Fenerbahçe’den 10. dalya

Fenerbahçe, Süper Lig tarihindeki 1000 galibiyetini aldı Mersin İdman Yurdu karşısında ve bunu başaran ilk takım oldu. Sarı-lacivertli taraftarlar ve futbolcular için çok garip bir sezon oluyor. Bir yanda Demokles’in Kılıcı gibi sürekli zihinleri kurcalayan şike soruşturması diğer taraftar ise saha içinde elinden geleni yapan ve liderin sadece iki (play-off’ta bir) puan gerisinde kalan bir futbol takımı. Hem taraftarın hem de oyuncular ile teknik heyetin bu saykodelik süreçte hataları, aşırı hassaslıktan yanlış tepkileri oluyor ama sonuçta olan bitende en az pay sahibi olan da kendileri.

Son üç haftadır Aykut Kocaman’da da gözle görülen bir değişim var. Belki maç sonu demeçleri aynı doğrultuda ilerliyor ama saha içinde bir arayış içinde olduğu aşikar. Daha çok rakip kaleye gitmeyi düşünen bir Fenerbahçe var sahada. Belki İBB karşısında kötü futbol oynandı ama Kayserispor ve Mersin maçlarındaki sarı-lacivertlilerin keyif vermediğini söylemek haksızlık olur.

Mantar pano
-Haftanın açılış maçı bence en güzel maçıydı. Antalyaspor ile Gençlerbirliği kozlarını kışa inat Akdeniz ikliminin ılıman kollarında paylaştı. Hava güzel, zemin futbol oynamaya son derece müsaitti. Dört gol, sayısız pozisyon ve paylaşılan puanlar. Antalya’da Tita ve Necati, kırmızı-siyahlı konuk ekipte ise Yasin, ağzımıza birer parmak bal çalmayı ihtmal etmedi.

-Galatasaray, sadece kadınların ve çocukların alındığı karşılaşmada Bursaspor’a 1-0 mağlup olarak 14 maç sonra sahadan yenilgiyle ayrıldı. Aslında sarı-kırmızılıların dokuz maçlık galibiyet serisinde bile kötü oynadığı maçlar olduğu düşünüldüğünde bu sonuç normal. Galatasaray’ın kadrosunda 14-15 tane şampiyonluk yarışında takımı sırtlayabilecek oyuncu var. Afrika Uluslar Kupası, sakatlık, formsuzluk derken bu sayı birden 7-8’e düşünce daha fazlası olamadı. Transfer sezonunu bitecek, eğer takviye gelmezse özellikle play-off Aslan için öngörülenden zor geçebilir.

-Ersun Yanal sezonun ikinci yarılarında hep zorlanırdı. Bu durum Eskişehirspor macerasında da değişmedi. Skibbe’yi canından bezdiren yönetim, yerli hocaya yöneldi. Sonuç ise üzücü; geride kalan altı haftada sadece iki puan. Eskişehirspor sezonu bütün bu kötü gidişe rağmen düşme korkusu yaşamadan kapatacaksa bunda en büyük pay kuşkusuz Skibbe’nin olacaktır. Orduspor’da ise Hector Cuper etkisi hem saha içinde hem de tabelada gözüküyor. Karadeniz ekibi geride kalan altı haftada 11 puan aldılar ve sadece bir kez yenildiler.

-Samsunspor’da teknik direktör Vladimir Petkovic ile başlayan yaprak dökümü Adnan Sezgin ile son buldu. Takım gelecek maçtan itibaren Mesut Bakkal’a emanet olacak. Bakalım çay Erdal Bakkal’da içilecek mi? Arif Erdem ise İBB’deki teknik direktörlük kariyerine gerçekten başladı. Üç maçlık seri yakalayan İstanbul’un küçük beyinde keyifler şimdilik yerinde.

-Sonucunu en merakla beklediğim karşılaşmaydı Gaziantepspor-Sivasspor mücadelesi. Bu sezon ligde fırtına gibi esen Sivasspor, Hikmet Karamanlı Güneydoğu Anadolu temsilcisine konuk oldu. Maçın özeti ise atamayana atarlar. Sivasspor 1-0 önde iken farkı bir türlü açamadı. Sonrasında ev sahibi skoru eşitledi. Ardından yine aynı senaryo. Kırmızı-beyazlılar sayısız fırsatı değerlendiremedi (Milan Cerny’nin o golü nasıl atamadğını anlamak mümkün değil) ve kaleci Atilla’nın hatasından gerçekten talihsiz bir gol yiyip sahadan mağlubiyetle ayrıldılar.

-Trabzonspor, deplasmanda Ankaragücü ile yaptığı hazırlık maçında sahadan 4-0’lık galibiyetle ayrıldı. Maçın tek önemi ise bordo-mavililerde Alanzinho’nun belki futbola dönüşü olabilir. “Dayan Ankaragücü” diyor insan içinden ama üst üste alınan dört gollü yenilgiler genç futbolcuların ruhunda nasıl derin tahribatlar yaratmıştır kim bilir?

-Kayserispor-Beşiktaş mücadelesiyle kapandı hafta. Yoğun maç takviminin en fazla etkilediği iki takımdan biri Beşiktaş. Siyah-beyazlıların yorgunluğu gözle görülür bir şekilde fark ediliyordu. Bir de buna Kayserispor’un sert oyunuyla gerilen sinirlen ve Fernandes’in oyundan atılması eklenince sonuç kaçınılmaz oldu. Hilbert’in eksikliği Kartal’da çok hissediliyor. Sarı-kırmızılı ev sahibi için ise bu galibiyet elbette anlamlı. Ama istikrarı unutan bir takım için bunun hoş bir sade olarak kalmaması adına, gelecek haftalarda alınacak üç puanlara da ihtiyaç var.

-Karabükspor için işler iyi gidiyor. Bu hafta fazla yer kalmadı ama sizinle Bülent Korkmaz ve değişen giyim tarzıyla, takımının yükselen grafiği arasındaki bağlantıyı kuşkusuz anlatacağım gelecek maçlarda.

Haftanın kare ası
Miroslav Stoch: Fenerbahçe’nin ele avuca sığmaz kanat oyuncusu yine yaptı yapacağını ve harika bir gol ile maça damgasını vurdu. O golün üzerine daha ne söyleyebilir ki insan!
Luton Shelton: Karabükspor’un Usain Bolt’unun topu önüne aldığındaki sürati inanılmaz. Allahtan kendisinin forvet değil de kanat oyuncusu olduğunu anladılar ve Karadeniz ekibi güçlü bir hücum silahı kazandı.
Pablo Batalla: Ivan Ergic ile birlikte şampiyon orta sahanın beyniydi. Şimdi ise oyunu tek başına okuyup yazıyor. Son altı maçta beş kez fileleri havalandıran Arjantinli, Bursa’nın açık ara en iyi futbolcusu.
Taner Yalçın: İBB, Samsun deplasmanından 4-2’lik zaferle dönerken Taner hem asisti hem de golüyle maça damgasını vuran isim oldu.