Şampiyonası ile birlikte turnuvanın çehresi değişmeye başlamıştı. Daha önceki beş turnuvadan farklı olarak organizasyonu düzenleyecek ev sahibi baştan belirlenmişti. İtalya'ya 12 yıl sonra aynı onur yine bahşedilirken, 1968'den farklı olarak gök-mavililer bu sefer maç yapmadan kupanın yolunu tutmuştu. Yedi gruba bölünen 31 ülke de lig usulü mücadele etmiş, liderler Çizme'nin yolunu tutmuştu.
Türkiye'ye Almanya, Galler ve Malta düşüyordu. Panzerler'i saymazsanız, Galler dişimize göreydi, Malta en fazla 'çantada keklik' olabilirdi.
İlk maçında Ada'nın yolunu tutan ay-yıldızlılar, Wrexham'da mağlubiyetle tanışıyordu. İkinci yarıda kendi sahasından adeta çıkamayan milliler, Nick Deacy'nin kafa golüne teslim oluyordu. Çanakkale Zaferi'nin 64. yıldönümünde Malta'yı konuk eden Türkiye, ölüp ölüp dirildiği karşılaşmayı 2-1 kazanıyordu. Sedat Özden'in perdeyi açtığı mücadelede, galibiyeti Mustafa Denizli'nin ortasına kafayı vuran Fatih Terim getirmişti.
1 Nisan 1979'da rakip Batı Almanya idi. İzmir Atatürk Stadı'ndaki müsabakada Erhan Önal ve Fatih Terim döktürürken, tabelada yazan sonuç birçoklarına günün anlamından bağımsız şaka gibi gelmişti. Ay-yıldızlılar yetmiş bine yakın taraftarının önünde dünyanın en güçlü takımlarından birinden puan koparmıştı.
Karşılaşmadan sonra Türkiye'ye yerleşmesine henüz daha olan Almanya Teknik Direktörü Jupp Derwall deplasmandan alınan puanın altını çiziyordu.
Buz gibi ofsayt
Nuh Tufanı'nı andıran bir günde, Malta'da Sedat Özden ve Mustafa Denizli ile gülen ay-yıldızlılar, uğurlu İzmir'de Galler'i Erhan Önal ile devirince bir anda moraller yükselmişti. Bir sonraki yolculuğulunun manası belliydi; Almanya'da alınacak bir galibiyet Türkiye'yi tarihinde ilk defa Avrupa Futbol Şampiyonası'na götürecekti.
Başlama vuruşu öncesi 7 puanı bulunan Türkiye, bir maçı eksik Almanya'nın bir puan önündeydi. Çok soğuk bir havada binlerce gurbetçinin önünde oynanan maçta Klaus Fischer ve Herbert Zimmermann ile fileleri havalandıran Panzerler İtalya vizesi alırken, bize Gelsenkirchen'den bildiren Şansal Büyüka yadigâr kalmıştı; bir de yenilen ilk gol tabii ki de buz gibi ofsayttı.
Ev sahibi İtalya'dan sonra Almanya, Belçika, Yunanistan, İngiltere, Hollanda, Çekoslovakya ve İspanya da turnuvada mücadele etme hakkını elde etmişti. İlk defa uygulanacak statüye göre ülkeler iki gruba ayrılmış; tek devreli lig usulü oynanan karşılaşmalar sonunda liderler şampiyonluk, ikinciler ise üçüncülük için buluşmuştu.
Derwall'in gençlik iksiri
Almanya, Çekoslovakya, Hollanda ve Yunanistan A Grubu'nda eşleşiyordu. 11 Haziran'daki turnuvanın galasında dejavu yaşanıyor, bir önceki şampiyonanın finalistleri Roma Olimpiyat Stadı'nda buluşuyordu. Sessizliği bozan Karl-Heinz Rummenigge 1976'nın intikamını alıyordu.
14 Haziran'da Almanya ile Hollanda, Napoli'deki San Paolo Stadı'nın çimlerinde kozlarını paylaşmıştı. Kim bilir belki de bütün kariyeri boyunca yıldızların gölgesinde kalan Klaus Allofs'un hat-tricki ile 3-0 öne geçen Panzerler, son on dakikada kalelerinde iki gol görmüştü. O gün ilk defa milli formayı giyen 19 yaşındaki Lothar Matthäus'un yaptığı penaltıyı değerlendiren Johnny Rep farkı ikiye indirmiş, soyadı hep yanlış yazılan van de Kerkhof biraderlerden Rene, güzel bir vuruşla karşılaşmanın skorunu ilan etmişti: 3-2.
picture

almanya rummenigge

Görsel kaynağı: Resmi Siteden Alınmıştır

Son karşılaşmada Çekoslovakya ile Hollanda berabere kalınca, Yunanistan karşısına formalite maçına çıkan Almanya, kendisini sıkmıyor, golsüz beraberlikle adını finale yazdırıyordu. Komşu böylece puanla tanışırken, averajı daha iyi olan son şampiyonluğa teselli ikramiyesi düşüyor; Portakallar sessizce evine dönüyordu.
Gerets ve şürekâsı...
B Grubu ise beraberliklerle başlamıştı. Belçika ile İngiltere birbirlerini yerken, İspanya ile ev sahibinin San Siro'daki randevusundan gol sesi çıkmamıştı.
15 Haziran'da Belçika İspanya'yı, İtalya da İngiltere'yi yenmişti. Guy Thys'in öğrencileri Galatasaray taraftarıyla tanışmasına daha yıllar olan Eric Gerets öne geçmiş, Quini'nin kafası Boğalar'ı umutlandırmıştı. Fakat ikinci yarıda Jan Ceulemans'ın sağ kanatta yazdığı şiire noktayı koyan Julien Cools, galibiyeti getirmişti. Torino'daki satranç mücadelesinin son anlarında Marco Tardelli ile futbolun beşiğini deviren gök-mavililer hamlesini yapmıştı. Grubun son karşılaşması final için oynanacaktı.
Olimpiyat Stadı'nda kemik sesleri duyuluyordu adeta. Liderlik için mutlaka kazanmak zorunda olan İtalya bastırıyor ancak 1989'da Trabzon'a yerleşecek olan Jean-Marie Pfaff üç direk arasında döktürüyordu. İkinci yarıda taraflar yüksek gerilim hattında raks ediyordu. Francesco Graziani'nin pasını ceza sahasının içinde Walter Meeuws elle kestiği pozisyona Portekizli hakem Antonio Garrido çizginin dışına taşıyınca ikinci finalist belli oluyordu: Belçika.
Normal süresi Ladislav Jurkemik ve Graziani'nin karşılıklı golleriyle 1-1 biten üçüncülük maçı penaltılara kalmıştı. Bir önceki turnuvada Almanya'yı beyaz noktada çimlere gömen Çekoslovakya, İtalya'yı da alt etmişti. Kullanılan 18 atışın 17'si gol olurken, Fulvio Collati'ye dur diyen başarılı eldiven Jaroslav Netolicka, on yıl kadar sonra Fenerbahçe'nin başına geçecek Josef Venglos'un öğrencilerine üçüncülüğü getirmişti.
Roma Olimpiyat Stadı'ndaki finale fırtına gibi başlayan Panzerler, Horst Hrubesch ile öne geçiyordu. Bernd Schuster'in pasıyla buluşan hava toplarının mutlak hâkimi, ceza sahasına girerken muhteşem vurmuş, milli takım formasıyla ilk golüne imza atmıştı.
Söylemeye gerek yok, Pfaff tek başına farkın açılmasına mani oluyordu.
İkinci yarıda toparlanan Belçika, 75. dakikada penaltı kazanmıştı. François Van der Elst ceza sahasına girmeden düşürülse de Rumen hakem Rainea beyaz noktayı göstermişti. René Vandereycken'in fişek gibi solu tabelayı eşitlemişti.
Uzatmalara gidiliyor denirken, Rummenigge'nin kullandığı kornere kafayı yapıştıran Hrubesch, işi bitirmişti İlk kez 29 yaşında milli olabilmiş futbolcu, hocasından defalarca izin koparıp Roma'ya gitmişti. En son seferinde artık durumdan şüphelenen Derwall, oyuncusunu otelin kapısında beklemiş, santrforunun dönüşte attığı “Onu gördüm hocam, onu gördüm. Papa'yı gördüm” çığlığını duyunca, finalde formayı ona teslim etmişti. Papa'yı görmek için defalarca Vatikan'ın yolunu tutan azimli oyuncu, Almanya'yı zafere taşımıştı.

* Bu yazı Tam Saha dergisinin Aralık 2011'de yayınlanan 85. sayısından alınmıştır.
Uygulamada 3M+ kullanıcı'a katılın
En son haberler, sonuçlar ve canlı spor yayınları ile güncel kalın
İndir
Benzer Konular
Bu yazıyı paylaş
Reklam
Reklam