Popüler Sporlar
TÜM SPORLAR
Tümünü göster

burak yilmaz fatih terim

Eurosport
TarafındanEurosport

Güncellendi 01/10/2012 - 18:11 GMT+3

Galatasaray'a gol kralı apoletiyle gelen Burak Yılmaz, kulübün resmi dergisine konuştu.

fatih terim, burak yılmaz

Görsel kaynağı: AA

Galatasaray'ın sezon başında Trabzonspor'dan kadrosuna kattığı Burak Yılmaz, Galatasaray Dergisi'nden Eray Sözen'in sorularını yanıtladı. İşte röportajdan öne çıkan bölümler.
Sporcu bir aileden geliyorsun. Annen eski basketbolcu, baban profesyonel futbolcu ve kız kardeşin voleybolcu. Çocukluğunda spor evde ne kadar önemli bir gündem maddesiydi?
Hepimizin işi sporla ilgiliydi. Böyle olunca futbol, basketbol, voleybol sıkça konuşulurdu evimizde. Benim hayallerim, hedeflerim ise tamamen futbol üzerineydi. Futbol yaşantım üzerine de konuşmalarımız olurdu. Ailemin sporla ilgilenmesi ve sporla iç içe büyümem beni pozitif anlamda çok etkiledi. Ama kesinlikle ne en ufak bir baskı, ne de ailem tarafından ekstra sorumluluk yüklemesi vardı omuzlarımda. Kendi kariyerimle ilgili tüm kararları bana bırakmışlardı. Bu manada çok rahat bir aile ve ev ortamı vardı benim için.
Yedi yaşında Antalyaspor altyapısında futbola ilk adımı attın. Hayallerin var mıydı?
Benim en büyük hedefimdi futbolcu olmak. Televizyonda birinci lig takımlarının maçlarını izlemekle geçiyordu çocukluk günlerim. Onlar gibi olmak istiyordum ben de. O zamanlar benim için hayaldi belki; ama şükürler olsun, Allah bana hayal ettiklerimden dahi fazlasını verdi. Ben de bana sunulan bu güzellikleri kaybetmemek için çalışmaya ve sürekli üzerine koymak için efor gösteriyorum.
Galatasaray’a karşı 2010-2011 sezonunda oynadığın maçtan önceki hafta Konyaspor karşılaşmasında beyin kanaması geçirdin, maça doktor kontrolünde çıktın. Tek golü attıktan sonra, “anne” diye bağırmıştın kameralara, o anki duyguların nelerdi?
O maça çıkarken oynayacağımı annem bilmiyordu. Bir hafta önceki Konyaspor maçında beyin kanaması geçirmiştim; fakat hocalarıma Galatasaray’a karşı oynamak istediğimi söyledim. Şampiyonluk yolunda önemli bir deplasmana çıkıyorduk. Ve takımımı dışarıdan izlemek istemiyordum. Maça giderken en son, anneme söyledim oynayacağımı. Şok oldu! Çok üzülmüştü, ağlamıştı. Beyin kanaması geçirdiğimden haberi vardı. Sonuç olarak, annelik duygusunu hiçbirimiz bilemeyiz… Ve o gün, o maçta gol atmak bana nasip oldu. Ben de sevincimi annemle paylaşmak istedim.
Beşiktaş’tan ayrıldıktan sonra neler yaşadın? Futbolu bırakabileceğini söylemiştin birkaç defa. Kararını kimler değiştirdi, yeniden nasıl motive olabildin?
Şampiyonluk için oynayan bir takımdan, ligde kalabilmek adına mücadele eden bir takıma transfer olmuştum. O zaman 22 yaşına yeni girmiştim, insan bir boşluğa düşüyor o anda. İlk iki maç da çok zor geçmişti benim için. Nerede olduğumu, ne yaptığımı, açıkçası neler hissettiğimi dahi bilemiyordum. Hakikaten zordu. Babamla bir telefon görüşmesi yaptım. Ondan sonra toparlamaya başladım. Selçuk [İnan] sağolsun, her zaman yanımdaydı. Hep birlikteydik. Tekrar futbola döndüm, 16 maçta 10 gol attım. Ferhat [Öztorun] vardı, Oğuz [Sabankay], Sezer [Öztürk], Nizamettin [Çalışkan], Ufuk [Ceylan] vardı kalecimiz. İyi bir jenerasyon bir araya gelmişti. Ona rağmen küme düşmekten kurtulamamıştık. Bireysel anlamda ise kendi adıma iyi bir sezondu. Akabinde Fenerbahçe’ye transfer oldum.
Fenerbahçe ve Eskişehirspor’un ardından Trabzonspor’a giderken aklında neler vardı?
Trabzon’a giderken bu seviyeler özelinde son şansım olduğunu biliyordum. Herkes benim potansiyelimin farkına varmıştı aslında, sadece “hadi” deniliyordu, “çık göster kendini!” Trabzonspor’a imza törenimde bir soru sorulmuştu hatta bana. “Hedefin ne” demişlerdi. “Kontratımı bitirmek” yanıtını vermiştim. İki buçuk senelik imza atmıştım Trabzonspor’a. Ve bir buçuk sene sonra Trabzonspor bana yeni bir kontrat önerdi, kontratımı uzattılar. Orada güzel gitti birçok şey, gerçek Burak Yılmaz’ın ne olduğu, kim olduğu, nasıl bir oyuncu olduğu ortaya çıktı. Başarılı sezonlar yaşadık hep birlikte.
Trabzonspor’dayken Fenerbahçe’yi şampiyonluktan eden bir gol attın…
Benim kinci bir yapım yok. “Bana bunu yaptılar, ben de onlara şunu yapayım” şeklinde bir düşüncem hiçbir zaman olmadı. Ben ailemden bu şekilde gördüm çünkü. Benim her daim bir duruşum vardır. O golden sonra ne yaşadığımı açıkçası ben de bilmiyorum. Gol attığım için çok sevinçliydim, sonuçta sahaya gol atmak için çıkıyorum. O gol, tabii çok önemli bir gole dönüştü daha sonra. Belki tarihi değiştirdi. Attığım golle Bursaspor şampiyon oldu, Fenerbahçe şampiyonluktan. Benim Fenerbahçe’de de arkadaşlarım vardı. O maçtan dört veya beş ay önce onlarla antrenman yapıyordum. Onlar için de üzülmüştüm, değişik bir histi. Ama ben hazırlık maçı da olsa, genç takımlarla oynanan idman maçı da olsa, gol attığımda gerçekten çok mutlu oluyorum.
Peki, Şenol Güneş hayatının neresinde duruyor tam olarak?
Şenol Güneş, çok kaliteli bir insan. Ben kendisine büyük saygı duyuyorum. Her zaman ne derse yapabileceğim, elini öpebileceğim biri. Trabzonspor’a gittikten sonra bana hayatımı geri verdi. Orada da kötü oynadığım çok maç oldu; ama Şenol Hoca, bana hep güvendi. Hiçbir zaman inancını yitirmedi. Bana her defasında biraz daha, biraz daha güvendi. Ve sonucunda orada başarılı sezonlar yaşadık. Sizlerin aracılığıyla, kendisine tekrar çok teşekkür ediyorum. Trabzonspor’daki kariyerim boyunca onun güvenini boşa çıkarmadığım, onu mahcup etmediğim için mutluyum. Hocam, hâlâ beni izliyordur, farklı takımlarda olsak dahi, benim üzerimdeki etkisini bildiğinden benimle gurur duyuyordur. Benim gönlüm her zaman onunla birlikte, onun da gönlünün benimle olduğunu biliyorum.
Galatasaray’a transfer sürecin nasıl gelişti, tercihini etkileyen faktörler nelerdi?
Çok stresli, gergin, yorucu bir transfer oldu; ama çok şükür, benim için sonu çok iyi oldu. Fatih Terim’in çok büyük etkisi var. Beni kendisinin istemesi büyük motivasyon kaynağı oldu benim için. Abdurrahim Albayrak’ın ayrı emeği var bu transferde. Herkesin biraz fedakârlığıyla buraya geldim.
Yeni bir 1996-2000 dönemi ihtimal olarak ne kadar güçlü duruyor sence?
Ben bunun sürekli dile getirilerek bize nazar değdirilmesini istemiyorum açıkçası. Baskı, her zaman var ki ben baskıyla daha da iyi oynadığımı düşünüyorum. Ben nazara inanan bir insanım, bu tip yakıştırmaları tercih etmiyorum, gayet de iyi gidiyoruz. Ligde lideriz, Şampiyonlar Ligi’nde Man United’a karşı iyi bir oyun… Şimdi, Braga’yı bekliyoruz. Her şey yolunda, zaten biz sahaya çıktığımızda gereğini yapıyoruz. Yeter ki, taraftarımız bizlerle birlikte olsun. Bizler onlar için varız, hep birlikte Galatasaray’ı daha iyi yerlere getireceğiz.
Galatasaray’da serbest vuruş için üç aday çıkıyor öne. Hamit Altıntop ve Selçuk İnan ile birlikte o paylaşımı nasıl yapıyorsunuz saha içinde?
Hepimizin iyi vurduğu yerler var. Kendi aramızda, “durun, şimdi ben vuracağım” şeklinde bir tartışma içine girecek veya bu konuda ısrar edecek karakterler değiliz. Yani birimizin iyi olduğu yerde de diğeri vuramıyor. [Gülüyor] Bu bizim için bir avantaj. Yakın olursa, özellikle yay çevresinde, kesinlikle Selçuk kullanıyor serbest vuruşu. Biraz daha geniş bir açıda olursa serbest vuruş, ben vuruyorum topa. Daha uzak olursa, net bir vuruş için, Hamit [Altıntop] Abi kullanıyor. Ama bu paylaşıma göre, benim bölgemde olsa da, Selçuk gelir, vurur. Ya da ben onun yerinden kullanmak isteyebilirim, bırakabilir. O an kendini kim iyi hissederse tercihte bulunabiliriz. Zaten frikik olduğunda topun başına geliyoruz hepimiz. Ve o anda karar veriyoruz. Ama öncelik tabii Selçuk’un. O ne derse, yapıyoruz.
Selçuk İnan ile aranda nasıl bir telepati var? Sana gözü kapalı pas atabiliyor. Saha içi, saha dışı, aynı evi de paylaşmıştınız…
Hâlâ da paylaşıyoruz. Selçuk benim kardeşim. Ne söyleyebilirim ki daha fazla? [Birkaç saniye bekliyor] Çok farklı, çok sevdiğim bir insan. Türkiye’nin en iyi orta saha oyuncusu. Bunu her şekilde ispat ediyor. Daha iyi yerlerde, Avrupa’nın en üst seviye takımlarında rahatlıkla oynayabilecek potansiyeli var. Ama çok mutluyum ki, şu an bizimle birlikte. Dediğim gibi O, Türkiye’nin en iyi orta saha oyuncusu. Ve bence çok iyi bir insan.
Selçuk İnan’ın FourFourTwo’ya verdiği röportajda Genç Milli Takım’daki bir anınızdan bahsediyordun. Onu Dardanelspor’un köşe vuruşunu kullanırken gördüğünde nasıl bir ruh hâli içine girmiştin?
Genç milli takımdaydık. Selçuk kaptanımızdı. Kamptayız, aynı odada kalıyoruz, 16 yaşındayız. Ama herkes kendi kulübünde A takımda oynuyor, iki kişi hariç: Ben ve Selçuk. O, takımın kaptanı, en iyi oyuncusu. Ben de ilk 11’deyim, takımın forvetiyim. Milli takımda ilk 11’de olmama rağmen, Antalyaspor’un genç takımındayım, A takıma henüz çıkamamışım. Selçuk da Çanakkale’de genç takımda. Ben de kendimi teselli ediyordum: “Takımdaki herkes A takımda; ama baksana, Selçuk bile daha A takıma çıkamamış, sen boşver, rahat ol, daha zamanın var demek ki.” O da kendisini öyle avutuyormuş, “bak, Burak da oynamıyor” diye. Neyse, kamp bitti, dağıldık. O hafta da Türkiye Kupası maçları var. Evdeyim, hiç unutmam, kanalları gezerken TRT 3’e geldim: Çanakkale Dardanelspor – Manisaspor. [Oturduğu yerden doğrularak] Bir baktım, 10 numara giymiş birisi, [eliyle ensesini işaret ederek] saçlar uzun, korner kullanıyor. Selçuk! Anneme dedim ki, “anne! Bu, Selçuk değil mi?” Annem de, “evet, oğlum. Selçuk” dedi. Çok değişik bir duygu. Arıyorum Selçuk’u, açmıyor. Arıyorum, açmıyor. Arıyorum, açmıyor... En son gece o bana döndü. “Oğlum” dedim, “sen oynadın mı?” O da, “ya kara, ne yapayım, zorla oynattılar” dedi. [Kahkahalar…] O da üzülüyor, ben oynamıyorum diye. Benim üzülmemi istemediği için bana söylememiş. Sonra oynamaya başladı, üç hafta sonra da ben ilk maçıma çıktım.
Selçuk ile arkadaşlıktan öte kardeşliğiniz var. Ama çocuk yaştan itibaren birbirinize sevginin yanında olağanüstü bir saygı duyuyorsunuz, öyle değil mi?
Selçuk saygı duyulmayacak bir insan ya da hayranlık hissedilmeyecek bir oyuncu değil. Ona sorsanız o da benim için aynı şeyleri söyler muhtemelen. Böyle bir arkadaşlığı, kardeşliği yakalamak kolay değil. Biz o yüzden kendimizi çok şanslı görüyoruz.
Fatih Terim ile birlikte çalışmak nasıl bir duygu? Ondan neler öğreniyorsun?
Beni İkinci Lig’den milli takıma aldı, o zamanlardan tanıyordu beni. Kendisinden bugüne kadar öğrendiğim ve ileride de öğreneceğim çok şey var. Artık kulüp takımındayız, daha fazla tanımaya başladım onu. Ne demek istediğini, bizden ne almak istediğini yavaş yavaş anlıyorum. Bazen kızarak, bazen şakayla karışık söylüyor. Onunla çalışmak farklı bir duygu, bundan gurur duyuyorum. Özellikle maç konuşması beni çok etkiliyor, oyuna motive ediyor. Üç günde bir sahaya çıkıyoruz, tabii ki yorulduğumuz zamanlar da oluyor; ama onun maç konuşmalarında takıma verdiği enerjiyle birlikte tüm yorgunluğumuz sona eriyor. Fatih Terim ile birlikte çok daha iyi yerlere gelebileceğimi düşünüyorum.
Uygulamada 3M+ kullanıcı'a katılın
En son haberler, sonuçlar ve canlı spor yayınları ile güncel kalın
İndir
Bu yazıyı paylaş
Reklam
Reklam