Popüler Sporlar
TÜM SPORLAR
Tümünü göster

Premier Lig'in hikayesi

Eurosport
TarafındanEurosport

Güncellendi 23/05/2011 - 15:34 GMT+3

Şampiyonluk mücadelesi, düşenleri, yükselenleri ve hikayeleriyle yine nefes kesen İngiltere Premier Ligi'ni Spormax yorumcusu Engin Kehale, Eurosport.com Türkiye için kaleme aldı.

Manchester United

Görsel kaynağı: AFP

Başarının sıradanlaşması. Farklı dönemlerde başarının büyüklüğünün arkasında sessiz sedasız duran o önemli gerçek. Muhammed Ali bir şampiyonluk maçı kazandığında, Federer bir Grand Slam kupasını kaldırdığında, Phil Jackson yüzüklerine bir yenisini eklediğinde ya da Alex Ferguson Premier Lig’i puan cetvelinin birinci sırasında bitirdiğinde sanki gayet normal bir sonuçmuş gibi derinlere saklanmış o his. Sir Alex takımın başına geldiğinde Liverpool ve Manchester United’ın şampiyonuk sayıları 18’e 7 idi. Bu sezon itibari ile ise 18’e 19. Düşler tiyatrosunda bu sezon 19 maçta 18 galibiyet 1 beraberlik.
Sezon içerisinde parlayan bir çok önemli oyuncu var ancak bunların arasında öyle bir isim var ki ondan bahsetmezsek ayıp olur. Javier Hernandez ilk sezonunda tam 13 lig golüne imza atarken bunlardan 8’i maç içerisinde Manchester United’ı öne geçiren gollerdi. Farkı ikiye çıkaran gol sayısı ise sadece 3. Bu istatistik onun takımının başarısında ne kadar büyük pay sahibi olduğunun bir göstergesi.
picture

2010-11 Premier League Manchester City Carlos Tevez

Görsel kaynağı: Reuters

Şehrin ikinci takımı Manc-inili Manc-hester City, sezon içerisinde tempo sorunu yaşamasına, hücum alternatifi bulmakta zorlanmasına rağmen sezonu 35 yıllık kupa hasretini sona erdirip FA Kupası’nı kazanarak ve tarihinde ilk kez Şampiyonlar Ligi’ne giderek bitirdi. Pasa dayalı oyunları, maç içerisinde taktik ve formasyon değiştirebilmeleri ve takımın savunma bütünlüğü, gelecek sezon ligin Manchester şehrinde çok çekişmeli geçeceğinin bir göstergesiydi.
Chelsea ve Arsenal sezon içerisinde farklı dönemlerde buhran yaşadılar. Ancelotti otobiyografisinde geçen sezon müzelerine götürdükleri iki kupayı anlatırken şöyle demişti: “Bunların hiç biri, kelimeleri değil hisleri tercüme eden Ray Wilkins olmasa başarılamazdı.” Chelsea-Bayern Münih yedekler maçının devre arasında Abramovich’in kendisi ile devam etmeme kararını aldığı Wilkins takımdan ayrılınca, sezon başında mekanik düzenle oynayan takım depresyondan çıkamadı. Son dönemde yakaladıkları müthiş form onları tekrar şampiyonluk potasına soksa da Ancelotti’nin ikinci Premier Lig kupasını kaldırmasına yetmedi.
Bir Arsenal klasiği: Futbol var, kupa yok
Wenger’in gençlik projesinin en etkin yılını geride bırakmasına, büyük maçları kazanmasına rağmen ligin sonunu getirememesi ve son 11 maçında sadece iki galibiyet alması (biri Manchester United karşısında), mutlu sona ulaşmanın onlar için en yakın gözüktüğü sezonda o kritik dönemeci geçememeleri, sadece Arsenal taraftarının değil tüm futbolseverlerin aklında bir soru işareti bıraktı. Aslında bu soru işareti futbolun içinde yüzyıllardan beri var olan bir ikilemdi: Bir seçim yapmanız gerekse, kupaları mı güzel futbolu mu tercih ederdiniz?
Bir de Blackpool’un hikayesi var tabii... Dört çocuğundan üçü sağır doğmuş bir adam. Onlarla iletişim kurmak için işaret dilini öğrenmiş, futbolcularına öğretmiş bir teknik direktör. Futbolun doğasında hücuma yönelik oyunun olduğunu, bundan hiç bir zaman vazgeçmeyeceğini söyleyen bir futbolsever. Romantik şövalye, yeni dönemin Brian Clough adayı Ian Holloway. Ligin bitimine yarım saat kala 17. sırada olmalarına rağmen o gidip gelen döngüde şampiyona dayanamadılar ve sadece kendilerini değil, ben dahil büyük bir çoğunluğu çok ama çok üzdüler.
Holloway bir gün eşini İskoçya’ya tatile götürür. Karısı ona bir kitap alır, yanında da kaset şeklinde bir biyografi. Ian’a göre tarihin en iyi futbolcusunun kendi ağzından hayat hikayesi. Bir konferansın sonunda imza almaya gittiği ancak karşısındakinin şaka yaptığını zannederek onunla dalga geçtiği biri. Karşısındaki isim kim mi? En az onun kadar duygusal, tarihin üç farklı futbol faciasında (Ibrox, Heysel ve Hillsborough) sırasıyla seyirci, oyuncu ve teknik direktör olarak bulunmuş bir efsane: Kenny Dalglish.
picture

2011 Manchester United-Blackpool Charlie Adam

Görsel kaynağı: Reuters

Moral olarak bitmiş bir takımın, taraftarın, camianın başına geçen Kral Kenny, puan düşme hattının 4 puan üzerinde olan Liverpool’a öyle bir birliktelik getirdi ki takım son haftaya Avrupa Ligi ümidini koruyarak girdi ama Tottenham’ı geçemedi. Seneye taraftarın yeni Torres’i Luis Suarez ve bir kaç iyi transfer ile şampiyonluğu zorlamaları hiç kimse için şaşırtıcı olmamalı. Bu başarıda John W. Henry, Ian Ayre ve Damien Comolli’nin payını da es geçmemek gerek. Galatasaray’da Aysal ve ekibi, çalışmalara önlerine 40-50 sayfalık bir Liverpool raporu koyarak başlamalı.
2006-2007 sezonunun sonunda küme düşme mücadelesi nefesleri kesmiş, lig bittikten sonra bile West Ham’ın Tevez-Mascherano transferleri konuşulmaya devam etmişti. Avram Grant yönetimindeki West Ham bu sezon o kadar şanslı değildi ve son haftayı beklemeden yarışa havlu attılar.
Küme düşenlerin dramı...
Sezonun son yarım saatinde ligde kalma yarışında olan takımların mücadelesi nefes kesti. Gelen her gol haberi kümede kalan ve bir alt lige düşen takımların kaderini değiştiriyordu. Wolves, Blackburn karşısında 3-0’dan geri geldi ve 87. dakikada skoru 3-2’ye getirdi. Belki puan alamadılar ama o son gol, averaj ile Birmingham’ı geride bırakarak ligde kalmalarını sağladı. İnişli çıkışlı bir performans sergileseler de oyuncular, sahaya koydukları o kocaman yürekleri ile ligde kalmayı hak ettiler. Kümesçilerin takımın başına gelmesi ve Big Sam’n takımdan ayrılıp Steve Kean’in teknik direktör olması ile bocalayan Blackburn, burun farkı ile ligde kalmayı başardı ancak menajerini her ay Hindistan’da toplantıya çağıran bir başkanın bu ligde uzun yıllar barınması pek kolay değil…
Bu sezon, ara transferde Torres, Carroll, Bent, Dzeko ve David Luiz’e harcanan paralar ile hatırlanmayacak. Sir Alex’in yarattığı; o, tribünde “Demokles’in Kılıcı” gibi durduğu sürece kolayca aksamayacak mükemmel sistem ve şampiyonluk sayısında Liverpool’u geçmeleri ile hatırlanacak. Futbolun güzelliğinde duyguların önemini bir kez daha kanıtlayan Kral Kenny ve Ian Holloway ile hatırlanacak. İlk sezonunda golleri sıralayan ufak tefek Javier Hernandez ile hatırlanacak. Ve tabii ki son düdüğe kadar devam eden tarihin en çekişmeli küme düşme mücadelelerinden bir tanesi ile...
* Premier Lig yorumcusu Engin Kehale'yi http://twitter.com/ekehale adresinden takip edebilirsiniz.
Uygulamada 3M+ kullanıcı'a katılın
En son haberler, sonuçlar ve canlı spor yayınları ile güncel kalın
İndir
Bu yazıyı paylaş
Reklam
Reklam